Analiz | ABD öncülüğündeki Kızıldeniz koalisyonu Husilere karşı başarılı olabilir mi?

Analiz | ABD öncülüğündeki Kızıldeniz koalisyonu Husilere karşı başarılı olabilir mi?

Kızıldeniz üzerinden yapılan sevkiyatlar halen küresel ölçekli şirketler için endişeye yol açıyor.

Zoran Kusovac | Al Jazeera English | Tercüme: Mepa News

Kızıldeniz'deki deniz trafiğini Yemenli Husi isyancıların saldırılarına karşı koruyacak ve güvence altına alacak olan Amerika Birleşik Devletleri öncülüğündeki çok uluslu deniz gücü, daha denize açılmadan -tam olarak ölmemiş olsa da- önemli ölçüde zayıflamış görünüyor.

Refah Muhafızı Operasyonu'nun (RMO) duyurulmasının üzerinden bir hafta geçmeden Fransa, İtalya ve İspanya, 10'dan fazla ülkeden savaş gemilerinin yer alacağı ve neredeyse hazır olduğu söylenen birlikten çekildi.

Esasen Husi karşıtı bir koalisyonu bir araya getirme kararı Washington'a neredeyse zorla kabul ettirildi. Kasım ayı başlarında bir ABD destroyeri Yemen'den ateşlenen birkaç füzeyi vurmuş ancak ABD her zamanki tavrını sürdürmeye çalışmış ve Yemenli grupla çatışmaya girdiğinin reklamını yapmamıştı.

Hırçın Husiler, Yemen'in Arap ve Müslüman kardeşlerine saldıran bir ülke olan İsrail'e füze fırlatmaya çalışıp başarısız olduğu sürece, ABD tüm bu olayın ciddi bir bölgesel tırmanma olmadığını iddia edebilirdi. Ancak Süveyş Kanalı'na gidip gelen gemilere yönelik tekrarlanan saldırıları uluslararası deniz yollarının güvenliğini tehdit edince ABD harekete geçmek zorunda kaldı.

ABD Donanması'nın bölgede zaten çok sayıda gemisi var, o halde neden dost ülkelerden daha fazla katkıda bulunmalarını istesin ki?

Bunun bir nedeni, bu kadar büyük bir güce sahip olsa bile ABD'nin bu görev için çok fazla gemi ayıramayacak olmasıdır. Diğeri ise özellikle Ortadoğu'da İsrail'e yardım için doğrudan askeri harekat olarak yorumlanacağı için Yemen'e saldıran tek ülke olma konusundaki siyasi isteksizliktir.

ABD'nin siyasi ve askeri ikilemleri büyük ölçüde coğrafya ve Yemen'in Hint Okyanusu'nun Kızıldeniz'e açıldığı stratejik öneme sahip boğaz noktasını kontrol etmesinden kaynaklanıyor. Bab el Mendeb geçişi en dar noktasında sadece 29 km genişliğinde.

Kızıldeniz'e kıyısı olmayan en az 12 ülkeden 35'ten fazla savaş gemisi şu anda 24 saatten daha kısa bir sürede boğaza ulaşabilecekleri pozisyonlarda bulunuyor. Afrika ve Arap kıyıları boyunca uzanan ülkelerin limanlarında da en az bir o kadar gemi bulunuyor.

Bu gemilerin çoğu 7 Ekim'den önce de bölgede bulunuyordu. Hint Okyanusu'nun Aden Körfezi ve Bab el Mandeb'e açılan kuzeybatı kısımları muhtemelen 21. yüzyılın en kötü şöhretli korsan istilasına uğramış sularıdır.

İç savaş ve Somali'nin merkezi hükümetinin çöküşü, daha önce görülmemiş ölçekte bir deniz korsanlığı ortaya çıkardı. Somalili korsanlar, makineli tüfekler ve roket atarlarla donatılmış hızlı küçük teknelerle denize açılmakta ve Bab el Mendeb'e doğru giden ve Bab el Mendeb'den gelen ticari gemilerin yolunu üç yönde kesmektedir: Uzak Doğu'dan, Hindistan'ın güneyinden geçerek; Körfez'den, Arap Yarımadası'nı dolaşarak; ve Afrika kıyıları boyunca kuzeyden güneye.

Nakliye şirketleri koruma talep etti ve nakliye yollarının açık ve güvenli tutulması gerektiğinin farkında olan uluslararası toplum da bunu sağladı. Her ay Süveyş'ten her iki yönde en az 3 milyon konteyner taşıyan 200 gemi geçmektedir.

Birleşik Görev Gücü 150 (CTF-150) 1990 yılından beri korsanlıkla mücadele görevlerini yürütüyordu. Çoğunluğu Batılı olmakla birlikte aralarında Suudi Arabistan, Pakistan, Tayland, Singapur ve Türkiye'nin de bulunduğu 30'dan fazla ülke bu göreve katılmış ve genellikle her üç ila dört ayda bir dönüşümlü olarak en az dört savaş gemisini görevde tutmuştur.

2022 yılında CTF-153 adında yeni bir güç görevi devraldı. Gazze'deki son savaş başladığında bu güç ABD muhripleri USN Carney ve USN Mason, Japon muhribi JDS Akebono ve Güney Kore muhribi ROKS Yang Man Chun'dan oluşuyordu.

ABD gemileri daha güçlü unsurların gelmesini bekleyerek derhal Kızıldeniz'e intikal etmiş ve her ikisi de birçok kez Husi füzelerini ve insansız hava araçlarını engellemiştir. ABD Donanması, uçaksavar ve denizaltı savar kruvazör ve destroyerleri, helikopter gemileri, saldırı gemileri ve diğer saldırı ve savunma unsurlarını içeren iki uçak gemisi görev grubunu aceleyle daha geniş bir bölgeye konuşlandırdı.

Beyaz Saray'ın Gazze çatışmasına müdahil olmak için hemen somut bir eylem planı olmadığı neredeyse kesin, ancak tüm potansiyel düşmanlarla mücadele edebilecek deniz ve hava gücünü bölgeye konuşlandırma kararı askeri açıdan yerinde bir karardı.

Bu arada Beyaz Saray da diplomasi faaliyetlerine girişti. ABD ve İran birbirlerine çatışma istemedikleri yönünde güvence veren dolaylı açıklamalar yaptılar. İran, 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırılarından haberdar olmadığını açıkladı ve ABD İran'ı yabancılaştırmamak için elinden geleni yaptı. Buna karşılık Tahran da Lübnanlı silahlı grup Hizbullah'ı geniş çaplı bir saldırıdan kaçınmaya itti. Gerginliğin azaltılması işe yarıyor gibi görünüyordu.

Ancak daha sonra Hizbullah gibi İran'ın vekili olarak kabul edilen Husiler, İsrail'in Gazze'deki savaşına son vermesini talep ederek Kızıldeniz'de saldırıya geçmeye karar verdi. İsrail'e uzun menzilli füzeler ve Kızıldeniz'e giren ABD Donanması destroyerlerine deniz füzeleri fırlattılar.

Her iki operasyon da başarısız oldu, tüm füzeler ve insansız hava araçları birkaç kez durduruldu ve düşürüldü. ABD Donanması, iki destroyerinin durumu idare edebileceğine ve muhtemelen zaman içinde birkaç destroyerle daha takviye edilebileceğine inanıyordu.

Ancak Kızıldeniz'deki tankerler ve konteyner gemileri neredeyse her gün isabet almaya başladığında, tırmanış inkar edilemezdi. Dünyanın en büyük denizcilik şirketlerinin çoğu Süveyş Kanalı'ndan geçmeyi bırakıp Afrika çevresindeki daha uzun ve daha masraflı rotaya yöneldi. Nakliye şirketleri artık bu uzun rotayı kullanan her konteynere 700 dolar ek ücret uyguluyor.

Sadece Avrupa'ya giden Asya menşeli mallarla yüklü konteynerler hesaba katıldığında, bu ek maliyet ayda 2 milyar dolar gibi şaşırtıcı bir rakama ulaşıyor. Bu artış nihai müşterilere yansıtılarak enflasyona yol açıyor. Buna ek olarak, daha uzun süren seyahatler kısa süre içinde dağıtım gecikmelerine, kıtlıklara ve ekonomide genel bir bozulmaya neden olacak ve bunu her ülke hissedecektir.

Piyasalar harekete geçilmesini talep etti ve ABD iyimser bir şekilde Refah Muhafızı Operasyonunu gerçekleştirmek üzere 20 kadar katılımcı ülkeden oluşan güçlü bir kuvvet oluşturabileceğine inandı.

Birkaç gün içinde büyük umutlar ret cevaplarına boğuldu. Pentagon, ihracatını Avrupa'ya ulaştıran deniz yollarını açık tutmakta büyük çıkarları olan Çin'in, özellikle de Hint Okyanusu'nun batısında bir destroyer ve bir fırkateynden oluşan kendi destekli bir görev gücüne sahip olduğu için, operasyona katılacağına inanıyordu.

Ancak Pekin ABD’nin kurduğu bu operasyon birimine katılmakla ilgilenmediği cevabını verdi. Kızıldeniz'e kıyısı olan büyük Arap donanmalarından da ret cevabı geldi: Suudi Arabistan ve Mısır. Bu ülkeler bir Arap ülkesinin bu duruma müdahil olduğunu görmek istemediklerini ima ettiler. Görünüşe göre ABD onların bu tutumunu anlayışla karşıladı ve yeterli sayıda gemiyi çekmekte sorun yaşamayacağından emin.

Bu arada Fransa, İtalya ve İspanya, ABD komutasındaki bir misyona katılmayacaklarını belirttiler ancak bu bir Avrupa Birliği ya da NATO gücü olursa durum değişiyor. Bu durumda ABD ile birlikte Birleşik Krallık, Norveç, Hollanda, Yunanistan, Kanada ve Avustralya resmi olarak OPG'ye katılan ülkeler olarak karşımıza çıkacaktır.

Bu ülkelerin çoğunun halihazırda Hint Okyanusu'nda ya da Doğu Akdeniz'de gemileri bulunuyor ve birkaç gün içinde Kızıldeniz'e ulaşarak RMO'nun görevi devralmasını ve yeni yıldan önce ticari gemilere eşlik etmeye başlamasını sağlayabilirler.

Ticaret gemilerinin ilk tepkisi Pazar günü Danimarkalı denizcilik devi Maersk'in gemilerinin RMO refakatinde Kızıldeniz'den transit geçişe devam edeceğini duyurmasıyla geldi. RMO güvenli geçiş sağlayabilirse, desteğini artırarak MSC ve CGN gibi konteyner şirketlerini, petrol devi BP'yi ve diğerlerini en kısa rotaya dönmeleri için ikna edebilir.

Ancak Maersk, güvenlik koşullarının nasıl geliştiğine bağlı olarak Afrika çevresindeki daha uzun rotaya geri dönebileceğini açıkça belirtti.

Katılımcı ülkelerin sayısı ne olursa olsun, Refah Muhafızı Operasyonu sadece güney Kızıldeniz'de gemilere eşlik etmekten ibaret olmayacaktır. Son birkaç gün içinde, büyük bölgesel aktörlerin de dahil olabileceği başka bir cepheyi kolayca açabilecek potansiyel büyük bir tırmanmanın endişe verici işaretleri ortaya çıkmaya başladı.


Al Jazeera için Zoran Kusovac tarafından kaleme alınan bu analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirildi. Analizde yer alan ifadeler Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.