Ocak ayında Başkan Donald Trump Çin'e karşı ticaret savaşı ilan etti. Acımasız, Amerikan karşıtı bir diktatörlük olan Çin'in kazandığını bildirmek bana zevk vermiyor. Ancak kanıtlar kaçınılmaz.
Bunu ekonomik rakamlarda görebilirsiniz: Çin'in ekonomisi yılın ilk yarısında ortalama yüzde 5.3 büyürken, Amerikan ekonomisi sadece yüzde 1.25 büyüdü. Bunu Trump'ın Pekin'den önemli tavizler koparamamasında da görebilirsiniz. Çoğu ülke ABD'nin ticari zorbalığına boyun eğmiş olsa da Çin boyun eğmedi. Nisan ayında Trump, ABD'nin Çin mallarına uyguladığı gümrük vergilerini yüzde 145'e yükseltti. Çin de ABD mallarına yüzde 125 gümrük vergisiyle misilleme yaptı. Ardından Başkan Xi Jinping, ABD'ye nadir toprak metalleri ihracatını kısıtlayarak baskıyı artırdı ve bu da otomobil, savaş uçağı ve diğer ürünlerin üretimini durdurma tehdidine sebep oldu.
Trump geri adım atmak zorunda kaldı ve ABD'nin Çin mallarına uyguladığı gümrük vergilerini yüzde 30'a indirmeyi kabul ederken, Çin'in ABD mallarına uyguladığı gümrük vergileri de yüzde 10'a indirildi. Washington-Pekin görüşmelerinin birkaç turuna rağmen vergiler bu seviyelerde dondurulmuş durumda. Trump bu anlaşmayı "tarihi bir ticaret zaferi" olarak pazarlamaya çalıştı, ancak bu sadece bir ateşkesti. ABD'nin Çin'in dünya pazarına ürün sürmesi, fikri mülkiyet hırsızlığı ve diğer suçlarına ilişkin uzun süredir devam eden şikayetlerini ele alan hiçbir şey yapmadı.
Çin'den ithal edilen ürünlere uygulanan orantısız gümrük vergileri o kadar da kötü görünmese de (ABD'li tüketiciler için daha yüksek fiyatlar anlamına geleceğini fark edene kadar), detayları hiçbir zaman açıklanmayan anlaşmanın bir parçası olarak Trump yönetiminin Çin'e hassas teknoloji satışına yönelik ihracat kontrollerini esasen durdurduğu açık.
Temmuz ayında yönetim, Nvidia'nın hem askeri hem de sivil uygulamaları olan gelişmiş H20 çiplerinin Çin'e satışını onayladı. Aralarında Trump yönetiminin eski yetkilileri Matt Pottinger ve David Feith'in de bulunduğu iki partiden ulusal güvenlik konusunda şahin tavra sahip bir grup, öfkelerini dile getiren bir mektup imzaladı:
"Bu hamlenin, ABD'nin 21. yüzyıl küresel liderliğinde giderek daha belirleyici hale gelen yapay zeka alanındaki ekonomik ve askeri üstünlüğünü tehlikeye atan stratejik bir yanlış adım olduğuna inanıyoruz."
Nvidia çiplerinin satışı, Trump'ın Çin ile olan çatışmasından uzaklaştığının yalnızca son göstergesi. Yönetim ayrıca Pekin'in itirazı üzerine Tayvan Devlet Başkanı ve Savunma Bakanı'nın ABD ziyaretlerini de engelledi.
Trump, Pekin'le uzlaşırken, kaprisli gümrük vergisi tehditleriyle Asya-Pasifik bölgesindeki ABD müttefiklerini yabancılaştırıyor. Bundan en son zarar gören ise ABD'nin Çin'e karşı önemli bir ortağı olan Hindistan oldu. Trump Çarşamba günü Hindistan'a yüzde 25 gümrük vergisi uygulayacağını ve bunu Rusya'dan petrol ve gaz satın aldığı için Hindistan'ı cezalandıracak ek yaptırımların izleyeceğini açıkladı. Hindistan'a Rusya ile ekonomik ilişkilerini azaltması için baskı yapmak mantıklı ancak bu hatalı gümrük vergileri, ilk Trump yönetimi de dahil olmak üzere Amerikan yönetimlerinin Hindistan'ı ABD yörüngesine çekmek için onlarca yıldır sarf ettiği çabaları boşa çıkarma tehdidi taşıyor. Şimdi Yeni Delhi ve Pekin arasında bir uzlaşmanın işaretleri var.
Trump, ABD'nin bölgedeki diğer kilit ortaklarıyla, ihracatlarını Nisan ayında tehdit ettiğinden daha düşük bir oranda vergilendirmek için anlaşmalar yaptı. Ancak bu yine de yılın başında karşılaştıklarından çok daha yüksek. Trump, Vietnam ve Tayvan'a yüzde 20; Endonezya, Malezya, Tayland ve Filipinler'e yüzde 19; Japonya ve Güney Kore'ye ise yüzde 15 gümrük vergisi uyguladı.
Amerika'nın en yakın müttefiklerinden biri olan Avustralya'ya yüzde 10 "temel" gümrük vergisi uygulanırken çelik, bakır ve alüminyuma yüzde 50, bazı araçlara ise yüzde 25 gümrük vergisi getirildi. Trump, ticaret müzakerelerinin bir parçası olarak Japonya ve Güney Kore'den (Avrupa Birliği ile birlikte) ABD'ye yüz milyarlarca dolar yatırım yapacaklarına dair muğlak vaatler aldı.
Trump ile ticaret anlaşmaları yapan ülkeler, durumlarının çok daha kötü olabileceğini bilerek rahat bir nefes alabilirler. Ancak Trump'ın zorbalığı ardında sert duygular bırakıyor. Eski bir Japon ticaret yetkilisi ABD anlaşmasını "aşağılayıcı" olarak nitelendirirken, bir Japon ekonomist "Japonya için tamamen kabul edilemez" dedi. ABD'nin Çin'i kontrol altına almak için ihtiyaç duyduğu müttefiklerine böyle davranması garip.
Daha geniş anlamda Trump, ABD diplomasisinde, dış yardımlarda ve bilimsel araştırmalara yapılan yatırımlarda yaptığı kesintilerle Çin'e yardımcı oluyor. Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki saldırganlığına karşı diplomatik tepkiyi koordine eden Dışişleri Bakanlığı çalışanlarını bile kovdu.
Trump'ın Amerika'nın Sesi'ni kapatma girişimleri de Pekin'e bir başka hediye. Endonezya'dan Nijerya'ya, Çin devlet medyası Amerika'nın Sesi'nin geride bıraktığı boşluğu dolduruyor. Trump'ın Dünya Sağlık Örgütü ve UNESCO'dan ayrılma kararı da Çin'in bu uluslararası örgütlerdeki etkisini artırmasına kapı araladı.
Bir de Trump'ın bilimsel araştırmalara verilen federal desteği yüzde 30'dan fazla azaltma ve yabancı öğrencilerin ABD'deki üniversitelere devam etmelerini zorlaştırma planları var. Bu planlar, Çin'in son teknoloji araştırma ve geliştirmeye milyarlarca dolar akıttığı bir dönemde yapılıyor. Çin halihazırda bataryalar, güneş panelleri, elektrikli araçlar, insansız hava araçları, gelişmiş optik iletişim sistemleri, makine öğrenimi ve yüksek performanslı hesaplama dahil olmak üzere birçok öncü teknolojide ABD'nin önünde yer alıyor. Trump'ın gümrük vergileri bu eğilimleri tersine çevirmek için hiçbir şey yapmazken, Ar-Ge harcamalarındaki kesintiler ve yabancı öğrencilere yönelik kısıtlamalar sadece bu eğilimleri hızlandıracaktır.
Çin'in Aşil topuğu uzun zamandır saldırgan davranışları ve diğer uluslara saygı duymamasıyla oluşturduğu korku olageldi. Şimdi Amerika da Çin gibi davranıyor ve bunun bedelini küresel kamuoyunda ödüyor. Pew Araştırma Merkezi'nin yakın zamanda 24 ülke arasında yaptığı bir ankete göre ABD'ye yönelik görüşler geçtiğimiz yıl önemli ölçüde olumsuza dönerken, Çin'e yönelik görüşler biraz daha olumluya döndü. Ankete katılan yüksek gelirli ülkelerin yüzde 32'si Çin'e olumlu bakarken, ABD'ye olumlu bakanların oranı yüzde 35'ti. Amerika'yı "iyi adam" olarak görmeye alışkın olan bizler için bu şok edici bir yakınlaşma.
Beni yanlış anlamayın: Trump'ın ABD ekonomisine ciddi zararlar vermeden önce Çin ile giriştiği maliyetli ticaret savaşından en azından şimdilik geri adım atması iyi bir şey. Trump'ın Asya'daki ABD müttefikleriyle askeri iş birliğini sürdürmesi ve hatta geliştirmesi de takdire şayan.
Ancak ticaret savaşı ateşkesi sadece Trump'ın politikalarından kaynaklanan zararı sınırlıyor. Çin'in artan gücüne meydan okumuyor ya da ABD'nin rekabet gücünü artırmıyor. Trump'ın gümrük vergisi artışları, bütçe kesintileri ve göçmenlik kısıtlamaları Amerika'yı zayıflatıyor ve istemeden de olsa başlıca rakibini güçlendiriyor.
Washington Post'ta yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.