İsrail Yahudi çocukları Filistin halkından nefret etmeleri için eğitiyor

Rifat Audeh

Kasım ayında İsrail'in kamu yayıncısı Kan, resmi X sayfasına İsrailli çocukların, ülkelerinin Gazze'de Filistinlilere yönelik devam eden soykırımını kutlayan bir şarkı söylediği bir video yükledi. Yayıncı kuruluş, internet üzerinden gelen büyük tepkiler üzerine video klibi sildi.

Ancak video sosyal medyadan sessizce silindikten sonra bile şarkı tartışma konusu olmaya devam etti. Dünyanın dört bir yanında pek çok kişi, çocukların "bir yıl içinde" bütün bir halkı "ortadan kaldırmak" hakkında mutlu bir şekilde şarkı söylediğini görünce şok oldu. Ancak İsrail edebiyatına ve müfredatına daha yakından bakıldığında, bu açık soykırım kutlamasının, İsrail'in Filistinlileri insan olarak görmemelerini ve apartheid ve işgali tamamen benimsemelerini sağlamak için çocuklarına ısrarla telkin etmesinin -ya da daha açık bir ifadeyle beyin yıkamasının- tek doğal sonucu olduğu görülüyor.

İsrail'in Filistinlilerin canavarlaştımak için vatandaşlarının beynini yıkadığına dair onlarca yıla yayılan sayısız kanıt var.

Örneğin İsrailli akademisyen Adir Cohen, "Aynadaki Çirkin Yüz - İbrani Çocuk Edebiyatında Ulusal Stereotipler" başlıklı kitabı için 1967-1985 yılları arasında İsrail'de İbranice yayınlanan 1700 çocuk kitabını analiz etmiş ve bunların 520'sinin Filistinlilere ilişkin aşağılayıcı, olumsuz betimlemeler içerdiğini tespit etmiştir.

Bu 520 kitabın yüzde 66'sında Araplardan şiddet yanlısı, yüzde 52'sinde kötü, yüzde 37'sinde yalancı, yüzde 31'inde aç gözlü, yüzde 28'inde iki yüzlü ve yüzde 27'sinde hain olarak bahsedildiğini ortaya koymuştur.

Bu tür ısrarlı olumsuz tanımlamalar, İsrailli nesillerin gözünde Filistinlileri canavarlaştırmış, onları tehlikeli "ötekiler" olarak konumlandırmış ve çocukların 2023 yılında devlet kanalı tarafından hazırlanan bir videoda soykırımlarını kutlamalarının yolunu açmıştır.

Filistinli akademisyen ve edebiyat eleştirmeni Edward Said de 1979 tarihli The Question of Palestine adlı kitabında bu konuya değinmiş ve İsrailli çocuk edebiyatının "yiğit Yahudilerin Mastoul (deli), Bandura (domates) ya da Bukra (yarın) gibi isimleri olan alçak, hain Arapları öldürülmesiyle biten hikayelerle dolu olduğunu" belirtmiştir. Haaretz'in bir yazarının 20 Eylül 1974'te dediği gibi, "Çocuk kitapları konumuzu gösteriyor: Yahudileri zevk için öldüren Arap ve 'korkak domuzu' yenen saf Yahudi çocuk!"

İsrail ayrıca Holokost'un acı hatırasını İsrailli çocukları Filistinlilerin acılarına karşı duyarsızlaştırmak ve İsrail'in Filistinlilere yönelik muamelesini sorgusuz sualsiz desteklemek için kullanmıştır.

Tarihçi Andrew Hurley, 1999 tarihli One Nation Under Israel adlı kitabında, İsrail'in İsrailli çocuklara verdiği Holokost eğitimini Filistinlilere karşı nasıl silah olarak kullandığını açıklamıştır.

Hurley, "Bir çocuğun (ya da herhangi birinin) zihni, nefret edecek birini bulmadan Holokost'un dehşetini özümseyemez," der. "Etrafta intikam alınabilecek Naziler olmadığından, [Eski İsrail Başbakanları] [Menachem] Begin, [Yitzhak] Shamir ve [Ariel] Sharon bu sorunu Arapları bugünün Nazileri ve intikam için uygun bir hedef olarak adlandırarak çözdüler."

İsrail'in şimdiki Başbakanı Binyamin Netanyahu bu geleneği hevesle sürdürüyor gibi görünüyor ve hatta Adolf Hitler'e Holokost fikrini verenin bir Filistinli olduğunu iddia ediyor.

İsrailli profesör Meytal Nasie, Holokost'un öğretilme biçiminin sonuçları konusunda Hurley'in yukarıdaki görüşünü kuvvetle destekliyor. Nasie, 2016 yılında yaptığı "Küçük Çocukların Çatışmalarla İlgili Deneyimleri ve Öğrenimleri" başlıklı çalışmasında, İsrailli çocukların yüzde 68'inin çözüm olarak Arapları "dövmeyi", "savaşmayı", "öldürmeyi" ya da "kovmayı" önerdiğini ortaya koymuştur. Nasie, bu inançların bu kadar erken yaşta, sık ve yoğun bir şekilde verilmesinin, çocukların sosyo-psikolojik repertuarlarının derinliklerinde çatışmayla ilgili bu söylemlerin aşılanmasına yol açtığını belirtiyor.

Elbette İsrail devletinin vatandaşlarının beynini Filistinlilere karşı yıkaması, siyasi liderler tarafından tarih hakkında söylenen saçma yalanlarla veya çocuk edebiyatıyla sınırlı değildir. Bu propaganda çabası son derece sistematik ve İsrail eğitiminin tam merkezinde yer alıyor.

İsrail'in resmi ders kitaplarına bir göz atmanız yeterli.

1998 tarihli araştırma makalesi "Barışa Giden Zorlu Yol: İsrail Ders Kitaplarında Çatışmaya İlişkin İnançlar" başlıklı araştırma makalesinde İsrailli akademisyen Daniel Bar-Tal, İsrail Eğitim Bakanlığı tarafından ülke genelindeki dini ve laik okullarda kullanılmak üzere onaylanan, çeşitli yaş gruplarına yönelik 124 İsrail ders kitabını analiz etmiştir.

Eğitim sisteminde İsrailli çocuklara aktarılan ideolojik içeriğin haritasını çıkarmak için, devlet onaylı ders kitaplarında en çok hangi "toplumsal inançların (toplum üyelerinin kendi toplumlarını ilgilendiren konular ve meseleler hakkındaki ortak bilişleri)" yer aldığına bakmıştır. Genel olarak, (ulusal) güvenlikle ilgili toplumsal inançların en fazla vurguyu aldığını, bunu Yahudilerin olumlu bir benlik imajıyla ilgili olanların ve Yahudileri çatışmanın kurbanları olarak sunanların izlediğini bulmuştur. İncelenen kitapların çoğunda Araplarla ilgili olumsuz klişelere de yer verildiği, Arapların "zalim, ahlaksız, adaletsiz" ve "İsrail Devleti'ni yok etmeye kararlı" olarak tasvir edildiği görülmüştür.

Ders kitaplarında Filistinli "öteki"nin yaygın bir şekilde şeytanlaştırılması, Yahudilerin olumlu temsillerine yapılan vurgu ve İsrail-Filistin çatışmasında "kurban" oldukları iddiasıyla birleştiğinde ve ulusal güvenlik ve hayatta kalmanın önemine ilişkin kapsayıcı anlatılarla desteklendiğinde, İsrailli nesillerin eğitim sisteminden Filistinlilere yönelik her türlü saldırının -etnik temizlik ve soykırım da dahil olmak üzere- gerekli olmasa bile en azından haklı görülebileceğine ikna olarak ayrılmaları için mükemmel koşullar yarattı.

Çünkü çocuklar doğuştan iyi bir "seçilmiş halk"a ait olduklarını ve şeytani, insanlık dışı bir "öteki" tarafından saldırıya uğradıklarını ve mağdur edildiklerini düşündüğünde, bu "öteki"ye ait olanların (yani Filistinlilerin) baskı altına alınmasını, yerlerinden edilmesini veya toplu olarak öldürülmesini herhangi bir ahlaki şüphe veya tereddüt duymadan kolayca kabul ederler.

Bar-Tal'ın çalışması 20 yıl öncesine ait, ancak daha yakın tarihli çalışmalar bugün durumun pek de farklı olmadığını gösteriyor.

Örneğin, 2013 yılında yayınladığı "İsrail Okul Kitaplarında Filistin: Eğitimde İdeoloji ve Propaganda" adlı kitabında İsrailli akademisyen Nurit Peled-Elhanan, 8-12. sınıflar için İsrail tarih, coğrafya ve yurttaşlık bilgisi ders kitaplarını incelemiş ve Bar-Tal'ınkine oldukça benzer bir sonuca ulaşmıştır: İsrail okul kitaplarında Filistinliler hala kötü "ötekiler", İsrailliler ise tarihin ve koşulların masum kurbanları olarak temsil edilmektedir.

Ancak Peled-Elhanan'ın çalışmasının bir başka önemli boyutu daha vardır. Tüm İsrailliler 18 yaşında zorunlu askerlik hizmetine alındığından, çalışmasını "Filistin ve bu genç İsraillilerin potansiyel olarak güç kullanmak zorunda kalacakları Filistinliler okul kitaplarında nasıl tasvir ediliyor?" sorusu etrafında tasarlamıştır.

Kitapların Filistinlileri genellikle "terörist" olarak etiketlediğini ve ayrıca İsraillilerin yararına olacak şekilde "tarihi basitleştirdiğini" tespit etmiştir.

İsrail ders kitaplarının "doğruluktan ziyade kullanılabilir bir geçmiş yaratmaya öncelik verdiği ve çoğu zaman geçmişten yararlanarak bugünü meşrulaştırmak için onu manipüle ettiği" sonucuna varmıştır.

"Kitaplar -gerçek kanıtlara rağmen- Filistinlileri 'haydutlar', İsraillileri ise kurbanlar olarak göstermeye devam ediyor" diyen yazar, Siyonist-İsrail görüşünü şöyle aktarır: "Filistinliler ancak aşılması ya da ortadan kaldırılması gereken bir engel ya da tehdit olarak görülebilir. Bu nedenle onların hikayeleri, acıları, gerçekleri ya da insani yüzleri anlatıya dahil edilemez."

Hurley, One Nation Under Israel adlı kitabında bu tür bir endoktrinasyonun sonuçlarını, her biri orduya katılmak üzere olan 50 İsrailliden oluşan 10 grupla bir araya gelen ve onlarla Araplara yönelik algı ve tutumlarını tartışan İsrailli eğitimci Shlomo Ariel'in tanıklığıyla açıklamaktadır.

Hurley'in aktardığına göre Ariel, "Her tartışma grubunda Arapların yaşlı, kadın ve çocuklara varıncaya kadar fiziksel olarak tasfiye edilmesini öneren birkaç kişi vardı" der. "Sabra ve Şatilla (Lübnan'daki katliamlar) ile Nazi yıkımı arasındaki karşılaştırmayı olumlu karşıladılar ve hiçbir çekince ya da vicdan azabı duymadan böyle bir yıkımı kendi elleriyle gerçekleştireceklerini tüm samimiyetleriyle söylediler. Hiçbiri bu açıklamalarla ilgili şok ya da çekince belirtmedi. Birçoğu Güney Afrika modelindeki ırk ayrımcılığını destekledi. Her grupta insani ve ırkçılık karşıtı görüşlere sahip olanların sayısı iki ya da üçü geçmiyordu."

Ariel'in İsrailli genç askerlerle bu tartışmaları yapmasının ve çok azının Filistinlileri insan olarak gördüğünü öğrenmesinin üzerinden onlarca yıl geçti. Ancak Gazze'ye yönelik devam eden acımasız savaş ve -aralarında birçok genç askerin de bulunduğu- genç İsraillilerin katliamı kutlayan, orduyu alkışlayan ve Filistinlilerin çektiği acılarla alay eden paylaşımları, o zamandan bu yana çok az şeyin değiştiğini kanıtlıyor.

Yani hayır, İsrailli çocukların Filistinlilerin soykırımı hakkında mutlu şarkılar söylediğini görmek kimseyi şaşırtmamalı. İsrail nesiller boyunca onların beyinlerini yıkayarak bunu yapmalarını sağlamıştır.


Al Jazeera'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.