Etiyopya'daki iç savaşın sonucunu Sudan belirleyecek

Mohamed Kheir Omer

Nizar Manek ve Mohamed Kheir Omer tarafından kaleme alınıp Foreign Policy'de yayınlanan makale, Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. 


Başbakan Abiy Ahmed’in bir zamanlar Etiyopya’yı yöneten Tigray Halk Kurtuluş Cephesi’ne (TPLF) savaş açmasıyla başlayan sürecin yerel bir mesele olarak mı kalacağı yoksa bölgesel bir çatışmaya mı dönüşeceğine Sudan’ın hamleleri karar verecek.

Dünyanın ABD başkanlık seçimlerine odaklandığı günlerde Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, ülkenin kuzeyindeki Tigray bölgesine yönelik askeri bir harekât emri verdi. Bu bölgedeki hâkim güç, on yıllarca Etiyopya siyasetini domine eden ancak son dönemde Abiy’in Eritre ile barış yapması ve merkezi idareyi güçlendirmek için attığı adımlar neticesinde yavaş yavaş kenara itilen Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (Tigray People's Liberation Front-TPLF) isimli oluşumdur.

TPLF bütün bu yaşananlar karşısında sessiz kalmadı; bölgesel yönetim ani bir kararla Eylül ayında yerel seçim yaptı ancak bu seçim merkezi hükümet tarafından ekim ayında yapılan bir açıklama ile reddedildi. 3 Kasım tarihinde de Abiy’in kışkırtmalarının ardından, federal orduya bağlı Kuzey Komutanlığı’na ait personel, askeri araçlar ve ekipmana el koydular. Bu hamlenin ardından Addis Ababa yönetimi, sınır anlaşmazlıkları nedeniyle uzun yıllar boyunca Eritre’ye karşı yürütülen savaşın ön cephesi olduğu için federal orduya ait kuvvet ve mühimmatın önemli bir bölümünün konuşlu olduğu bu bölgeye karşı savaş ilan etti.

Abiy uzun süredir TPLF’i hükümetini ve kendisinin sözde reformlarını sabote etmek için fırsat kollamak ile suçlamaktaydı. Ancak, artık sözlü sataşmaların bittiği ve Abiy’in son derece güçlü bir hasım ile artık karşı karşıya geldiği bu sürecin sonucunu Etiyopya’nın komşuları olan Sudan ve Eritre’nin hamleleri belirleyecek.

"Tigray küçük ama iyi savaşan bir bölge"

Tigray küçük olmasına rağmen son derece iyi silahlanmış ve tecrübeli askerlere sahip bir bölgedir. Üst düzey bir Etiyopyalı diplomatın verdiği bilgilere göre sayıları en az 20.000’e ulaşan Tigray bölgesel özel harekât kuvvetlerinin başında Abiy tarafından geçmişte emekliliğe zorlanan üst düzey Tigraylı subaylar bulunmaktadır. İlaveten, askeri eğitimden geçmiş milisler ve çiftçilerden müteşekkil yedek kuvvetlerle birlikte bölgedeki Tigray kuvvetlerinin sayısının 250.000 civarı olduğu tahmin edilmektedir. Personel noktasında sıkıntısı olmayan Tigray, henüz geçtiğimiz haftaya kadar tam teşekküllü bir ordu ile mücadele edebilmesi için hayati öneme sahip ağır silahlar hususunda büyük sorunlar yaşamaktaydı.

Geçtiğimiz haftadan bu yana TPLF, Tigray’da görev yapan Etiyopya Milli Savunma Kuvvetleri (ENDF) Kuzey Komutanlığı’na bağlı beş tümendeki askerlerin yarısının yani yaklaşık 15.000 askerin kontrolünü ele geçirdi. Bu gelişme, kendisine bölgedeki son gelişmeler hakkında bilgi verilen üst düzey bir diplomat, TPLF bünyesinde çalışmaya devam eden emekli bir istihbarat subayı ve Tigray’daki durumu izlemek için orada bulunan bağımsız bir kaynak olmak üzere üç farklı kaynak tarafından doğrulandı. Etiyopya ordusuna ait askeri araç ve ekipmanların ele geçirilmesi, kaçınılmaz olarak Sudan’ın vereceği tepkiye bağlı olan lojistik malzemelerin nakliyesi meselesinin önemini daha da arttırdı.

Sudan’ın, Etiyopya’daki merkez hükümetin savaş açtığı TPLF’i desteklemek (en azından destekliyor görünmek) için birtakım stratejik sebepleri vardır.

Sudan şimdilik, resmi olarak Tigray ile olan Kassala ve Gaderef sınırlarını (denize kıyısı olmayan Tigray’ın yakıt, mühimmat ve yiyecek açısından dış dünya ile sahip olduğu tek lojistik bağlantı) kapatmış olsa da ileride TPLF’ye destek verme kozunu kullanarak, Addis Ababa yönetiminden sorunlu Faşka üçgeni hususunda bazı tavizler koparmayı deneyebilir.

Faşka, yaklaşık 260 km² büyüklüğündeki son derece verimli bir tarım arazisi olup Etiyopya’ya dahil Amhara vilayetini de içinde bulundurur. Sudan, 1902 yılında Birleşik Krallık ile İmparator 2. Menelik arasında imzalanan ve son halkalarından birinin TPLF olduğu Etiyopyalı liderler tarafından sürekli yürürlükte tutulan bir anlaşmaya dayanarak söz konusu Amhara vilayetinin Sudan sınırları içinde olduğunu iddia etmektedir.

Faşka üzerindeki tartışmalar, Etiyopya’nın sınır bölgesinde yaşayan etnik Amhara çiftçileri için büyük bir sorun teşkil etmeye devam etmektedir. Tek isteği toprağı işlemek olan bu Amhara çiftçiler Büyük Etiyopya Rönesans Barajı (GERD) pazarlıkları çerçevesinde bir engel olarak algılanmaktadır. Mısır gibi Sudan da Etiyopya tarafından yapılan ve gelecekte ülkenin Mavi Nil’in dönemsel akışını istediği gibi kontrol etmesini öngören tasarıyı reddetti. Hartum yönetimi daha şimdiden hem Etiyopya hem de Sudan’ın askeri varlığının bulunduğu Faşka hususunda Abiy üzerinde baskı oluşturmak amacıyla baraj meselesini kullanmaya başladı bile.

"Savaş uzarsa Etiyopya ile Sudan'ın ilişkileri daha da bozulacak"

Sudan’ın, Eritre ile de sınır komşusu olan Tigray’ı desteklemesi halinde iç savaş kesinlikle uzayacak ve sonuç olarak Etiyopya merkezi idaresi ile Hartum yönetimi arasındaki ilişkilerdeki stratejik bozulma çok daha derin olacaktır. Eğer Sudan bunu yapmayı tercih ederse, bölge bir anda, Abiy’in yükselmesi ve eski Sudan Başkanı Ömer el-Beşir rejiminin de yıkılmasından önceki vekalet savaşları girdabına tekrar düşebilir veya başka aktörlerin de denklemin içine girmesiyle savaşın boyutu bölgesel manada genişleyebilir.

Sudan’ın başındaki sivil yönetimin başbakanı Abdalla Hamdok ile mesele hakkında görüş alışverişi yapan bir kaynaktan alınan bilgilere göre, geçtiğimiz hafta boyunca aralarında ENDF’e bağlı subayların da olduğu binlerce insan Etiyopya’dan kaçarak Sudan’a geçti. Beşir geçmişte TPLF liderliğinde Etiyopya’yı yöneten rejim ile müttefik olduğu için Tigraylı yetkililerin Hartum’da belirli bir nüfuzu vardı ancak gelinen noktada TPLF’nin artık devleti kontrol etmiyor olması ve Beşir rejiminin de yıkılmış olması hasebiyle söz konusu nüfuz hayli zayıfladı.

Sudan’ın içinde bulunduğu durum hala kırılganlığını korumakta olduğu için ülke yönetimi komşuları ile en azından düşük seviyeli de tüm bağlarını muhafaza etmek istemektedir. Şimdilik, Hartum’dan gelen talimatlar hem AddisAbaba hem de Asmara (Eritre’nin başkenti) yönetimlerini küstürmekten kaçınılmasına odaklanılması yönündedir. Üst düzey Sudanlı bir subaydan alınan bilgilere göre üstten gelen bu emir, Etiyopya sınırına konuşlanan Sudan Silahlı Kuvvetleri içinde yayılmış vaziyettedir.

"Dengelere etki edecek tek ülke Sudan değil"

Etiyopya’daki iç savaşın neticesine göre çıkarları büyük şekilde etkilenecek olan tek komşu ülke Sudan değildir. Eritre Başkanı Isaias Afwerki tarafından gönderilen heyet 11 Kasım’da Sudan’daki geçiş yönetimi olan Bağımsız Konsey Başkanı Korgeneral Abdül Fettah el-Burhan ile görüşmek üzere Hartum’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Yapılan görüşmede büyük ihtimalle, heyet üyeleri Sudan’daki gerçek güç sahibi olan ordudan TPLF’in kullanabileceği ve Sudan toprakları üzerinden geçen tüm olası lojistik destek güzergahlarını kapatmasını istedi.

Sürecin başından bu yana Abiy’in karşı tarafı kışkırtmak için kasten hamleler yaptığı aşikardı ancak kendisi TPLF’in koskoca bir ordu komutanlığını ele geçirebileceğini tahmin edemedi. TPLF’in Kuzey Komutanlığı’nın hala Tigray’da konuşlu unsurlarının kontrolünü ele geçirmesinden yaklaşık bir hafta kadar önce Abiy, Etiyopya sınırları içindeki Amhara vilayetinde yeni bir bölgesel komutanlık kurarak, Kuzey Komutanlığı bünyesinde zaten Amhara’da görev yapmakta olan iki tümeni bu yeni komutanlığın tasarrufuna verdi.

ENDF’in 32 tümeninin sekiz tanesi Kuzey Komutanlığı bünyesindedir. Bu sekiz tümenden üçü, Abiy’in emri ile Kuzey Komutanlığı’nın operasyonel görev sahasının genişletilmesinin ardından, iki tümen Amhara’ya bir tank tümeni de Etiyopya’nın Afar bölgesine olmak üzere  Tigray bölgesi sınırları dışına sevk edilmişti. Tigray’e karşı yürütülen askeri harekatın şu anda üç cephesi bulunmaktadır: Eritre, Afar ve Amhara. Eritre ve Amhara cepheleri TPLF’in Sudan ile olan bağlantısını kesmek amacıyla kullanılmaktadır.

Burhan, Abiy’in yeni komutanlığı kurmasından birkaç gün sonra 1 Kasım’da, beraberinde Sudan’ın istihbarat servisinin direktörü ve askeri istihbaratın başı ile birlikte Addis Ababa’ya giderek Başbakan Abiy’i ziyaret etti. Görüşmelerden sonra yapılan açıklamalarda, Etiyopya-Sudan sınırındaki kontrolün sıkılaştırılması hususunda mutabık kalındığı bildirilmişti ki bu durum, Abiy’in TPLF ile sahada kapışmaya çoktan karar verdiğini ve bu çerçevede çatışmalar başlamadan Tigray bölgesini tamamen abluka altına almaya çalıştığını göstermektedir.

Hem Abiy hem de Isaias (TPLF liderleri ile savaşarak, yaklaşık 20 yıl sürecek kanlı Etiyopya-Eritre savaşını başlatan kişiydi) TPLF’in canına okumak istemektedir. Geçmişte Etiyopya’yı avucunda tutan Tigraylılara karşı besledikleri bu ortak hamasi duygular, iki yıl önce Eritre ile Etiyopya arasında imzalanan anlaşma ile diplomatik bağların tekrar tesis edilmesinin arkasındaki en büyük sebepti. Adiy bu anlaşma sayesinde o yıl Nobel Barış Ödülüne layık görülürken uluslararası camiada bunun feci bir hata olduğunun düşünenler de az değildi zira Norveçli Nobel Komitesi, büyük bir şeref ile ödüllendirdikleri kişinin organize ettiği anlaşmanın her ne kadar bir savaşı bitirse de asıl amacının bugün patlak veren savaşın temelini atmak olduğunu görmekten gafildi.

Hem Tigray bölgesel yönetimi hem de Etiyopya hükümeti içindeki kaynaklardan alınan bilgilere göre, ENDF Kuzey Komutanlığı bünyesindeki tümenler olayların başlamasının ardından üç farklı gruba ayrıldı: askerlerin yarısı TPLF’in tarafına geçerken, çoğunlukla Abiy’e sadık olanlar ve etnik Amhara subaylardan müteşekkil bir grup Eritre’ye kaçtı, geri kalanlar ise federal hükümete karşı savaşmayı reddettikleri için şu anlık kışlalarına kapatıldı. Abiy’in bölgedeki iletişim ağını kapatması nedeniyle Tigray’daki kaynaklarımızda ancak uydu telefonu sayesinde bilgi alışverişinde bulunabildik.

TPLF her ne kadar geçtiğimiz hafta boyunca ENDF Kuzey Komutanlığı’na ait olan bölge sınırları içindeki personel, askeri araç ve ekipmanların kontrolünü ele geçirme hususunda gayet başarılı bir iş çıkarmasına rağmen cereyan eden iç savaşın uzaması halinde TPLF’in başarılı olması tamamen Sudan tarafından gelecek yardıma bağlıdır.

Sudan tarihte birçok kez Etiyopya ve Eritre’nin iç işlerine müdahale etmiştir. TPLF ve Isaias’ın 90’larda gücü ele geçirdiği dönemden önce dahi Sudan hem TPLF hem de Eritre Kurtuluş Cephesi’ne (ELF) aynı anda destek vermiş, insani ve askeri lojistik faaliyetlerin kendi sınırları içinde devam etmesine müsaade etmişti (Isaias daha sonra ELF ile yollarını ayırdı ve bu askeri yapı daha sonra farklı gruplara bölündü). O günlerde, bu isimlerin başarıya ulaşmasında Sudan’ın müdahil olması hayati bir rol oynadı ancak Hartum yönetiminin bugün aynı taktikleri uygulaması çok zor olacaktır.

Sudan eğer bu taktikleri kullanmaya karar verirse kaybedeceği çok fazla şeyi olur. Abiy, misilleme olarak, Sudan’daki geçiş hükümeti ile muhalifler arasında ekim ayında imzalanan barış anlaşması sebebiyle şimdilik sessiz duran hükümet karşıtı grupları askeri olarak destekleyebilir. Bu gruplardan bazıları, Etiyopya’nın Benishangul-Gumuz vilayetine yani GERD projesinin devam ettiği bölgeye sınırı bulunan Sudan’ın Mavi Nil eyaleti sınırları içinde faaliyet göstermektedir. Isaias da benzer şekilde Kızıldeniz ile Nil arasında yaşayan aşiretlerden müteşekkil Beja halkı içindeki alt gruplar ile taktiksel manada müttefik olarak, Sudan’ın doğusu ve Eritre’de yaşayan Beni Amer etnik grubuna karşı birlikte çalışabilir. Isaias ayrıca, 1990’lı yılların ortasından 2006’ya kadar Eritre’de faaliyet gösteren Sudanlı muhalif grupları kendi saflarına katabilir zira Beşir yönetiminin çöküşü ile birlikte Sudan’ın doğusundaki Kassala, Gadaref ve Port Sudan’da Eritre hükümeti ile müttefik gruplar ile muhalif olanlar arasında bazı gerginlikler yaşanmaya başladı.

"Eritre savaşa dahil oldu"

Eritre ise şimdiden duruma müdahale etmeye başladı bile; Eritre ordusuna ait birliklerin henüz çatışmalara dahil olduğuna dair kesin bir haber alınamadı ancak ENDF bünyesindeki askerlerin bir kısmının görev yerlerini terk ederek Eritre’ye sığındığını daha önce de zikrettik. Tigray bölgesel yönetimi başkanı Debretsion Gebremichael, bölgesel yönetime ait televizyonda yaptığı konuşmada Isaias’ın emrindeki kuvvetlerin 9 Kasım tarihinde Tigray sınırları içindeki Humera’yı (Etiyopya, Eritre ve Sudan sınırlarının birleştiği noktaya sıfır mesafede stratejik öneme sahip bir kent) ağır topçu ateşi ile hedef aldığını, Eritre ordusuna mensup askerler ile Tigraylı kuvvetlerin sınır boyunca çatıştığını, ENDF kuvvetlerinin ise manevra kabiliyetinin kendileri tarafından büyük oranda kısıtlandığını söyledi. Abiy hükümeti tarafından yapılan açıklamada, Humera ile Tigray’ın doğusundan yaklaşık 260 km içerideki Shire’a kadar olan bölgenin kontrol altına alındığı iddia edilmişti ancak daha sonra yapılan açıklamalar ile bu iddia hızlı bir şekilde geri çekildi.

TPLF her ne kadar ilk etapta başarılar elde etmiş olsa da savaşa devam etmek için ihtiyacı olan Sudan desteğine sahip olamayabilir. Özellikle de Abiy ve Isaias, Sudan’ı kendi saflarına çekmek amacıyla bazı tavizler verebilirse, Tigray yönetimi yalnız kalacaktır. Sudanlı lider Hamdok’tan Afrika Birliği’ne, Papa’dan ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’ne herkes hep bir ağızdan ateşkes yapılıp meselenin müzakerelerle çözülmesi çağrısı yapmasına rağmen Abiy ancak ENDF ve diğer güvenlik kuvvetlerinin toparlanamayacak kadar büyük darbeler alıp sahada başarısız olması kesinleştiğinde masaya oturmayı kabul edecektir. Eğer TPLF, göründüğü gibi Sudan’ın desteğini arkasına alamazsa elindeki tek seçenek ya Abiy hükümetini devirmek ya da Abiy’in diğer düşmanlarının da yardımı ile Etiyopyalı lideri suikast ile öldürmektir.

Hem Sudan hem de Mısır yönetimlerinin, halihazırdaki su kaynaklarının dağılımı hususundaki statükoyu yerle bir etmesi öngörülen GERD projesi çerçevesinde devam eden inşaat faaliyetleri konusunda Etiyopya ile sorunlar yaşadığı bilinmektedir. Sudan şimdilik, Tigray meselesi ve baraj müzakereleri hususlarındaki kozlarını kullanarak Abiy yönetimini Faşka üçgeninin sınırlarının resmi olarak yeniden çizilmesi (bölgenin büyük bir bölümünün resmi olarak Sudan’a teslim edilmesi) için ikna etmeye çalışmaktadır. Sudan Haber Ajansı’nın haberine göre, Etiyopya’daki iç savaşın patlak verdiği andan itibaren Sudan’daki geçiş hükümeti yaptığı açıklamalarla sürekli olarak “bir karış Sudan toprağını dahi vermeyeceğini” vurgulamaktadır.

Sudan, resmi olarak sınırlarını kapatıp bu paravan sayesinde istediği taktirde TPLF’e malzeme ulaştırabilir ve Abiy’e sadık kuvvetler ile ENDF’in, TPLF’e saldırmak için Sudan topraklarını kullanmasını engelleyebilir. Hem Kassala hem de Gadaref eyaletleri Sudan ordusunun istediği an sonlandırabileceği yasak silah kaçakçılığı faaliyeti yapanlarla doludur. Etiyopya eğer Nil sularının paylaşılması ve Faşka üçgeninin geri verilmesi hususlarında Sudan’ın istediği tavizleri verirse Hartum yönetiminin iç savaşa kendi safında dahil olarak güç dengesini kendi lehine çevirmeyi başarabilir.

Abiy ile Sudanlı yetkililer arasında bu yıl içinde gerçekleştirilen görüşmelerin muhtevasına vâkıf olan kaynakların verdiği bilgilere göre Sudan tarafı GERD konulu oturumlarda, projeye razı olmasına karşılık 1902 sınır anlaşmasının maddelerinin uygulanmasını talep etti. Bu anlaşmaya göre Sudan, Fuşka üçgeninde tam kontrol sahibi olmaktadır. Aynı kaynaklar, Sudanlı yetkililerin Abiy’in meseleye olan gönülsüz yaklaşımı ve silahlı Amhara çiftçilerin Sudan tarafına geçmesinin Sudanlılar tarafından protesto edildiği olayların ardından Etiyopyalı ve Sudanlı askerler arasında sınır hattında çıkan çatışma nedeniyle kaygılandıklarını söylemektedir.

Sudan eğer, TPLF’ye lojistik destek vermemesine karşılık olarak Faşka’nın resmi olarak kendine verilmesinde ısrar edip Abiy de bunu reddederse bu durum Abiy için ölümcül olur ancak bu Sudan açısından son derece riskli bir hamledir zira her iki ülkedeki istikrarsız gidişat nedeniyle geçtiğimiz yüzyıl içinde yönetimler sürekli el değiştirdiği için kimse Faşka meselesi ile uğraşacak vakit bulamadığı için mesele iyice iltihaplandı. En son olarak Beşir, Etiyopya’nın TPLF liderliğindeki hükümet tarafından yönetildiği dönemde kurulan iyi ilişkilere binaen Faşka’nın arafta kalan statüsüne çok da ses çıkartmamayı tercih etmişti.

Eğer Abiy, Sudan’ın taleplerine boyun eğerse, etnik Amhara halkının kendisine verdiği geniş desteği kaybeder. Tıpkı, Amhara halkının sözde ata topraklarının ellerinden alınarak 90’lı yıllarda TPLF tarafından Tigray’a bağlanması meselesinde olduğu gibi Faşka da Amharaların hayatlarını uğruna feda etmekten kaçınmayacağı bir konudur. Tabii eğer Abiy Sudan’ın taleplerini redderse bu sefer de Sudan TPLF’i destekleyerek buna cevap verir.

Üst düzey Etiyopyalı bir diplomatın verdiği malumata göre, geçtiğimiz hafta Amhara-Tigray sınırında başlayan çatışmalarda, düzensiz ve son derece büyük ekipman sıkıntısı çeken Amhara kuvvetlerine mensup çok sayıda savaşçı ata yadigarı topraklarını tekrar kontrol etmek için savaşırken can verdi. Kaynağımız olan diplomat, basına yansımayan bu tür başarısızlıkların Abiy’in Amhara bölgesel yönetimi liderini görevden almasına (Abiy’e tamamen sadık olan bu şahıs başkanlık görevinden alındıktan sonra Milli İstihbarat ve Güvenlik Servisi’nin direktörlüğüne getirildi) ve bölgedeki federal hükümet karşıtlığının artmasına neden olduğunu aktardı. Bu yeni muhalif eğilim, şahin görüşlü liderlerin kontrolü ele almasıyla birlikte geçen yılki yerel bazı ufak olayların yaşandığı dönemden çok daha ciddi yeni bir Amhara isyanına dönüşebilir.

Abiy'in 'görev sirkülasyonu' politikası

Abiy’in ordu, istihbarat, güvenlik ve dış politika kurumlarında aynı adamları farklı noktalarda istihdam etmek suretiyle giriştiği görev sirkülasyonu göstermektedir ki Etiyopya başbakanı görünürde kendisine sadık az sayıda Amhara’dan oluşan bir devlet adamı ağına her geçen gün daha fazla sorumluluk ve güç vermektedir ancak bu devlet adamları Abiy’in, TPLF’e karşı girişilen savaş ve Etiyopya devletini kendi tasarımları çerçevesinde yeniden şekillendirme hususlarında artık işlerine yaramadığına karar verdikleri anda ona ihanet edip gücü kendileri ele geçirebilecek karakterde insanlardır.

TPLF eğer, Amhara, Afar ve Eritre olmak üzere üç ayrı cephede cereyan eden savaş sürecini iyi yönetip kuvvetlerinin belirli bir kısmı ile Eritre’yi işgal ederek burada rejim değişikliği yaşanmasını tetikleyebilirse çok ihtiyaç duyduğu ikmal hatlarını Kızıldeniz üzerinden kurabilir ve savaşı daha geniş bir alana yayma imkânı yakalar. Tigray yönetiminin halihazırda, kendi sınırları içinde birçok muhalif Eritreli gruba ev sahipliği yaptığı ve bu gruplara küçük çaplı askeri üsler tahsis ettiği bilinmektedir ancak yine de böylesine bir hamlenin başarıya ulaşma ihtimali hayli düşüktür.

Böyle bir harekât yapılması halinde, TPLF hem Eritre Savunma Kuvvetleri hem de Eritre’ye iltica eden ENDF unsurları ile mücadele edecek hem de Eritre sınırları içinde biri hava diğeri deniz olmak üzere iki ayrı askeri bulunan ve Abiy ile çok iyi ilişkilere sahip olan BAE’nin göstereceği tepki ile uğraşmak durumunda kalacaktır. BAE Dış İşleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed el-Nahyan, 6 Kasım’da yaptığı bir konuşmada ülkesinin “terörizme karşı savaş” çerçevesinde, ”dost ülkelerle” tam bir “dayanışma” içinde olduğunu ifade ederek BAE’nin TPLF’ye karşı Abiy ve Isaias tarafında saf tutacağını ima etti. Abu Dabi, Burhan ve Sudan’ın dengesiz hükümeti içindeki diğer anahtar şahıslar üzerindeki hatırı sayılır derecede büyük nüfuzunu kullanarak da bölgedeki hedeflerine ulaşmak isteyecektir.

Geçmişte ELF bünyesinde üst düzey makamlarda görev almış ancak şu anda emekli olarak hayatına devam eden bir devlet görevlisinin verdiği bilgilere göre, Isaias ekim ayından bu yana Eritre’nin farklı noktalarından ilave asker alımları gerçekleştirmektedir. Kaynağımız, özellikle Beni Amer ve akraba aşiretlerden orduya alınan bazı askerlerin savaşmayı reddederek Sudan sınırları içindeki Kassala vilayetine iltica ettiğini de ekledi. Bu vaziyet, Eritre Savunma Kuvvetleri çatısı altındaki en azından bazı grupların savaşmaya henüz hazır olmadığının bir göstergesi olarak okunabilir. Sınırın öbür tarafındaki Kassala’da ise Beni Amer mensuplarının (Beni Amer aşiretinin bir bölümü Sudan bir başka bölümü de Eritre sınırları içinde yaşamaktadır) Isaias rejimine karşı savaşmak için sabırsızlandığı haberleri gelmektedir.

Hem TPLF hem de Isaias, Kassala’yı kendi stratejik arka bahçesi olarak görmektedir. TPLF, 1998-2000 arasında yaşanan Eritre-Etiyopya savaşının ardından Kassala’daki Beni Amer mensuplarından müteşekkil Isaias karşıtı gruplar ile ilişkiler tesis etti. Isaias çok iyi bilmektedir ki, batı Eritre’nin kontrolü ancak kendini ELF ile aynı safa koyan bir Beni Amer aşireti eliyle tehdit edilebilir.

Isaias’ın koltuktan indirilmesinin tek gerçekçi yolu, Sudan ordusunun, Sudan sınırları içindeki Eritreli muhalif gruplara destek vererek harekete geçirip aynı anda TPLF unsurlarına da Eritre’ye girerken açıktan yardım etmesidir. Kassala’nın bir önceki valisinin hem TPLF hem de Beşir rejiminin ordusu ile yakın ilişkileri olan bir Beni Amer aşireti mensubu olmasına rağmen Isaias’ın aradan geçen kısa süre içinde buradaki dengeyi TPLF aleyhine çevirdiği bilinmektedir. Sudan’ın, yeni devlet politikası çerçevesinde asker hüviyetli valileri görevden almasının ardından Kassala valiliği için bir başka Beni Amer aşireti mensubu Salih Ammar’ın adı geçmiş ancak Isaias’ın desteklediği Bejaların alt aşiretlerinin protesto gösterileri nedeniyle bu atamadan vazgeçilmişti.

Bütün bunlar olurken, federal hükümetin kontrolü altındaki yerlerde görev yapan Tigraylı subaylar silahsızlandırılmakta ve devletin her kademesinde Tigraylılar hedef alınmaktadır; federal polis bünyesinde görev yapan memurlardan alınan bilgilere göre, kurum içindeki Tigraylılardan istifa etmeleri talep edilirken, Somali’de konuşlu olan ve Eş-Şebab ile mücadele eden Afrika Birliği Görev Kuvveti bünyesinde görev yapan 200 kadar Tigraylı subayın da silahlarına el konuldu.

Savaşın şiddeti arttıkça, Abiy’in kurtulmak istediği TPLF’nin devleti yönettiği günlerde yaptıklarının aynısını yapmakta yani tıpkı kendinden öncekiler gibi devletin imkanlarıyla savaş yanlısı gösteriler düzenlemeye, gazetecileri hapsetmeye, ikiyüzlülüğünü suratına vuran sayısız muhalifi terörist olarak yaftalamaya devam etmektedir.

"Etiyopya’da cereyan eden iç savaş sadece bir Tigray isyanından ibaret değildir"

En kötü senaryonun gerçeğe dönüşmesi halinde, Etiyopya’nın ırka dayalı ordusundaki subaylar ülkenin dört bir tarafında tam bir kaos ortamı yaratacak şekilde bir isyana kalkışacak ve bu nedenle ordu kendini halihazırda zaten tüm ülke sathında devam eden ırklar arası çatışmaların ortasında bulacaktır. Etiyopya’da durumun bu derece kontrolden çıkması ilk etapta Eritre ve Sudan daha sonra da farklı güçleri içine çeken bir girdap meydana getirecektir.

Açıkçası savaş çoktan Eritre cephesinde kızıştı bile zira Tigray-Eritre sınırında Etiyopya ordusuna bağlı subayların sayısı her geçen gün artıyor. Eğer Etiyopya ordusu, TPLF’i, Tigray ile Sudan arasındaki ufak kara parçasından sökmeyi başaramazsa (Abiy’in özel kalem müdürü bunu çoktan başardıklarını iddia ederken yetkili ağızlardan gelen bilgilere göre bu bölgedeki çatışmalar hala ağır şekilde devam etmektedir) Etiyopya’daki iç savaşın sonucunu Sudan’ın hamleleri belirleyecektir.