Suriye hakkında neden konuşmuyorum?

İyad Kunaybi

Hepimiz 10 aydan fazla bir süre önce devrik rejimin düşüşünü sevinçle karşıladık. Uluslararası sistemin tuzaklarını ve habisliğini konuştuk ki bu sistem, İslami bir sistemin onun yerini almaması için acele etti, aynı sistem Beşar Esed ile iş birliği yaparak Seydnaya'daki katliamları, insan kaçakçılığını, Sezar skandallarını ve diğer zulümleri sürdürmekteydi. Beni takip edenler, daha sonra yeni yönetime dair gelişmeler hakkında yorum yapmaktan kaçındığımı fark etmişlerdir. Bu sessizliğin nedenleri vardı. Peki, konuşmamı gerektirecek ne değişti? Değişen şey, kibar bir kardeşimden aldığım, sessizliğimin mesajımı zayıflatacak şekilde yanlış yorumlandığını açıkça belirten bir mesajdı. Şu an dile getireceğim bu mesajın amacı, Suriye'de olanlara ilişkin tutumumu açıklığa kavuşturmak değil, sessizliğimin yanlış anlaşılmasını veya yanlış yorumlanmasını önlemektir.

Bunu söylüyorum çünkü aldığım uzun mesajı okuyacağım. Mesajı okuduktan sonra duruşumu ayrıntılı olarak açıklamamı bekleyenlere şunu söylüyorum: Zamanınızı boşa harcamadan şimdiden dinlemeyi bırakın. Benim kamuoyuna açık bir tavır almamayı tercih etmemi bir tavır olarak yorumlayan ve bu nedenle meseleyi kendileriyle ilgili bulanlara şunu söylüyorum: Sonuna kadar burada kalın.

Mesajı gönderen kardeş şöyle söylemiş:

"Dr. İyad Kunaybi, Allah'ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.

Ben Batı'da yaşayan Suriyeli bir doktorum. 2015 yılından beri sizi takip ediyorum. Şeriatın tatbiki ve İslam'ın kapsayıcılığı konusundaki düşüncelerimi önemli ölçüde şekillendirdiğinize inanıyorum. Sizi tanıdıktan sonra, Mısır'daki demokratik deneyim ve Suriye'deki cihadi deneyimlerle ilgili tüm görüş ve açıklamalarınızı yeniden inceledim ve bunları, Allah'ın fazlıyla dengeli ve başarılı buldum. Bazılarının sizi ifrat veya tefritle suçladığını biliyorum, bu suçlamaların hevadan veya cehaletten kaynaklanan iftiralar olduğunu anlıyorum. "Şeriata Yardım Etmek" başlıklı serinizi izledim ve bu seri sayesinde, Allah'ın kanunları konusunda daha izzetli bir hale geldim ve insanlığın ancak bu kanunlar aracılığıyla ıslah edilebileceğine olan derin inancım arttı. Ardından "İmanın Hakikatine Yolculuk" ve "Kadın" başlıklı serilerinizi izledim ve bunlar, yüce Rabbime ve O'nun şeriatına olan inancımı ve muhabbetimi daha da güçlendirdi.

Dr. Kunaybi, burada sizden bir şey rica etmek için bulunuyorum ve umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsınız. Sizden şunu söylemenizi rica ediyorum: Görüşleriniz ve önceki tutumlarınız değişti mi? Şeriat ve onu tatbik etme zorunluluğu konusunda bize öğrettiklerinize artık inanmıyor musunuz? Yoksa geçmişte sizi yanlış anlayan ben miydim?

Lütfen mesajımı görmezden gelmeyin, cevabınızı kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum. Ama bu cevaba çok ihtiyacım var. İhtiyacım var çünkü, geçtiğimiz yıllarda, sizin içeriklerinizi ve saygı duyduğum bazı davetçilerin ve alimlerin içeriklerini takip ettikten sonra, Allah bana büyük bir nimet verdi: Hayatımda helal olan ile haram olan arasındaki net ayrımı gördüm. Net gerçekler ve büyük bir hedef nimetini de Allah bana verdi ki bu, yeryüzünde Allah'ın şeriatını ikame etme projesinin bir parçası olma arzusuydu. O büyük ancak ihmal edilmiş şeriat ki onun sevgisi tüm varlığımı sarmış durumdaydı.

Ama şimdi, izin verilen ve yasak olanın, yakinin ve zannın birbirine karıştığı, şekilsiz, biçimsiz bir kütleye benzer bir durumda hissediyorum. Bu, Suriye'nin Beşar Esed rejiminden kurtulması ve yeni yönetimin iktidara gelmesinden sonra, ve işlerin sizin bizden öğrendiklerimizin aksine ilerlemesinden sonra oldu.

Yine de, sizden veya saygı duyduğumuz davetçilerden, sadece ara sıra bazı kardeşlerimizin paylaşımlarını paylaşmanız dışında olanlara dair herhangi bir kınama duymuyoruz, bu da bana durumdan memnun olmadığınızı hissettiriyor. Kafamdaki karışıklığı artıran şey, hayırlı kimselerden olan ve ümmeti düşünen, sizin görüşlerinize saygı duyan bazı arkadaşlarımın söyledikleri. Birçok arkadaşımın sizin sessizliğinizi, yeni yönetimin yaptıklarını onayladığınız şeklinde yorumladığını fark ettim.

Onlara diyorum ki, Dr. Kunaybi makalelerinde ve yazı dizilerinde yönetim, şeriatın tatbiki ve beşer yapımı yasalar konusundaki tutumunu ayrıntılı olarak açıklamıştır. Şu anki sessizliği, tüm bunlardan geri adım attığı veya olanları onayladığı şeklinde yorumlanamaz. Ancak size bahsettiğim arkadaşlarım farklı bir görüşe sahipler."

Şimdi kardeşlerim, Suriyeli doktor arkadaşımızın arkadaşları ne diyor, dinleyin, işte meselenin özü burada yatıyor:

"Arkadaşlarımdan birisi şöyle diyor: 'Dr. Kunaybi, yeni yönetimin iyiliklerinin kötülüklerinden fazla olduğunu düşündüğü için konuşmuyor, öyle ki söyledikleri istismar edilmesin ve eleştirileri yeni hükümete saldırmak için kullanılmasın.'

Bir başkası ise şöyle söylüyor: 'Dr. Kunaybi'nin çok sayıda seveni var. Yapılanlara karşı çıkması büyük bir infiale neden olacaktır, bu nedenle önemli ve konuşulması gereken büyük bir gelişme olmadıkça konuşmaz.'

Üçüncü arkadaşım ise diyor ki: 'Dr. Kunaybi mevcut resmi tam olarak görebilmiş değil ve konu oldukça karmaşık, bu nedenle şu anda sessiz kalıyor.'

Bir diğer arkadaşım ise şunu söylüyor: 'Dr. Kunaybi 10 yıldan fazla bir süre önce Mısır ve Suriye'deki İslamcıların hatalarını eleştirmişti. Bu yüzden şu anda sessiz kalması gösteriyor ki mevcut hataları karşı çıkmayı gerektirecek kadar zararlı görmüyor.'"

Arkadaşlarının söylediklerini aktardıktan sonra doktor kardeşimiz şöyle devam ediyor:

"Size soruyorum, Dr. İyad, arkadaşlarımın söylediklerinin herhangi bir kısmı doğru mu? Bu karmaşık durumda, fırsatçıların bol olduğu bir ortamda, sözlerinizin istismar edilmesini istemediğiniz için sessiz kaldığınızı tamamen anlıyorum. Ama gerçekten karşı çıkmaya değer hiçbir şey görmüyor musunuz? Belki de saygı duyduğumuz bazı davetçilerin, Suriye'de olanların şeriatın ikame edilmesi olduğunu söylediğini biliyorsunuzdur."

Burada bazı şeyhlerin isimlerini anıyor ve devam ediyor:

"Durum gerçekten bu kadar belirsiz mi? Lütfen, Dr. Kunaybi, bana cevap verin, çünkü kaybolmuş hissetmek ve ilkelerinizin sarsılması kadar acı verici bir şey yoktur. Söz verdiğim gibi, cevabınızdan kimseye bahsetmeyeceğim, ama kendim için bu cevaba ihtiyacım var. Allah sizi hayırla mükafatlandırsın."

Kardeşlerim, başlangıçta da söylediğim gibi, bu mesajın amacı sadece Suriye'deki olaylar hakkındaki sessizliğimin "başlı başına bir tutum" olarak yorumlanmaması gerektiğini açıklığa kavuşturmaktır. Mesajı gönderen doktorun bahsettiği kardeşlerin yaptığı da budur. Bu nedenle, onun sorusuna verdiğim cevabı sadece ikimizin arasında tutmak yerine, kamuoyuyla paylaşmayı tercih ettim.

Kardeşlerin sessizliğimin anlamı hakkındaki yorumları söyledikleri doğru mu?

Sessizliğimin nedeni karşı çıkmam gereken bir şey olmaması mı?

Veya hatta, bazılarının söylediği gibi, olan bitenleri "şeriatın ikame edilmesi" gibi mi görüyorum?

Yahut geçmişteki şeriatın tatbiki yönündeki davetimden geri adım mı attım?

Hayır. Bunların hiçbiri doğru değil.

Ancak elbette, kötü niyetli ve fırsatçı kesimler tarafından istismar edilebilecek veya bazı gençler tarafından Müslümanlara fayda sağlamaktan çok zarar verecek şekilde kötüye kullanılabilecek hiçbir şey söylememeye çok dikkat ediyor ve özen gösteriyorum. Aynı zamanda, insanların yaratılmalarının en büyük amacı olan, hayatın her alanında Allah azze ve celle'nin şeriatını tesis etmek konusunda gerçeği açıklığa kavuşturmanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu, tam ve kapsamlı anlamıyla Allah azze ve celle'ye kul olmak demektir.

2012 ile 2015 yılları arasında onlarca makale ve yazıda duruşumun açıkladım. Demokrasi ve tekfir gibi aşırılıklardan beri olduğumu ilan ettim. İnsanların kalplerinde şeriatın yerini korumakla ilgili yazıları zaman zaman yayınlamaya devam ediyoruz.

Eğer bu davetimden tamamen geri çekilecek olsaydım, bununla ilgili yazıları silip aleni olarak bunu yapardım. Zira, hayatım boyunca ve ölümümden sonra, amel defterimi insanları yanıltma günahıyla dolduracak herhangi bir şeyi kabul edemem.

Duruşum açık ve nettir.

Suriye'deki güncel olayların ele alınması ise kısa yorumlarla değil ayrıntılı bir şekilde yapılmalıdır. Kısa ve parçalı yorumlarla, duyguların ve kişisel önyargıların nesnel gerçek arayışının önüne geçtiği tartışmalara kapı açılabilir. Manzaranın bir kısmını ele almadan bırakırsak, herkes boşlukları bizi temsil etmeyen kendi yorumlarıyla dolduracaktır.

Mesela bazıları şöyle diyecektir:

"Yani istiyorsunuz ki herkesle çatışalım, tüm cepheleri açalım ve Müslümanları kazanamayacakları savaşlara sürükleyelim, öyle mi? Zarurete dair hükümleri anlamıyor musunuz? Şöyle misiniz, böyle misiniz?"

Bunların hiçbiri doğru değildir.

Bu nedenle, konuşursam, sadece boş kalacak tüm noktaları dolduran bazı ayrıntıları vererek konuşmayı tercih ederim, ancak şu anda zaman buna izin vermiyor. Bununla birlikte, hatalarla ilgili İslami hükmü açıklığa kavuşturmak, ilim ve davet ehli için bir farz-ı kifayedir. Aksi takdirde, doğru olan yanlış, yanlış olan ise doğru olarak algılanacaktır. Şeriatın alametleri silinip belirsiz hale getirilecektir, özellikle her fiili haklı gösteren ve "bu gördüğünüz şeyler Allah'ın şeriatına aykırı değildir" diyenlerin ortaya çıkmasıyla...

Kısacası, Allah azze ve celle'nin şeriatını ikame etmek, onun saygınlığını korumak, insanların kalplerinde onu yüceltmek ve Allah'ın yaratıklarına onu sevdirmek, bizim uğruna yaşadığımız ve Allah'tan canımızı bu hal üzere almasını istediğimiz büyük bir davadır. Vallahi Müslümanlar için ne bu dünyada ne de ahirette bunun dışında bir kurtuluş yoktur.

Bir Müslüman ne kadar baskı altında olursa olsun, bu İslam şeriatının otoritesinden vazgeçmeyi haklı kılmaz. Hiçbir şey size İslam şeriatını bir kenara bırakıp onun dışında çözümler aramaya izin vermez. Aksine, her Müslüman toplum, çözümlerini İslam şeriatının metinleri ve içtihatları içinde aramalıdır. İslam şeriatı, beşeri heva ve hevesle değil, Rabbani emirlerle belirlenmiş kurtarıcı ilkeleri kullanarak, zorlu koşullarla başa çıkmanın bir yolunu sunar.

Sürekli olarak zorunluluk, baskı, uluslararası entrikalar ve istikrarsızlıktan bahsedenlere şunu söylüyoruz: Durumun son derece zor olduğunu bildiğimiz için bu noktaları vurguluyoruz. Doğrusu zaten, vallahi, Allah'ın yardımı ve rehberliği dışında bunlardan kurtuluş yoktur. Şeriatın yol göstericiliğinden bağımsız olan siyasi ve diplomatik zekayla bu olamaz.

"Eğer Allah bir kişiye yardım etmezse, onu yıkacak ilk şey kendi çabası olur." (şiir)

Suriye'deki ve diğer yerlerdeki kardeşlerime, bu ruhu insanlara aşılamak için çalışmayı tavsiye ediyorum, öyle ki bu ruh, halklar tarafından benimsenen, onların özlem duyduğu ve uğruna çabaladığı yaygın bir tutum haline gelsin.

Ve Allah'u Teala en iyisini bilir ve hükmeder. Allah'ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.


Bu değerlendirme, Dr. İyad Kunaybi’nin YouTube kanalında yer alan videosundan derlenmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.