Doğumundan ölümüne Ebubekir Şekau ve Boko Haram tecrübesi

"Ebubekir Şekau'nun nasıl öldüğünü anlamak için öncelikle nasıl yaşadığını bilmemiz gerekiyor."

Boko Haram lideri Ebubekir Şekau, Afrika'nın aktif çatışma bölgelerinden biri olan Nijerya'daki mevcut sürecin anlaşılması için hayati bir öneme sahip.

Uzun yıllar boyunca grubu yöneten Şekau'nun liderliği altında Boko Haram birçok kez iç parçalanmalar yaşadı. Bu parçalanmalar en sonunda Şekau'nun da hayatına mal olacak krizleri tetikledi.

Nijerya üzerine araştırmalarıyla öne çıkan HumAngle'dan Ahmad Salkida, Şekau'nun hayatına ve ölümüne dair bir çalışma yayınladı. Çalışma Mepa News okurları için derlenerek Türkçeleştirildi.


Nijerya'nın kuzeydoğusundaki Sambisa ormanında gece, motorların gürültüsüyle titriyordu. Ardından sesler geldi, önce uzaktan gelen sesler ardından kamyonların arkasına monte edilmiş hoparlörlerden yükseldi: "Sadece Şekau'yu arıyoruz. Teslim olun, yaşayacaksınız."

2021 yılının Mayıs ayı sonlarıydı ve IŞİD'in Batı Afrika Vilayeti'nin (ISWAP) iki savaşçı kolu koordinasyon içerisinde ormana girdi. Hedefleri, her zamanki düşmanları olan Nijerya ordusu değildi. Bir zamanlar Sambisa'yı kendi kendini halife ilan ederek yöneten ve takipçileri on yıldan fazla bir süre boyunca Nijerya'nın kuzeyinde yıkım ve terör estiren rakip örgüt Boko Haram'ın lideri Ebubekir Şekau'ydu.

Ormandaki saklanma yerinde Şekau'nun sağlığı kötüleşti. Uzun süredir nöbet geçiren Şekau'nun, ISWAP'ın yaklaştığı son günlerde öfke ve uyuşukluk arasında gidip gelerek daha sık nöbetler geçirdiği bildirildi.

ISWAP'ın ilerleyişinden birkaç saat sonra grubun kalesi kuşatıldı. Şekau'nun çılgınca telsiz konuşmaları, silah sesleri ve Kanuri dilinde ve Arapça bağıran adamların yankısı ormanı sardı. Sonra, bir patlama sesi ağaçların arasından yankılandı.

ISWAP tarafından yayınlanan bir iç mesaja göre, Ebubekir Şekau 18-19 Mayıs 2021 tarihleri arasındaki saatlerde öldü. Teslim olmak yerine canlı bomba yeleğini patlatarak kendisini ve orada bulunan birkaç kişiyi öldürdüğü bildirildi.

Bu Şekau'nun ilk ölüm haberi değildi. Önceki yıllarda ordu ya da rakip gruplar tarafından birçok kez öldüğü söylenmişti. Ancak patlamadan sadece birkaç gün sonra gelen doğrulama ile bu son ve kesin ölüm oldu.

Şekau'nun hayatı, Maiduguri'de bir koku satıcısı olmaktan, başına 7 milyon dolar ödül konan Afrika'nın en ölümcül ayaklanmalarından birine uzanan bir yol niteliğinde. Şekau'nun ideolojisi ve acımasızlığı bir bölgeyi yeniden şekillendirdi ve arkasında savaşın içinde doğan bir nesil bıraktı.

Şekau'nun neden o şekilde öldüğünü anlamak için öncelikle nasıl yaşadığını bilmemiz gerekiyor.

Şekau'nun hayatının ilk yılları

Nijerya'nın kuzeydoğusundaki Yobe eyaletinin ücra bir köyünde dünyaya gelen Şekau'nun hayatının ilk yılları mütevazı ve dindar bir Müslüman ailede geçti. Babası yerel bir bölge imamı olarak görev yapıyordu. Oğlunun yetiştirilmesinde din, disiplin ve toplum değerlerinin temel oluşturmasını sağladı.

Şekau köyün tozlu futbol sahalarında tanıdık bir yüz haline geldi. Ancak saha dışındaki dünyası daha mütevazı ve yalnızdı. Yıllarca, geçimini eski bir Spilley bisiklet ve arkasına bağladığı bir kutu küçük koku şişesiyle sağladı. "Mai Turare", yani koku satıcısı olarak tanınıyordu.

2018'de Amerika'nın Sesi muhabiri Chika Oduah ile konuşan annesi Falmata Abubakar'a göre Şekau'nun çocukluğu oldukça olaysız geçti. Küçük bir çocukken, İslami eğitimine devam etmek için Maiduguri'ye gitmek üzere evden ayrılmış. Bu geleneksel sistemde öğrenciler bir süre Kur'an hocalarının yanında yaşıyor ve tahta levhalardan Kur'an'ı ezberliyorlardı.

İlk hocası Malam Mande, Şekau hafız olduktan sonra kendisini evlendirdi. Çift ergenlik çağının sonlarındaydı. Ancak genç eşi doğum sırasında vefat ettiği için sevinçleri kısa sürdü. Bu trajediyi çevreleyen koşullar Şekau ile hocasının arasını açtı. Bu olayların ortasında, 2004 yılında, daha sonra Boko Haram'ı kuracak olan din adamı Muhammed Yusuf ile tanıştı.

Şekau'nun annesi Falmata, "Şekau, Muhammed Yusuf ile tanıştığından beri onu bir daha görmedim. Evet, o benim oğlum ve her anne oğlunu sever ama bizim farklı karakterlerimiz var. O pek çok insana pek çok sorun getirdi. O sadece kendi şahsiyetini aldı ve gitti. Benim ona verdiğim karakter bu değil. Bunu sadece Allah bilir." dedi.

Boko Haram'ın doğuşu

Nijerya'nın 1999 yılında askeri yönetimden demokrasiye geçişi sarsıntılı oldu. Ülke on yıllar boyunca, iktidar için mücadele eden, darbelerle birbirlerini deviren ve muhalefeti güç kullanarak ezen bir dizi askeri diktatör tarafından yönetildi. Yolsuzluk yaygındı, merkezden uzakta yaşayan topluluklar ihmal edildi.

Maiduguri'de zaman içerisinde İbn Teymiyye'nin öğretileri etkili olmaya başladı. Bölgede İbn Teymiyye'nin eserleri, yıllarca süren askeri yönetim ve yolsuzlukla şekillenmiş, kendilerini uzun süredir bir kenara atan bir hükümetten kopmuş gençler arasında bir takipçi kitlesi buldu.

Bunların arasında, Maiduguri'de bir çalışma merkezi kuran ve adını "İbn Teymiyye Mescidi" koyan Muhammed Yusuf da vardı. Boko Haram işte bu süreçte doğdu.

Camide eğitim gören Şekau da bölgedekilerin derin öfkesini paylaşıyordu. Vaaz verdiği zamanlarda, devletin cezasız kalmasını ve yolsuzluğu kınarken sesi bastırılmış bir öfkeyle titriyordu.

Muhammed Yusuf ve Ebubekir Şekau'nun sözleri, devletin görmeyi reddettiği yüzlerce gencin yaralarına parmak basıyordu. Saflık ve adalet vaatleri, her ne kadar çarpıtılmış olsa da, bir merhem gibi hissettirdi. Birçok genç gruba katılmaya başladı.

Temmuz 2009'un sonlarında bu grup ile Nijerya güvenlik güçleri arasında dört kuzey eyaletinde çatışmalar patlak verdi. Maiduguri'deki tartışmalı bir olay ve Bauchi'deki ilk saldırının tetiklediği şiddet yüzlerce kişinin ölümüne yol açtı. Hak grupları daha sonra baskılar sırasında yargısız infazlar yapıldığını belgeledi.

Güvenlik güçleri grubun merkezine baskın düzenleyerek Muhammed Yusuf'u yakaladı ve Yusuf daha sonra polis gözetimindeyken yargısız bir şekilde infaz edildi. Cesedi, polis merkezi ile polis personelinin kaldığı yerler arasında bariyer görevi gören bir duvarın arkasında kurşunlarla delik deşik edilmişti.

Emniyet Müdürlüğü'ne 27 Temmuz 2009'da gece düzenlenen bir saldırı sırasında yaralanan Şekau yer altına çekildi. Maiduguri'nin tozlu sokaklarından Kano'ya götürüldü ve Dala'daki Ulusal Ortopedi Hastanesi'ne yatırıldı. Daha sonra Kano metropolündeki Rijiyan Zaki bölgesinde kiraladığı bir evde yaralarını tedavi ederken aylar geçti. Bu dönemde gerçek kimliğini komşularından ve yabancılardan gizlemek için Alhaji Garba takma adını benimsedi.

Bu dönemde Abuja'da ve Nijerya'nın kuzeyinde polis merkezlerinde, BM binalarında, medya merkezlerinde, çeşitli cami ve kiliselerde bombalar patlatıldı. Ardından ülke çapında arama başladı. Kano'da köşeye sıkıştırılınca Maiduguri üzerinden kontrol ettiği hayalet şehir Bama'ya kaçtı ve Sambisa kırsalında kayboldu. Yanında dört eşini ve çok sayıda çocuğunu da götürdü.

Şekau yeniden ortaya çıktığında bir intikam mesajını da beraberinde taşıyordu. Yusuf'un ölümü ve Nijerya hükümeti tarafından evleri yıkılan ve iş yerlerine el konulan yüzlerce grup üyesinin infaz edilmesi, tehdidi sona erdirmedi. Aksine bu olay, Şekau'nun liderliğinde çok daha ölümcül bir isyana zemin hazırladı.

Baskıların ardından grup içerisinde bir kırılma yaşandı. Bazı Boko Haram üyeleri grubu tamamen terk ederken bazıları daha da sert bir söylem ve yöntem benimsemeye başladı. Polis memurlarına, muhbir olduğundan şüphelenilen kişilere ve bölgesel yöneticilere yönelik suikastları Kuzey Nijerya'ya yayıldı.

Eylül 2009'da Boko Haram Bauchi'de bir hapishane baskını düzenleyerek çoğu grup destekçisi olan 700'den fazla mahkumu serbest bıraktı. Grup Bauchi'ye "Cemaat-i Ehl-i Sunne li'd Daveti ve'l Cihad" yazılı broşürlerle geldi ve bunları şehrin dört bir yanına dağıttı. Grup ilk kez Boko Haram ismini reddederek kendi tercih ettiği ismi ilan etmiş oldu. Boko Haram, "Batı tarzı eğitim haramdır" manasına gelen bir terimdi.

2011 yılına gelindiğinde Şekau'nun Boko Haram'ı bombalı araçlara, el yapımı patlayıcılara ve koordineli baskınlara yöneldi. Takip eden yıllarda Kano, Adamawa, Kaduna, Abuja ve diğer yerlerdeki büyük camiler de dahil olmak üzere canlı bomba saldırıları ve silahlı saldırılar kaydedildi.

Kuzey Nijerya ve Abuja'daki saldırıları yöneten Şekau, 2009'dan 2012'ye kadar Kano metropolündeki Rijiyan Zaki'de yaşadı. 2013'ün başlarında Borno Eyaletindeki Bama'ya taşındı ve daha sonra Sambisa ormanına yerleşti.

2013 yılına gelindiğinde Şekau adeta kendi devletinin lideri haline gelmişti. Sambisa hendekler, kontrol noktaları ve korkudan oluşan müstahkem bir dünyaya dönüşmüştü. Bu bölgedeki ormanlık alanı savunmak için yoğun çatışmalar yürütüldü. Şekau, orman içerisinde yaşadığı Ukuba yerleşiminin çevresindeki bölgenin yoğun ağaçlıklı kalmasını sağlamak için yasalar çıkardı: Bir kişinin kendi evinde kullanması için bile olsa ağaç kesmek yasaktı. Sambisa içerisindeki Farisu isimli bölgede ağaç keserken yakalanan herkes, kim olursa olsun derhal idam ediliyordu.

İçeriden çağrılmadan, Ukuba'ya ulaşmak neredeyse imkansızdı. Kontrol noktaları paslı tüfekler taşıyan gençler tarafından yönetiliyordu. Her kontrol noktası ziyaretçinin sadakatini sınayan bir testti. İçeride, Şekau'nun merkezi, çamur ve keresteden olan duvarların arkasındaydı. Ziyaretçiler silahlarını bir kilometre ötede teslim ediyordu. İçeri girmelerine izin verilenler küçük ve sade bir evden söz ediyorlardı. Ortasında, dokuma bir kilimin üzerine serilmiş, yıllarca kullanılmaktan aşınmış bir seccade duruyordu. Küçük bir metal kutuda en çok koruduğu eşyaları yer alıyordu: Bir el telsizi, birkaç belge ve bir dizi Kur'an tefsiri. Baskınlar, bombalamalar ve infazlarla ilgili her karar bu odadan çıkıyordu.

Şekau'nun inadı

Ebubekir Şekau, vahşi doğa içerisindeki bu yerleşkede bir imparatorluk kurdu.

Şekau'nun her zaman ulaşabileceği bir yerde intihar yeleği bulundurduğunu ve dişlerini sık sık büyük bir misvak ile temizlemeyi alışkanlık haline getirdiği belirtiliyordu. Şekau'nun muhafızları onun iradesini mutlak bir itaatle uyguluyordu. Eski bir koruma yıllar sonra HumAngle'a "Günah işlemekle suçladığı kişiler kendi mezarlarını kazmaya zorlanırdı. Onları vurur ve kendimiz gömerdik." dedi.

Böyle bir olayda, ölüme mahkum edilen adamın elleri o kadar şiddetli titriyordu ki, kürek sürekli elinden kayıyordu:

"Kendisini neyin beklediğini biliyordu. Bir süre sonra içimizden biri sabırsızlandı, küreği ele geçirdi ve çukuru kendimiz kazmaya başladık. Adam orada öylece donup kalmıştı, gözleri kocaman açılmış, dudakları dua eder gibi sessizce kıpırdıyordu. Çukur yeterince derinleştiğinde ona içine girmesini söyledik. O da itaat etti. Sonra tüfeklerimizi kaldırdık ve ateş ettik. Bazen o anlarda bir şeyler hissederdik, acıma, keder ya da belki de utanç. Hatta birkaçımız gözlerimizi sildi. Ama kimse emirleri sorgulamaya cesaret edemedi. Kimse reddetmedi. Tereddüt etmek, kendi ölümünü davet etmek demekti."

2013 ve 2016 yılları arasında Şekau şiddeti bir yönetim aracı olarak etkili bir şekilde kurumsallaştırdı. Bir zamanlar güçlü ve üst düzey olan komuta yapısı giderek bir kişisel ego kültüne dönüştü. Önceden güvenilir birer isim olarak öne çıkan kurmayları ya ölümle karşı karşıya kaldı ya da kaçtı. Bunların yerine, tek vasıfları Şekau'nun tüm eylemlerini sorgusuz sualsiz desteklemek olan kişiler geldi. Şekau'nun yönetimi hareketi içe döndürdü. Muhalif olmakla suçlanan savaşçılar ortadan kayboldu. Dinden çıkmakla suçlanan siviller infaz edildi.

Üst düzey komutanlar bile, "kendi aleyhlerine yorumlanan rüyalarla ilgili suçlamalardan" ya da "bir söylentinin hedefi olmaktan" korkarak yaşadılar. İnfazlar asılsız iddiaların gizliliği altında gerçekleştirildi. Kadınlara kocalarının savaşta öldüğü söylendi.

Boko Haram'ın farklı gruplara bölünmesinden yıllar önce Şekau diğer cihat yanlısı gruplardan ilgi, onay ve ittifak arayışına girmişti. 2009 yılından itibaren İslami Mağrip El Kaidesi (İMEK) ile temasa geçmeye çalıştı, gruba mektuplar gönderdi. 2010 yılında İMEK'in medya kolu Al-Andalus, Şekau'nun Ramazan Bayramı vaazını paylaştı. Ancak bu yakınlaşma uzun süreli olmadı. 2012 yılına gelindiğinde El Kaide ve bağlantılı gruplar, "Şekau'nun ayrım gözetmeksizin işlediği cinayetleri ve dini aşırılıklarını" gerekçe göstererek kendisinden uzaklaştı. Bu Boko Haram içerisinde ayrılıkları da tetikledi.

"Ensaru" olarak da bilinen Cemaatu Ensaru'l Muslimin fi Biladi's Sudan 2012 yılında Boko Haram'dan ayrıştı. El Kaide ile bağlantıları olduğu belirtilen Ensaru, kendisini Boko Haram'a ahlaki ve ideolojik bir rakip olarak konumlandırdı. Şekau'yu "gücünü kötüye kullanmakla" ve "Müslüman kardeşlerini öldürmekle" suçladı.

İç problemlerle karşı karşıya kalan Şekau, El Kaide'den kabul görmemesinin ardından, yeniden dışarıdan kabul görmeye çalıştı. Grup 2015 yılında IŞİD'e biatını açıkladı, IŞİD de bu biatı kabul ederek "Batı Afrika Vilayeti"nin (ISWAP) ortaya çıkışını ilan etti. Ancak en başından beri Şekau'nun dini yorumları IŞİD'in hedefleriyle uyuşmuyordu. IŞİD "toprak kazanma ve vergi alma" hedefindeyken, Şekau "arınma ve yok etme" öneriyordu. Zamanla, Memman Nur gibi isimler ve Ebu Musab el Bernavi gibi ISWAP komutanları Ebubekir Şekau'yu "yolsuzluk, köleleştirme ve Müslümanları öldürmekle" suçlamaya başlayacaktı. 2016 yılının Ağustos ayında IŞİD, Şekau'nun yerine grubun lideri olarak Ebu Musab el Bernavi'yi atadı. Şekau bu kararı tanımayınca grup tamamen bölündü ve aralarında iç çatışmalar başladı.

Şekau'nun sonu

Ebubekir Şekau, Boko Haram'ın görünen yüzüydü. Özellikle 2009-2015 yılları arasında medyada bir nüfuz arayışı içerisindeydi. Düzenli olarak videolar yayınlıyor, medya biriminin üyelerine emirler yağdırıyordu. Videolar yayınlamasının veya bazı muhabirlere konuşmasının ardından radyosunun başına geçiyor, farklı kanalları ve kendisiyle ilgili bültenleri ve yorumları dinliyordu. Eski yol arkadaşları bu sebeple ilerleyen dönemde kendisini "manşetlerde kalmaya takıntılı" olarak niteleyecekti.

Bunu takip eden yıllarda ise Şekau düşüşe geçti. Kendisine yakın kaynaklara göre epilepsi benzeri nöbetler geçirmeye başladı. Bu nöbetler genellikle, savaşçılarının yenilgiye uğradığı ya da en güvendiği kurmaylarının öldüğü haberleri gibi kötü haberlerle tetikleniyordu.

Son günlerde, ISWAP güçleri farklı yönlerden Şekau'nun sığınağına yaklaşırken, Şekau'nun günde iki nöbet geçirdiği bildirildi. 16-17 Mayıs 2021'de ISWAP güçleri iki cepheden Sambisa'ya doğru ilerlemeye başladı.

Öldüğü gece ISWAP Sambisa'ya girdiğinde, patlamalar ormanda yankılanırken Şekau ve birkaç koruması geri çekildi. ISWAP'ın müzakerecileri hoparlörlerden baskı yaparak teslim olması halinde eman sözü verdi. Son savunma hattının içinde Şekau teslim olmayı reddetti ve patlayıcı yeleğini infilak ettirdi. Arkadaşlarının ve aile üyelerinin ifadelerine göre Şekau öldüğünde yaklaşık 51 yaşındaydı.

Şekau'nun ölümünden sonra ISWAP kontrolünü sağlamlaştırmak için hızla harekete geçerek Şekau'nun hayatta kalan adamlarını bünyesine kattı ya da infaz etti. Bazıları Çad Gölü bölgesine sığındı, diğerleri ise bölgedeki diğer silahlı gruplara katıldı. Bugün halen Boko Haram ile ISWAP arasında çatışmalar sürüyor.

Kaynak: Mepa News

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.

Analiz Haberleri