Tarihte az bilinen bir sayfa: 1725-1727 Osmanlı Afgan Savaşı

Tarihte az bilinen bir sayfa: 1725-1727 Osmanlı Afgan Savaşı

Osmanlı ve Afgan komutanları savaş öncesi yaptıkları görüşmeler sırasında beraber namaza durmuşlardı.

Osmanlı ile Afganistan ilişkileri, tarihte pek ele alınmayan bir konu olmuştur. İki bölgenin birbirinden uzaklığı ve arada İran gibi coğrafi, siyasi ve dini bir engelin bulunması bu ilişkinin gelişebilmesini olanaksız kılmıştır. Yine de zaman zaman Afganistan ile Osmanlı arasında bazen sulh, bazen savaş üzerine ilişkiler yaşanmıştır.

Bunlardan biri de 1725-1727 yılları arasında yaşanan Afgan-Osmanlı savaşıdır. Bu savaş Osmanlı'da "Lale Devri" olarak bilinen zamana denk gelmektedir. Lale Devri, "zevk ve sefâ" devri olarak görülmüş, devletin siyasi ve ekonomik kararları bir süre sonra halk isyanına neden olmuştur. 

İran'ı ele geçirme planları

M.S. 1725 yılında, Eşref Hotak Afganistan meliki Şah Mahmud’un yerine geçti. Kariyerine güvensiz bir durumda başladı. Hotak,  Mahmud’un öldürülmesi nedeniyle kendisinden şüphelenen Ğilzai aşireti liderlerinden herhangi bir yardım bekleyemezdi. Bu esnada, İstanbul ve St. Petersburg, İran’ı ele geçirme planları yapıyordu.

1-017.jpg

Eşref Hotak tarafından inşa edilen kalenin kalıntıları, Eşref Tepesi-İran

İran lideri Tahmasp Safevi, ismi ve cismiyle bir kral sayılıyordu ancak cetlerinden tacı alma çabaları zayıf ve yetersizdi. Osmanlı devleti, Tiflis yakınlarındaki Kakit’i ele geçirirken savunmasız kalan Gilan ve Bakü de Rusların eline geçti. Pers prensi, Osmanlı ve Ruslarla anlaşmak için girişimlerde bulunsa da bu sonuçsuz kaldı. Hatta İran’ın İstanbul’a gelen sefiri, bir elçi olarak değil, dilekçeci olarak kabul edildi ve teklifleri reddedildi. Ancak Bakü düştükten sonra St. Petersburg’a giden elçisi  anlaşmaya varmayı başardı. Rus çarı, Pers prensine ülkesindeki Afganları püskürtmek için yardım etmeyi kabul etti, ancak Dirbend, Bakü şehirleri ve Dağıstan, Şirvan, Gilan, Mezindaran ve Astarabad vilayetleri karşılığında.

Osmanlı’nın İran üzerine ilerlemesi

St. Petersburg’da bu görüşmeler sürerken, Osmanlı bölgede ilerleyişini artırmıştı. Kürdistan bölgesinin yanı sıra İrvan, Nahcivan, Huî ve Marğa da ele geçirildi, böylelikle Ermenistan ve Azerbaycan’ın büyük bir bölümü Osmanlı kontrolüne girdi. Bu ilerleyişin ardından Osmanlı da İran ile bir anlaşma yaptı. Buna göre Osmanlı’nın ele geçirdiği bölgeler Osmanlı’da kalacak, Osmanlı da İran prensine geri kalan İran vilayetlerinde otoritesini tesis için yardım edecekti. Şayet kabul etmezse Osmanlı ilerlemeye devam ederek İran’ın önemli şehirlerini ele geçirecek, Tahmasp’ın yerine de bir başkasını İran şahı yapacaktı. Tahmasp bu teklifi kabul etti,. Osmanlı, bu esnada bölgedeki Afganlardan gelen İran’da egemenlik kurma tekliflerine olumlu bir karşılık vermedi.

Afganlara karşı savaş

Eşref Hotak, Afganistan’ın yeni hükümdarı olduktan sonra zamanla Afgan halkı onu benimsedi ve etrafında toplanmaya başladı. Bu esnada Rusya’da Çariçe Katherine, eşi Peter’in yerine hükümdar oldu ve bu dönemde İran’ın bir bölümünün Rusya’ya bağlanmasıyla yetinilmedi. Hazar denizi kıyılarında da ilerlemeye devam eden Ruslar, bölgeyi pay etmek için Osmanlı ile yakın temaslar içerisindeydi. Osmanlı, İran ile vardığı anlaşmalara binaen Rusya’ya İran’daki Afganlara karşı beraber savaşma teklifinde bulundu. Eşref Hotak da İstanbul’a kendilerine karşı savaşılmaması için bir elçi gönderdi. Alimler, Müslümanlara karşı bir Hıristiyan gücün yanında yer alınmasına karşı çıktılar. Bunun yanı sıra Şii prenslere karşı otorite kuracak bir Sünni hükümdarla savaşılmasına da tepki gösterdiler. Osmanlı yöneticileri Rusya ile olan birliğin bir gereklilik olduğunu ve Eşref Hotak’ın Osmanlı sultanını tüm Müslümanların başı olarak görmeyi reddederek düşman konumunda düştüğünü söyleyerek ulemayı kendi yanlarına çekmeyi başardı. İki güç arasında savaşın kaçınılmaz hale gelmesiyle Eşref Hotak’ın elçisi geri yollandı ve Marğa ile Kazvan’ı ele geçiren Ahmed Paşa İsfahan üzerine gönderildi. Prens Dalgarouki de Hazar denizi kıyılarındaki Rus birliklerini komuta ediyordu, Osmanlı’yı desteklemek için bir ileri hamle yapmadı. Tahmasp da savaşa müdahale etmeyerek Mazindaran’da kaldı.

Esir İran şahı

Eşref Hotak’ın tahttaki ilk yılı iç yönetimini güçlendirmek, İsfahan’ı surlar ve iç kale ile tahkim etmek gibi işlerle geçirdi. İsfahan birkaç yıl önce Safevilerin baş şehriydi ve Afganlar tarafından ele geçirilmişti, İran şahı da bu esnada tutsak alınmıştı. Bu kale günümüzde de buradadır ve Eşref Tepe olarak adlandırılmaktadır. Osmanlı ordusu İsfahan’a yaklaşırken, Eşref Hotak bölgedeki yolları tahrip ederek Osmanlı ilerleyişini yavaşlatmak istedi. Bu esnada Ahmed Paşa, Afganların yoksul, sefil bir halk olduğunu ve meşru bir hükümdarı devirdiklerini, Şah Hüseyin’i yeniden tahta çıkarmak üzere Osmanlı ordusunun geldiğini belirten bir mektubu Eşref Hotak’a gönderdi. Bunun üzerine öfkelenen Eşref Hotak, tutsak İran şahı Hüseyin’i öldürerek, kesik başını Ahmed Paşa’ya gönderdi ve, “sana kılıçla yanıt vereceğim” mesajını iletti.

“Kan dökmek haramdır”

Ahmed Paşa, 6 bin askeri Afgan mevkilerini incelemeleri için keşfe gönderdi. Bu öncü birlik, yanlışlıkla Eşref Hotak’ın kurduğu pusuya düşerek son askere kadar öldürüldü. Bu başarı Afgan askerlere cesaret verdi, saldırı pozisyonundaki Osmanlı birlikleri ise ana kampın çevresine siperler kazarak müdafaa pozisyonuna geçti. Bu durumu fırsat bilen Eşref Hotak, Afgan din alimlerini Osmanlı kampına göndererek her iki gücün de Sünni olduğunu, bu nedenle kan dökmenin haram olduğunu belirten ifadeler ile orduya hitap etmelerini söyledi. Osmanlı ordusunda Kürt ve Türklerden bazı askerlerin bu çağrıya uyması orduda karışıklığa neden oldu.

“Neden Perslerin gücünü kıran Muhammedilere karşı savaşıyorsunuz?”

History of Persia (Pers Tarihi) eserinin yazarı John Malcolm şunları ifade ediyor:

“Afgan prensi Türk askerlerini, girdikleri savaşın gayrimeşru olduğuna ikna etmek için elinden geleni yaptı. Özel ulakları, bu aşamada bu fikirleri yaymada ve Osmanlı ordusuna katılan Kürt emirlerin bütünlüğünü bozmada aktif olarak yer aldı (...) saygıdeğer dört alim de Ahmed Paşa’nın kampına gönderildi. Bunlar generale tanıtıldığında içlerinden biri yüksek sesle şöyle haykırdı: ‘Hükümdarımız Eşref, size sormamı istedi. Neden ilahi hükümlere itaat eden ve Perslerin gücünü kıran Muhammedilere karşı savaşıyorsunuz? Neden (...) mübarek peygamberimizin bir tabisine karşı bir Hıristiyan prensle birlik oluyorsunuz?’ Görüşme bitmeden önce ezan duyuldu ve Eşref’in saygıdeğer yardımcıları Türk subaylarla beraber namaza durdu.”

Bunlar üzerine Osmanlı ordusundan birçok asker, dinlerinin hükümlerine karşı savaşmayacaklarını belirterek ordudan ayrıldı. Buna rağmen Ahmed Paşa, Eşref Hotak komutasındaki Afgan ordusuna saldırı başlattı.

Savaş başlıyor

Hotak’ın ordusu sayıca az olmasına rağmen, saldırıdan kaçmadı. Kaynaklara göre Osmanlı ordusunda 70 bin askerin yanı sıra 70 parça top varken, Afgan ordusu 33 bin asker ve develer üzerindeki 40 arkebüz silahından müteşekkildi. Afgan ordusu sayı yönünden azlığına rağmen dinlenmiş ve savaşa hazır, Osmanlı ordusu ise uzun mesafe kat etmiş ve yorgun, ayrıca parçalanmış bir vaziyetteydi.

f-003.jpg

Eşref Hotak (Temsili resim)

Sabah saat altıda savaş Osmanlı toplarından on tanesinin atışlarıyla başladı. Afgan ordusu da beş arkebüz ile bu atışlara karşılık verdi. Ardından Osmanlı ordusunun sağ kanadı, top atışlarıyla beraber saldırıya geçti. Üç defa tekrarlanan saldırı sonucu Osmanlı ordusu, öğlen 3 sularında toplam 12 bin kayıp vermiş biçimde geri çekilmek durumunda kaldı. Ahmed Paşa Kirmanşah’a geri çekilirken onu kovalamayı sürdüren Eşref Hotak, bazı Osmanlı toplarını ele geçirdi. Ahmed Paşa buradan da Bağdat’a geçti.

“Müslümanlardan ganimet almak meşru değildir”

Eşref Hotak daha sonra Ahmed Paşa’ya bir elçi göndererek, hata eden Müslümanlardan ganimet almanın meşru olmayacağını, ve kendisinin de bir hırsız değil, bir hükümdar olduğunu iletti. Bu doğrultuda ele geçirilen silahlar hariç malları ve zenginlikleri bunun yanı sıra alınan Osmanlı esirlerini de Ahmed Paşa’ya gönderdi. Eşref Hotak’ın bu hareketi, Osmanlı tarafından olumlu karşılandı. Öyle ki Eşref Hotak ismi Osmanlı sarayında kendisini duyurdu. Osmanlı Hotak’a karşı saldırılara devam etmedi ve Osmanlı sultanını Müslümanların halifesi olarak kabul etmesi karşılığında onu İran topraklarına meşru lider olarak kabul etti. Osmanlı ile Afganların yaklaşık 2 yıl süren savaşı böylece son bulmuş oldu.

Afganistan-Anadolu bağı

Bu tarihten sonra, gerek İran’ın siyasi otoritesini pekiştirmesi, gerekse Afganistan ve ötesinde yaşanan siyasi ve askeri gelişmeler, Afganların batıya ilerleyişini, dolayısıyla Osmanlı ile ciddi bir temas kurmalarını engelledi. Ancak Osmanlı ile Afganistan arasındaki bağlar hiçbir zaman kopmadı. Bu ilişkinin bir tabi olma bağı değil, iki kardeş halk arası bağ şeklinde olduğu söylenmelidir. Yakın tarihte Afgan halkı, ‘hilafetin işgalden kurtulması amacıyla’ kendi ülkesindeki İngiliz unsurlarına karşı isyan etmişti. Dünyanın en fakir halklarından biri olmasına karşın Afgan halkı, 'Kurtuluş Savaşı' sırasında Anadolu’ya yüklü maddi yardım göndermişti. Öte yandan gümüş ve altından oluşan bu yardımların Mustafa Kemal tarafından ileriki dönemlerde İş Bankası’nın kuruluşunda kullanıldığı bilgisi bazı tarih metinlerinde yer almaktadır.

www.barmazid.com’da yer alan bu yazı Mepa News tarafından derlenerek hazırlanmıştır.

Kaynaklar

1- Laurence Lockhart, “Safevi Hanedanı’nın Düşüşü ve İran’da Afgan İşgali”

2- John Malcolm, “İran Tarihi” Cilt 2

3, Tadeusz Jan Kruinski, “Bir Seyyahın Vakayinamesi, Yahut Afgan-Pers Savaşları Tarihi”

4- Harun Raşid, “Patan’ların Tarihi” Cilt 3

uygulamabanner.jpg

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
8 Yorum