William N. Robinson | New Arab | Tercüme: Mepa News
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Faşir'e saldırarak binlerce sivili sokaklarda katletmesinin üzerinden bir gün geçmeden ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Jacob Helberg Abu Dabi'ye ulaştı.
Helberg sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "BAE, Amerika'nın ekonomik güvenliğini ve teknolojik liderliğini ilerletmede kritik bir stratejik ortaktır. İbrahim Anlaşmaları'nın kurucu imzacılarından biri olarak BAE, barışçıl refah için bir güç olarak bölgesel liderlik sergilemeye devam ediyor." dedi.
İsrail ile aralarında BAE'nin de bulunduğu birkaç Arap ülkesi arasında 2020 yılında imzalanan ABD destekli bir "barış paradigması" olan İbrahim Anlaşmaları, Arap-İsrail yakınlaşmasında bir dönüm noktası olmaktan ziyade Tel Aviv ile Abu Dabi arasında filizlenen stratejik ortaklığın resmiyet kazanmasına hizmet etti.
Anlaşmalar, 7 Ekim sonrası iklimde dikkat çekici bir şekilde dirençli kaldı. BAE ise zaman zaman İsrail'in Gazze'deki soykırımını kınayan açıklamalar yapsa da ilişkilerde çok az gerçek gerginlik ortaya çıktı.
The New Arab'a konuşan BAE'li bir akademisyen "Dubai'deki görüş savaşın çok uzun sürdüğü yönünde. Ancak buradaki hakim görüş İbrahim Anlaşması'nın stratejik avantajlarının hala dezavantajlarından daha ağır bastığı yönünde." dedi.
Tel Aviv'deki Ben-Gurion Havalimanı'nda çoğu uluslararası havayolu şirketi seferlerini askıya alırken, Birleşik Arap Emirlikleri havayolu şirketleri uçmaya devam etti ve savaş boyunca İsrail seyahatleri için bir can simidi görevi gördü. Buna paralel olarak finans, tarım ve enerji alanlarındaki bağlar 2020'den bu yana derinleşti ve BAE artık İsrail'in Ortadoğu'daki en büyük ticaret ortağı.
İsrail Merkez İstatistik Bürosu'na göre, iki ülke arasındaki ticaret Ekim 2023'ten bu yana artarak 2024'te yaklaşık 3.2 milyar dolara ulaşırken, iki ülkenin merkez bankaları resmi bir iş birliği anlaşması sürdürüyor.
Yine de BAE-İsrail işbirliğinin en dinamik alanları silah satışları, istihbarat ve gözetleme iş birliğinde yatıyor: Gazze'deki Filistinlilerin mülksüzleştirilmesi ve Sudan'ın BAE mühendisliğindeki bölünmesi veya "Libyalaştırma" mekanizmasının karşılıklı olarak finanse edilmesinde.
Sudanlı araştırmacı gazeteci Eiad Husham The New Arab'a yaptığı açıklamada "BAE'nin lojistik üsleri ve mali kanalları HDK'ye para ve malzemeye sürekli erişim sağlarken, İsrail'in teknoloji ve istihbarat uzmanlığı BAE'nin elini güçlendiriyor" dedi.
2022 yılında İsrail'in en büyük silah üreticisi Elbit Systems, BAE'de bir yan kuruluş açtı ve BAE hava kuvvetlerine aviyonik tedarik etmek için 53 milyon dolarlık bir sözleşme imzaladı. Körfez monarşisi o zamandan beri İsrail'in Barak füze sistemini kullanıyor ve ertesi yıl İsrailli ve BAE'li firmalar Abu Dabi'de İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii tarafından ortaklaşa geliştirilen ve BAE'nin devlete ait savunma holdingi tarafından finanse edilen insansız bir deniz aracını ortaklaşa tanıttı.
Doha Lisansüstü Çalışmalar Enstitüsü'nden Tarık Dana, bu tür askeri ortak üretim seviyelerinin tipik olarak "NATO üyelerine veya Avrupa Birliği gibi uzun süredir ABD müttefiklerine ayrıldığını" belirtti.
BAE ve İsrail birlikte Crystal Ball olarak bilinen ortak bir istihbarat paylaşım platformu işletiyor ve bu platform aracılığıyla "bölgesel istihbarat geliştirme tasarlıyor, konuşlandırıyor ve etkinleştiriyorlar." Bu arada, Black Wall Global gibi İsrail-BAE girişimleri, İsrail ile resmi bağları olmayan devletlere hassas teknolojilerin transferini kolaylaştıran aracılar olarak hareket etti.
Sahadaki askeri iş birliği ise daha da tehlikeli. BAE Gazze'de İsrail'in Refah'ın doğusunu yerle bir etme ve 600 bin Filistinliyi hapsetmek için bir "insani şehir" inşa etme planına dahil durumda. Bu proje bir "toplama kampı" olarak tanımlanıyor.
İki devlet, Afrika'da giderek daha fazla iş birliği yapmaya başladı. BAE, İsrail'in yardımıyla Afrika Boynuzu ve Yemen'de bir askeri ve istihbarat üsleri ağı kurdu.
İsrail askeri kadroları Yemen'in Sokotra Adası da dahil olmak üzere önemli adalarda konuşlanırken, İsrail radar sistemleri ve diğer güvenlik altyapısı BAE'nin Kasım 2023'ten bu yana Kızıldeniz'de İsrail bağlantılı gemileri hedef alan Husilerin saldırılarını izlemesini ve engellemesini sağlıyor.
Husilerin 2015'te Yemen'in batı kıyılarının kontrolünü ele geçirmesinden bu yana Sudan'la ilişkiler İsrail için üstün bir stratejik çıkar haline geldi. ABD'nin baskısı ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin ara buluculuğu sayesinde Sudan Ocak 2021'de İbrahim Anlaşması'nı imzaladı ancak henüz İsrail ile büyükelçi değişimi yapmadı.
Kızıldeniz'de ve Babu'l Mendeb Boğazı'nın yakınında yer alan Sudan, İsrail'in Akabe Körfezi'ndeki Eilat Limanı'na giden nakliye yollarına erişim sağlıyor ve İran silahlarının Gazze ve Yemen'e kaçırılmasında kullanılan rotaların izlenmesine olanak tanıyor.
The New Arab'a konuşan Sudan İnsan Hakları Doktorları'nın kurucusu avukat Osman Mekki, "İsrail için Sudan sadece ikincil bir savaş alanı değil, stratejik bir tampon görevi görüyor" dedi.
BAE ve onun vekili HDK aracılığıyla Tel Aviv, uluslararası deniz güvenliği söyleminde genişleme için uygun bir bahane buldu ve Sudan'ın savaşı, büyüyen Kızıldeniz varlığı için hem gerekçe hem de örtü görevi görüyor.
Nitekim Ağustos 2025'te İsrailli kaynaklar İsrail'in Kızıldeniz'deki askeri yığınağını meşrulaştırmak için Sudan'ın savaşını "küresel nakliye yollarını Husi tehditlerinden korumak" kisvesi altında kullandığını bildirdi.
Bazı kaynaklar da HDK'nin eski İsrailli subay Tal Dilian'a bağlı uçaklarla Sudan'a uçan gelişmiş gözetleme ekipmanları edindiğini bildirdi. Ekim 2023'te HDK'nin elinde İsrail yapımı top bataryaları da gözlemlendi.
The New Arab'a konuşan Eiad Husham, BAE lobiciliğinin Washington'daki İsrail yanlısı gruplara kadar uzandığını, hem ABD'de hem de İsrail'de HDK lehine söylemleri güçlendirmeye çalışırken aynı zamanda Abu Dabi'nin çatışmayı körüklemedeki kendi rolünü dikkatlerden kaçırmaya çalıştığını doğruladı.
Osman Mekki, "Faşir'in düşmesi ve ardından BAE'ye karşı uluslararası tepkinin başlamasının ardından, BAE yayın organlarıyla bağlantılı yetkililer ve medya figürlerinin de dahil olduğu propaganda ve dezenformasyon kampanyaları yoğunlaştı" dedi.
Nisan ayında HDK yetkilisi Yusuf İzzet, grubunun Sudan ordusuna karşı yürüttüğü savaş ile İsrail'in Filistinli gruplara karşı yürüttüğü mücadele arasında bir paralellik kurdu.
İsrail'in Kan yayın kuruluşuna verdiği demeçte "maruz kaldığımız şey İsrail, Hamas gibi terörist gruplardan ve İsrail vatandaşlarının iyi bildiği diğer gruplardan çektiği acıya benzer" dedi.
İsrail devletinin kendisi de Sudan ordusunu eleştirme konusunda BAE'ye katıldı. HDK'nin Faşir'deki katliamından sadece birkaç gün sonra İsrail'in resmi Arapça X hesabından yapılan bir paylaşımda ordu, Müslüman Kardeşler ve Hamas'a benzetildi.
İsrail Sudan ordusunu suçlarken, HDK de İsrail'in kendi söylemlerini yansıtmaya başladı. Nottingham Hukuk Fakültesi'nde uluslararası insancıl hukuk alanında kıdemli öğretim görevlisi olan Luigi Daniele, "HDK'nin İsrail'in toplu cezalandırmayı meşrulaştırmak için kullandığı dili benimsediğini" belirtti ve "Tüm mahalleleri ya da kampları askeri bölge ilan etmek, sivilleri korumadan mahrum bırakmaya yönelik açık bir girişimdir, Gazze'de yürütülen bir taktiktir" diye ekledi.
The New Arab'a konuşan Osman Mekki şu ifadeleri kullandı:
"İsrail'in cezasız kalmasının, HDK gibi grupların istismar etmeyi öğrendiği hesap verebilirlik normlarının daha geniş çapta aşınmasına katkıda bulunduğuna dair güçlü bir argüman var. İsrail gibi güçlü devletler, uluslararası insancıl hukukun açık ihlalleri karşısında hiçbir anlamlı hukuki ya da siyasi sonuçla karşılaşmazlar. Seçici uygulama ilkesini normalleştirir. Silahlı gruplara ve destekçilerine, hesap verebilirliğin müzakere edilebilir olduğunu ve uluslararası yasal mekanizmaların anlatı çerçeveleme ve jeopolitik koruma yoluyla manipüle edilebileceğini öğretir."