Müslüman Somali halkının yaşadığı topraklarda Batılı sömürgecilerin işgal süreci 1800'lü yılların başlarında ortaya çıktı.
İlk olarak 1820'lerde Somali'nin kuzeyinde İngilizlerle başlayan deniz savaşları, ardından 1870-1880'li yıllarda geniş çaplı bir işgal hareketine dönüştü. Bu süreçte birkaç senelik süre zarfında Somali halkının yaşadığı topraklar tamamen istila edildi ve sömürgeleştirildi. Somali'nin kuzeybatısını Fransa, kuzeyi ile güney ve güneybatısını İngiltere, orta ve güney kesimlerini İtalya, batısını ise Etiyopya istila etti. Batılı Hıristiyan sömürgeciler, Afrikalı Hıristiyan sömürgeci Etiyopya ile büyük bir iş birliği içerisinde Somali topraklarını bölüştüler. Batılı işgalciler, bazı Somalili "Müslüman" idareci ve din adamlarıyla da iş birliği yaptılar.
Bu topraklar daha sonraki yıllarda farklı ülkeler arasında parçalandı.
Fransız Somalisi'nde Cibuti isimli bir devlet kuruldu.
Etiyopya'nın işgal ettiği topraklar "Ogadin bölgesi" olarak Etiyopya'ya verildi.
İngiltere'nin güney ve güneybatıda işgal ettiği topraklar ikiye bölündü. Çok büyük bir bölümü Kenya'ya bırakıldı. Az bir kısmı ise daha sonra kurulacak "Somali Cumhuriyeti"ne dahil edildi
İngiliz işgalindeki kuzey bölgeler ve İtalya işgalindeki orta ve güney kesimler birleştirilerek 1960 yılında bir "Somali Cumhuriyeti" tesis edildi. Bu ülke de ilerleyen yıllarda Batılı güçlerin müdahaleleriyle en az 5 parçaya bölünecekti.
Yani tamamında Müslüman Somali halkının yaşadığı bu topraklar, tıpkı Suriye ile Irak'ı ayıran Sykes-Picot ile olduğu gibi, Afganistan ile Pakistan'ı ayıran Durand Hattı ile olduğu gibi, paramparça edildi.
Bugün Somali topraklarında neo-sömürgeci Haçlı istilası farklı usul ve formlarda devam ediyor.
***
Bu kısa tarihi girizgahı yaptıktan sonra, Müslüman Somali topraklarının sömürgeleştirilmesine karşı direnişin sembol isimlerinden biri olan Muhammed Abdullah Hasan'dan kısaca söz etmek istiyorum.
Muhammed Abdullah Hasan'dan belki de "Somali'nin Ömer Muhtar'ı" olarak söz etmek mümkün. Bu büyük şahsiyet, kısıtlı yakın tarih bilgimiz içerisinde kendisine yer bulamayan büyük direniş önderlerimizden yalnızca birisi.
Muhammed Abdullah Hasan, 1856 yılında Somali'nin kuzey kesiminde dünyaya geldi. Hayatının 40 senesi Sudan'dan Somali'ye uzanan bölgede ilim tahsiliyle geçti. Yaklaşık 40 yaşındayken hacca gitti. Burada, kendisini önemli şekilde etkileyecek olan isimlerden, Salihiyye tarikatı kurucusu Seyyid Muhammed Salih'in fikirleriyle tanıştı. Salih'in fikirleri dindeki bozulmaların ıslahına dayanıyordu. 1895 yılında Somali'ye geri dönen Muhammed Abdullah Hasan, bu doğrultuda İslami davet ve ıslah çalışmalarına başladı. Bölgedeki yerel dini liderler ile tartışmaları üzerine 1897 yılında bölgenin büyük sahil kenti Berbera'dan kovuldu. 1899 yılında, memleketinin yer aldığı iç bölgelere çekildi. Burada İngiliz, İtalyan ve Etiyopya işgaline karşı savaşacak olan Derviş Hareketi'ni tesis etti. Osmanlı Devleti'nden de kendisine danışmanlık yapan isimler bulunuyordu. Derviş Hareketi bu bölgede küçük çaplı bir devlet olarak hareket etti ve 1920 yılına kadar işgalcilere karşı cihadı sürdürdü.
Cihad sürecinde İngiliz güçlerine karşı önemli başarılar elde edildi. 1909 yılında İngilizler iç bölgelerden sürülerek çıkarıldı ve sahil şeridindeki bölgelere çekilmek zorunda kaldılar. Ancak devam eden dönemde yoğun baskılar altında kalan Derviş hareketi İngiliz saldırıları karşısında tutunamadı. Bu süreçte binlerce şehid veren hareket nihayetinde 1920 yılında mağlup oldu. Muhammed Abdullah Hasan ve beraberindekiler Ogadin bölgesinin içlerine çekildi. Burada da tamamına yakını açlık ve hastalıklar sebebiyle şehid oldular. Geriye yalnızca birkaç kişi kalabildi.
Muhammed Abdullah Hasan da, 21 yıllık mücadele sürecinin ardından, 21 Aralık 1920 günü Ogadin'deki Imi kasabası yakınlarında grip sebebiyle hayatını kaybetti. Mezarının tam konumu bilinmiyor. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
***
Esasen bu yazının maksadı, Muhammed Abdullah Hasan hakkında ayrıntılı bir tarihi bilgi vermekten ziyade, onun mücadelesinin satır aralarında gözüme çarpan kısa bir noktadan bahsetmekti.
İngiliz sömürgeciler, Muhammed Abdullah Hasan'ı "Deli Molla" olarak anıyorlardı.
Çünkü "Deli Molla", diğerleri gibi evinde, camisinde oturmuyordu. Müslümanları işgalcilere karşı direnişe teşvik ediyor, hararetli söylemlerde bulunuyordu. Kazanamayacağı bir savaşın içerisine giriyor, İngilizlere saldırı üstüne saldırı düzenliyordu. Açlık ve hastalıkla iç içe bir hayat yaşıyordu. Beraberindekilerle birlikte İngilizlere, İtalyanlara ve Etiyopyalılara karşı adeta bir "deli" gibi saldırılar düzenliyordu.
İngilizlerin icadı olan bu "Deli Molla" lakabı aslında bizlere çok şey anlatıyor. Sömürge dönemindeki bu zihniyetin bugün de aynı şekilde devam ettiğini görüyoruz. Sömürgeci, işgalci Haçlılara karşı direnişi öne çıkaran, uzlaşmayı ve entegrasyonu reddeden Müslümanların "deli", "aşırılık yanlısı" , "radikal" olarak nitelendirildiğini görüyoruz. Bu, akıl sahipleri için ibret verici bir husustur.
Elbette, İngilizlere dünyayı dar eden "Deli Molla"nın karşısında, İngilizlerin arzuladığı modelde "akıllı mollalar" da vardı. Bunlar hayatları boyunca işgalcilere tek bir kurşun atmayı düşünmedikleri gibi, tüm vakitlerini Muhammed Abdullah Hasan'ı karalamaya harcadılar. Kendisini tekfir edip dışladılar, sürgün edilmesine ve Somali halkının ondan uzaklaşmasına sebep oldular. Nihayetinde "Deli Molla" açlık, susuzluk ve hastalıktan can verirken, "akıllı mollalar" evlerinde rahatça oturmaya devam ediyorlardı.
Bunlar birer hikaye yahut masal değil. Bunlar binlerce sene evvel yaşanıp biten şeyler de değil. Bilakis bunlar yakın tarihimizden, henüz 100 sene evvel yaşanmış olan, gerçek hadiseler. Bugün de İslam alemi "deli mollalara" ve "akıllı mollalara" şahitlik ediyor.
Kimin "deli" kimin ise "akıllı" olduğunu Allah azze ve celle'nin huzuruna vardığımızda hepimiz göreceğiz.
Bu vesileyle, -inşallah- şehadetlerinin üzerinden 105 sene geçen Muhammed Abdullah Hasan'a ve beraberindekilere Allah azze ve celle'den rahmet diliyorum. Rabbimden niyazım, bugün en az 10 parçaya ayrılmış bulunan Müslüman Somali topraklarının İslam'ın ışığı altında yeniden bir araya geldiği günleri bizlere göstermesidir.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.