Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethi

Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethi

2 Ekim 1187 tarihinde Kudüs, Haçlı güçlerinin elinden alındı.

1099 yılında, bölünmüş haldeki İslam dünyası Haçlı seferleriyle ilk defa tanıştığında Kudüs Haçlı birlikleri tarafından ele geçirilmişti.

Haçlı seferlerini takiben, bölünmüş olan bu topraklarda birçok Haçlı kontluğu teşkil edildi. Bölgenin bölünmüşlüğünü koruması, Haçlıların varlığının devamına yol açan en önemli etkendi.

Bölgenin bölünmüş atmosferine son vermek birçok liderin planı olsa da, Selahaddin Eyyubi'nin devrine kadar bunu gerçekleştirmek mümkün olmadı.

Eyyubi, Mısır ve Suriye'yi tek lider altında birleştirerek Haçlıları kuşatma planını başarıyla hayata geçiren ilk kişi oldu. Afrika, Arabistan, Suriye, Mezopotamya gibi birçok bölge hakimiyetini sağladıktan sonra, yönünü Haçlıların elindeki günümüz Filistin bölgesine çevirdi.

Selahaddin Eyyubi, Haçlıların bütün gücünü kıracak Hıttin Savaşı'nda aldığı zaferin ardından, Haçlıların elindeki birçok büyük şehri ve kaleyi, ciddi bir mukavemetle karşılaşmadan ele geçirmeyi başardı. Kapsamlı ve etraflı şekilde ilerleyen güçlerin yeni hedefi Kudüs'tü.

Ordusunun neredeyse tamamını kaybeden Haçlı Krallığı, Kudüs'ü savunmaya yetecek askeri kalmamıştı. Yaklaşık 30 bin kişiyle Kudüs önlerine gelen Selahaddin Eyyubi, 12 gün süren kuşatmanın ardından Haçlıların teslim olmasıyla şehri ele geçirdi. Kudüs ele geçirildikten sonra şehirdeki Haçlılara ve sivillere karşı bir katliam gerçekleşmedi.

Tarihçi İlber Ortaylı, kuşatma sürecini şu ifadelerle anlatıyor:

"Selahaddin-i Eyyubi’nin Kudüs kuşatması boğma stratejisi ile meşhurdur. Şehrin suyunu ve yiyeceğini kesti, açlık başladı. Yetmedi, etrafta büyük ateşler yaktırarak kuşatılanları dumana boğdu. Yaz sıcağı ve duman, adeta şehrin güney yakasındaki Gehonim (İbranca “cehennem”e kaynak olan isim) denen derin çukurun ismine hak verdirecek bir hava yarattı. Kral Guy of Lusignan yarma harekatına girişmek için dışarı çıktığında kuşatmacılar bu bölgeye ve Selçukilere has çember stratejisini uyguladı. Önce saflar şövalyelerin karşısında zayıfça savaşarak ikiye ayrıldı, sonra düşmanı kuşatıp çembere aldılar ve imha ettiler.

Selahaddin sezgisi kuvvetli bir komutandı. Mukaddes topraklarda kurulan, imanlı, inatçı ve gaddar şövalyeleri yani St. Jean takımını imha etti. Laik şövalye ve asillerin fidyesini tercih etti. Hatta bazılarını “Fidyenizi alıp gelin” diye memleketlerine yolladı. Bunlar kurtuluş fidyelerini yanlarına koyup geri geldiler. Alicenap davranışından dolayı dost oldular, “Saladin” ismini kendi aile unvanına ilave eden Fransız şövalye vardır.

Hiç şüphesiz 1187, Filistin ve Suriye’deki Haçlı hâkimiyetinin sonu değildi. Daha bir insan ömrü kadar beklemek gerekecekti ama çöküntü başlamıştı. Zaten Haçlılar İsrail’in ünlü Ortaçağ tarihçisi Joshua Prawer’in de ifade ettiği gibi bu topraklara uyum sağlamış değillerdi. Ne yemeleri ne içmeleri, hatta ne de yıkanma ve temizlik alışkanlıkları bölgeye uygundu. Filistin’deki Müslüman ve Yahudileri katledip nefret ettikleri gibi, yerli Hıristiyanlara da aynı kötü muameleyi gösterdiler. "

Kaynak: Mepa News

İlgili Haberler
Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.