Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin bin Abdullah, ülkede zorunlu ulusal askerlik hizmetinin otuz yılı aşkın bir süredir askıya alınmasının ardından yeniden aktif hale getirildiğini duyurdu.
Duyuru Pazar günü Ürdün'ün kuzeyindeki Irbid kentinde genç Ürdünlülerle gerçekleştirilen bir toplantı sırasında yapıldı. Veliaht Prens, ulusal hizmeti "vatandaşları ülkelerine hizmet etmeye hazırlamanın, disiplin gibi değerleri geliştirmenin ve ulusal kimliği ve anavatana olan bağı güçlendirmenin bir aracı" olarak tanımladı.
Veliaht Prens, “Genç Ürdünlüler ülkelerine hizmet etmeye ve ülkelerini savunmaya hazır olmalıdır” dedi.
Ürdün 1991 yılında 18-40 yaş arası erkeklerin iki yıl boyunca orduda görev yapmasını öngören zorunlu askerlik uygulamasına son verdi.
Covid-19 salgınıyla bağlantılı ekonomik krizin ortasında işsizlikle mücadele etmek için alınan bir önlem olarak 2020'den bu yana sadece genç işsiz erkekler bir yıllık askerlik hizmetine tabi tutuluyor.
Hükümet Sözcüsü Muhammed Mumani'ye göre yeni zorunlu askerlik programı ağırlıklı olarak askeri ve teorik bölümlerden oluşacak.
Program 2007 doğumlular ve önümüzdeki Ocak ayına kadar 18 yaşını dolduracak olanlar için başlayacak. İlk aşamada 6.000 katılımcı yer alacak ve önümüzdeki yıllarda uygun katılımcıların çoğunu kapsayacak şekilde kademeli bir planı takiben mümkün olan en kısa sürede 10.000'e yükselecek.
“Seçilenler için hiçbir istisna olmayacak ve Veliaht Prens Hazretleri şeffaflığın sağlanmasının önemi konusunda kararlı” diyen Mumani, programın sadece erkek çocuklar ya da tıbbi olarak uygun olmayan bireyler gibi yasaların öngördüğü muafiyetleri dikkate alacağını da sözlerine ekledi.
Uygulamasına önümüzdeki yılın başlarında başlanması planlanan askerlik hizmetinin süresi henüz kamuoyuna açıklanmadı.
İstikrarsızlık artıyor
Bu duyuru, Ürdün'ün komşu ülkelerdeki olayları, özellikle de Beşar Esed'in devrilmesinin ardından Suriye'deki son durumu, işgal altındaki Batı Şeria 'da Filistinlilerin durumunun kötüleşmesini ve İsrail'in Gazze'deki soykırımını endişeyle izlediği bir dönemde geldi.
Geçtiğimiz ay Ürdünlü bir siyasi analist Ürdün'ün “iç birlik gerektiren ciddi dış tehditlerle” karşı karşıya olduğunu söyledi.
“Ürdün şu anda iki büyük, eşi benzeri görülmemiş stratejik tehditle karşı karşıya” diyen analist, ilk olarak “Suriye devletinin çöküşü tehdidinin” “muhtemelen bölgeyi ve Ürdün'ü etkileyecek geniş çaplı bir iç savaşa yol açabileceğini” belirtti.
“İkincisi ise Filistinlilerin Batı Şeria'dan Ürdün'e göç ederek Haşimi Krallığı'nın demografik yapısında değişikliğe yol açması tehdididir.”
Gazetecilerin Ürdün'ün programın acilen duyurulmasına neden olan gerçek bir tehditle karşı karşıya olup olmadığına ilişkin sorularını yanıtlayan Mumani, “acelemiz yok” dedi.
Sözcü, tehdidin “İsrail'in aşırı sağcı kanadından geldiğini” ifade etti ve ekledi: İki devletli çözüm şansını baltalayan davranışları bölgesel istikrarı etkiliyor, bu nedenle bu aşırılık yanlısı çılgınlığa akıllıca ve rasyonel bir şekilde yanıt verme konusunda devletimizin ve kurumlarının yanındayız."
Gazze'deki savaşın patlak vermesinden bu yana Ürdün iki devletli çözüme olan bağlılığını yineledi ve İsrail ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Filistinlileri yerlerinden etme planlarını reddetti.
Güvenilir kaynaklar bu yılın başlarında verdikleri demeçlerde, Netanyahu'nun Filistinlileri zorla topraklarına sürmeye kalkışması halinde Amman'ın İsrail'e savaş ilan etmeye hazır olduğunu iddia etmişlerdi.
Ürdün daha önce Amman'ın Filistinlileri sınırdan geçirmeye yönelik herhangi bir girişimi ülkenin İsrail'le 1994'te imzaladığı barış anlaşmasının ağır bir ihlali olarak göreceğini açıkça ifade etmesinin ardından batı sınırlarına ilave taburlar göndermişti.
İsrail buna Ürdün sınırını korumak için yeni bir doğu tümeni kurarak karşılık verdi.
İç sorunlar
Ürdün geçtiğimiz günlerde Netanyahu'nun işgal altındaki Filistin topraklarının yanı sıra Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnan'ın bir bölümünü de kapsayan “Büyük İsrail” fikrine desteğini ifade ettiği açıklamalarını da kınamıştı.
Ancak Gazze'deki durum kötüleştikçe, Ürdünlü yetkililer İsrail ile diplomatik ilişkileri konusunda benzeri görülmemiş bir eleştiriyle karşı karşıya kaldılar ve buna benzeri görülmemiş bir baskı dalgasıyla karşılık verdiler .
Ürdün istihbarat teşkilatı son birkaç ay içinde Gazze'deki Filistinlilerle dayanışma gösteren yüzlerce kişiyi gözaltına aldı ve sorguladı; bu, Ürdün'de on yıllardır gerçekleşen en büyük tutuklama kampanyasıydı.
Medyaya konuşan kaynaklar, bu baskının istemeden de olsa bir “iç krizi” körüklediğini söyledi.
İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım savaşının başlamasından bu yana, Ürdün'ün İsrail ile 1994 yılında imzaladığı barış anlaşmasını kınamak amacıyla kitlesel protestolar patlak verdi.
İki ülkenin çok sayıda bölgesel güvenlik meselesinde işbirliği yaptığı biliniyor. Amman, kalkınma ve altyapı projelerinde İsrail ile işbirliğini durdurmuş olsa da bu ülkeden hala büyük miktarlarda su ve gaz ithal ediyor.
Artan bölgesel ve iç istikrarsızlık karşısında Ürdün askeri destek için büyük ölçüde ABD'ye bağımlı durumda.
Amman'ın Washington ile binlerce ABD askerinin ülkede bulunduğu bir savunma anlaşması var.
Ürdün aynı zamanda ABD'nin küresel çapta en çok yardım aldığı ülkeler arasında yer alıyor zira Washington, "El Kaide ve IŞİD'le mücadele" de dahil olmak üzere Orta Doğu'daki hedeflerine ulaşmak için on yıllardır Ürdün'e güveniyor.
Kaynak: Mepa News, Middle East Eye