Suriye'ye Yavuz Selim harekatı

Hüseyin Şeyhanlıoğlu

Mısır, Lübnan, Suriye, Türkiye, Irak ve İran’dan oluşan Bereketli Hilal, Batı Dünyası tarafından kurulup yönetilen terör örgütleri tarafından, son bir asırdır sarsılmaktadır. Askeri darbeler, siyasi ve ekonomik krizler, tarih, tabiat ve toplum gerçeğine dayanmayan yapay sınırlar ve ideolojik örgütler, bu sorunların başlıca sebepleridir.

Bugün Avrupa ve Amerika’nın toplamı (AB/D) olarak bilinen Batı Dünyası, İslam Dünyasına karşı tarihi, İskender ve Haçlı intikam ve sömürü duygusuyla başlayan siyasi, askeri, dini ve insani sebepler, terör örgütleri üretmek için bahane olarak kullanılmaktadır.

2300 yıllık Aristo-İskender’in, “Onları birbirine düşür kendini hakem yap” taktiğine dayalı, ucuz ve basit olan bu silah, Osmanlı sonrası Bereketli Hilali son bir asırda cehenneme dönüştürmeye yetmiştir. Bunların başında ise PKK ve DAİŞ gibi terör örgütleri gelmektedir.

İslam için savaştığını iddia eden FETO ve DAİŞ eşkıyaları neyse, Kürt ve Kürtçe için savaştığı iddiasına rağmen, Kürtçe konuşmayan, Kürtlerin dinini ve dilini bozan, devleti en büyük kötülük olarak gören dünyanın terk ettiği, Türklere ve Araplara mezar olan Fransız illeti ideolojilere sarılan, Haçlıları kovan Selahaddin-i Eyyubi ve Yavuz’un Bereketli Hilal Danışmanı İdrisi Bitlisi’ye düşman, bölücü terör örgütü, Türkiye, Irak ve Suriye’de maalesef 38 yıldır, Batı adına mankurt olarak kan akıtmaktadır.

Kırsaldan başlayarak bugüne kadar 4000 köyü haritadan silen, yüzbinlerce kişiyi kökünden söken, on binlerce kişiyi katleden, Kürtlerin maddi ve manevi kültürünü yıkan PKK, bugün, onun kurucusu, Gladyo’ya Bereketli Hilal’de mankurtluk yapmaktadır.

İlk olarak 1979 yılında, Hilvan-Siverek hattında Ağa-Bey hanımlarını kaçırmak ve tarlalarda traktör yakmakla işe başlayan teröristlerin akıbeti, halk tarafından kara patoslarda ve Fırat’ın soğuk sularında bitmişti. Fis Ovası’nda yapılan toplantılar, Çukurca’da terör eylemlerine dönüşmüş ve zamanla Kandil,  Şengal dağlarından, Dürümlü köyü ve Suriye çöllerine uzanmıştır. Çünkü Irak’ın işgali ve ABD’nin Çekiç Güç’le havadan verdiği destekle örgüt, kurumsallaştı. Buna karşı çıkan Jandarma Genel Komutanı ve PKK’nın MOSSAD-CIA ilişkilerini bilen onlarca kişi, 1993 yılının 24 Ocak gününden itibaren şehit olmaya başlamış, ardından 33’er kişinin şehit olduğu üç olay daha yaşanmıştır.

Bu olaylar zinciri 2001 yılının yine bir 24 Ocak gününde Diyarbakır’ın Gaffar Babası’nın şehadetine kadar sürmüştür. PKK’nin Nusaybin Ezidi-Ermeni bölge komutanı, 2000 yılında evine dönünce, annesi neden geldin diye sorar. O da şöyle der: “Anne babamın ve dedemin 100 kat intikamını 100. kişiyi öldürerek aldım” deyince, annesi Müslüman komşulara helva dağıtır. Öldürdüğü son kişi ise AK Parti ilçe Belediye Başkanın babası olur.

ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgalinden sonra PKK’ye yeni rol verilir. Aristo ve İskender’in ikinci aşaması böylece başladı. Bu da 2004 yılında biten PKK’ya, yeni silahlar ve yeni stratejiler veren ABD Musul 37. Birliğin komutanıdır. Ancak Kürtlerin akrebi olan PKK, Nizamettin Taş liderliğinde, artık anlamsızlaşan ve mağlup olan savaşı ve dağları terk edip saha komutanların neredeyse tamamıyla birlikte Erbil’e, Türkiye’ye teslim amacıyla ineceklerdir. Ancak Aristo-İskender’in varisleri, PKK kaportasına başka bir motor takarak, TAK ve PYD adıyla yeni örgütler kurdular. Bu, Arap ve Tay aşiretlerin dahliyle zamanla DSG olacaktır. DAİŞ de aynı dönemde Şam’daki Sayednaye askeri hapishanesinde kurulmuştu. İlk faaliyet alanı ise Irak olup görevi Saddam’ın artıklarını temizlemekti.

TAK, Türkiye’de bugüne kadar şehirlerde en az 30 korkunç saldırı düzenlemiştir. PYD ise Bağdat’ın katili Bred McGurk tarafından DSG’ye çevrilmiştir. Bunlar, 2005 yılından beri Suriye istihbarat lideri Ali Memlük ve Kasım Süleymani tarafından 2011 yılı Ağustos ayında, Talabani’nin Süleymaniye’deki evinde, Fırat’ın Doğusu ve Türkiye’nin güney sınırlarını PYD’ye verdiler. Bu nedenle şu anda Halep-Şam arası bölge İran ve ona bağlı alan, Hizbullah, Fatimiyyun ve Zeynebiyyun gibi 37 örgüt tarafından kontrol edilmektedir. Irak’ın 73 örgütten oluşan, Haçlı (Heşti) Şeabi tarafından kontrol edilmesi ve PKK’nın Şengal kolu olan YBJ’ye Haçlı Şeabi tarafından maaş bağlanmasını da burada hatırlatmak isterim. DAİŞ, bugün dahi ABD’ye kobaylık yapmaktadır. Nerde bir ABD üssü varsa orada bir DAİŞ grubu vardır.

2011 yılında Suriye’nin dağıtılma sürecinde ise önce PYD ardından DSG adıyla kulağı geçen boynuz misali, PYD, ABD’den milyarlarca dolar değerinde silah almaya başladı ve Irak-Suriye sınırını ortadan kaldırarak, Fırat’ın doğusunu Kandil’e kadar kontrol eder hale geldi. 500 köyü boşalttığı Irak Kürt Bölgesinde on askeri kamp kurmuştur. Buradan da en az bir milyon kişiyi yerinden etmiştir. Dünya’nın en büyük diplomatik misyonunu Erbil’de kuran ABD, burada PKK, PYD ve DAİŞ’i korumaktadır. Şu an Suriye, tamamen ABD ve onun mankurtları kontrolündedir.

Türkiye’nin güneyindeki Fırat’ın doğusunun, PYD kontrolüne geçmesinden sonra PYD tarafından saf dışı edilen başlıca Kürt siyasetçileri şunlardır:

1-Geleceğin Partisi Lideri, Kikani aşiretinden Avukat Meş’al Fazıl Temmo: Temmo, Rejim ve PYD tarafından defalarca tehdit edildi ve Türkiye’ye geleceği gün toplantı halindeyken, PYD öncülüğünde rejim tarafından öldürüldü (8 Ekim 2011).

2-Bedro Aşiret lideri Abdullah Bedro: Öcalan’a Şam’daki villasını 18 yıl bedava verecek kadar PKK ile içli dışlı olan Abdullah Bedro, bin kişiyle şehri basan PKK’lı Bahoz Erdal (Dr. Fehman Hüseyin) tarafından öldürüldü. Bahoz, Bedro’nun âleme ibret olsun diye de saldırıda yaralanan üç oğlunu da hastanede öldürdü. Bedro, ölmeden önce Kürtlerin üzerine PKK’nın karabulutlar gibi çöktüğünü ve Kürtlerin Beşşar Esed’i dahi mumla arayacağını söyledi. Zaman, onu haklı çıkardı.

3-Demokratik Birlik Partisi Halep Sorumlusu Dr. Şerzad Hac Reşid (2 Şubat 2012 öldürüldü)

4-Demokrat Kürt Partisi Politbüro üyesi Nesredîn Berhik (16 Şubat 2012 öldürüldü)

5-PYD tarafından tutuklanan gençlerin serbest bırakılması ve baskıların hafifletilmesi için Amude’de de düzenlenen oturma eyleminde, PYD tarafından onlarca Kürt genci doçkalarla öldürülmüş ve muhalif Kürtler, Türkiye ve Irak Kürdistan’ına göç etmek zorunda kalmıştır (Haziran 2013).

6-Suriye Kürdistan Demokrat Partisi Başkanı Salah Bedreddin, Almanya üzerinden Erbil’e kaçmak zorunda kalmıştır (2011). 2014 yılında Erbil’de bizzat görüştüm.

7-PYD, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) üyesi Abdurrahman Abu’yu kaçırdı (04.03.2016).

8-Kürt milletvekillerinden Fuat Aliko, PYD’nin Suriye’deki Kürtler’in yüzde 20’sini bile temsil etmediğini belirterek, ‘PYD uygulamalarının Esad zulmünden aşağı kalır yanı yok’ dedi. Aliko, Ocak ayında “PYD’yi nasıl görüyorsunuz” şeklinde imza kampanyası başlattıklarını ve bu kapsamda 625 bin 400 imza toplandığını açıkladı. Haseke’de yaşayan yaklaşık 100 bin kişiden 84 bin, Kamışlı’da bulunan 200 bin kişiden ise 135 bin kişi PYD’den razı olmadıklarını belirtti” diye Aliko, PYD’nin, imzaları içinde bulunduğu okulla beraber yaktığını söyledi.

9.) PYD lideri Salih Müslim, ağabeyi İslamiyet’i program yapan Renas (yol gösteren) Prof. Dr. Mustafa Müslim’i Kobani’deki öğrencileriyle beraber Türkiye’ye sürdü. Bir ceketle 52 program yapan Mustafa Hoca, geçen yıl yokluklar içinde rahmetli oldu. Bu olaylar günümüze kadar artarak devam etmektedir.

15 Temmuz darbesinden sonra bağırsaklarını temizleyen ve özellikle SİHA gibi milli silahlar alanında güçlenen Türkiye, buna karşı olarak 27 Mayıs 2019 yılında başlayan Pençe Kaplan, Şimşek ve Yıldırım’dan sonra, Pençe-Kilit adıyla bugün havadan harekât sürdürmektedir. Son on yıldaki harekâtların özelliği, milli silahlarla yapılması ve Irak’la birlikte Yavuz Selim Barış politikasının Suriye’ye kaymasıdır. Çünkü ABD, Fırat’ın doğusunda, Baas teröründen harabe olmuş, DAİŞ terörüyle enkaza çevrilmiş Rakka’da terör devleti kurmuş durumdadır. Bunun mimarı ise 20 yıldır bir siyasi sistem kuramayan Irak’ın anayasasının mimari Bred McGurk ve ABD, CENTCOM’a bağlı, TAK eğitmeni, Özel Kuvvetler Komutanı Jeffy Dennis’tir.

Mersin, Taksim, Karkamış şehitlerinden sonra bu satırları yazdığım sırada dahi üç şehit haberi gelmiş durumdadır. Buna karşı Batı’da yuvalanmış PKK yayın organları ve Batı medyası aynı dili kullanmaktadır. İstanbul’daki saldırıyı algı operasyonuna çeviren Aristo-İskender’in medyası, Türkiye’nin tepkisini şöyle özetliyor:

İngiliz BBC: "Türkiye, Kürt hedeflerine hava saldırıları başlattı" başlığını attı. BBC terör hedeflerini 'Kürt hedefleri' olarak nitelendirirken, PKK'lı teröristlere ise 'militan' dedi.

İngiliz-Kanada merkezli Reuters, “PKK'yı Kürt silahlı grubu olarak tasvir etti”.  ABD, Dışişleri Bakanlığı'ndan bir sözcü de, Reuters haber ajansının sorularını e-maille yanıtlarken şu ifadeleri kullandı: "Türkiye'ye bu tür operasyonlar düzenlememesi çağrısında bulunuyoruz. Tıpkı Suriyeli ortaklarımıza saldırılar düzenlememeleri ve gerginliği tırmandırmamaları çağrısı yaptığımız gibi. Suriye'de istikrarı bozan, Irak hükümetiyle eşgüdüm içinde yürütülmeden yapılan ve Irak'ın egemenliğini ihlal eden her tür askeri harekâta, karşı çıkmaya devam ediyoruz. Birçok sivilin ölümüne yol açtığı bildirilen Türkiye'nin güneyine yönelik son saldırılara da karşıyız."

İsrail merkezli,  Jerusalem Post Gazetesi, “Türkiye'nin Suriye'yi işgal etmeye hazırlandığını ve ABD'nin onu durdurmasını” istedi. Bunu söyleyen Gazetenin yurdu,  Filistin’i işgal etmiş, Golan’ı yutmuş ve son 40 yıldır Suriye’de istediği yere bomba yağdıran ülke İsrail’dir.

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christopher Burger ise şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye, eylemlerinde meşru müdafaa hakkını kullandığını ifade ediyor. Türkiye'yi orantılı hareket etme ve bu bağlamda uluslararası hukuka saygı göstermesi çağrısında bulunuyoruz. Bu, özellikle sivillerin her zaman korunmasını da içeriyor. Ve Türkiye'nin hava saldırıları sonrası rapor edilen olası sivil kayıplar son derece endişe verici." 

ABD Özel Kuvvetler Komutanı Jeff Dennis, özel eğitim (pusu kurma, el yapımı patlayıcı (EYP)hazırlama dahil ) verdikleri PKK/SDG kampını ziyaret etti. Burada örgüt üyelerine Kürtçe hitaben yaptığı konuşmasında, onlarla "gurur" duyduklarını belirtip 2023 yılı savunma bütçesinden 187 milyon dolar yardım yapacaklarını açıklamıştır.

Sonuç olarak bazı sorularla konumuzu aydınlatmaya çalışayım

İmam-ı Şafi'ye sormuşlar; Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız? Demiş ki: "Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür." Yukardaki düşman oklarına bakarsak, bize Suriye’den uzak durun deniliyor. PKK başta olmak üzere Müslümanlar yönelen, düşman oklarını takip ediniz ve sizi doğru yola götürür. O da her konuda düşman olan bu kadar devletin Türkiye’ye hayır demeleridir. Bu konuda, HDP ve CHP’nin oklarına da bakılmalıdır.

Türkiye’nin Yavuz Selim Barış Harekâtı çok geç kalan doğru bir karardır. Bu harekâtı Yavuz Sultan Selim 1517 yılında yaptıktan sonra 400 yıl bölge altın dönemini yaşadı. Son yüz yıl ise faciadır. Tarih tekrardır. Çünkü 80 000 TIR silah alan ve 50 000 kişilik silahlı güce sahip, Tay ve Şammar aşiretlerini de Suriye petrolleriyle bünyesine alan PYD, ABD’nin terör kuluçka makinesidir.

2011 yılında Mardin’de yapılan Dış Politika Çalıştayı’nda Prof. Dr. Talip Küçükcan’ın moderatörlüğünde yaptığım sunumda kısaca şöyle demiştim: “Türkiye, 911 km sınır boyunca Halep dâhil 100 km derinliğinde Suriye’ye girmeli ve orayı askeri olmayan bölge ilan etmelidir. Aksine Rusya, İran ve ABD’nin ittifakında makasa girer ve konu tahminlerimizin ötesinde faciaya dönüşür.” İskender, 2300 yıl önce savaştığı Perslerle bugün aynı saftadır.

Şu an ise en korkunç sürece doğru evriliyoruz. Buna dur demek içini Türkiye’ye yönelen düşman oklarını takip ediyoruz ve Halep dâhil 911 km güvenli bölge harekâtını doğru buluyorum. Bu nedenle Suriye’ye, Yavuz Selim adıyla bir kara harekâtı yapılmasını tavsiye ediyoruz ki, 400 daha huzur bulalım diye. 

Başlıca sebepleri şunlardır:

- Bugün beş parçaya bölünen Suriye, nereye götürülüyor?

- Katil ülkelerden birinin Suriye, halkının derdine derman olduğunu duydunuz mu?

- Esad’in gidip yerine demokratik bir Suriye kurulmasını isteyen Batılı, duydunuz mu?

- İsrail’in sayısız hava saldırılarına dur diyeni duydunuz mu?

- Rusya’nın ve İran’ın Halep’i yıkmasına ve Akdeniz’i işgaline dur diyeni duydunuz mu?

- Bugüne kadar başta Kürtlerden olmak üzere on binlerce kişiyi öldüren PKK’ya karşı Batı’dan bir ses duydunuz mu?

- 22 Ağustos 2019 yılından beri onlarca kişiyle ağlayan Diyarbakır analarının sesine kulak veren Batılı ülkelerden birini duydunuz mu?

- Ege Denizine cesedi vurun Aylan Kobani’nin hesabını Yunanistan’a soran Batılı duydunuz mu?

- Irak ve Suriye yıkımının müsebbibinin İngiltere, ABD, Fransa ve Rusya olduğunu BM’de dahi söyleyeni duydunuz mu?

- 1971 yılından beri, en az iki milyon Suriye Müslümanlarını öldüren, PKK’ya 30 yıl yataklık eden, İsrail dostu ve Müslüman düşmanı, Suriye derin devleti olan Milli Meclis’in kimlerden oluştuğunu ve neler yaptığını bilen var mı?

- Hınçak, Taşnak, PKK, DAİŞ ve Baas rejiminin kurucularının bu ülkeler olduğunu bilmeyen var mı?

- Sırtımızdaki 11 milyon Suriyeliye el uzatanı bizden başka kimse var mı?

- Suriye’de bulunan İran’ın 333, ABD’nin 38, PKK çimentocusu La Farge’in sahibi Fransa’nın 12 ve Rusya’nın 146 askeri noktası, ve bir bu kadar PKK, DAİş ve İrani örgütler kime hizmet ediyor ve amaçları nedir?

- PYD eski lideri Salih Müslim’in ağabeyi,  Prof. Dr. Mustafa Müslim’i Kobani’den ölümle tehdit ederek öğrencileriyle beraber Türkiye’ye sürdüğünü ve burada TRT Kürdi sayesinde ekmek yediğini duydunuz mu?


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

*Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesidir.