Türkiye'nin Somali'deki gölge savaşı ve sivil kayıplar

Mohamed Gabobe

50 yaşındaki Muhammed Ahmed Nur, 30 Ocak 2023'te Somali'nin Hiran bölgesindeki Quracley kasabasındaki evinden ayrılırken, tepesinde uçan insansız hava araçlarını gördüğünü hatırladı ama üzerinde fazla düşünmedi. Eş Şebab kontrolündeki kasabada insansız hava araçları yaygın bir manzara haline gelmişti.

Nur o gün saldırı haberi kendisine ulaştığında yakınlardaki bir ilçede cenaze törenindeydi. Dehşet dolu bir bölgeye koşarak geri döndü.

Mart ayında Foreign Policy'ye konuşan Nur, "Çocuklarımın ve diğer gençlerin yanmış kalıntılarını gördüm. Kalıntıları ağacın etrafına saçılmıştı." dedi.

Nur, olay yerine vardığında birkaç Eş Şebab savaşçısının da orada olduğunu söyledi. Saldırıda ölenlerin kimliklerini teyit etmeye çalışıyor gibi görünüyorlardı. Eş Şebab savaşçıları, kurbanların silah arkadaşları değil de genç çocuklar olduğu anlaşılınca oradan ayrıldılar.

Nur daha sonra kalıntıları toplamak için yardım istedi.

"Toplam 12 kişi geldi ve ceset parçalarını teker teker toplamama yardım ettiler. Sonra onları çuvallara yerleştirdik." dedi ve ekledi: "Çocuklarımın cesetlerini İslami kurallara göre yıkayamadım bile, çünkü çocuklarımın cesetleri parçalara ayrılmıştı."

İnsansız hava aracı saldırısında 7 kişi öldürüldü, kurbanlardan 5'i reşit değildi. Ölenler arasında Muhammed'in üç oğlu da vardı: 20 yaşındaki Ahmed, 18 yaşındaki Abdulkadir ve 8 yaşındaki Kays. Muhammed'in 17 yaşındaki yeğeninin yanı sıra 13, 14 ve 11 yaşlarındaki üç çocuk da İHA saldırısında hayatını kaybetti.

Türkiye Somali'de Eş Şebab'a karşı Somali İstihbarat Teşkilatı ile ortak bir komuta altında insansız hava araçlarıyla savaş yürütüyor. ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri de Somali'deki insansız hava aracı operasyonlarına katılıyor. Somali'nin Ulusal İstihbarat ve Güvenlik Ajansı'nın (NISA) emriyle insansız hava aracı saldırıları gerçekleştiriyor. NISA Türkiye'ye hedeflerle ilgili istihbarat sağlıyor ve Türkiye de saldırıları gerçekleştiriyor. Mogadişu merkezli iki üst düzey Somalili istihbarat yetkilisine göre Quracley saldırısı da böyle gerçekleşti. Yetkililer basınla konuşma izni almadıkları için isimlerinin gizli kalması koşuluyla konuştular.

Quracley saldırısından bu yana geçen süre içinde Türkiye'nin Somali'de sivil kayıplara yol açan daha fazla hava saldırısı gerçekleştirdiği yerel halk tarafından iddia ediliyor. Türk insansız hava araçlarının hem Türk hükümeti hem de Ankara'nın desteklediği devletler tarafından kullanımı Afrika'nın dört bir yanına, Sahel bölgesine, Libya'ya ve hatta Etiyopya'ya yayıldı.

Somali'de 2011 yılında kıtlık sırasında hayat kurtarmak için insani bir müdahaleyle başlayan süreç, o zamandan beri Türkiye'nin ülkenin güvenlik altyapısına derinlemesine yerleşmesiyle devam etti. Ve Türkiye'nin El Kaide'nin en güçlü müttefiki Eş Şebab'a karşı derinleşen savaşında en büyük bedeli siviller ödüyor.

Muhammed, "En yakın Eş Şebab karakolu 2 kilometre uzaklıkta ama yine de bombalandılar. Çocuklarım bunu hak etmedi." dedi

Türkiye için 2011 yılında Somali'de yaşanan ve yaklaşık 250.000 kişinin ölümüne neden olan kıtlık, stratejik öneme sahip Afrika Boynuzu'na giriş için bir yol oldu ve kısa süre sonra Türk yardım grupları, kuruluşları ve şirketleri ülkeye akın etti.

Danish Institute for International Studies'te kıdemli bir araştırmacı olan Jethro Norman şunları söylüyor:

"Otantik bir yumuşak güç olarak başlayan şey inkar edilemez bir şekilde çok daha stratejik bir şeye dönüştü. Somali açıkça Ankara'nın daha büyük jeopolitik emellerinde bir düğüm noktası. Bu amaçlar, Türkiye'nin Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz bölgesindeki nüfuzunu yeniden güçlendirmeye yönelik neo-Osmanlı amaçları olarak adlandırılmaktadır."

Türkiye Mogadişu'daki hükümeti desteklemeye başladıkça, kendisini Somali hükümetinin Eş Şebab'a karşı yürüttüğü savaşın daha da içinde buldu. Türkiye, Eş Şebab gibi grupları sadece ülkedeki kendi çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak değil, aynı zamanda uluslararası alanda tanınan ancak kırılgan bir hükümetin isyancılara karşı yaklaşık yirmi yıllık bir savaşta batağa saplandığı Mogadişu'daki hükümet müttefiklerine yönelik bir tehdit olarak da görüyor.

Eş Şebab, Türkiye'nin Somali hükümetinin yanında yer almasına sert tepki gösteriyor ve bir sözcüsü "NATO Müslümanların en büyük düşmanıdır ve Türkiye de bunun bir parçasıdır. NATO Hıristiyanların birliğidir." ifadelerini kullanmıştı. Örgütün intihar bombacıları Türk Büyükelçiliği çalışanlarını hedef aldı, yol inşa etmekle görevli Türk mühendislerin konvoyuna saldırdı ve son olarak insani yardım çalışmaları yürüten bir Türk yardım görevlisini öldürdü.

Türkiye, Mogadişu'daki hükümetin ayakta kalmasını, ülkedeki ve daha geniş bölgedeki çıkarlarını güvence altına almanın anahtarı olarak görüyor. Bu yılın Nisan ayında, Eş Şebab'ın başkente ilerlemesiyle Mogadişu'daki hükümetin devrileceğine dair korkular artınca, Ankara başkente yaklaşık 500 asker göndererek karşılık verdi. Bu birlikler, Türkiye'nin Mogadişu limanında bulunan en büyük denizaşırı askeri üssü gibi ülkedeki varlıklarını korumakla görevlendirildi, konuşlandırmada silahlı insansız hava araçları kullanan Türk güvenlik personeli de yer aldı.

Türk etkisi Somali yaşamının tüm sektörlerine yayılmış durumda. Türk şirketleri yollar, hastaneler ve yetimhaneler inşa ederken Ankara, Türk hayır kurumları ve sivil toplum kuruluşları ile Türk okulları açtı. Ankara hükümeti ayrıca binlerce Somalili öğrenciye Türkiye'de eğitim görmeleri için burs sağladı.

Bu duruma, hayati öneme sahip devlet altyapısı üzerinde işletme hakkı elde eden Türk firmaları da ekleniyor. Türk devletinin desteklediği Favori LLC 2013 yılında Mogadişu Havalimanı'nı işletmek için 20 yıllık bir kira sözleşmesi imzaladı. 2014 yılında ise Ankara merkezli Albayrak Grubu Mogadişu Limanı'nı işletmek için 20 yıllık bir kira sözleşmesi imzaladı.

Türkiye'nin bu gizli devralış süreci, özellikle kâr paylaşımı, yerel istihdam, uzun vadeli kontrol ve devlet varlıkları üzerindeki egemenlikle ilgili ciddi sorular ele alınmamış durumda. 2024 yılında Somali başsavcısı, Mogadişu havalimanını ve limanını yöneten Türk firmalarını kar paylaşımı anlaşmalarını ihlal etmekle suçladı.

Her iki firma da bağımsız denetimlerin ardından gerekli mali raporları sunmadı. Bu durum Somali hükümetinin bu önemli devlet varlıklarından elde edilen gelirden hak ettiği payı almasını imkansız hale getirdi ve başsavcıya göre Somali'nin ekonomik büyümesi için hayati önem taşıyabilecek milyonların kaybedilmesi riskini doğurdu.

Türkiye'nin Somali üzerindeki jeopolitik hakimiyeti sadece ekonomi ile sınırlı kalmayıp Somali'nin güvenlik meselelerine de uzanıyor. Türkiye 2017 yılında başkentte denizaşırı en büyük askeri üssünü kurdu ve takip eden yıllarda binlerce Somalili askeri Eş Şebab'a karşı savaşta yer almak üzere eğitti. Kendi insansız hava araçlarının yanı sıra Ankara, Somali hükümetine helikopterler ve Nisan ayındaki konuşlanma da dahil olmak üzere karada asker sağladı.

Türkiye Sahraaltı Afrika'ya en çok silah ihraç eden dördüncü ülke haline geldi. İHA ihracatının Türkiye'nin silah satışlarının önemli bir bölümünü oluşturmasıyla Bayraktar ve Akıncı İHA'ları Sahel bölgesi ve Afrika Boynuzu'ndaki hükümetler tarafından kolayca erişilebilir hale geldi.

Türkiye tarafından gerçekleştirilen insansız hava aracı saldırılarına ilişkin şeffaflık eksikliği, bu saldırıların hedef aldığı silahlı grupların işine yarayabilir, zira bu gruplar kamuoyunun tepkisini ve mağdur toplulukların duygularını istismar ediyor.

2024 yılında Uluslararası Af Örgütü, Türk insansız hava araçlarının bir tarım yerleşimini bombalayarak 14'ü çocuk 23 sivili öldürmesinin ardından Türkiye'nin Somali'de savaş suçu işlemiş olabileceğini iddia eden zarar verici bir rapor yayınladı. Daha sonra insansız hava aracı saldırısının yapıldığı yerde Türk mühimmatları bulundu ve bu da Ankara'yı toplu katliamla ilişkilendirdi.

Buna rağmen ne bu saldırı ne de Quracley'deki saldırı için hesap sorulmadı. Bunun nedeni kısmen, Somali'de insansız hava aracı saldırılarının genellikle ya Eş Şebab'ın kontrolündeki bölgelerde ya da ne Eş Şebab'ın ne de hükümetin tam kontrole sahip olduğu ve angajman kurallarının çoğu zaman mevcut olmadığı "kimseye ait olmayan" bölgelerde gerçekleşmesi.

Norman, "Türkiye'nin Somali'deki İHA operasyonları, İHA kullanımında daha geniş bir küresel değişime işaret ediyor ve İHA savaşının artık sadece Amerikan dış politikasının bir aracı olmadığını, aynı zamanda Türkiye'nin uluslararası stratejisinde de giderek daha merkezi bir rol oynadığını vurguluyor" dedi. Norman bunu bir tür "drone diplomasisi" olarak adlandırdı: Ölümcül teknoloji, jeopolitik hırs ve silah satışlarının tehlikeli bir birleşimi.

Türkiye için bu, enerji kaynaklarını çeşitlendirme, jeopolitik gücünü artırma ve geleneksel etki alanının ötesine güç yansıtma stratejisinin önemli bir bileşenini temsil ediyor.

International Crisis Group'un Somali ve Afrika Boynuzu kıdemli analisti Omar S. Mahmood, "Önemli güvenlik risklerine sahip zayıf bir ülke olarak Somali'nin dış yatırımları çekmek için genellikle daha fazlasını yapması gerekiyor, bu da uygun koşullar sunmak anlamına gelebilir" diyor.

1993 yılında İngiliz ekonomist Richard M. Auty, kaynak zengini ülkelerin genellikle daha yavaş, yozlaşmış ve şiddet içeren bir şekilde gelişmesine atıfta bulunarak "kaynak laneti" terimini ortaya attı. Somali de bu durumdan farklı değil. Mogadişu'nun Ankara'ya olan bağımlılığının derinleşmesi, Türkiye'ye Somali'nin iç işlerinde önemli bir koz verirken potansiyel rakiplerini de uzak tutuyor.

Türkiye 2024 yılında Somali ile açık deniz petrol blokları için bir petrol arama anlaşması imzaladı. Ertesi yıl Türkiye Somali ile bu kez karadaki petrol blokları için bir başka petrol arama anlaşması imzaladı.

Mahmood, "Türkiye'nin Somali hükümetine verdiği güvenlik desteği muhtemelen genel stratejisiyle bağlantılı" diyor. Ancak Somali hükümeti ülke genelinde güç kullanma tekeline sahip olmadığından ve Somali'nin büyük çoğunluğu Mogadişu'daki uluslararası tanınmış hükümet tarafından yönetilmediğinden, devlet algılanan tehditlerle mücadele etmek için dış drone savaşına bel bağlamaya başladı.

Eş Şebab kontrolündeki Mubarek kasabası ile Somali'nin Aşağı Şabel bölgesindeki hükümet kontrolündeki Afgoye kasabası arasında yolcu taşıyan bir minibüs şoförü olan Abdivahid Abukar, 9 Eylül 2022'de bir Türk insansız hava aracı saldırısına hedef oldu.

O gün Abukar, bir iş anlaşmazlığını ele almak üzere Mubarek'teki bir otobüs terminalinde bir toplantıya katılan onlarca kamyon şoförü ve seyyar satıcı arasındaydı. Gün batımı yaklaşırken, toplantı bir saldırıya hedef oldu, görünüşe göre bir Türk insansız hava aracı tarafından.

Duman dağıldıktan sonra cesetler toprak zemine saçıldı ve yaralılar yardım çığlıkları attı. 9 kişi öldü, 17 kişi de yaralandı. Abukar'ın iyileşmesi aylar sürdü.

Foreign Policy, Türkiye'nin Mogadişu Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanlığı Doğu ve Kuzey Afrika Genel Müdürü, Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Genel Müdür Yardımcısı ve Türkiye'nin Somali ve Somaliland Özel Temsilcisi ile Quracley ve Mubarek'i hedef aldığı iddia edilen Türk saldırıları konusunda iletişime geçti ancak herhangi bir yorum alamadı.

El Kaide bağlantılı silahlı grup Eş Şebab ile savaş devam ettikçe Türkiye'nin Somali'de daha fazla yerleşik hale gelmesi ve insansız hava araçlarının saldırılarının artması muhtemel. Bunun bedelini Abukar gibi sıradan siviller ödeyecek.


Foreign Policy'de yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.