HTŞ'den 'Idlib'e müdahale' açıklaması: Astana grupları ile savaşa hazırız

HTŞ'den 'Idlib'e müdahale' açıklaması: Astana grupları ile savaşa hazırız

Heyetu Tahriru'ş Şam, Rusya ve İran garantörlüğünde yürütülen Astana müzakereleri kapsamında Idlib'e yapılacak bir müdahaleye karşı koyacağını duyurdu.

Suriyeli muhaliflerin en geniş ve örgütlü yapılanması olan Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ), Astana müzakereleri kapsamında alınan bir kararla Idlib'e müdahale edileceği yönündeki iddialar üzerine bir açıklama yayımladı. Suriye rejiminin müttefiki olan Rusya ve İran'ın da yer aldığı müzakereleri 'mutlak bir ihanet' olarak niteleyen HTŞ, "Suriye halkının fedakarlıklarının hiçe sayıldığı" iddiasında bulundu. 

Söz konusu girişimin "halkı savunma adı altında aslında halkın kazanımlarını çalma niyeti taşıdığını" ileri süren muhalif grup, Idlib'e dönük hareketlilik söylentilerine karşı sert eleştiriler yöneltti. 

Astana Müzakereleri'ne katılan 'muhalif' gruplar hakkında "Rusya, İran ve rejimden müteşekkil küfür güçlerinin uzun yıllardan beri aciz kalıp güç yetiremediği amaçları gerçekleştirmek istiyorlar" ifadesi kullanılan açıklamada, Idlib'e müdahale ihtimali hakkında "Hangi bayrak altında olursa olsun bu bozguncuların herhangi bir bölgeye ayak basmaması için gayret sarf etmek gerekliliktir." yorumunda bulunuldu. 

HTŞ'nin askeri kanadına liderlik yapan Ebu Muhammed el Cevlani, Şubat ayı sonlarında yaptığı açıklamada, "Astana ve Cenevre görüşmelerine katılan siyasilerin çabaları boşunadır.. Çünkü bu insanlar ancak kafirlerden medet umup onların entrikalarına güvenerek alkış tutuyorlar. Bu paradigma açıkça iflas etmiştir. İslam davası cihat ile hakettiği yere gelecektir. Başka yolla değil" ifadesini kullanmıştı.

HTŞ'nin selefi olan Şam'ın Fethi Cephesi ise 24 Ocak'ta yayımladığı açıklamada  da Astana görüşmelerinin devrimi amacından saptırma niyeti taşıdığı ve "sahaya olumsuz etkileri olacak olan tehlikeli bir merhalenin başlangıcı" olduğu ileri sürülmüştü.

HTŞ Fetva Kurulu tarafından yapılan açıklama şu şekilde: 

Suriye’de cihat ve devrime karşı kurulan bir dizi kumpas ve entrikalar devam etmektedir. Bunun son halkası ve aynı zamanda en çirkini, Astana anlaşmasıydı. Nitekim Astana’da, Suriye halkının devrim ve cihadı, kan ve fedakârlıkları, bölgesel ve küresel pazarlıklarda satışa sunulmuş, devrim ve halkın maslahatı dikkate alınmaksızın uluslararası aktörlerin tamamının çıkarlarına yarayacak anlaşma kapsamında uzlaşmaya varılmıştı.

İsimlerin değişmesi, hakikatleri değiştirmeyeceği açıktır. Suriye topraklarındaki Müslümanlar, “Halkın ancak bombardımandan kurtulmalarını istiyoruz” gibi temelde aldatmaya dayalı süslü sloganlara asla aldanmayacaktır. Çünkü gerçekte bu; devrimi istila edip “halkı savunma” adı altında yine halkın kazanımlarını çalmak, Nusayri rejimine halkın üzerinde tekrardan hâkimiyet kurma zeminini hazırlayarak bizzat halkı savunan mücahitlerin gücünü kırmaya çalışmak manasına gelmektedir. Şayet Müslümanlar, “Bombardımanın durmasına karşılık devrimin kazanımları” teklifini kabul edecek olsaydı Şam diktatörüne karşı asla devrime kalkışmaz, bu tekliflerin öngördüğünden farksız olan diktatörün kendisini kabul ederlerdi.

Durum böyleyken, önceden sorun yaşanılan grupların uzantıları tarafından daha önce benzerine tanık olunmayan “hareketlilik” bilgisini bazı kaynaklardan almaktayız. Bu hareketlilik, sınır şeridini hedef alan bir “sızma” ve “müdahaleyi” amaçlamaktadır. Bu hareketlilik, özellikle Rusya, İran ve rejimden müteşekkil küfür güçlerinin uzun yıllardan beri aciz kalıp güç yetiremediği “mücahitlerin iradesini kırmak veya onlara hezimeti tattırmak ya da bölgedeki Sünni savaşçıların özgürleştirdiği bölgeleri istila etmek” amaçlarını gerçekleştirmeyi hedefleyen yeni bir kumpas çerçevesinde İdlip ve benzer yerlerin merkezine inme gayesi taşımaktadır. Bu hareketlilik, komutanlıkları,  devrim ve cihadı vurmayı hedefleyen “iç projelere” kapı aralayan bozguncu grupların uzantılarından bir zümre tarafından yürütülürken, yine Astana kararları bağlamında “devrim ve cihat” mıntıkalarından geriye kalanların da kaybedilmesine zemin hazırlamaktadır.

Bu şüpheli ve şeffaf olmayan hareketlilik ve hazırlıklar karşısında Tahrir Şam yapılanmasındaki Fetva Komitesi şu noktalara dikkat çekmektedir:

Birincisi: Astana kararlarını kabul edip bundan hoşnut olmak Allah’a, peygamberine, müminlere, Müslümanların rejimin elinden kurtulması için dökülen kanlara ve verilen emeklere ihanet olduğu gibi cihat ve devrimi Suriye topraklarına gömmeyi amaçlayan, rejime tekrardan itibar kazandırmaya zemin hazırlayan, ülke ve halkın işgalci kâfirlere sunulmasını hedefleyen bir kumpastır. Bu bağlamda her Müslümana, bu anlaşmayı ihlal edecek adımlar atarak karşı çıkması, hakikatini ortaya çıkartarak arkasında duranlardan soyutlanması gerekmektedir.

İkincisi: Bu oluşum ve uzantılar ifsat çeteleri olduğu gibi paralı ajanlardır. İsimleri farklı olmasına rağmen, girdikleri her mıntıkada “malları helal görmek, Müslümanları aşağılamak, güvenliği sağlanan kimseleri tehdit etmek” gibi hiçbir gaddarlık ve insafsızlığı terk etmeyen bozguncu yönleri onları aynı çatı altında toplamıştır. Bunlarla da yetinmeyip kâfirlerle dostluk kurup dinin şiarlarını ayaklar altına alma sınırlarına bile ulaşmış, Esed ordusu ve Şebbihaların halkımız hakkında işlediği suçlara birçok yönden benzemişlerdir.

Bu nedenle, mücahitlerin kanlarıyla özgürleştirilen mıntıkaları işgal etmek için ölümü göze almaları şöyle dursun, devrim ve cihadı düşürmeyi amaçlayan bu kimselere karşı konulması, din ve dünyayı ifsat eden düşmana karşı yapılan savunma cihadı çeşidinden olması hasebiyle her Müslümana farzdır. Bu pozisyonu alarak birimize Allah ölümü yazdıysa şayet, Allah yolunda ve düşmanla cihatta şehadetle nimetlendirilecektir. Bu suç uzantılarının her biriyle savaşmak, hangi bahane öne sürülürse sürülsün, hangi bayrak altında olursa olsun bu bozguncuların herhangi bir bölgeye ayak basmaması için gayret sarf etmek gerekliliktir.

Bu karar, bu kimseleri kapsadığı gibi onlarla yardımlaşanları veya komutanlıkları altında çalışma ve faaliyetlerine izin verenleri de içine almaktadır. Savaşılıp def edilmelerinin gerekliliğini öngören kararda hepsi birdir.

Son olarak Suriye’deki halkımıza, savaşçılarımıza ve diğer gruplardaki savaşçılara şunu diyoruz; Allah bizimle düşmanlarımız arasında hüküm verinceye kadar düşmana karşı yürüttüğünüz cihadınızda Allah’tan yardım isteyin. Üzülmeyin, gevşemeyin, zayıf düşüp ümitsizliğe kapılmayın. Dininizi, ırzınızı, topraklarınızı, devriminizi ve cihadınızı savunun.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.