Kışın seyahat planı mı yapıyorsunuz? Unutmayın Mısır hala bir polis devleti

James Brownsell

Mısır, insan hakları sicili hayli kabarık, baskıcı bir diktatörlük tarafından yönetiliyor. İngiliz turistler bu kış mevsiminde ülkeden uzak dursalar iyi olur.

Yaz artık resmen sona erdi. Soğuk sonbahar rüzgarları esmeye başladı, çocukların okulları açıldı, sabah trafiği tekrar insanı çileden çıkartan normal haline döndü ve siz de birçok insan gibi hayatınızdan ne kadar nefret ettiğinizi hatırlamaya başladınız.

Bu nedenle, kuzey küredeki orta sınıfın aklında, ofiste geçirdikleri birkaç haftadan ve sıkıcı günlük rutinlerden sonra aklında tek birşey var; uzaklaşmak. Başka bir deyişle “kış güneşi” tatili.

 

Nereye gitsem?

Geçtiğimiz yıl bir seyahat şirketi tarafından yapılan araştırmaya göre, 2017 yılının kış aylarında 22 milyon İngiliz’in ülkeden kısa süreliğine çıkış yapacağı tahmin edilmişti. Ankete katılanların yarısından fazlası daha önce yaptıklarının aksine artık ufak kaçamaklarını kış aylarındaki tatillere denk getiriyor ve bunun sebebi olarak da yazın seyahat etmenin maliyetinin çok daha fazla olmasını gösteriyor.

Herkesin kemer sıktığı şu dönemde birilerinin kış veya yaz olsun, tatile çıkacak paraya sahip olmasını kafam almıyor, orası apayrı ama ortadaki istatistiklerin üzerine birazcık “haberci dili” serpiştirerek aktarmak dahi, insanların gerçekten kış aylarında daha güneşli yerlere gitmek için planlar yaptığını veya bunu ciddi ciddi hayal ettiği gerçeğini değiştirmiyor. 

Herkesin aklındaki soru şu; nereye gitsem? Eğer bir İngilizseniz Avrupa’yı unutun. Tabi bütün haftanızı Brexit nedeniyle sinirli olan Avrupalılardan özür dileyerek ve bu tescilli aptallığın nasıl bir hayata geçtiğini anlatarak geçirmek istiyorsanız, orası başka.

Ben şahsen tatilimi böyle geçirmek istemem. Bir de, Avrupa kıtasının kış aylarında genel olarak İngiltere’den daha soğuk olduğunu unutmamak gerekir.

Eğer güneşi seviyor ve Florida’daki bir golf sahasında Donald Trump’a rastlama olasılığı dahi kanınızın kaynamasına neden oluyorsa, geriye tek tercih olarak Ortadoğu kalıyor.

Kış için birçok insan Dubai’yi tercih ediyor. Aslında şöyle desek daha doğru olur; insanlar dünyanın kötü zevk ve görmemişliğin başkenti olan (kapitalizim Mekke’sine bir hac olarak) bu şehre binler seviyesinde akın ediyor.

İnsanların köle gibi çalıştırılması, muhalif olmanın bir suç sayılmasını ve basının baskı altında tutulması falan önemli hususlar değil tabi. Beyaz ırk mensubuysanız ve bir içeceğe 15 dolar verecek durumunuz varsa ahlaksızlığınızın sınırlarını test edebilecek her imkana burada sahip olabilirsiniz, tabi kapalı kapılar arkasında olması şartıyla. Bi de hava güzelse.

Söylediklerimden bu adam resmen BAE’ye git diyor diye düşünebilirsiniz ama emin olun demiyorum. Devletler seviyesinde ikiyüzlülüğe tahammül edebilirim (sonuçta İngiltere’de yaşıyorum) ama bunun biraz tarih ve kültür sahibi bir yerde olmasını tercih ederim.

Mısır’da herşey var (?)

Böylece, tatil kataloğumuzun Mısır sayfasına gelmiş bulunuyoruz. Kesin Mısır’da istediğimiz herşey vardır? Kaos dolu başkentte ve Nil boyunca bulabileceğiniz antik anıtları gezebilir, Sina sahiline geçip, kışın ortalama 20 derece sıcaklığa sahip dünyanın en iyi dalış sularını test edebilirsiniz. İnsan daha başka ne ister ki?

Arkadaşlar, lütfen Mısır’a falan gideyim demeyin. Ülke tarihinin demokratik yollardan seçilen ilk yönetimini deviren askeri darbenin ardından beş yıl geçmesine rağmen ülke hala bir polis devleti. Uluslararası Af Örgütü’nün deyişiyle Mısır komple bir açık hava hapishanesi.

Günümüzde normal şartlar altında dahi siyasi aktivistlerin hedef alınması hala yaygındır. Bu kesinlikle kabul edilemez birşeydir ancak baskıcı bir polis devletinde demokrasi ve özgürlük adına toplanmaya niyet edenler copu ilk yiyenler olur. Mısır’ın devlet ağzından farklı herhangi bir kelam edenler terörist ilan ediliyor ve toplu bir şekilde hapse atılıyor, ofisleri kapatılıp hiçbir şekilde yayın yapmalarına izin verilmiyor.

Ancak, bedel ödeyenler sadece gazeteci ve aktivistlerden ibaret değil.

25 Ocak 2011’de başlayan gösteriler öncesinde, futbol taraftarları, büyük kalabalıkları organize etme tecrübesine sahip birkaç gruptan birisiydi. Protestolar esnasında, özgürlük, haysiyet ve sosyal adalet talep eden Tahrir Meydanı'ndaki kalabalıkları korumak için onlar da sokağa çıkmıştı.

Polislerden hiç korkmadan bu görevi yerine getirdiler. Cunta rejiminin futbol taraftarlarını ülke hakimiyetlerine bir tehdit olarak tanımlaması işte bu yüzden çok da şaşılmaması gereken bir durumdur. Geçtiğimiz dönemde “ultralar” grupları yasaklandı ve maçlardan sonra toplanan kalabalıkları polis aşırı şiddet kullanarak dağıtma taktiğini uygular oldu.

Konuş ve hapse gir

Geçtiğimiz Aralık ayından itibaren, Uluslararası Af Örgütü, en az 111 kişinin, Sisi’yi eleştirdikleri için güvenlik güçleri tarafından alıkonulduğunu belgeledi.

Sadece yüksek metro ücretlerini protesto amacıyla toplanan 35 kişi de “terörist bir gruba üye olmak” suçlamasıyla hapse atıldı.

Devletin verdiği mesaj çok açıktır: konuş ve hapse gir. Mısır rejimi demokrasi ve sivil yaşama karşı fiili bir savaş içerisindedir.

Sisi’nin karşısına son başkanlık “seçimlerinde” rakip olarak çıkma cesaretini gösterenler hapse atıldı.

Huffington Post bünyesinde gazetecilik yapan Mutaz Wadnan, başkan adaylarından biri ile röportaj yaptıktan ertesi gün tutuklandı ve hala kendisinden haber alınamıyor.

2008 Afrika Kupası finalinde Mısır’a galibiyeti getiren golün sahibi Muhammed Aboutrika, Mısır’ın ambargo uyguladığı Katar merkezli “BeIN Sports” kanalında yorumcu olmak gibi hayati bir hata yaptı ve kendisini Kahire rejiminin Müslüman Kardeşlere finansal destek sağlamak suçundan “terörist listesinde” buldu.

“The Voice” programının Arap versiyonunu sunan popstar Sherine Abdul Wahab, Nil nehrinin suyunun içilmez olduğunu söylediği için altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Blog yazarı Ahmed Douma, ülkenin yargı sistemine sözde hakaret içeren mesajlarını sosyal medyada yayınladığı için üç yıl hapse mahkum edildi.

Aralarında Middle East Eye ve The New Arab gibi ünlü kurumların da bulunduğu yüzlerce internet sitesi ve haber kanalı ya kapatıldı ya da sansürlendi.

Bütün bunların yanı sıra bir de Giulio Regeni cinayeti var.

Mısır’daki sokak satıcılarının birbirlerine destek amacıyla kurdukları cemiyetleri araştırırken İtalyan öğrenci ortadan kayboldu. Cunta rejimi, Regeni’nin çalışmalarının “hassas içeriğinden” dolayı güvenlik güçleri tarafından takip edildiğini itiraf etti. 28 yaşındaki öğrencinin cesedi bulunduğunda, insan hakları örgütlerinin yaptıkları araştırmalar, Regeni’nin vücudunda Mısır’ın acımasız gözaltı merkezlerinde yapılan işkencelerin izleri olduğunu kayıt altına aldı.

İtalyan yetkililerin açıklamalarına göre, Regeni dokuz kişilik bir ekip tarafından takip ediliyordu. Kaçırıldıktan sonra yedi gün boyunca kendisine işkence edildi ve daha sonra öldürülüp cesedi de bir kenara atıldı.

Yeni bir dönem

Muhalif olma ihtimali dahi olanlar üzerine başlatılan bu tür operasyonlar, 14 Ağustos 2013’teki Rabia katliamından sonra başladı.

O gün güvenlik güçleri, askeri darbeyi protesto etmek amacıyla toplananlardan 1000 silahsız insanı katletti.

Cesetlerin taşındığı camileri ateşe verdiler ve içerdeki naaşları yaktılar ki insanların yakınlarının cenazelerini teşhis edemesin. Saldırı sırasında ayrıca 4000 kişi de yaralanmıştı.

Katliam sonrasında, bugüne kadar 1700 kişi, rejimin o günün hatıralarını silme çabaları çerçevesinde “ortadan kayboldu.”

O gün, Mısır’da polis devleti şiddeti mesaisine başlamış oldu. Hapishanelerden sağ çıkmayı başaranlar İçişleri Bakanlığı'na bağlı zindanlarda insanlara dayak, elektrik şoku verme ve tecavüz ile nasıl işkence edilip işlenmemiş suçları itiraf ettirdiklerini anlatıyor.

Bugün sayıları 60.000’e ulaşan siyasi mahkumlar hapishanelerde çürümeye devam ediyor. Adına sözde yargı dedikleri haksız sistem, sadece dakikalar süren toplu duruşmalarda insanları deliklere tıkıyor.

İçeri alınanların sayısı o kadar fazla ki Mısır rejimi 13 yeni cezaevi inşa etmek zorunda kaldı.

Washington ve diğer Avrupa ülkeleri Sisi’ye kendi halkına karşı kullanması için silah satmaya devam ederken ve rejim BAE ve Suudi Arabistan desteğini arkasına almışken, şahsen ben Mısır’ın sizin turist dolarlarına hiç ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Tatil için Mısır’a gitmeyin.

James Brownsell'in bu yazısı Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Analizde yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve kurumumuzun editöryel politikasını yansıtmayabilir. James Brownsell'i Twitter'da takip etmek için: @JamesBrownsell