Büyük Değişim: Amerikan demokrasisi nasıl çöküş sürecine girdi?

Büyük Değişim: Amerikan demokrasisi nasıl çöküş sürecine girdi?

ABD'nin siyasi partileri ve siyasi liderlerinin çoğu en önemli sorunları çözebilecek vizyondan ve düşünceden yoksun.

Walter Russell Mead (Uluslararası İlişkiler Profesörü, WSJ yorumcusu | Foreign Affairs

Amerikalılar rahatsız edici bazı ekonomik değişimleri ve siyasi gelişmeleri anlamaya çabalarken endişe verici bir tablo ortaya çıkıyor: etkisiz siyasetçiler, sıklıkla meydana gelen skandallar, ırkçı geri tepmeler, kutuplaştırıcı sorumsuz haber medyası, popülistlerin boş ekonomik çözümleri, elitlerin ve uzmanların giderek büyüyen şüpheleri, korkutucu şiddet vakaları, önemli iş kayıpları, yüksek profilli terör saldırıları, göçmen karşıtlığı, azalan sosyal hareketlilik, dev şirketlerin ekonomiye hükmetmesi, yükselen eşitsizlikler ve finans ve teknoloji ağırlıklı sektörlerde süper güçlenmiş milyarderlerden oluşan yeni bir sınıfının ortaya çıkması.

Bu elbette 35 yıllık iç savaş sonrası Amerika'sının bir tarifidir. ABD tarihinin en az ilham alınan yılları, Başkan Abraham Lincoln'ün 1865'te, Başkan William McKinley'in de 1901'deki suikastları arasında geçen yıllar. Yeniden yapılandırma çabalarının başarısız olmasıyla ve bir dizi yıkıcı buhranın ardından Washington berbat bir şekilde günün zorlu şartlarına karşı mağlup oldu.

Pek çok Amerikalı o yıllarda Beyaz Saray'ın koridorlarında sürünen pasaklı başkanın ismini söyleyemez; yine de çok azı senatörlerin ve çalıştıkları temsilcilerin isimlerini bilir. ABD dış politikasıyla ilgili profesyonel olarak çalışmayan neredeyse hiç kimse, Alaska'nın satın alınması ve Panama Kanalı'nın inşası arasındaki diplomatik başarıyı hatırlayabilir. O günlerin siyasetçileri herhangi bir önemli başarıdan ziyade skandallar ile anılır. (Başkan Grover Cleveland’ın gayrı meşru çocuğuna atıfta bulunan kampanya gibi).

Bunlar Amerikan yönetiminin hayal kırıklığı yaratan olayları olsalar da yıllarca Amerikan tarihide olağanüstü bir öneme sahip olan yıllardı. ABD'nin dünyanın en büyük ve en gelişmiş ekonomisi olduğu bir dönemdi. Kıta içindeki demir yolları ulusal bir pazar yarattı ve yeni endüstrilerle yeni teknolojiler ortaya çıkartan devasa bir sanayi gelişimi olanağı sağladı. Thomas Edison ve rakiplerinin hatta taklitçilerinin şaşırtıcı icatları atölyelerden sürekli olarak çıkmaya başladı. John D. Rockefeller ticari bir öneme sahip olmayan petrolü küresel ekonomiyi şekillendiren bir madde haline getirdi. Birleşik Devletler'in ekonomisi Birleşik Krallık'ın ekonomisi kadar gelişmiş ve güçlü bir hale geldi. 

Sanayi Devrimi elbette iç savaştan önce başladı ancak etkileri tam olarak ABD'nin üretim gücünde Birleşik Krallığı sollayarak dünyada 1 numaraya gelmesiyle hissedildi. Sanayi devriminin getirdiği hızlı teknolojik, sosyal ve ekonomik değişiklikler Amerikan devriminden bu yana ABD'ye rehberlik eden kurumları ezdi. Savaşın ardından eski siyasi yapılarının ve fikirlerinin artık yersiz olduğunu fark eden yalnızca Güney değildi. Kuzey de savaştan önceki siyasi fikirlerin ve yönetim kurumlarının yetersiz kaldığını farketmişti. 

ABD bugün de benzer bir şeyi yaşıyor. Enformasyon devrimi, Sanayi Devrimi'nin yaptığı gibi ülkenin sosyal ve ekonomik düzenini bozuyor. Bir jenerasyon önceki fikirler ve politikalar bugünkü problemlere karşı uygulanabilirliğini kaybediyor. ABD'nin siyasi partileri ve siyasi liderlerinin çoğu en önemli sorunları çözebilecek vizyondan ve düşünceden yoksun. Entelektüellerin ve siyasi elitlerin de çoğu artık işe yaramayan paradigmalara gömülmüş durumda ve bu paradigmaları değiştirmek isteyen popülistlerin de gerçek cevapları yok. Birçok yönden yaşamak için stresli ve endişe verici bir zamanın içindeyiz. Bu endişe Amerikan demokrasisi konusunda etkili bir umutsuzluk hissine, demokrasinin hiç bir zaman iyileşemeyeceği bir çürümeye ve işlevsel bozukluğa ulaştığı ile ilgili bir korku hissine yol açtı.

Hızlı değişimlerin etkileri genellikle hoş karşılanmaz ama bu dönüşümün getirdiği gelişim azalma ve düşüş değil büyüme ve ilerleme sağlar. Gerçekten de değişikliklerle başa çıkabilmek ABD'nin gücünün en büyük kaynaklarından birisi. On dokuzuncu yüzyılda insanlar ABD'yi olumsuz şekilde Prusya liderliğindeki Alman imparatorluğuyla olumsuz olarak karşılaştırdılar. Bugün sıklıkla çizilen kontrast ise Çin'in etkili modernizasyonu. Ancak özgür toplumun yaratıcı düzensizliğinde esneklik ve uysallık vardır. Bir kez daha, ABD'nin yeni ekonominin üreteceği zenginliklerden yararlanan açık ve insancıl topluma ulaşmak için bir yol bulacağını düşündürecek sebepler var.

Geçiş dönemleri sancılı olur. İç Savaş sonrası yıllarda siyasetin başarısızlığı Amerikan yaşamı için ciddi sonuçlar doğurdu. Bu yıllar ABD'de kitlesel kentleşme yıllarıydı ve hükümet ortaya çıkan problemleri çözememişti. Gecekondular, kötü gıda kalitesi, yaygın kirlilik, yüksek suç oranı, berbat sağlık hizmetleri, yetersiz eğitim hizmetleri vs Amerika'daki şehirlerin tümünde görülen problemlerdi.

 Tarım politikası da aynı şekilde felaketti. Federal hükümet, önayak olması için insanları 100'üncü meridyenin batısına, giderek artan marjinalleşen topraklara yerleşmeye davet etti; çoğu kişi elindeki her şeyi kaybetti. Makine ve suni gübrelerin kullanımı tarımsal verimliliği artırdı ama küçük aile çiftlikleri rekabet etmek için çok zayıftı. Ne bilimsel tarımı teşvik amaçlı arazi hibe kolejleri kurulması, ne Homestead Yasası'nın geçişinden sonra ücretsiz arazi dağıtımı ne de demir yollarının sübvanse edilmesi Amerikan toplumunun yüzyıllardır güvencesini sağlayan ekonomik güçlerin sarsılmasını engelleyebildi: aile çiftlikleri. Sanayi Devrimi diğer şeylerin yanında insanların hayatlarını nasıl kazanacaklarını bulduğu bir devrimdi. 1850 yılında Amerika nüfusunun %64'ü tarım ile hayatını kazanıyordu. 1900'e kadar bu oran %38'e düştü ve bugün bu oran %2.

Sanayi Devrimi sosyal hareketliliğin azalmasına da sebep oldu. İç Savaş'tan önce çalışan ve işveren arasındaki çizgi sonraki yıllara göre daha geçirgendi. Zengin olmayan genç insanlar atölyelere gidip zanaatkar olmayı öğrendi ve çoğu daha sonra kendi işini kuruyorlardı. Küçük atölyelerin yerini büyük fabrikalar alınca bu da ortadan kalkmış oldu. Horatio Alger ayakkabı boyacılığı yapan cesur çocukların iyi karakterleriyle birlikte çok çalışarak yoksulluktan kurtuluşunu anlatan romanlar yazmıştı ancak toplum gitgide işveren ve işçi olarak ikiye bölünüyordu.

Bir kez daha, ABD'nin yeni ekonominin üreteceği zenginliklerden yararlanan açık ve insancıl topluma ulaşmak için bir yol bulacağını düşündürecek sebepler var.

Toplumdaki bölünmeyi oluşturan bu çizgileri aşmak zorlaştıkça üst sınıflar daha da büyüdü. 1800'lerde de zengin ve fakir Amerikalılar vardı -ve neredeyse 1 milyon kişi köleydi- ancak dünyadaki çoğu ülkeye göre ABD'de fakirlik oranı çok daha düşüktü. İç Savaş'ın ardından bu değişti. Avrupa'daki sanat hazinelerini yakalamak için Atlas Okyanusunu geçen süper zengin girişimciler ve fabrika sahiplerinden oluşan bir sınıf ortaya çıktı. ABD'ye geri dönüp bakıldığında ise sanayi çalışanları haftada 7 gün gürültülü ve tehlikeli fabrikalarda günde 12-14 saat arasında çalışıyorlardı.

Finansal piyasalar o kadar zayıf bir şekilde düzenlenmişti ki panik ve çöküşler periyodik olarak şaşırtıcı bir şekilde patlak verdi. Bir zamanlar büyüyen işletmeler yok olmaya, bir zamanlar refah içinde olan aileler evlerini kaybedip sokaklara düşmeye, işsizliği hafifletmek için hiçbir sosyal güvencenin olmadığı bir zamanda işsizlik oranları kabarmaya başladı.

19. yüzyılın sonlarına doğru, birçok Amerikalı kontrolden çıkan bir geleceğin distopik hayalleri tarafından lanetlenmişti. Çiftçi ailelerin azalması ve şehirlerin göçmenlerle dolup taşması çoğu kişinin ABD'de demokrasinin bittiğini tahmin etmesine sebep oldu. Sosyalistler ve anarşistler devrimci bir değişim için harekete geçtiler; sağcılar/muhafazakarlar gelecek adına korkuyorlardı ve Amerikan kültür ve değerlerinin göçmenler ve yabancı fikirler tarafından harcandığını görüyorlardı. 

Yine de 20. yüzyılın başlarında ABD bu krizden kurtularak nüfusun büyük çoğunluğuna refah ve özgürlük getirecek yeni bir ekonomi türünü ortaya çıkarmayı başarmıştı. Savaş sonrası jenerasyonu çoğu insanın korktuğunun aksine tüm bu sancıların Amerikanın ölümüyle değil kozasından çıkan bir kelebeğin mücadelesiyle alakalı olduğuna şahit oldular.

Acı yoksa kazanç da yok

Süreç 3 aşamada gelişti. İlki 1865'ten 1901'e kadar, Amerikalıların toplumlarını yeniden şekillendiren güçlerle mücadele etmesiydi. Hükümet o zamanın getirdiği karışık ve zor şartlar karşısında sık sık zayıf kalıyordu ya da yetersiz adımlar atıyordu. İyi niyetli insanların ortaya koyduğu fikirler ise gereklilikler karşısında yetersiz kalıyordu. Siyasetçi William Jennings Bryan'ın parasal standardı ve ekonomist Henry George'un "tek vergi" sistemi günün sorunlarını çözemedi ki ortodoksların peygamberleri bile tarımsal düşüşü, ırksal eşitsizliği ve kentsel sefaleti çözemezdi.

Bunlara rağmen Amerikalılar hatalarından dersler çıkartıyor ve yeni koşullara dair anlayışlarını derinleştiriyorlardı. Ekonomistler daha iyi istatistikler geliştirerek iş alanları ve bankacılık sisteminin dengesizlikleri gibi sorunları analiz ettiler. Kamu hizmeti reformu hükümet personelinin kalitesini artırdı. Aktivistler ve özel hayırseverler yeni yöntemler ve fikirler denedi. Din adamları sosyal sorunların İncil'le olan ilişkisini tekrar ele aldı. Yeni ve daha ileriye dönük koalisyonlar Amerikan siyasetinde şekillenmeye başladı.

Sanayi ekonomisinin olgunlaştığı bir dünyada liberal demokrasinin tarihinin sonlanacağına yönelik olan ibre tersine döndü

Savaş sonrası jenerasyonu zamanın sorunlarını çözemedi ancak gelecekteki başarıların temel taşlarını attılar. İlerlemeci dönem olarak bilinen, daha başarılı bir siyasi sistemi destekleyen entelektüel, sosyal ve politik bir yapı yavaş yavaş bir araya geldi. Böylece sürecin 2. aşamasına geçildi. Sanayileşme ile daha iyi başa çıkabilmek için Federal Rezerv Sistemi, Gıda ve İlaç İdaresi gibi düzenleyici sistemler kurulurken Prohibition (Bir dönem ABD'de içki üretimi, satışı ve taşınmasının yasaklanması), kadınların oy hakkı, gelir vergisinin getirilmesi, ABD'li senatörlerin seçilmesi gibi reformlar getirilerek jenerasyonun özgüveni arttırıldı. 

Ancak tüm bu başarılara rağmen ne İlerlemeci dönem ne de onu takip eden daha köklü ve geniş kapsamlı New Deal (Yeni Anlaşma) sanayi toplumunun sorunlarını çözmeyi başarabildi. 2. aşamanın bitip 3. aşamanın başlaması 2. Dünya Savaşı'na girilmesiyle ile olacaktı. Savaş dönemi ekonomisinin hızlı gelişimi ve savaşı kazanmak için gerekli olan büyük ölçekli planlamalar, Amerikan toplumunun daha önce hiç olmadığı kadar kapsamlı bir şekilde düzenlenmesini sağladı.  Amerika Birleşik Devletleri ancak o zaman endüstriyel verimliliğinin tüm potansiyelini kullanıp, modern dünyada ekonomik ve sosyal hayatın en temel sorunlarını çözmüş görünen istikrarlı ve müreffeh bir toplum yaratabilirdi.

Dönüp bakınca tablo açıkça görülüyor: İç Savaş yılları ABD'yi dünyanın en önde gelen sanayi ekonomisine dönüştürdü. Sonraki yıllarda Amerikalılar, sanayileşmenin getirdiği sorunları ele almak için yarattığı muazzam zenginlikleri nasıl kullanacaklarını öğrenecekti. 2. Dünya Savaşının sonunda, çoğunluğu müferreh küçük çiftçi ailelerden oluşan köylü milleti, kentlerde ya da banliyölerde yaşayan, çoğunluğu mavi ve beyaz yakalı olarak çalışan müferreh bir millete dönüştü. Çocuklar fabrikalar ya da madenler yerine okula gitmeye başlamıştı. Daha önceki dönemlerde görülen ekonomik çalkantılar büyük ölçüde kontrol altına alınmıştı. Geçmişte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış iş alanları, modernize edildi. Sosyal güvenlik ağı çalışanları koruma altına aldı. Şehirler temiz su, yakıt ve elektrikle donatıldı. 1970'e kadar Sanayi Devriminin zararlarının en kötüsü ele alındı; hava ve su aşamalı olarak temizleniyordu ve geçmişte verilen çevresel zararın değerlendirilip onarılması için yavaş yavaş çalışmalar sürüyordu. 

1945-1990 arası, sanayi toplumunun zirve yıllarında çoğu ülkede alışılmadık şekilde istikrarlı ve devletle sıkı ilişki içinde olan regüle edilmiş bir kapitalizmin gelişimi görüldü. Regüle edilmiş tekeller ve oligopoller birçok sektöre hükmediyordu. ABD'de AT&T telefon sistemlerini tekel olarak elinde bulunduruyordu. Yakıt, otomobil, havayolu, çelik sanayisi birkaç büyük oligopolün hakimiyetindeydi. Bankacılık gibi diğer sektörlerde firmaların büyük bir kısmı rekabeti kısıtlayan yasalara tabi tutuldular. Bu işverenler çalışanların hepsine istikrarlı ve avantajlı meslekler sundular; çalışan sayısının artması sosyal güvenceye bağlı olarak emeklilik gibi bir imkan getirdi. Maaşlar ve sosyal yardımlar tedrici olarak artmaya başladı. Eğitim fırsatları genişledi. Her şey hesaba katıldığında, her jenerasyon kendinden önceki jenerasyondan daha yüksek yaşam standartlarına sahip oldu. 

Bu değişim yalnızca ABD ile sınırlı değildi. Sanayi dünyası boyunca, sanayileşmenin ilk yıllarından beri süregelen acı sınıf çatışmaları yavaş yavaş yumuşamaya ve olgunlaşmaya başladı. 2. Dünya Savaşından sonra, sermayedarlar ve işçiler çatışmak yerine uzlaşmayı tercih ettiler. Sosyalist partiler daha seviyeli bir hal alırken piyasa odaklı partiler de sosyal olarak daha bilinçli hale geldi.

Uluslararası yaşam da sanayi demokrasileri arasında daha istikrarlı bir noktaya taşındı. Almanya ve Japonya'nın hırsları artık barışı tehdit etmiyordu. Avrupa Birliği ve NATO'nun kurulmasıyla genel olarak Avrupa ve Atlantik dünyası arasında derin bir barış süreci başlayacaktı. 

Sanayileşmiş batının sınırlarının ötesinde Sovyet bloğu ve gelişmekte olan ülkelerle uluslararası gerginlikler devam etti. Ancak sanayileşmiş demokrasilerin barışçıl siciline bakıldığında görünen odur ki insanların siyasi gelişimi öngörülebilir bir yol izliyordu. Tarım toplumu sanayileşmek ile bir çeşit ergenlik süreci yaşadı ve zamanla olgunlaştı. Gençliğin verdiği tutku ve hatalar yanıp gitti, faşizm ve komünizm gibi gibi hayali fanteziler ortadan kayboldu. Sonunda, iyi yetişmiş bir genç gibi, bu toplumlar müreffeh bir dünyanın sorumlu paydaşları olmak üzere büyüdüler.

Daha yapılacak çok şey vardı ve yirminci yüzyılda hem ABD'de hem diğer olgun sanayileşmiş toplumlarda hayat mükemmel olmaktan uzaktı. Ancak o zamana kadar başardıkları siyaset bilimcilerinin liberallere şapka çıkarmalarına yetecek kadar etkileyiciydi. Endüstriyel kapitalizm insanoğlunun en üstün ve son şekliydi. Ayrıca nükleer silahlar ve kıtalar arası balistik füzelerin üretiminin yarışına girildiği bir çağda endüstriyel gelişimin hem yurt içi hem de yurt dışında barışa liderlik ettiği düşüncesi son derece rahatlatıcı geliyordu.

Oysa ki Tanrı'nın başka planları vardı. Jeopolitik ve ideolojik rakipler son yıllarda liberal dünya düzeninin temellerini sarsmıştı ancak olgunlaşmış sanayi ekonomisi dünyasında liberal demokrasi tarihin sonu olmayacaktı. Brüksel'deki korkmuş AB yetkilileri Birleşik Krallık, Macaristan, Polonya ve İtalya'daki seçimleri takip etti ve Trump yönetiminin ABD siyasetini yeni yöne çevirmeye çalışmasıyla dünya düzeninin mimarları barış katedraline son dokunuşları yapmaya çalışmasına rağmen yapının temellerinin sarsıldığı görüldü. Liberal demokrasiler artık tam gelişmiş ve istikrarlı bir sosyal sistemin muhafızı değildi. Kitleler gitgide teknokratların yerleşmiş yöntemi kullanarak ekonomiye ve sosyal sorunlara cevap veremeyeceğini düşünmeye başlıyordu. Dünya çapındaki demokrasi vatandaşları birçok açıdan kendilerini savaş sonrası jenerasyonun rahatsız edici bir durumunda buldular: kökeni tam olarak belli olmayan sorunlarla karşılaşmak ve  bu sorunları çözebilecek entelektüel ve siyasi yapının henüz ortaya çıkmamış olması.

Enformasyon lütfen

"Sanayi devrimi" ve "enformasyon devrimi". Bir zamanlar değişimin boyutunu vurgulamak için kullanılan bu kelimeler şimdi o kadar sıradanlaştı ki. Bu tür devrimler toplumu siyasi devrimlerden bile daha derinden etkiler. Aileden devlete, sınıftan şirkete, sunaktan tahta, cinsiyetten finansa kadar hiçbir sosyal kurum değişmemiş değildir. Siyasi partiler yıkılır ve yeni çizgilerde tekrar kurulur; bazıları aşırı olmak üzere yeni siyasi ideolojiler geniş bir destek almak için kaosun içinden ortaya çıkar. Sanayi devriminde olduğu gibi şimdi de tüm dünyayı etkileyen türde bir değişim.

ABD için bu hem pesimist hem de optimist bir tespit. Bir yandan, Amerikalılar yıllarca, belki on yıllarca ortaya çıkan bilgi toplumunun önce kurallarını anlamaya daha sonra üzerinde uzmanlaşmaya çalışırken ülke karışıklıklarla ve fonksiyon bozukluklarıyla karşılaşabilirdi. Bir diğer yandan ise ülkenin başladığı yolculuk gerilemeye değil başarıya götürüyor. 20. yüzyılın ikinci yarısında sanayi toplumu Amerikalılara insanlığın orta çıkışından beri görülen en büyük refahı, sağlık imkanlarını ve özgürlüğü sunmuştu. Aynı şekilde enformasyon devriminin de insan onuruna ve özgürlüğüne bilinen her şeyden daha çok yardım edecek bir toplum türünü ortaya çıkarması umut ediliyor.

Enformasyon devrimi Sanayi Devriminden daha yıkıcı olacak ve nükleer silahlarla dolu bir dünyada tüm işleri daha kötü hale getirecek gibi görünüyor. Tarih gelecekteki zorluklar hakkında bilinmesi gereken her şeyi ortaya koyamaz. Yine de bu tehlikeli dönemi nasıl idare edeceğimiz konusunda eski yolların artık yeterli olmadığı ancak yeni dünyanın kalıplarının da henüz belli olmadığını düşündüğümüzde, ekonomik ve sosyal düzenin iki biçimi arasındaki son büyük değişime değinmek değerli bilgiler sunabilir.

Bu devrimin hissedildiği ilk yer iş dünyası oldu. Sanayi Devrimi sebebiyle ABD tarımında iş gücünün hızla azalmasının çağdaş muadili hem fabrikada hem de rutin büro işlerinde istihdamın çökmesi olarak görülmekte. Bitlikte bu iki emek sektörü 1980'lerde ABD'deki işlerin neredeyse yarısını oluşturuyordu; otomasyon ve küreselleşmenin bir sonucu olarak bu iki sektör, 2016'da ABD'deki işlerin %15'ini oluşturuyor. 

Görünüşe bakılırsa bu tarihi değişimler yalnızca başlangıç. Yükselişinden korkulan otomasyonun milyonlarca işi yok etmesi bekleniyor. Her ne kadar yenileri yerini almış gibi görünse de, hiç kimse bu işlerin ne olacağını bilmiyor ya da buna hazırlık olarak gençlere ne tür bir eğitim verileceği bilinmiyor.

Bu esnada hayatta kalan işlerin birçoğunun istihdam doğası değişti. Yaşam boyu istihdam, olgun sanayi ekonomisinde genel olarak bir norm halindeydi. Şirketlerin bir gecede yayılabildiği ve aynı hızda yok olabildiği modern dünyada, ömür boyu bir istihdam bulmak oldukça zor. Devlet sektörü dışında, belirlenmiş emeklilik planları yüksek ölçüde kaybolmuş durumda. Sadece çalışanlar işlerini ve firmalar yönlerini değiştirmekle kalmıyor, milyonlarca işçi gig ekonomi'ye girip çıkıyor. Uber için yolcu taşıyorlar, Airbnb üzerinden oda kiralıyorlar, eBay üzerinden ürün satıyorlar ve çeşitli part time veya geçici işlere giriyorlar.

Zaman Değişimi

Olgunlaşmış bir bilgi ekonomisinin neye benzeyeceğini görmek uzun bir zaman alacak. Eğer 1860 ve 1870'lerde yaşayan insanlara 20. yüzyılda nüfusun yalnızca %2'sinin tarımla uğraşacağı söylenseydi çiftçiliğin yerine hangi işlerin geçeceğini hayal edemezlerdi. Bir gün atsız arabaların hatta uçan makinelerin olacağını hayal etmişlerdir muhtemelen. Ancak gururlu ebeveynlerin bu arabaların camlarına yapıştıracağı "Bebek var" yazılı çıkartmaların üretilmesi işinde insanların çalışacağını tahmin edebilirler miydi? Ya da bu fabrikaların insanlar uçan makinede giderken kafalarının üstündeki bölmelere koyabilecekleri büyüklükte valizler üreteceğini? Ya da sağlık çalışanlarının bazı evcil hayvanları “duygusal destek hayvanları” olarak onaylayacağı belgeler yazacağı ve böylece bu hayvanların uçan makinelerde sahiplerine eşlik edebileceklerini?

Sanayi Devrimi ve ona eşlik eden bilimsel devrim 14. Louis'in saray halkını hayretler içinde bırakacak şekilde sıradan insanların bolluk ve güven içinde yaşamasını olanaklı kıldı. Otomobiller, radyolar, elektrikli süpürgeler, televizyonlar vb. elitlerin olduğu kadar kitlelerin de maddi varlığını değişime uğrattı. Aynı zamanda sağlık hizmetlerindeki devrim çok sayıda hastalığın kontrol altında tutulmasını sağladı, yaşama süresi uzadı, ameliyatların ve doğumların ağrılarını uyuşturmanın yeni yöntemleri bulundu.

Ucuz bilgi işlemenin sıradan tüketicinin fiyat aralığında gelişmiş teklifler getirdiğine bakılınca enformasyon devriminin de hizmetler üzerinde benzer bir etki yaratması bekleniyor. Ortalama bir kişi, bugün yalnızca zenginlere sunulan bilgi temelli hizmetlerin keyfini çıkaracak. Bireyselleştirilmiş tıp, birinci sınıf yasal finansal danışmanlık, kariyer ve profesyonel danışmanlık akıllı makinelerin ve gelişmiş yazımların çağında neredeyse küresel bir hale gelecek. 

Enformasyon devrimi ilk aşamalarında birçok bilgi çalışanının kazancını arttırdı. Bu değişeceğe benziyor. Sanayi Devriminde en çok acı çeken lonca üyeleri ve esnaftı. İplikçiler, dokumacılar ve demir işçileri, bir zamanlar prestijli ve yüksek ücretli işlerinin makinelerin daha az vasıflı işçi çalıştırmasına olanak tanımasıyla statülerini ve mesleklerini  nasıl kaybettiklerini gördüler. Eğer daha iyi yazılımlar ve daha güçlü bilgisayarlar geliştirilmeye devam edilirse görünen o ki bugünün birçok profesyoneli de makinelerin yerlerine geçmesiyle aynı kaderi yaşayacak. Bürokratlar ve yöneticiler de benzer tehditlerle karşı karşıya. 

Enformasyon devriminin tam sonuçları yalnızca aşama aşama ortaya çıkacaktır ve yetişen nesiller enformasyon toplumunun getirdiği sorunları ele almak için yarattığı kaynakları ve zenginlikleri kullanmayı öğrenirken, buna uygun fikirler ve kurumlar ortaya çıkacaktır. Öyle anlaşılıyor ki bu uyuşma tamamlanmadan evvel tüm kurum ve kuruluşlar -aile, devlet, şirket vs.- tüm temel davranışlarını ve yöntemlerini değiştirecektir. Bu sırada, insanlar her zaman anlamadıkları güçler dünyasında çok daha az kontrolle yaşamayı öğrenmeliler. Henry David Thoreau 1854 yılında "Demiryolunun üzerinde biz sürmüyoruz, demiryolu bizi sürüyor." diye yazmış. Bugün de birisi çıkıp bizim Web üzerinde değil, Web'in bizim üzerimizde dolaştığını söyleyebilir. 

Nasıl üstesinden gelinir

Son büyük geçiş deneyimi bazı işe yarar dersler sunuyor. Bunu görmek ne kadar zor olsa da şu an olan şeyler bir felaket değil, bir fırsattır. Birisi stabil geçim kaynaklarının kaybından dolayı üzülürken, kablo montaj çalışanları böyle bir şeyden şikayet etmiyor olacak. Her şey hesaba katıldığında, zenginleştirici ve tatmin edici bir kovalamaca mevcut. İnsanlık yakın zamanda milyonlarca insanı harcamadan maddi ihtiyaçlarını karşılayabilir hale geldiğinde kutlamalar yapılacaktır.

Bu dersin ötesinde, var olan sosyal kurumların ve politikaların işe yaramış olsalar da değiştirilmeleri gerektiği açıktır. Günümüzde eğitime olan yaklaşım Sanayi Devriminin ihtiyaçlarına cevaben belirlenmişti: bütün iş gücüne temel okuma yazarlık öğretildi, okuma yazma oranı daha gelişmiş bir yüzdeye taşındı ve çocuklar sanayi devrinin benzersiz çalışma ortamı ile kaynaştırıldı. Fabrikada, firmada veya devlet işlerinde çalışıyor olsun, sanayi devrinin çalışanları düzene ve sabra değer veren hiyerarşik kuruluşlarda çalıştılar. Bugünün eğitim sistemi gitgide gençleri artık var olmayan bir dünyaya kaynaştırmaya çalışıyor. 

Her geçen gün daha iyi anlaşılıyor ki enformasyon devletin gücünün belki de en önemli ögesi.

Büyük ve istikrarlı işverenlerin yükselmesi onları sosyal politikanın merkezine yerleştirdi. Kurum devlet adına vergi topladı ama aynı zamanda birçok sosyal hedef için müdahale noktası olarak hizmet etti. Toplum emeklilik, sağlık hizmetleri ve diğer hizmetlerden faydalanmak için işverenlere umudunu bağladı. Görünen o ki yeni ekonominin Google ve Facebook gibi devasa firmaları AT&T ve ABD Çelik firmalarının sağladığı istihdamdan çok daha azını sağlayacak. Eğer birçok firma işçileri geçmişte olduğundan daha hızlı işe alacak ve kovacaksa devlet ve işverenler arasındaki yakın ilişkiyi yeniden düşünmenin zamanı gelmiş demektir. 

Özellikle geçiş döneminde birçok Amerikalı ya kendi başına ya da çok küçük işletmelerde çalışacak gibi görünüyor. Part-time ya da serbest çalışmak da seçenekler arasında. Bu şirketlerin bir yandan kredi ve diğer gerekli hizmetlere erişiminin sağlanması diğer yandan daha büyük kuruluşlar için tasarlanan birçok değişiklik gerektirecek evrak ve uyumluluk yüklerinin altında ezilmeyeceğinden çok emin olmak gerekir. İmar yasalarından (insanların küçük işletmeleri evlerinde yürütmeleri için) işveren yardımlarıyla ilgili kurallara kadar her şeyin gözden geçirilmesi gerekecektir.

Enformasyon devriminin Amerikalıların çoğunun hayatlarını radikal bir şekilde iyileştirebilmesinin en önemli yollarından biri sağlık hizmetlerinden geçiyor. Gelecekte doktorlar bir makineden daha kötü bir teşhis uzmanı olabilir. Halk kahramanı olan demiryolu işçisi John Henry'nin buharla çalışan delme makinesine yenilmesi veya satranç ustası Garry Kasparov'un IBM'nin süper bilgisayarı Deep Blue'ya yenilmesi gibi. Enformasyon devriminin karakteristik bir özelliği belirli endüstrilerde kalite üst düzey artar, bununla birlikte maliyetler de üst düzey azalır. O halde sağlık hizmetlerinde reformun ana odağı nüfusun tamamına dayatılan tekdüze bir bürokratik deneyimin değiştirilmesi olmalı ve her bir Amerikalıya önemli ölçüde daha iyi sağlık hizmeti sunabilecek inovasyonu teşvik etmek olmalıdır. 

Aynı zamanda yönetim de dönüştürülmelidir. Her şeyden önce modern kamu hizmeti Sanayi Devriminin bir ürünüdür; enformasyon devrimi yönetimin çok daha duyarlı ve etkin hale gelmesini mümkün kılabilir ve belki de bu gereklidir. Endüstriyel bürokrasi tekdüzelik amaçlıdır: bürokrasiyle temas eden her kişi ideal olarak aynı şekilde ele alınacaktır. Bu, sürücü belgelerinin verilmesi gibi süreçler söz konusu olduğunda oldukça iyi çalışır ancak karmaşık hizmetlerde çok daha az işlevseldir. İleride işini kaybeden birisi, işsizlik maaşı ve mesleki eğitim için bir belge alabilir ve geleneksel bürokrasinin sağlayamayacağı, özel hizmet çeşitleri sunan rakip firmalar arasından seçim yapabilir.

Son olarak, enformasyonun devletin bir ögesi ve belki de en önemli ögesi olduğu giderek daha açık hale gelmektedir. Savunma analistlerinin 1990'ların başlarında konuştukları “askeri işlerde devrim” -bilgiye hakim olan askeriyenin avantajlı olacağı fikri- neyin gelmekte olduğunun sadece ufak bir görünümü. Sinyal istihbaratının, siber savaşların ve "büyük dataların" giderek artan önemi göz önüne alındığında enformasyonun devletlere vereceği güç büyümeye devam edecektir. Bu, egemenlik, güvenlik ve tabii ki sivil özgürlükler gibi cevaplanması gereken temel soruları gündeme getiriyor.

Zorluk gerçekten muazzam. Uluslararası düzen bile parçalanma tehdidi altındayken, toplumun temelleri evlerinde sarsılıyor. ABD'de, siyasetçiler ve kural koyucular ekonomik ve kültürel değişimin baskısı altında savunmacı ve muhalif olabilecek bir topluma karşı kendilerini sorumlu buluyorlar. Eski ders kitaplarındaki eski cevaplar artık işe yaramıyor, yeni cevaplar daha keşfedilmedi ve yeni ders kitaplarını bir gün yazacak olanlar hala ilkokulda. Sanayi Devrimi'ne eşlik eden kargaşalara - türümüzün tarihindeki en yıkıcı savaşlar ve en acımasız zulümlere - bakıldığında karşı karşıya olduğumuz tehlikenin farkına varılacaktır.

Yine de insanlar problemleri çözebilen hayvanlardır. Zorluklarla birlikte gelişiyoruz. Amerikalılar, kendilerine düşen kısımda, geçmişte büyük kargaşaları yönetmelerine izin verdikleri karma hükümet ve popüler iktidar sisteminin mirasçılarıdır. İyi haberler de kötü haberler  de muhtemelen aynı olacaktır: Amerikalı insanlar, dünyadaki diğer insanlarla birlikte, akıl almaz varlık bir özgürlük ve bolluk seviyesine ulaşma fırsatına sahipler. Ancak bu fırsatı gerçekleştirmek için insanların şimdiye kadar yüzleştiği zorluklardan bazılarının üstesinden gelmek zorundalar. Dağdaki hazine paha biçilemez, lakin onu koruyan ejderha da bir o kadar azılıdır.

Çeviri: Mepa News

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.