Ukrayna'daki savaş ve Batı'nın ırkçı tutumu

Peter Oborne

(Bir kelime olarak) İroni, Yemen'in İngiltere Büyükelçisi Richard Oppenheim'in geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamaya göz atıldığında daha da alayvari konuma indirgenemezdi.

Oppenheim, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, “Birleşik Krallık, Rusya'nın bağımsızlık ve demokrasiye karşı geçerli bir sebebe dayanmayan saldırısı karşısında Ukrayna halkının yanındadır.” dedi.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın dillere destan ikili oynayan tutumlarına alışmış hale gelen kimseler için bile, iki yüzlü bu tarafgirlik oldukça gülünç.

Aktif olarak kullandığı sosyal medya hesabına göz atıldığında Oppenheim'in asıl görevinin Suudi Arabistan başkenti Riyad'da devam ettiği ve kendisinin Yemen halkına yönelik yürütülen saldırgan ve vurdumduymaz savaşta Suudileri temsil eden bir kişilik olduğu fark ediliyor.

Kuşkusuz, İngiliz büyükelçisi Rusya'nın Ukrayna'yı usulsüz ve barbar işgalini kınamakta haklı. Fakat, şu unutulmamalıdır ki İngiltere, Suudi Arabistan'ın Yemen'e usulsüz ve barbar işgalinin önemli bir parçası haline gelmiştir.

İngiltere (Yemen konusunda) alenen kenara çekilmekle kalmadı, Suudi Arabistan'ın savaşını diğer ülkelerden daha da mümkün hale getirdi.

Biz Suudi Arabistan'a silah temininde bulunduk. Bunun yanı sıra manevi destek ve askeri danışmanlık verdik. Onlara Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi aracılığıyla siyasi koruma tanıdık. Savaş sırasında gerçekleşen ve insan haklarını ihlal eden suçları incelemeyi esas alan uluslararası soruşturma mekanizmasının kurulmasını engelledik.

Çifte standart

Hülasa, İngiltere, Suudi Arabistan'ın saldırılarının doğrudan bir sonucu olarak 230 bin kişinin ölümüne yol açan ve ülkeye yönelik ekonomik kuşatma hakim kılınarak birçok insanın hayatını tehlikeye atan savaşta Yemen'i yıkıma uğrattı ve uluslararası arenada Suudilerin vekaletinden sorumlu olan bir ülke haline geldi.

Öte yandan BM Dünya Programı'nın geçenlerde uyarılarda bulunduğu gibi Ukrayna savaşı gıda fiyatlarında bir artışa sebep olarak durumu daha da kötüleştirecek. Geçtiğimiz günlerde BM Dünya Gıda Programı (WFP) Sorumlu Yöneticisi David Beasley yayımladığı bir bildiride şöyle demişti: “Açlıktan ölecek duruma gelmiş insanları doyurmak için aç olan insanlardan yiyecek almaktan başka bir çaremiz yok, kısa sürede fon bulunmaması halinde birkaç hafta içerisinde açlıktan ölecek durumdaki insanları besleyememe riskini göze alabiliriz.”

Peki İngiltere'nin bu duruma tepkisi ne oldu? Koca bir hiç. Geçmişe bakıldığında (Yemen’e) yardımları kestiğimizi hatırlatmakta fayda var.

Çifte standart sahada. Yabancı işgalciye karşı Ukrayna'ya yardım konusunu acele bir şekilde gündeme getir fakat Yemenlileri yabana at.

Elbette Ukrayna'daki durum pas geçilemez. Ancak yaşanan kritik durum, BM'nin 21. yüzyılın en büyük insani faciası olarak tanımladığı Yemen'deki olaylar zinciri ile kıyaslanacak seviyeye gelemez.

Diğer yandan bu çifte standartları uygulayanlar sadece siyasiler değil. Vladimir Putin'in bir hafta önce saldırısını başlatmasından bu yana (Batılı) gazeteciler Ukrayna'daki beyaz Avrupalıların öneme sahip olduğunu vurgularken, diğerlerine kayda değer bir önem atfetmedi. (Polonya sınırına ulaşmaya çalışan birçok Afrikalı ve Asyalı öğrenciye ayrımcılık içeren tavırlar takınıldı.) ABD merkezli CBS televizyonundan bir muhabir: “Burası Irak veya Suriye değil, burası medeniyetin süregeldiği bir Avrupa ülkesi.” dedi.

Batı'nın iki yüzlülüğü

Pazartesi günü ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın (USAID) Müdürü Samantha Power, Ukraynalı mültecilere yardım etmek amacıyla Polonya sınırına gitti.

Yazar Sarah Lazare bir yazısında şöyle demişti: “BM büyükelçisi görevindeyken Power, Yemen'deki savaşı durdurma noktasında bir şeyler yapma yetkisine sahipken, olaya el atmaktan kaçındı. Bunun yerine Power, sessizliğe büründü ve sivil yerleşim yerlerini bombalayan ABD-Suudi koalisyonunu olası bir uluslararası soruşturmadan korudu.”

Power, 2015'te Yemen savaşı aniden patlak verirken BM'nin ABD büyükelçisiydi. Power'ın yardım için Yemen'e herhangi bir destekte bulunduğunu bilmiyorum. Dahası bu konuda Gazze'ye, Suriye'ye veya Myanmar'a gözle görülür bir yardım katkısında bulunmadı.

Bir de Ukrayna'yı desteklemek için NATO müdahalesi çağrısında bulunan İngiltere'deki Muhafazakar Parti milletvekili ve eski bakan Tobias Elwood'un çelişkilerle dolu dünyasına bir göz atalım.

Yedi yıl öncesinde İngiliz Savunma Bakanı görevinde iken Elwood, Yemen'de Suudi Arabistan tarafından Britanya yapımı misket bombalarının kullanımı konusunda, parlamentoya birden çok kez yanlış bilgiler veren bakanların açıklamalarına dair (altı ay sonra) bir düzeltme yayımladı.

İngiliz bakanlar o vakte kadar koalisyon tarafından uluslararası hukukun ihlal edilmediğini açıklamışlardı. Ancak Elwood aslında şöyle demeleri gerektiğini kabul etmişti: “Suudi liderliğindeki koalisyonun uluslararası hukuku ihlal edip etmediğini değerlendiremedik.” Bildiride ayrıca koalisyonun saldırılarını değerlendirmenin İngiliz hükümetine ait olmadığı bilgisi geçilmişti. Bazı milletvekilleri, onca ayı değerlendirmeler yaparak geçiren bakanların aslında hiçbir şey elde edemediğini ve kamuoyunu yanlış yönlendirdiğini belirterek durumu iğrenç bir olay olarak nitelemiş ve Britanya'nın dünyadaki duruşunun zedelendiğini ifade etmişti.

Ayrıca aynı çifte standart dünya ticaretinde de görülebilir. Rusya'nın Ukrayna'yı yasadışı bir şekilde işgal etmesinin ardından uluslararası petrol şirketleri Rusya'dan çekileceklerini açıkladı. Aynı petrol şirketleri 2003'teki yasadışı işgalin ardından Irak'ta yerini almış ve faaliyete geçmişti.

Bunlar Batı'nın Ukrayna'daki Rus zulmü hakkında derin endişe içerisinde olmasının yanlış olduğu anlamına gelmiyor. Ama umarım Ukrayna'da durumlar düzeldiğinde dikkatleri kendi çifte standartlarımıza çeviririz.

Aşikar ırkçılık

Aynı çifte standart sosyal medya için de geçerli. Middle East Eye’ın Pazartesi günü haberleştirdiği gibi, 2017’de 16 yaşındayken gözaltına alınan Filistinli Ahed Tamimi'nin İsrailli bir askerle yüz yüze geldiği görüntüler sosyal medyada yeniden gündeme getirildi. 2012’de Tamimi’nin 11 yaşındayken çekilmiş bu görüntüleri sanki Rus askerine karşı gelen Ukraynalı bir kızmış gibi Tiktok’ta servis edildi ve 12 milyon görüntülenme aldı.

İşgal altındaki Batı Şeria’da yaşayan Tamimi, Batı’nın umursamazlığı ortasında sekiz ay hapse gönderilmişti. Rus baskısına karşı Ukrayna direnişinin bir üyesi olarak bir anlatıya uydurulan bu olay aslında bambaşka bir hikaye.

Arap-İngiliz Fikri Konseyi yöneticisi Chris Doyle’un bana aktardığı gibi: Filistinliler, Rusya konusunda dünyanın yaptırımlar uygulamak, onları kültürel etkinliklerden yoksun bırakmak ve işgal karşısında zorda bırakmak istediğinin farkında. Ancak Filistinliler İsrail işgali karşısında boykot ve yaptırım yapma çağrısında bulunduklarında Yahudi karşıtı olarak adlandırılıyorlar.

Veyahut durumun nasıl göründüğünü açıkça söyleyelim: Batı’nın bariz ırkçılığı.

ABD, İngiltere ve Avrupa’nın uluslararası hukukun önemini yeniden ele alması mühim bir meseledir. Şu anki denemeler, sadece Avrupa’daki Rus saldırgan tutumuna tepki olarak sürmemeli, zira bütünüyle dünya genelinde istikrarlı bir şekilde uygulanmasını sağlamak olmalıdır.


Peter Oborne tarafından kaleme alınan ve Middle East Eye'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Salih Cuma Aydın tarafından tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.