Tarih | 1914-1918: Trabzon'da Rus işgali, gerilla savaşı ve direniş

Birinci Dünya Savaşı'nda Doğu Karadeniz Bölgesi’ni işgal etmeye çalışan Ruslara karşı, tüm Doğu Karadeniz’de olduğu gibi Trabzon ve civarında da etkili bir savunma yapılmıştır.

Mehmet Akif Bal | Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Trabzon’daki Milis Müdâfaası Ve Milisler

Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Karadeniz Bölgesi’ni işgal etmeye çalışan Ruslara karşı, tüm Doğu Karadeniz’de olduğu gibi Trabzon ve civarında da etkili bir savunma yapılmıştır. Doğu Karadeniz’de ve Trabzon’da Ruslara karşı gösterilen savunma, nizami birliklerin Kafkas Cephesi’nde görev almaları nedeniyle sivil ve gönüllü kuvvetlerden de istifade edilerek gerçekleştirilmiştir.

Sivil kuvvetlerin sevk ve idare edilmesi ise çoğu yerde subaylar tarafından bir Teşkilat-ı Mahsusa yapılanması şeklinde sağlanmıştır. Hem sahil kesiminden hem Doğu Anadolu istikametinden ve hem de deniz kısmından donanma desteğin-
de ve kalabalık kuvvetlerle Trabzon üzerine ilerlemiş Rus kuvvetlerine yönelik Trabzon’un doğusunda Of, Sürmene, Araklı ve en son Yanboludere vadilerinde sivillerin de yoğun katılımıyla etkili bir savunma yapılmış, bu savunmalarla Rus ordusunun hızı kesilmiş hatta işgalin kolay olmayacağı ve işgal sonrası bölgede oluşacak Rus hakimiyetinin ise hiç rahat geçmeyeceği gösterilmiştir.

Rus işgaliyle batı kesimlerine ve iç kısımlara çekilen Türk nizami ve sivil kuvvetleri, Trabzon’un batısındaki Akçaabat, Vakfıkebir ve Tonya kesimlerinde de Ruslara karşı Teşkilat-ı Mahsusa yapılanmasıyla çok etkili bir çete savaşı yürütmüşler, yöredeki Türk nizami kuvvetlerinin batıya doğru çekilişine ve sivillerin şehri boşaltarak batı bölgelerine mümkün olan güven içerisinde ilerlemelerine zaman ve zemin oluşturmuşlardır.

Bölgenin dinamik her sivil grubu, çete savunmasında yer almıştır. Aynı sivil kuvvetler, işgalden sonra Trabzon’da ortaya çıkan azınlık çetelerine karşı İslam ahalinin ve bölgenin güvenliğini de sağlamışlardır.

(...)

Trabzon’daki askeri durumun milis teşkilatlanmasına tesiri

Trabzon ve civarı, harp boyunca Osmanlı III. Ordusu’nun yetki alanında olmuş ve Kafkas Cephesi’nin parçası olarak kabul edilmişti. III. Ordu, Mun-zur Dağları’nın kuzey eteklerinden Karadeniz’e kadar yaklaşık 190 kilometre genişliğindeki cephenin askeri sorumluluğunu, 3.000’i subay olmak üzere 30 bin kadar muharip piyade, 125 top ve 155 makinalı tüfekle sağlamaya çalışmıştı.

Rize’nin 8 Mart 1915 tarihinde Rusların eline düşmesinden sonra Of kazasında savunma cephesi kurulmaya başlanırken, Rize tarafından Of’a yorgun vaziyette gelmiş 2.000-2.500 civarında bir asker mevcudu bulunmaktaydı. Mart 1916’da Of Baltacı Deresi’nde müdâfaaya geçildiği zaman sahildeki tüm Türk kuvvetlerinin bağlı olduğu 37. Tümen kuvvetleri şu şekilde tasnif edilmişti:

Nizamiye askeri 5.000, Çanakkale’den gelen 28. Piyade Alayı 3.000, mahalli milis kuvvetleri 3.000 olmak üzere toplam 11.000.

İşgalci Rus kuvvetleri ise V. Rus Kolordusu’na bağlı 37.000 kişiden oluşmakta idi.11 III. Ordu’ya bağlı III. Mıntıka (V. Kolordu) Komutanlığı’na bağlı olan Trabzon bölgesindeki kuvvetlerin Mıntıka Komutanı ise Tuğgeneral Fevzi (Çakmak) Paşa idi.

Araklı Karadere’den başlamak üzere, Karadere’nin batısı Lazistan Cephesi olarak geçmişti. Bu cephenin komutanlığına 27 Mart 1915 tarihinde Ahmed Avni Paşa tayin edilmiş ve 5 Nisan’da cepheye gelerek görevine başlamıştı. Avni
Paşa’nın yöredeki askeri teşkilatlanma adına attığı en önemli adımlardan biri de Trabzonlu sivillerin müdafaaya katılmalarını sağlamaya yönelik olacaktır.

(...)

Of-Çaykara Cephesi’ndeki milis müdafaası

Bu mıntıkadaki müfreze kumandanlığı karargâhı Of merkezinde, Lazistan Havalisi Kumandanlığı ise Yavan (Of Sugeldi) Köyü’ndeydi. Müfreze Kumandanı Ethem Necdet Efendi’ydi. Of Baltacı Deresi muharebelerinde Eskipazar’dan Kuriç Köyü’ne (Sivrice Köyü) kadar olan cephede; 8. Piyade Alayı Müstakil Ziya Bey Taburu, muharebenin 10. gününde Çanakkale’den gelen 28. Piyade Alayı, milis kuvveti olarak ise Sürmene’den Seymenoğulları ve Küçükalioğulları ile Araklı’dan gelen İsmailçebioğulları, Bazıoğulları, Hasançebioğulları muharebe etmişlerdir.

İkinci cephe yani cenup (güney) cephesi ise, Kuriç’ten Keler Köyü’ne kadar idi ki, burasını Teşkilât-ı Mahsusa Alayı tutmuştur. Ali Rıza Bey’in kumanda ettiği bu alayın karargâhı, Alonasahot Köyü’nden (Hayrat Pazarönü) Velioğlu Dursun’un evinde idi. Bu cephenin milis kuvvetlerini Solaklı Deresi köylüleri teşkil etmiştir. Bunlardan; Cansızoğlu İzzet Ağa, Hacı Haşim Ağa, Osmançelebioğlu İbrahim Ağa, Saraloğlu Tufan Ağa ve Ahmed Ağa kuvvetleri büyük yekün tutmuştur.

III. Ordu Komutanı Vehip (Kaçı) Paşa, Lazistan ve Havalisi Komutanı Tümgeneral Avni Paşa’ya, Lazistan Müfrezesi’ne bizzat komuta ederek Trabzon’u mümkün olduğu kadar uzaktan savunmasını ve Rus kuvvetlerini Of doğusunda, Kalopotamos (İyidere) deresinden batıya geçirmemesini, bunun için milis ve gönüllülerden de faydalanılmasını, müfrezede tek er kalsa dahi müfrezenin başında bulunmasını emretmiştir.

Lazistan Havalisi Komutanı olan Avni Paşa da, Baltacı Deresi’ni harp hattı olarak kabul etmiş ve müdâfaa tertibatı almaya başlamıştı. İlk başlarda savunma tertibatını Kalopotamos’da kurma kararı almasına rağmen, savunma hattını Baltacı Deresi Vadisi’ne kaydıran Avni Paşa’nın Baltacı vadisindeki sivillerin yoğun şekilde yer alacağı müdâfaa tertibatı hakkında Hasan Umur şu açıklamayı yapmıştır:

"Sağ kol Maki Boğazı zayıf bir kuvvetle müdâfaa edilecek, sol kol deniz kenarında Baltacı Deresi’nin sol kıyısında mevzi alacak ve bu kol, harbin mukadderatı üzerine müessir olabilecek ehemmiyette olduğundan fazla kuvvet buraya tahsis edilecektir.

Hattın merkezini Korkot (Yırca), Yığa (Yarlı), Alanosahot köyleri teşkil edecek ve bu merkezde harp durumu icabı pek tehlikeli sayılamayacağından hafif kuvvetlerle korunacaktır. 25 kilometre kadar tutan umumi cephe böyle kurulacağına göre, Baltacı Deresi’nin mühim bir kısmını ihtiva eden; Hundez (Hayrat Hürriyet Mahallesi), Haksa (Ovacık), Keler, Kono (Gülderen), Çalik (Sıraağaç), Kalant (Hayrat Köyceğiz), 250 rakımlı Kelali gibi köyler harp etmeden düşmana terk edilecektir. Bilahare anlaşıldığına göre harp planı şu şekilde icra edilecekti:

Harp hattının sol kanadı tespit edildiği gibi kalacak, merkez ve sağ kanat hakkındaki karar muvakkat olup, yavaş yavaş düşmanı oyalayarak Baltacı Deresi’nin sol koluna meyledilerek harp hattındaki Kırında (Çatalsöğüt), Makidanos (Dağalan), Korkot, Yığa, Alonalar, Ukşul (Hayrat Çukurkent), Ancibranos (Hayrat Geçitli) köylerini düşmana bırakmak suretiyle Hastikoz (Aşağı Kışlacık), Yaranos (Kavakpınar), Yavan (Sugeldi), Miço (Tavşanlı), Balaban köylerinden geçerek Kontar Geçidi tutulacaktı.

Bu duruma göre 742 rakımlı Cos Dağı merkez teşkil edilecek, sağında Kontar Geçidi’ni müdâfaa ederken Yığa Köprüsü’nü de müdâfaa için ileri hatlar kurularak istihkamlar vücuda getirilecekti."

Yöredeki sivillerin müdafaa içinde yer alması için çalışmalar yapan Avni Paşa, Şubat ayının sonlarında Alanosahot Köyü’nün önde gelenlerine yönelik olarak Velizade Dursun Bey’in evinde yapılan toplantıda şunları söylemiştir:

"Burada düşmanla harp edeceğim. Askerlerimle birlikte harp etmek isteyenlere silah vereceğim. Harp etmek istemeyenler olabilir. Onlar da askerlerim için cephane taşısınlar. Bunu da yapamayan olursa, askerlerim için istihkam kazsınlar. Bunu da yapamam diyen olursa askerlerime dua etsinler. Bunu da yapamam diyenleri vallahi asarım, billahi asarım."

Nitekim Paşa’nın tedbiri iyi netice vermiştir. Avni Paşa’nın tesiri ve Of/Çaykara önde gelenlerinin çalışmaları sonrasında Of halkı harekete geçer ve milis teşkilatı kurma işlemleri hızlanır.

(...)

Avni Paşa, toplanan gönüllülere ilk talimatlarını burada vermiş, onlara;

"Sizi Kono Köyü’ne göndereceğim, orada Ahmet isminde bir takım subayı var. Şimdi size vereceğim postayı ona vereceksiniz. Sizin vazifeniz, onun askerleri ile beraber gece gündüz düşmanın her noktasını keşfetmek, düşmanın içlerine nerelerden ve nasıl girilebileceğini, esir yakalama imkânlarını araştıracaksınız. Keşfettiğiniz bu yerlerden, geceleri düşman içerilerine girerek esir yakalayacaksınız. Düşmanın bir şapkasına 25 kuruş, bir düşman neferine 2.5, bir onbaşısına 5, bir çavuşuna 7.5, bir takım subayına 10 ve bir yüzbaşıya 25 lira mükafat vereceğim."

demiştir.

Paşa’nın çağrılarına Trabzon merkezden de müspet cevap gelmiş, Trabzon Hapishanesi’nde kalan diğer mahkumlar dahi izin isteyerek bir gönüllü müfreze halinde Of cephesine gönderilmişlerdir. Avni Paşa silaha meraklı gönüllüleri motive etmeyi de amaç haline getirmiş ve onlara; "Çanakkale’den birlikler yola çıkmış geliyor. Onlar yetişene kadar Rusları burada durdurun. Size dağıtacağım silahları o zaman isterseniz köylerinize bile götürebilirsiniz” diyerek cephede tutmaya çalışmıştı.

Of savunmasına katkı amacıyla Trabzon’dan ve civar yörelerden yapılan asker sevkiyatı da önemlidir. 15 Mart 1916’da Vakfıkebir, Görele, Tirebolu milis müfrezeleri, sivil elbiseleri ve kendilerine ait silahlarla başıbozuk bir kuvvet halinde cepheye ulaşmak için Akçaabat’tan geçerek Of’a gönderildiler. 45-50 yaş arasındakilerden oluşan bu milis müfrezeleri içinde çeşitli savaşlarda yararlılıklar göstermiş ve askerlik icaplarını iyi bilen erler yer almıştır.

1331 (1915) yılı Şubat ayı sonlarında Rusların İyidere’yi işgal edip, Keler Harvel (Hayrat Kireçli) istikametinde yaylım ateşi açarak Türk kuvvetlerine karşı taarruza geçtiği görülmektedir. Rus ordusunun öncü birlikleri, Kono Köyü (Hayrat Bayırca) ve Kelali istikametinde bulunan Türk gönüllüler ve müfrezeler tarafından püskürtülmüştür. Gönüllüler bilhassa Solaklı Deresi’nden yoğun şekilde cepheye gelmiştir. Kelali Tepeleri’nde müthiş tüfek savaşları olmuştur. Gelen diğer gönüllü kafileler ise, bölük zabitlerinin idaresinde Kelali Tepeleri’ne doğru sevk edilmiştir.

Kelali muharebelerine silahlı olarak katılan Nuhoğlu Genç Ağa’nın anlattıklarına göre; Hundez Köyü’nden Kelali harbine katılan 60 kadar kişi olup, bunların arasında Nuhoğlu Esad Ağa’nın oğlu Ali Ağa ile Demircioğlu İzzet de bulunmuştur. Kıtalara mensup zabitlerin idaresinde Kelali Tepeleri’ne günlerce yapılan hücumlara rağmen, düşmanı bu tepelerin arkasına atmak mümkün olamamıştır. Çünkü, Rus kara kuvvetlerinin bol malzeme ile yaptıkları kara taarruzunu denizden desteklemiş Rus donanmasının yaptığı yoğun atışlar neticesinde, iki ateş arasında kalan Türk birlikleri bütün Of cephelerinden gerilemiştir. Türk birlikleri oyalama muharebeleri yaparak geri çekilmiştir. Bu çekilme anında Yavan Köyü’nde bulunan Türk kuvvetleri ile Rus birlikleri arasında kuvvetli süngü muharebeleri olmuştur. Çekilmede sağ kolda bulunan Türk milis kolları ise, mevzi çarpışmalarda Zisino (Of Bölümlü) mevkiini tutmuştur. Sahilden çekilen Türk birlikleri ile çekilme anlarında Balek (Kıyıcık) ile Of arasındaki Ayazma sırtlarında düşmanla kanlı muharebeler olmuştur.

Fakat sürekli yoğunlaşan Rus kuvvetleri karşısında Of Baltacı Deresi muharebeleri de geri çekilmeyle sona ermiş ve Türk birlikleri Araklı Karadere’de mevzi almaya başlamıştır.

Aynı günlerde yani 26 Mart 1916’da Of’u Ruslardan geri almak için yapılan karşı son hücum da başarılı olamayınca sahildeki Avni Paşa’nın yerine Pirselimoğlu Hamdi Bey komutan olarak atanmıştır. Üç gün süren kanlı çatışmalar sonunda Of, 26 Mart 1916 tarihinde Rus işgaline girmiştir ama Rusların Of’taki ilerleyişine rağmen yine Kelali Tepeleri’nin bir kısmını savunan Yüzbaşı Rıza Bey komutasında yer alan az sayıdaki muvazzaf ve gönüllü ile Ruslar arasında 27 Mart’ta yaşanan şiddetli çatışmalarda Rus birliklerine büyük zayiat da verdirilmiştir.

Of sahilinde meydana gelen çatışmalar sonunda gerilemeler başlayınca akabinde, iç kesimde yer alan Çaykara civarında yoğun bir askeri hareketlilik başlamıştır. Çünkü, Ruslar Of Solaklı Deresi’ne ulaşınca Rus Zırhlı Süvari Tugayı’na bağlı iki Plaston taburunu vadinin güneyine yani Çaykara istikametine sevk etmiştir. Rusların bu kuvvetleri Çaykara’yı işgal etmiş ve Şinek’e (Ataköy) çıkmışlardır. Buradan bir Rus kolu Yukarıogene (Karaçam) istikametine ilerlerken diğer bir Rus kolu ise Çaykara Şerah (Uzungöl) istikametinden 2400 rakımlı Haldizen (Demirkapı)’e ulaşmak için harekete geçmiştir. Haldizen’e ulaştıktan sonra buradan Anzer (Ballıköy)’deki Rus birlikleri ile irtibat kurmayı amaçlayan Ruslar, 2500 rakımlı Soğanlı Geçidi’ne doğu tarafından ulaşmaya çalışmışlardır. Bayburt’ta bulunan Türk karargâhı ise, Soğanlı Geçidi’ni kontrol altına almak için buraya Türk milislerinden oluşan bir kuvvet göndermiştir. Fakat Soğanlı’yı korumaya çalışan Türk milisler, Rus taarruzu karşısında tutunamamış ve Soğanlı Rusların eline geçmiştir.

Bununla birlikte, 20 Nisan’da 1090 rakımlı Uzungöl yöresinde Haros (Dağönü)’tan ilerleyen Rus kuvvetleri, takviye edilmiş Haldizen milisleri tarafından geri atılmışlardır. Çaykara’da 1100 rakımlı Karaçam’dan ilerleyip Soğanlı Geçidi’ne çıkarak Heneke’yi işgal eden Ruslara 4 Mayıs’ta taarruz eden Türk milisleri ise, bölgedeki Rusları kovalayarak Heneke’ye (Bayburt Dumlu) girmiştir. 10 Mayıs 1916’da Anzer’deki kuvvetleriyle irtibat kurmak üzere Soğanlı’nın kuzeyinden İpsil’e (Arpaözü) gelen düşman kuvvetleri, Haldizen milisleri ile karşılaşır. Haldizen milisleri burada Rusların üzerine yürüyerek onları geri atar. 14 Mayıs’ta Haldizen istikametini deneyen 150 kişilik Rus kuvveti de, Türk milislerce geri gönderilir. 15 Mayıs’ta 200 Rus askeri Haldizen-Celansor’daki Türk keşif koluna taarruz etmişlerse de, yöredeki milislerin yardımıyla yine kovalanmışlardır. 16 Mayıs’ta ise dört makinalı tüfek ile takviye ettikleri bir taburlarını bölgeye gönderen Ruslar, Haldizen milisleri ile beş saat süren çarpışmadan sonra geri çekilmişlerdir.

Türk milisleri, 21 Mayıs 1916’da Haldizen’e girmiştir. Haldizen doğusunda İkizdere’ye bağlı İksenit (Diktaş) ve Petran (Meşeköy’e), Mesaruş yolu ile akın düzenleyen Haldizen milisleri, İkizdere’yi işgal ederek Anzer’in İkizdere ile irtibatını kesmişlerdir. 31 Mayıs 1916’da Bayburt’un kuzeyinde Ökseler’den Kovlatan’a yürüyen düşman kolları ise, Soğanlı Dağları’ndaki Türk milislerinin taarruzu üzerine birçok ölü bırakarak dağınık halde çekildiler.

Türk nizami kuvvetlerinin 30 Haziran’da Sultanmurat’ın kuzeyinde bulunan Rusları topçu desteğindeki süngü hücumu ile kovalamasından sonra Of yönüne doğru kaçan Ruslar, Müslüman köy-lüler tarafından takip edilerek bozguna uğratılmıştır. Ruslardan birçok esir ve tüfek ele geçirilmiştir. Sarsılan Ruslar, bölgede tutunmak için Santa taraflarındaki Rumların yardımına dahi müracaat etmişlerdir. 26 Haziran 1916’da Haldizen’in doğusundaki Diktaş-Pente, Türk milisler tarafından Ruslardan zapt edilmiştir. Nizami birliklerle organize hareket eden Türk milislerin Ruslara taarruzları Solaklı Vadisi’nde de devam etmiş ve Çaykara’nın güneyindeki Gorgoras’ta (Eğridere) toplanıp taarruz için hazırlanan Ruslara, bölgede bulunan Türk milisleri ve gönüllüler tarafından yapılan baskınlar sonucunda 9 Temmuz’da Gorgoras ele geçirilmiştir. Görüleceği üzere, sahil kesimlerinde Rus donanmasının bombardımanı ile sarsılan Türk nizami kuvvetleri ve Türk milisler, iç kesimlerde Rusları sarsmış, hızını kesmiş ve geriletmiştir.

(...)

Rusların Trabzon civarındaki duruşu 1915 Çanakkale Zaferi ile sarsıntıya girmiştir. Çanakkale’deki Türk zaferi, Rusya’nın mevcut iç sıkıntılarını daha da artırmış ve ilerleyen süreçte baş gösteren Ekim 1917 Bolşevik İhtilâli bütün cephelerde Rus birliklerinin dağılmasına yol açmıştır. Kafkas Cephesi’nde aradaki mesafenin uzaklığı ve irtibatsızlık gibi sebeplerle, Trabzon’daki Rus kuvvetleri de Kasım 1917 sonlarında çözülmeye başlamıştır. Trabzon’daki Rus kuvvetleri arasında disiplin zayıflamış, emirlere uymama baş göstermiş, askerler birbirlerine selam vermek yerine “Yoldaş, Yoldaş” şeklinde hitap etmeye başlamıştır. Rus ordusundaki erler, generallerin üniformalarını sökmüş, nasihat için gelen İngiliz ve Fransız subaylarına da hakaret etmişlerdir. Bolşevik İhtilali sonrası 18 Aralık 1917’de Osmanlı Devleti’yle Bolşevik Rusya arasında Erzincan Mütarekesi ile Rusların Trabzon civarından çekilmesi hızlanmıştır.

Ulemanın milis müdâfaasındaki rolü

Seferberlik ilan edildiğinde Trabzon ilçelerindeki ulema çoğunlukla ülke savunmasına yönelik mücadelenin saflarında yer almıştır. Seferberlikte halkın motive edilmesinden askerin motive edilmesine, bizzat çeteler kurup muharebelere katılmaya kadar uzanan çizgide ulema faaliyetlerine rastlanır. Trabzon civarında seferberlikle ilgili ilk adımları atanlardan biri olan Akçaabat Müftüsü Ağanoğlu İzzet Efendi, Akçaabat’taki camide kısa ve beliğ bir dua okumuş ve ordu için Allah’tan zafer ve nusret dilemiştir.

Of ve Çaykara civarındaki müderrislerden bazıları bizzat cepheye gitmiş, bazıları propaganda da görev almıştır. Sahil Kuvvetleri Komutanı Ahmet Avni Paşa, Of civarındaki halkın önde gelenlerini ve kanaat önderlerini, askerin moral ve motivasyonu için değerlendirmiştir. Of önde gelenlerinden, din adamı ve dönemin şahidi Hasan Umur, Avni Paşa tarafından bu amaçla Yavan Köyü’ne çağrılmış ve kendisine: "Sizi sol cenaha, Kaymakam Tevfik Bey’in yanına göndereceğim. Askerlerimize nasihatte bulunacaksınız" denilmiştir.

Avni Paşa diğer taraftan, Of Müftüsü Bakkaloğlu Hüseyin Sabri Efendi’ye asker celbi vesair tedbirlerin alınmasına yönelik bir selahiyet vermiş, hatta bütün makamların bu konuda alaka göstermesini istemiştir. Bu görevlendirmelerin tesiriyle Çaykaralı Müderris Bakkalzade Hacı İsmail Efendi (1830-1921), Rusların Trabzon’u işgali sırasında, yaptığı etkili vaazlarla halkı cihada davet etmiş, topladığı milis kuvvetlerinin başına geçerek Rus ordusunun Baltacı Deresi’nden geçmesine engel olmaya çalışmıştır.

Of ulemasından Müderris Yunus Sıtki Efendi Rus işgaline karşı halkı işgalcilere direnmeye çağırmış, Of Müftüsü Hüseyin Sabri Efendi ve Alono tepelerindeki talebeleriyle beraber Ruslara karşı mücadele etmiştir.

Medrese talebelerinin de savaşa gönüllü katılımı söz konusu olup, talebelerden Topaloğlu Muhammed Hanefi Efendi, önceleri öğrenci olduğu için savaşa katılamamış fakat daha sonra gönüllü olarak savaşa katılıp, savaş sırasında başçavuş rütbesiyle makineli tüfek bataryalarına komuta etmiştir.

Çaykara Hopşeralı müderris Tayyip Zühtü Efendi Çetesi de, yörede faal olan ulema komutasındaki diğer bir çetedir.

Sürmeneli din adamlarından Cimilitli Hoca İdris Efendi ise; Gilima (Köprübaşı Kahramanlar), Cimilit (Köprübaşı Yağmurlu) ve Gönaşara (Köprübaşı) köylerinden 72 kişilik bir gönüllü milis grubunu oluşturarak Fırtına Deresi’ndeki cepheye götürmüştür.

Arsin Foşa’daki medreselerde müderrislik yapan Yağmurdereli Hacı Mecid Efendi, Araklı’daki milis potansiyelinden de aldığı destekle Araklı Çatak, Madur, Polut ve Çataltepe civarlarında tesirli baskınlar yapıp, Rusların ağır zayiat vermelerine sebep olmuştur.

Araklı Aymam Köyü’nden müderris Mütevellioğlu Mecid Efendi (Ergün), harp sırasında savunma yapan Osmanlı askerlerine ve Türk milislerine yardım etmiştir. Milislerden yaralı olanları iyileştirmeye, şehit olanları defnetmeye çalışmıştır. Müderrisler yanında, Araklı medreselerindeki öğrenciler de savaşa muvazzaf olarak katılmıştır. Köy ahalisinden medrese talebesi Aşıkoğlu Ali Rıza Efendi yedek subay olarak Kafkas Cephesi’ne katılmış ve buradaki çarpışmalarda şehit olmuştur.

Maçkalı Hafız İsmail Efendi (Aydın) ise, Maçka yöresinde 100 kişilik bir milis gücü oluşturup faaliyete geçmiştir. Bir ara Ruslar tarafından esir edildiyse de, çetesi tarafından Akçaabat’ta tutulduğu yere yapılan baskın sonucu kurtarılmıştır. Rusların Trabzon’dan çekilmesi sıralarında hareketlenen Ermeni çetelerine karşı harekete geçmiştir.

Kaynak

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Tarih Haberleri