Eymen ez Zevahiri Mısır'ın eğitimli, soylu ve tanınmış bir ailesinin oğlu olarak 1951 yılında dünyaya geldi.
Ailesi aslen Arap Yarımadası'nın Hicaz bölgesndendi. Zevahiri ailesi, Uteybe Hevazin el-Adnaniyye'nin Beni Sad boylarından biri olan En Nufey'ât kabilesinden gelmektedir. İslami ilim alanındaki çalışmalarıyla tanınan bu aileden birçok Ezher şeyhi ve İslam alimi çıkmıştır. Ayrıca Zevahiri'nin anne ve baba tarafından birçok akrabası da alim, şeyh, profesör gibi makamlardadır.
Eymen ez Zevahiri'nin annesinin amcası olan Azzam Paşa da özellikle Osmanlı'nın son dönemindeki faaliyetleriyle dikkat çeken bir isimdir.
Azzam Paşa: El Kaide lideri Zevahiri'nin Osmanlı için savaşan amcası
Dünyaya gelişi ve hayatının ilk yılları
Tam adıyla Eymen bin Muhammed İbrahim bin Mustafa bin Abdulkerim bin Suveylim ez-Zevahiri en-Nufey'î, 19 Haziran 1951 tarihinde, Mısır'ın Giza şehrinin Ed Dikki bölgesindeki Doktor Mecdi Hastanesi'nde dünyaya geldi.
Dünyaya geldiği semt, huzur ve sükunetiyle dikkat çeken, üst sınıf kimselerin ikamet ettiği El Meadi banliyösüydü.
Böyle bir ortamda çocukluğunu geçiren ve ilk eğitimini ailesinden alan Zevahiri, ilk ve orta öğrenimini mahallesindeki Ulusal Meadi Okulu'nda gördü. Liseyi de yine aynı mahallede bulunan Meadi Model Lisesi'nde okudu. Bu dönemde en fazla dikkat çeken özelliği, derslerindeki başarısı ve üstün zekasıydı. Öğretmenleri ve okul arkadaşları, Zevahiri'nin üstün başarıya ve zekaya sahip olduğunu belirtiyordu.
Fenni eğitimin yanı sıra İslami eğitimine de önem veren Zevahiri, İslami ilim alanındaki tahsiline erken yaşta başladı. Her hafta Cuma günü Meadi'de bulunan Hüseyin Sıdkî Mescidi'ndeki fıkıh ve hadis derslerine katılıyordu. Aynı şekilde İslami tahsil için dedesi Abdulvehhab Azzam'ın kütüphanesine gidiyordu. Bu dönemde anne tarafından dedesi Abdulvehhab ve dedesinin kardeşi Abdurrahman ile de fikir alışverişinde bulunmaktaydı.
Liseyi bitirdikten sonra eğitimine devam etmek üzere üniversiteye gitmeye karar verdi. Zevahiri, ailesindeki birçok kişi gibi tıp alanı eğitim görmekte karar kıldı ve Kahire Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni kazanarak burada tahsil görmeye başladı.
İslami hareketlerin içerisinde
Zevahiri'nin İslami hareketlerle tanışma süreci, 1960'lı yılların ikinci yarısına denk geliyor. Bu dönemde lisedeyken, Mısır'daki Cemal Abdunnasır yönetiminin Müslümanlara yönelik baskı ve tutuklama politikası, Zevahiri'yi İslami gruplarla daha fazla yakınlaştırmıştır.
Zevahiri lisedeyken Abdunnasır rejimi Müslüman Kardeşler'e karşı 1965'teki meşhur hamlesini gerçekleştirmiş ve yaklaşık 17 bin kişiyi cezaevlerine atmıştı. Bunlar arasında Seyyid Kutub da bulunuyordu. Bu süreçle beraber Abdunnasır yönetimi, Mısır'daki İslami hareketi tamamen yok edeceğini düşündü. Ancak tam aksine bu, Mısır'da İslami grupların daha da güçlenmesine ve büyümesine yol açtı.
Zevahiri, bu dönem ile üniversiteden mezun olacağı 1974 yılına kadar, İslami akımların aktif bir parçası oldu. Bu akım içerisinden birçok Müslümanla tanıştı, inancını ve düşüncelerini şekillendirdi. İslami harekete fiilen katıldı. Arkadaşlarıyla birlikte Mısır'da bir İslam devleti inşa etmek, mevcut rejimi yıkmak için bir grup kurdu. Bu grubun amacının temelinde rejimi askeri bir darbe ile devirmek vardı. Grubun üyelerinin çoğu Mısır üniversitelerinde okuyan ve Ekim 1973 savaşından önce de benimsenen metot üzere, uzun süre yedek subaylık yapmayı bekleyen öğrencilerden oluşmaktaydı. Zevahiri, bu süreçte üniversitedeki eğitimine başarıyla devam ederken, İslami hareket içerisindeki çalışmalarını da aksatmadan sürdürdü. Eymen ez Zevahiri'nin faaliyetleri üniversite gençliğinin arasında başladı. Aynı şekilde gruptaki arkadaşları da diğer üniversitelerde çalışmalara başladılar.
Bu şekilde, söz konusu gizli yapıdaki kişilerin sayısı yaklaşık 200'e ulaştı. Ancak gruba fiilen çağrılanların dışında, kimse diğer grup üyelerini tanımıyordu. Bu, baskıcı Mısır yönetiminden kurtulmanın ve tutuklamalarla hedef alınmaktan kaçınmanın bir yoluydu. "Mısır Cihad Cemaati" olarak anılan grup, cihat yanlısı akım içerisinde en köklü yapılardan biri olacak ve ilerleyen yıllarda da birçok farklı coğrafyada kendisini gösterecekti.
Zevahiri, üniversite eğitimine devam ettiği sırada Arapçanın yanı sıra İngilizce ve Fransızcayı da iyi derecede öğrendi. Zevahiri, 1974 senesinde Kahire Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden üstün başarıyla ve "çok iyi" derecesiyle mezun oldu. Mezuniyetinin ardından üniversite hayatını bırakmayan Zevahiri, tıp öğrenimini sürdürdü. Bir yandan cerrahlık alanında yüksek lisansa başlarken, diğer yandan da kurdukları İslami grubun çalışması kapsamında orduya cerrah olarak dahil oldu.
1977 senesinde ordudaki vazifesinden ayrılan Zevahiri, bir yıl sonra, 1978'de ise cerrahlık alanında yaptığı yüksek lisansını tamamladı ve evlendi. Bunun ardından tıp alanında doktora yapmaya başladıysa da hararetlenen İslami çalışma süreci doktorasını bitirmesine engel olacaktı.
1977-1978 döneminin ardından, Zevahiri'nin de içerisinde bulunduğu cihat yanlısı grup, gizliliğinin ifşa olması neticesinde dağılmaya yüz tuttu. Grubun en önde gelen isimlerinden birinin geri adım atması ve teşkilatın gizliliğini ifşa etmesi buna neden olacaktı. Böylece dağılan bu grubun mensuplarından bazıları diğer yapıları diğer grupları katılırken bazı kimseler ise İslami hareketi tamamen bıraktı. Zevahiri ve yanındaki birkaç kişiden müteşekkil olarak kalan küçük bir hücre ise, 1981 yılına dek faaliyete devam edecekti. 1981'in ardından ise bu süreç daha başka bir yöne evrilecekti.
Afganistan dönemi ve cezaevi süreci
Zevahiri'yi 1980 yılı sonrasında yoğun bir cezaevi süreci bekliyordu.
1980 yılında Zevahiri, doktorluk serüvenine devam etmek için, Müslüman Kardeşler teşkilatı ile bağlantılı bir merkezi seçmişti. İslami Tıp Derneği'ne bağlı Seyyide Zeyneb Amme Sağlık Merkezi'nde bir arkadaşının yerine geçici olarak çalışmaya başlayan Zevahiri, burada hayatının dönüm noktası olan bir karşılaşma yaşayacaktı. Bu karşılaşma Zevahiri'yi, Afganistan'da Sovyetler Birliği'ne karşı süren savaşa katılan ilk Arap gönüllülerden biri yapacaktı.
Burada çalıştığı bir sırada, bir gece vakti dispanserin müdürü ile aralarında bir konuşma geçti. Müslüman Kardeşler teşkilatına mensup müdür, Zevahiri'ye, Pakistan'da bulunan Afgan mültecilere yönelik yardım çalışmalarına katılma konusundaki görüşünü sordu. Bu dönemde Afganistan'da şiddetli bir savaş yaşanıyordu ve ülkeden kaçmak zorunda kalan çok sayıda Afgan mülteci, her türlü yardıma muhtaç bir halde Pakistan'a sığınmıştı.
Zevahiri, kendisi için savaş sahasını tanıma ve yeni bağlantılar kurma fırsatı sağlayacak bu teklifi hemen kabul etti. Aklından geçen, bu fırsatı kullanarak, oluşturdukları cihat yanlısı grubun gücünü pekiştirmekti. Aynı zamanda Afgan mültecilere yardım edecekti. Zevahiri, "İslam'ın temel savaşının Mısır topraklarına geri döneceğini" düşünüyordu, bu sebeple Afganistan topraklarının bu mücadele için bir üs olabileceği kanaatindeydi.
Zevahiri, kısa bir süre sonra anestezi uzmanı olan bir arkadaşıyla beraber, Pakistan'ın Peşaver şehrine gitti. Burada kendilerine bir süre sonra, estetik cerrahi uzmanı bir arkadaşları daha iştirak edecekti. 1980 yılının ilk dönemlerinde Afganistan'a giden bu üç kişi, bölgedeki savaşa katılmak için giden ilk Araplar arasındaydı. Burada yardım faaliyetlerinin yanı sıra sahayı da incelemeye koyulan Zevahiri, zaman içerisinde Afganistan'ın cihat yanlısı hareketler için büyük bir potansiyel oluşturduğu kanaatine vardı. Sahanın insani, siyasi, sosyal, coğrafi ve jeopolitik yönlerden ne kadar zengin olduğunu düşündü.
Burada ilk olarak 4 ay kalan ve değerlendirmelerde bulunan Zevahiri, kısa bir süreliğine Mısır'a geri döndü. Eymen ez Zevahiri, 1981 yılının Mart ayında Afganistan-Pakistan bölgesine tekrar gitti ve 2 ay daha bölgede faaliyet gösterdi. Afganistan-Pakistan bölgesinde koşulların zorlaşması ve Mısır'da da sorunların artması sebebiyle, ülkeye geri dönmek zorunda kaldı.
Zevahiri'nin Mısır'a geri döndüğü günlerde, dönemin Mısır lideri Enver Sedat'ın baskısı artmıştı. İsrail ve ABD ile ilişkilerini geliştiren Sedat, İslami hareketlere yoğun bir baskı uyguluyordu. İşte böyle bir süreçte Mısır Cihad Cemaati, diğer bazı gruplarla da temas içerisinde, Sedat'a karşı bir suikast tertip etti.
Suikast 6 Ekim 1981'de gerçekleştirildi. O gün, Mısır Ordusu'nun 1973'te İsrail'e karşı savaşta Süveyş Kanalı'nı geçmesinin 8'inci yıl dönümü törenleri gerçekleştirilmekteydi. Ordu içerisindeki Mısır Cihad Cemaati mensuplarından Halid el İslambuli, suikastın başını çekiyordu. Resmi geçit töreni esnasında, törene katılan konvoydaki araçlardan biri aniden durdu. Araçtan inen Teğmen Halid el İslambuli, kaskının içerisine gizlediği el bombalarını, Sedat ve diğer yöneticilerin bulunduğu platforma fırlattı. Ardından İslambuli ve yanındakiler platformdaki yöneticileri silahla taradı. Sedat, çok sayıda kurşunun kendisine isabet etmesiyle öldü.
Suikast sonrasında Mısır rejimi alarma geçti ve İslami grupları hedef almaya başladı. Saldırının faili olmakla suçlanan 5 kişi, 15 Nisan 1982 günü idam edildi. Saldırıda yer alan askerler Halid el İslambuli ve Hüseyin Abbas kurşuna dizilerek, siviller Atta Tayil Himeyda, Abdulhamid Abdusselam Abdulâl ve Muhammed Abdusselam Ferac asılarak idam edildi.
Zevahiri de bu süreçte yakalanan ve işkence görenler arasındaydı. Kısa bir süre içerisinde yakalanan Zevahiri, Devlet Güvenlik Birimlerine teslim edilmek üzere Meadi Şubesi'ne alındı. Burada ağır işkencelere maruz kaldı. Soruşturmanın sona ermesinden sonra Devlet Güvenlik Savcılığı medyada "Büyük Cihad Davası" adıyla bilinen ve Mısır yargısı tarihindeki en büyük dava olan bu davada yargılanmaları için Zevahiri'yi 302 sanık arasında Cihad Cemaati'nin lideri olduğu iddiasıyla mahkemeye sevk etti. Zevahiri burada Enver Sedat'ın öldürülmesinin nedenlerini ve cihat yanlılarının fikirlerini açıklayan ve mahkeme heyetini ve salonda bulunan herkesin şaşkınlığına sebep olan İngilizce bir konuşma yaptı.
Bu konuşmanın kayıtlara yansıyan bir kısmı şu şekildedir:
"Dinimiz için ortaya koyduğumuz şeylerden ve fedakarlıklarımızdan dolayı utanmıyoruz, pişman da değiliz. İslam'ın zaferi için daha fazla fedakarlığa da hazırız. Siyonizm'e, komünizme ve emperyalizme karşı gerçek İslami cephe ve gerçek İslami muhalefet olarak bizler buradayız.
Ve şimdi ikinci soruya yanıt vereceğim. Bizi neden buraya getirdiler? Bizleri buraya iki sebepten dolayı getirdiler. İlk olarak, bu sahtekar, ajan Arap rejimlerini tehdit eden, genişleyen İslami hareketi yargılamak için.
Geçtiğimiz 14 ay boyunca, Mısır'ın kirli zindanlarında, korkunç El Kala, Tora, İstikbal ve Merc cezaevlerinde aşağılama ve işkencelerin en ağır türlerine maruz bırakıldık. Buralarda en ağır ve insanlık dışı muamelelere uğradık. Burada bizi darp ettiler, bize elektrik verdiler, vahşi köpeklerini üzerimizde kullandılar, bizleri ellerimiz arkadan bağlı şekilde kapılara astılar, burada eşlerimizi, annelerimizi, babalarımızı, bacılarımızı, oğullarımızı, bu masum mahkumlara psikolojik baskı uygulamak için gözaltına aldılar.
(...)
Haşim Zeki nerede? İstikbal Cezaevi Bölüm A Hücre 5'te öldürülen Kemal es Senaniri nerede? Üç gün süren ağır işkencenin ardından tıbbi ihmal sebebiyle ölen Doktor Muharib nerede? Haşim Zeki de bu davada yargılanıyordu, ancak maalesef şu an burada değil. Neden biliyor musunuz? Çünkü işkence altında öldü ve cesedini ailesine teslim ettiler."
Zevahiri 1984 yılının sonlarında cezasını tamamladı ve serbest bırakıldı. Serbest bırakılmasından sonra düşündüğü ilk şey Mısır'dan çıkmak ve rejimin etki alanından uzak bir bölgede cihat yanlısı faaliyetleri için bir üs inşa etmekti. 1985 senesinin ortalarında, resmi ve sivil makamlarda bulunan İslami akımlara mensup kimselerin de yardımlarıyla Mısır'ı terk etmeye karar verdi. 6 ay süren zorlu bir süreç neticesinde ülkeden çıkmayı başarabildi. İlk olarak Suudi Arabistan'ın Cidde şehrine gitti. Suudi Arabistan'a hac vizesiyle giren Zevahiri, daha sonra bu vizeyi çalışma vizesine çevirdi. Cidde'deki İbn en Nefis Kliniği'nde doktor olarak çalışmaya başladı.
Zevahiri'nin Usame bin Ladin ile de Cidde'de bulunduğu bu dönemde tanıştığı ifade edilmektedir. Cidde'de çalıştığı klinikle olan bir yıllık sözleşmesi bittikten sonra, Zevahiri bu sözleşmeyi uzatmadı ve bulduğu bir bağlantı üzerinden, yeniden Pakistan'ın Peşaver şehrine, bu sefer kalıcı olarak gitmeye karar verdi.
1986 yılında Peşaver'de Kuveyt tarafından desteklenen Kızılay Hastanesi'nde doktor olarak çalışmaya başladı. Gerek 1980-1981 döneminde burada bulunmuş olması, gerekse çocukluğunda bölgede büyükelçilik yapan dedesi Abdulvehhab Azzam ile de Pakistan'da zaman geçirmiş olması sebebiyle Pakistan'a alışmakta güçlük çekmedi. Burada çeşitli eser ve görüşleri diğer Araplar arasında yayıldı. Zevahiri, Mısır Cihad Cemaati'nin önde gelen isimlerinden biri olarak, Peşaver'deki cihat yanlısı hareket içerisinde saygın bir konuma sahip bulunuyordu.
1986-1992 arası dönemde Zevahiri bir yandan doktorluk göreviyle, diğer yandan Mısır Cihad Cemaati'nin yeniden inşası ile meşgul oldu. Ayrıca bölgedeki Arap savaşçılarla ve diğer cihat yanlısı gruplarla ilişkilerine de ağırlık verdi. Özellikle Usame bin Ladin ve Abdullah Azzam ile ilişkiler kurdu.
1989 yılında Sovyetler Birliği Afganistan'da yenilerek ülkeden çekilmek zorunda kaldı. Sovyet destekli komünist Kabil rejimine karşı savaş da 1992 yılına kadar devam etti. 1992 yılında Afgan gruplar komünist rejimi devirerek Kabil'e girdiler. Ancak aralarında bir süredir devam eden gerilimler geniş kapsamlı bir iç savaşa dönüştü ve ülke yeniden kaosa sürüklendi.
1990'lı yılların başında, Afgan gruplar arasında yükselen iç savaş, cihat yanlısı gönüllüleri Sudan başta olmak üzere başka bölgelere yöneltmişti. Zevahiri, 1992 senesinde Sudan'a geçti. Sudan yönetimi bir süre sonra dış baskılar sebebiyle cihat yanlılarını ülkeden çıkarmaya başladı. Bunun üzerine Zevahiri yönünü Çeçenistan'a çevirdi.
Mısır Cihad Cemaati'nden arkadaşlarıyla Dağıstan üzerinden Çeçenistan'a gitme girişimi sırasında Zevahiri Dağıstan'da yakalanarak 6 ay hapsedildi. Bu dönemde gerek dünya genelinde fazla tanınmaması gerekse Sovyetler Birliği'nin çöküşü sonrasında bölgedeki karmaşadan istifadeyle serbest kaldı. Hapis sürecinin ardından Zevahiri yönünü Usame bin Ladin'in de davetiyle Afganistan'a çevirdi.
Usame bin Ladin ile beraberliği
Afganistan'a giden ve burada Usame bin Ladin ile görüşmeler gerçekleştiren Eymen ez Zevahiri, Mısır Cihad Cemaati ile beraber Usame bin Ladin'in El Kaide grubu ile birlikte hareket etmeye başladı. Şubat 1998'daki "Yahudilere ve Haçlılara Karşı Cihat İçin Küresel İslami Cephe" ilanı da bu doğrultuda gerçekleşti, ilanın ardından El Kaide ile Cihad Cemaati arasındaki bağlar daha da güçlendi.
Bu doğrultuda 2000 yılında El Kaide ile Mısır Cihad Cemaati "Tanzimu'l Kaidetu'l Cihad" adı altında tam bir birleşme gerçekleştirdi. Bununla birlikte Zevahiri, Usame bin Ladin'in yardımcısı olarak faaliyet göstermeye başladı.
Bu dönemde Zevahiri, Usame bin Ladin ile beraber, Taliban'ın Afganistan'da kurmuş olduğu İslam Emirliği yönetimi ile birlikte hareket etti. ABD, Fransa, Hindistan, Rusya, İran, Türkiye gibi ülkelerce desteklenen Kuzey İttifakı güçlerine karşı çatışmalarda birlikte yer aldılar.
11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında ABD öncülüğündeki NATO güçleri Afganistan işgaline başladı. Bu süreçte Zevahiri doğrudan hedef alınan isimler arasındaydı. Karadan işgalin ve bombardımanların sürdüğü bir dönemde, 15 Kasım 2001 gecesi Zevahiri'nin eşi ve çocuklarının kaçarken sığındığı bir ev Amerikan uçakların tarafından bombalandı. Bombardımanda aralarında Zevahiri'nin iki kızının ve eşinin de bulunduğu 3'ü kadın 11 kişi hayatını kaybetti. Ev, saldırıdan kurtulan olmaması için 5-10 dakika arayla iki kez vuruldu.
Zevahiri, işgalin ardından Afganistan-Pakistan bölgesindeki kırsal alana çekildi. Burada ABD işgaline karşı direnişi yöneten isimlerden biri oldu. Birçok kitap, risale, açıklama ve video yayınladı. El Kaide'nin küresel ve bölgesel operasyonlarını yönetti.
Usame bin Ladin'in 2 Mayıs 2011 tarihinde Pakistan topraklarındaki bir ABD operasyonunda öldürülmesinin ardından El Kaide'nin başına geçti. Bu tarih öncesinde ve sonrasında ABD tarafından birçok kez hedef alındı ve öldüğü öne sürüldü.
Son olarak 2022 yılı Temmuz ayı sonunda, Kabil'de Amerikan insansız hava araçları tarafından hedef alındığı belirtildi. ABD Başkanı Joe Biden, 31 Temmuz 2022 tarihinde düzenlenen saldırıda Zevahiri'nin öldürüldüğünü açıkladı.
El Kaide henüz bu saldırıya ilişkin bir açıklama yapmamış olsa da Zevahiri'nin saldırıda yaşamını yitirdiği değerlendiriliyor.
Kaynak: Mepa News