İsrailli bir araştırma kurumu tarafından hazırlanan yeni bir rapor, İsrail hükümetini Mescid-i Aksa'daki statükoyu doğrudan ihlal etmekle suçluyor ve İsrail'in kompleks üzerindeki kontrolünün devam etmesinin tehlikeli bir tırmanma teşkil ettiği uyarısında bulunuyor.
Statüko, bağlayıcı bir uluslararası norm olarak kabul edilen ve dünya ülkeleri tarafından uzun süredir tanınan bir dizi kural ve düzenleme olarak tanımlanmaktadır. Bu kurallar Mescid-i Aksa'yı yalnızca Müslümanların ibadet etmesine izin verilen İslami bir mekan olarak tanımlıyor.
Ir Amim Derneği'nin son raporuna göre, İsrailli yetkililer giderek artan bir şekilde Mescid-i Aksa kompleksi üzerinde kontrol kurmakta ve istikrarsızlık tehdidinde bulunmakta.
Rapor, hükümetin özellikle Yahudi bayramlarını bölgedeki Yahudi varlığını arttırmak için istismar ettiğini ve aynı zamanda alandaki Müslümanların haklarını ihlal ettiğini belirtiyor.
İsrail güçleri tarafından cami kompleksine yapılan saldırılar neredeyse günlük hale geldi ve Yahudi ve ulusal bayramlarda ise belirgin bir artış gösterdi.
Ir Amim'de araştırmacı olan Aviv Tatarsky Middle East Eye'a yaptığı açıklamada Yahudilerin Tapınak Tepesi'nde ibadet etmesinin “Müslümanların dışlanmasıyla paralele şekilde yürütüldüğünü” söyledi.
Mescid-i Aksa'nın üzerinde bulunduğu yükseltilmiş plato için kullanılan Yahudi teriminden adını alan Tapınak Tepesi, bazı İsrailli grupların caminin yıkılarak yerine üçüncü bir Yahudi tapınağı inşa edilmesini savunduğu nokta.
Tatarsky, hükümetin karar ve eylemlerinin Eski Şehir'in ve bir bütün olarak ülkenin istikrarını tehdit ettiği uyarısında bulunarak, “İsrail, dini Yahudi bağlantısı kisvesi altında kutsal alanın kontrolünü istikrarlı bir şekilde ele geçiriyor” dedi.
Araştırmacı, 7 Ekim'de başlayacak olan Yahudi Sukot bayramı sırasında binlerce İsraillinin polis eşliğinde Mescid-i Aksa'ya girmesinin beklendiğini ve bunun “potansiyel bir parlama noktasına neden olacağını” söyledi.
Tatarsky, “Müslümanların ibadet özgürlüğünü korumak ve gerilimin tırmanmasını önlemek için derhal adım atılmalıdır” dedi.
Statüko ihlalleri
Rapor, Mescid-i Aksa'ya yönelik Yahudi baskınlarına katılanların sayısında eşi benzeri görülmemiş bir artış olduğunu ortaya koyuyor.
Mescid-i Aksa'yı yöneten İslami Vakıflar'ın uluslararası ilişkiler direktörü Avni Bazbaz yaptığı açıklamada sahadaki durumun “raporda bahsedilenden daha kötü” olduğunu söyledi.
Yerleşik normlara göre, caminin kontrolü -bakım, güvenlik ve kazılar da dahil olmak üzere- yalnızca İslami Vakfın sorumluluğundadır.
Ürdün'ün vesayeti altında faaliyet gösteren vakfın otoritesi, Amman ile 1994 yılında yapılan barış anlaşmasında İsrail tarafından resmen tanınmıştı.
Ancak rapor, İsrail'in özellikle son aylarda Ürdün'ün vasi rolünü giderek daha fazla göz ardı ettiğinin altını çiziyor.
Müslümanların ibadet özgürlüğüne yönelik ihlaller de devam ediyor; yaş sınırlamaları, keyfi giriş engellemeleri, Filistinli ibadet edenlerin ve aktivistlerin sınır dışı edilmesi ve vakfın restorasyon ve bakım çalışmalarının engellenmesi gibi.
Bazbaz, Mescid-i Aksa'daki olayları çevreleyen “büyük bir medya karartması” olduğunu söyledi ve “Kimsenin bir şey yayınlamasına izin verilmiyor” diye ekledi.
“Aksa'daki Filistinli muhafızlar olarak bizim bile yerleşimcilere yaklaşmamıza izin verilmiyor ve saldırılar sırasında neler olduğu hakkında gerçek bilgiye sahip değiliz.”
36 görevlinin camiye girişinin yasaklandığını, altı çalışanın da gözaltına alındığını kaydetti.
Bu arada, altı imamın kente girmesi ya da vaaz vermesi yasaklandı.
Hayalet şehir
Ir Amim'in bulguları, aşırı sağcı bakan ve liderlerin Binyamin Netanyahu hükümetinin itirazı olmaksızın ihlallere öncülük ettiği önemli bir siyasi koordinasyonun altını çiziyor.
Bazbaz, Gazze'deki soykırımın başlamasından bu yana hükümet ihlallerinin arttığını ve istikrarsızlığın yetkililere “istediklerini yaptırma” imkanı verdiğini söyledi.
Bazbaz, “Kudüs'ün Eski Şehri hayalet bir kasabaya dönüştü” dedi ve ekledi: "Tüm dikkatler Gazze'nin üzerindeyken buradaki durum unutuldu. Başka yerlerde ciddi ihlaller gerçekleştirirken spot ışıklarını bir yere yöneltme stratejisini kullanıyorlar."
Uyarılar, yasaklar ve tutuklamalar da dahil olmak üzere Filistinlilere yönelik kısıtlamaların, kendilerini “siyasi yönetim değil askeri yönetim” altında hissetmelerine neden olduğunu da sözlerine ekledi.
Bazbaz, “İsrail'in sesini yükseltebileceğinden şüphelendiği herkes derhal etkisiz hale getiriliyor.” ifadelerini kullandı.
İsrail'in yasakları imamlar, gazeteciler, aktivistler ve ibadet eden sıradan insanlar da dahil olmak üzere geniş bir yelpazeyi etkiledi ve Filistinlilerin cami üzerinde artan İsrail kontrolüne ilişkin endişelerini arttırdı.
Bir zamanlar yüzbinleri ağırlayan ve Cuma namazları için düzenli olarak onbinlerce kişinin akın ettiği Mescid-i Aksa'da artık Cuma günleri sadece birkaç bin kişi, günlük namazlarda ise sadece yüzlerce kişi ibadet ediyor.
Bazbaz, “Başka bir deyişle, [İsrail'in] Mescid-i Aksa üzerindeki kontrolü maalesef bir gerçeklik haline geldi.” dedi.
Kaynak: Mepa News, Middle East Eye