Suudi Arabistan ABD ile ilişkilerde denklem dışı mı kaldı?

Madawi al-Rasheed

Diğer devletlerin, ismi birçok skandala karışan Veliaht Prens hakkında bir şeyler yapmaya yanaşmadığı bu günlerde Riyad yönetiminin marjinalleşme eğiliminin önümüzdeki aylarda da devam edeceği anlaşılmaktadır.

Suudi Arabistan, Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın (MbS) yönetimi devralmasının ardından gelen süreçte geçmişte alışık olduğu uluslararası arenadaki öncü rolünü geri almayı beceremedi. 2021, Riyad için bir dizi hayal kırıklığının yaşandığı bir yıl oldu ve Suudi Arabistan gelinen noktada artık Batılı müttefiklerinin Arap ve Müslüman dünyasını kontrol altında tutmak için bel bağladığı tek güç merkezi olmadığının iyice farkına vardı.

Suudi Arabistan’ın marjinalleşme eğiliminin 2022’de de devam etmesi öngörülmekte olup, Riyad’ın bölgedeki Amerikan çıkarlarının en büyük koruyucusu görevi yaptığı öncü rolüne geri döneceğine işaret eden hiçbir gelişme bulunmamaktadır. Özellikle BAE ile Katar’ın yanı sıra uzun süredir Amerikan’ın müttefiki olan İsrail, Fas, Ürdün ve Mısır gibi görece daha küçük çaplı ülkeler Suudi Arabistan’ın bu rolünü elinden kaptı. Görünen o ki, ABD’nin hızla Orta Doğu’daki varlığını azalttığı bir dönemde Riyad denklem dışı kaldı.

Suudi Arabistan-ABD ilişkileri Joe Biden’ın Ocak ayında başkanlık koltuğuna oturmasının ardından bazı zorluklarla karşılaştı. Biden aldığı bir kararla, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti ile alakalı gizli bir CIA raporunu basınla paylaşmış ancak bu hamlenin devamını getiremeyince Suudi Arabistan derin bir nefes almıştı. Yine de ABD tarafının bariz şekilde MbS ile arasına belli bir mesafe koyması nedeniyle balayı erken bitmişti.

Görünüşe göre Veliaht Prensi artık ne Washington’da ne de ABD’nin liderlik rolünü üstlendiği herhangi bir uluslararası platformda görülmek istenmiyor. MbS, bir süre önce gerçekleştirilen G20 ve COP26 toplantılarına gitmemeyi seçti zira kendisine Biden veya diğer dünya liderleri ile el sıkışmasına ve fotoğraf çektirmesine müsaade edileceğine dair garanti verilmedi. Suudi Veliaht Prensi ayrıca yaz aylarında ordu Afganistan’dan çekilirken zuhur eden kriz döneminde Amerika’ya yardım etme şerefinden de mahrum edildi.

Bu yine de MbS’nin sonsuza kadar itilip kakılacağı anlamına gelmiyor. ABD, Suudi Arabistan ile sadece kendi seçtiği hususlarda olsa da iletişime devam etmektedir. ABD, iki yıl süren Covid-19 ve düşük enerji taleplerinin beraberinde getirdiği olumsuzlukların ardından başlayan Batının ekonomik iyileşme sürecinin yüksek petrol fiyatları yüzünden baltalanmaması adına Suudi Arabistan’daki üretimin kesintiye uğramasını istememektedir. Omicron varyantının ortaya çıkması 2022’in de yeni bir belirsizlikler yılı olacağını bir nevi garantiledi.

Yeni krizler

Suudi Arabistan’ın kendisini Yemen’den gelen füze ve SİHA saldırılarına karşı koruması için gerekli mühimmatın azalmasıyla birlikte ABD ile yeni bir kriz patlak verdi. Kısa süre önce, Wall Street Journal’da yayımlanan bir habere göre ABD’nin tedarik ettiği Patriot hava savunma sisteminin cephanesi neredeyse tükendi.

ABD Senatosu, geçtiğimiz ay gerçekleştirilen oylamada 67’ye karşı 30 oy ile Suudi Arabistan’a 280 yeni havadan havaya füze satışı teklifini reddetti. Washington’da Suudi Arabistan’a ön şartsız bir şekilde silah tedarik edilmesini destekleyenler aynı zamanda Yemen’deki savaşın sona erdirilmesi için bir söz verilmemesini de istedi ancak bu konunun Biden için bir öncelik olmaya devam ettiği bilinmektedir.

Suudi Arabistan yakın gelecekte, Suudi petrol kuyularını hedef alabileceğini ve petrol üretimini sekteye uğratabileceğini daha önce ispatlayan Husilerin SİHA saldırılarına karşı daha savunmasız kalacaktır. MbS’nin, zamanla faydadan çok zarar getirdiği ve pahalıya patladığı belli olan bu savaşın artık bir nihayete ulaşmasına ihtiyacı var ama Biden ile ilişkisi 2022’de de soğuk olmaya devam edecek gibi gözüküyor.

Veliaht Prensi uluslararası arenadaki prestijini arttırmaları için hem Rusya hem de Çin’in yardımına başvurabilir ancak bu iki ülke de yıllanmış ABD-Suudi Arabistan ittifakına bir alternatif olamaz. Rusya’nın Riyad’daki çıkarları daha çok petrol ve büyüme odaklıdır. Moskova ile silah ticareti hususunda devam eden ufak çaplı ticaret Washington’un oynadığı rolü üstlenebilecek seviyede değildir. Benzer şekilde Çin de Suudi Arabistan pazarında daha büyük ekonomik fırsatlara hayır demeyecektir ancak hem siyasi hem de kültürel açıdan aradaki mesafe devam edecektir.

MbS’nin aniden Doğu’nun (Rusya ve Çin) gözünde öncü bir aktöre dönüşmesi birçok nedenden ötürü imkansızdır. Askeri teçhizatının neredeyse tamamının Batı menşeili olmasının yanı sıra Veliaht Prensi hala Trump dönemine kimlik kazandıran etkenlerden birisi olan Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin bir şekilde düzelmesini arzulamaktadır. MbS, Riyad’da oturup bir sonraki Amerikan seçimlerinin kendisine daha arkadaşça davranacak bir başkan getirmesini de bekleyebilir.

Eski Başkan Donald Trump’ın damadı Jared Kushner, yeni kurduğu yatırım fonuna para bulmak için dikkatini Riyad ve diğer Körfez ülkelerine çevirdi. Bu girişime sadece MbS müspet cevap verirken diğer Körfez emirleri Kushner ve onun ekonomik faaliyetlerine yatırım yaparak kumar oynamaya yanaşmadı. 2024 seçimleri neticesinde Cumhuriyetçi bir adayın başkan olması halinde, Washington’daki siyasi geleceğini garanti almak için MbS kendisine ait kamu yatırım fonunu kullanmaktan çekinmeyecektir.

Avrupa seçeneği

MBS dikkatini, her ikisi de fırsatçı kimliği ile öne çıkan ve insan hakları hususundaki sabıkaların gelecek silah ticaretine sekte vurmasına izin vermeyeceği kesin olan İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerine çevirebilir. İngiltere’nin halihazırda Riyad yönetimi ile çok sıkı ilişkiler yürüttüğü bilinmektedir. İlaveten, şu anda görev yapmakta olan muhafazakâr hükümet sırf insan haklarını üstün tutmak için gelecekteki fırsatları elinin tersi ile itmeye razı değildir. İngiltere uzun süredir olduğu gibi Suudi Arabistan’ın en büyük ikinci silah tedarikçisi olmaya devam edecektir.

Fransız Başkan Emmanuel Macron ise kısa süre önce gerçekleştirdiği ziyarette Veliaht Prensi sonuna kadar destekleyeceği mesajını çoktan vermişti. Macron’un kafilesindeki iş adamları, silah tüccarları ve hatta entelektüel isimler Suudi prensi etkileyerek ekonomik fırsatları garanti altına almak için mesai harcadı. Macron, 2018 yılındaki Kaşıkçı cinayetinin ardından Riyad’ı ziyaret eden ilk Avrupalı lider oldu.

Macron’un gündeminin ilk sırasında Suudi Arabistan ile Lübnan arasında cereyan eden krizi, batmakta olan Lübnan ekonomisine finansal destek sağlanmasını garanti altına alacak bir şekilde çözmek vardı. Macron’un bu hususta başarılı olup olamayacağını zaman gösterecek zira Suudi Arabistan ile Lübnan arasındaki uçurum, Hizbullah’ın en büyük destekçisi ve Riyad’ın baş düşmanı olan İran ile muvakkat bir çözüm sağlanmadan kapanamaz.

Avrupalı diğer liderlerinse, destekçilerinin MBS’nin sabıkası hakkında pek de iyi düşünmedikleri göz önüne alındığında MbS’ye kucak açmak için sıraya girmesi beklenemez. Bu liderlerin meclislerinden Suudi Arabistan ile daha yakın ortaklık ilişkileri kurulması veya yeni silah ticareti anlaşmaları imzalanması için onay alması da pek olası değildir.

Suudi Arabistan’ın uluslararası müttefiklerinin istisnasız hepsi, 2022’de geçmişteki cürüm ve entrikaları geride bırakarak Riyad hususunda yeni bir sayfa açmak istemeleri halinde kendi ülkelerinde eleştirilecektir. MBS’nin, uluslararası kamuoyunun bir zamanlar Arap dünyasında bir sorunla karşılaştığında ilk kapısını çaldığı merci olan Riyad yönetiminin o eski ihtişamlı günlerini yeniden yakalamakta zorlanacağı açıktır.


Madawi al-Rasheed tarafından Middle East Eye için kaleme alınan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.