Analiz | ABD-Hindistan ilişkileri krize mi giriyor?

ABD ile Hindistan arasındaki ikili ilişkilerde son dönemde Hindistan'ın ülke dışındaki suikast girişimleri sebebiyle problemler yaşanıyor.

Sanjay Kapoor | Al Jazeera | Tercüme: Mepa News

Hindistan Başbakanı Narendra Modi genel olarak medyaya röportaj vermeyen bir lider.

Ancak Modi, Aralık ayı sonunda bir istisna yaptı ve ABD hükümetinin, Hintli bir ajan tarafından Amerikan topraklarında bir Sih ayrılıkçıyı öldürmek için hazırlandığı iddia edilen bir planı nasıl engellediğini ilk kez haberleştiren Londra merkezli Financial Times'a konuştu. ABD-Kanada çifte vatandaşı olan New Yorklu Gurpatwant Singh Pannun, Yeni Delhi'ye yönelik şiddet tehditleri savurduğu ve Khalistan adı verilen Hindistan'dan ayrı bir Sih devleti kurulması çağrısında bulunduğu için Hindistan tarafından "terörist" olarak niteleniyordu.

Röportajda Modi, ABD'nin Hindistan'ın kendi toprakları dışında ve yargısız infaz girişimine karıştığı yönündeki iddialarının dünyanın en büyük iki demokrasisi arasındaki ikili ilişkilere zarar verdiği yönündeki iddiaları hafifletti. "Birkaç olayı iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerle ilişkilendirmenin uygun olduğunu düşünmüyorum," diyen Başbakan, ülkesinin Dışişleri Bakanlığı'nın daha önce de yaptığı gibi, Hindistan'ın iddialara ilişkin kendi içinde bir soruşturma yürüteceğini de taahhüt etti.

Yine de bir dizi ziyaret - ve bir ziyaretten kaçınmaya yönelik önemli bir karar- her iki ülkenin de seçimlere doğru gittiği ve liderlerinin ülke içinde eleştiri çekebilecek hamleler yapmamak için mevcut siyasi alanlarını daralttığı bir dönemde ilişkilerde bir gerginliğe işaret ediyor.

11 Aralık'ta FBI başkanı Christopher Wray, Pannun davasıyla ilgili bir görüşmeyi de içerdiğine inanılan müzakereler için Yeni Delhi'yi ziyaret etti. Bu, bir FBI direktörünün 12 yıl sonra Hindistan'a yaptığı ilk ziyaretti. ABD Kongresi'nin atadığı din özgürlüğü gözlemcisi de yıllık raporunu erkenden yayınlayarak Biden yönetiminden Hindistan'ı "özel kaygı duyulan ülke" ilan etmesini talep etti. ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu, Pannun'a karşı bir suikast düzenlendiği iddialarını Hindistan'daki dini azınlıklara yönelik saldırılarla ilgili daha geniş endişelere bağladı. Komisyon, Hindistan'ın "dini azınlıkları ve onlar adına savunuculuk yapanları hedef alan ulus ötesi saldırılarının artmasından endişe duyduğunu" belirtti.

Ardından ABD Başkanı Joe Biden, Modi'nin Hindistan'ın 26 Ocak Cumhuriyet Günü kutlamalarına baş konuk olarak katılma davetini geri çevirdi. Resmi bir gerekçe kamuoyuna açıklanmadı ancak Biden'ın Yeni Delhi'ye gitmeyi reddetmesi Hindistan'ı, ABD liderinin ziyareti sırasında yapmayı umduğu -Avustralya ve Japonya'nın da dahil olduğu- Quad toplantısını ertelemek zorunda bıraktı.

Yeni Delhi merkezli Politika Araştırmaları Merkezi'nde kıdemli bir araştırmacı olan Sushant Singh, bunların ilişkilerdeki gerilimin bir dizi "işareti" arasında yer aldığını söyledi.

Al Jazeera'ye konuşan Singh, Modi'nin o ay Washington'a yaptığı ve ABD Kongresi'ne ikinci kez hitap eden nadir liderlerden biri olduğu ziyarete atıfta bulunarak, "Haziran ayı Hindistan-ABD ilişkilerinin zirve yaptığı dönemdi ancak o zamandan bu yana ilişkiler soğumaya başladı. Pannun cinayeti planının bunda kesin bir rolü var." dedi

Albany Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü ve Washington merkezli Stimson Center'da araştırmacı olan Christopher Clary, bunun Hindistan-ABD ilişkilerinin ciddi bir sorun içinde olduğu anlamına gelmediğini söyledi. Al Jazeera'ye konuşan Clary, Pannun olayı dışında iki ülke arasındaki ilişkilerin iyi olduğunu söyledi.

"Bu, türbülansla karşılaşan ticari bir yolcu uçağı gibi" dedi. "Uçaktakiler için rahatsız edici olabilir ama uçağı tehlikeye atmaz. Bazen inişli çıkışlı bir havayla karşılaşsak da uçmaya devam edeceğiz."

Clary'ye göre "ABD ve Hindistan'ın yükselen Çin'e ilişkin ortak kaygıları ABD-Hindistan arasındaki pek çok muhtemel ihtilafın üstünü örtebilir."

Yine de Hindistan'da, stratejik çevrelerdeki etkili isimlerden sokaktaki insana kadar, Yeni Delhi'nin Pannun'a suikast düzenlemekle yanlış bir şey yapmadığı görüşü ağırlık kazanmış durumda. "Eğer ABD Usame bin Ladin'i yabancı topraklarda öldürebiliyorsa bizi durduran nedir? Neden farklı kıstaslar var?" diye soran bir analist, samimi yorumlarının ikili ilişkiler üzerinde çalışma kabiliyetini etkileyebileceği endişesiyle adının açıklanmasını istemedi.

Ancak Hindistan ABD'nin iddialarına ve Kanada'nın Vancouver yakınlarındaki Surrey kasabasında bir başka Sih ayrılıkçı Hardeep Singh Nijjar'ın öldürülmesinin arkasında Yeni Delhi'nin olabileceği yönündeki benzer iddialara farklı yanıtlar verdi.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau'nun Ekim ayında parlamentosunda Hindistan'a yönelik suçlamalarda bulunmasının ardından Yeni Delhi sert bir misillemede bulundu. Kanada'yı "terörist" olarak tanımladığı kişi ve kurumları barındırmak ve desteklemekle suçladı ve ticaret görüşmelerini durdurdu.

Yeni Delhi, Kanada Büyükelçiliği'nden personel sayısını azaltmasını istedi ve Hindistan'ı ziyaret etmek isteyenlerin vizelerini geçici olarak dondurdu.

Hindistan, ABD'nin iddialarına verdiği yanıtta çok daha ihtiyatlı davrandı. Kamuoyu önünde herhangi bir protesto yapılmadı ve Yeni Delhi bunun yerine suçlamalara ilişkin kendi soruşturmasını yürütme sözü verdi. Modi hükümeti, verdiği yanıttaki bu farklılığı Washington'un yaklaşımının tabiatıyla açıkladı.

Hindistan'a göre Kanada henüz Yeni Delhi'yi Nijjar suikastıyla ilişkilendiren somut kanıtlar sunmazken, ABD kendi soruşturmasının gösterdiğinden çok daha fazlasını ortaya koydu. Washington'un talebi üzerine Prag'daki bir hapishanede tutuklu bulunan Hintli iş adamı Nikhil Gupta hakkındaki iddianamede, Gupta'nın yasal belgelerde "C1" olarak tanımlanan Hintli bir istihbarat görevlisiyle temas halinde olduğu belirtiliyor.

İddianameye göre C1, Gupta'ya 15 bin dolar ödedi ve Pannun'un öldürülmesi için toplam 100 bin dolar vaat etti. Ancak Gupta'nın kiralamaya çalıştığı tetikçinin ABD hükümetinin bir muhbiri olduğu ortaya çıktı ve plan açığa çıkarıldı.

Hindistan hükümeti Pannun'u öldürme planından haberdar olmadığını öne sürmeye çalışırken, Hindistan'ın dış istihbarat teşkilatı Araştırma ve Analiz Kanadı'nın (RAW) eski başkanı AS Dulat, böyle bir planın Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit Doval tarafından biliniyor olması gerektiğini söyledi.

Gerçek ne olursa olsun, başka raporlar Hindistan'ın son aylarda Kuzey Amerika'dan çok sayıda RAW ajanını geri çektiğini öne sürüyor. Bu arada Singh, Hindistan'ın Predator insansız hava araçları satın alması ve iki ülke arasında jet motorları için teknoloji transferine ilişkin savunma anlaşmalarındaki ilerlemenin yavaşlamış göründüğünü söyledi.

Yeni Delhi'deki hükümet koridorlarında, Pannun vakasının işaret ettiği, Hintli yetkililerin iletişim cihazlarının inceleme altında olabileceğine dair bir tedirginlik var.

Singh şunları söylüyor:

"Eğer ABD'li yetkililer Hindistan hükümetinin Delhi'deki güvenli iletişimini izliyorlarsa, kesinlikle şimdiye kadar açıkladıklarından çok daha fazlasını biliyorlar demektir. Bu bilginin onlar tarafından nasıl ve ne zaman kullanılacağı henüz belli değil."


Al Jazeera'da yayınlanan bu analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Analizde yer alan ifadeler Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.

İlgili Haberler

Hindistan Umman Denizi'ndeki savaş gemilerinin sayısını artırıyor

Analiz Haberleri