Siyonizm Arap Yahudileri nasıl birleştirdi?

İsrail, aynı Filistinlilere yaptığı gibi, Arap Yahudilerinin de tarihlerini ellerinden almak için 'Mizrahim' kelimesini icat etti.

İsrail devletinin tohumu 20. yüzyıla girilirken, Siyonizm hareketini başlatan Doğu Avrupalı seçkin bir grup Yahudi tarafından, sadece Yahudilere özel bir ulus devleti kurmak amacıyla Doğu Avrupa’da atıldı. 

Planlanan devlet tipik bir koloni örneğinde olduğu gibi varlığı yok sayılan ve vahşi bir halk tarafından kullanılan topraklar yerleşimciler üzerinden kurulacaktı. Ayrıca bu dini bir zorunluluktu. Bu düşüncenin merkezinde ise Yahudilerin tek bir ırk olduğu, Tanrı tarafından kutsandığı ve 3500 yıllık sürgünden sonra ilk çıktıkları yer olan Filistin’e geri dönme ideası bulunuyordu.

Avrupalı Yahudiler tarafından Avrupa’da temelleri atılan bir proje olmasına rağmen yine de yerel Filistin halkını işgal edecek yeterlilikte Yahudi sayısına ulaşılamıyordu. Bölgeye yakın yerlerdeki Arap dünyasından Yahudilerin bu davaya katılması zorunlu bir hoşnutsuzluktu. Bu emellerine yoğun bir propaganda ve sorumlusunun kendileri olduğu ters terör saldırılarıyla (sinagog ve Yahudi merkezlerinin bombalanması) Arap Yahudilerinin yaşadıkları bölgeleri terk etmelerini sağlayarak ulaştılar.

Bu meselenin en açık örneklerinden bir tanesi Irak’ta meydana gelmiştir. Dünya üzerindeki en eski Yahudi topluluğunun bulunduğu bu topraklardaki Yahudiler burada 1000 seneyi aşkın süredir yaşıyorlardı ve hallerinden gayet memnunlardı. Irak kimliğine özellikle sanat ve ekonomi alanlarında katkıları vardı, ayrıca bölgenin yönetiminde de söz sahibiydiler.


İsral'e yerleşen Yemenli Yahudi ailelerden biri

Ancak bu Yahudiler Avrupalı Siyonistler tarafından din kardeşleri olarak kabul görmüyordu. Siyonizm, kuruluşundaki temel esaslardan birisi olarak kolonici bir zihniyete sahipti ve bu yüzden Arap Yahudileri gelişimini tamamlamamış, barbar, pis, medeni olmayan kişiler olarak görülüyordu. Siyonizm’in kurucu babalarından Zaev Jabotinsky şu ifadelerde bulunmuştur; “Biz Yahudilerin, doğulu diye tabir edilenlerle, Tanrıya şükür, herhangi bir ortak noktası yoktur. O kadar ki, bu eğitimsiz kitleler (Arap Yahudileri) kadim ruhani gelenekleri ve yasaları bakımından tam birer Doğuludur, bunu onlardan söküp atmalıyız ve bizler her düzgün okulda bunu yapıyoruz ve hayatın kendisi de bunu büyük bir başarıyla yapmaktadır. Filistin’e gidişimizin ilk amacı ulusal gayelerimizi yerine getirmektir, ikinci amacı ise Doğulu ruhun izlerini hiç iz bırakmayacak şekilde silmektir.”

Bu amaca ulaşılması adına çok sayıda program ve girişimler yürürlüğe alındı. Bunlardan en korkunçlarından birisi de Arap Yahudilerinin bebeklerinin çalınıp yetiştirilmek üzere Avrupalı Yahudi ailelere verilmesiydi. Ancak en büyük etki, okullarda, gruplar arasında ve ulusal projelerde basit propaganda kampanyalarının uygulanması sonucu elde edildi.

Bu özü, aynı Filistinlilere yapılmaya çalışıldığı gibi kadim bir halkın kimliğinden sökülüp atılması olan bir projeydi. Siyonistler birlik içinde olan yeni bir ırk yaratmanın peşindeydi. Bu nedenle bu popülasyonun içindeki bazı parçaların kendilerini Iraklı, Faslı, Fars, Tunuslu olarak tanımlamasına, hele hele Yahudi kelimesinin önüne Arap gelmesine hiç tahammülleri yoktu. Aynı zamanda, kolonici zihniyetin dürtüleri de bu insanların Avrupalı Yahudilerle aynı mertebede olmasına izin vermiyordu. Yeni Yahudi devletinin içinde, adında sadece Yahudi var diye bulunmaları kabul edilemezdi.

İşte tam bu sebeple, Arapça ve İbranice kelimelerin birleşmesiyle “Doğununkiler” manasına gelen Mizrahim kelimesi türetildi ve bu kelime vasıtasıyla farklı farklı ırklara sahip bu insanlar tek bir kategoriye sığdırıldılar. Her ırkın kendisine ait binlerce yıl tarihi olan kadim kültürleri, yaşam tarzları ve gelenekleri, mensubu oldukları ırklar altında elde ettikleri paha biçilemez sayısız başarılar tek bir hamlede silindi.

İsrail’den önce Yahudiler, Iraklı, Faslı, Tunuslu, Fars, Suriyeli, Mısırlı ve Filistinli olarak yaşadıkları yere göre kimlik buluyordu. Arapça konuşurlar, birlikte yaşadıkları Hristiyan ve Müslüman halkın yediği aynı şeyleri yerler, aynı gelenekleri yaşatırlar, aynı tarihi ulusal olayları kutlarlar, aynı sosyal hayat kurallarına göre yaşarlar, bütün kültürlerini aynı bölgede yaşayan insanlar gibi bir sonraki nesle aktarırlardı. Kültürlerindeki benzerliklere rağmen, kendi aralarındaki farklılıklardan kimin nereli olduğu hemen anlaşılırdı. Ancak İsrail bu grupların hepsini tek bir kimliğe sıkıştırdı ve bu kimliğin tek amacı, Arap Yahudilerinin, kendilerinden üst sosyal sınıf mensubu olan Almanya-Polonya kökenli Yahudilerden, Avrupalı Yahudilerden ve tabi ki de iyice aşağılık ve kendilerinden nefret edilen Yahudi olmayan halklardan kalın çizgilerle ayrılmasıydı. Kendini diğerlerinden üstün gören bu kesimin aslında kendilerinden ne kadar nefret ettiği, Filistinlilere karşı uyguladıkları vahşi politikalara bakarak rahatça anlaşılabilir.

Ancak, Filistinliler üzerinde harcadıkları uzun emeklerinden ardından Siyonistler anladı ki, halkların kimliklerini silmek basit bir iş değildir. Hafıza inatçıdır, kaldırıp atılsa bile, üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin kökleri insanlara yine de dokunur. Arap Yahudileri evlerinde Arapça konuşmaya devam ettiler, Arap müziği eşliğinde dans ettiler, Arap yemekleri yediler ve bir gün tekrar Fars diyarının, Babil’in, Kuzey Afrika’nın ve de Şam diyarının dağlarını, nehirlerini, mimarisini, kütüphanelerini ve çeşit çeşit renklerini görecekleri günleri hayal ettiler.

İsrail günümüzde, erken Siyonizm akımından çok da fazla uzaklaşmadı. Halen kolonici bir proje olarak devam etmesine rağmen, Filistin varlığının kökünden silinmesi konusunda bazı geri adımlar attılar, sosyal uğraşlarını daha çok “kendilerinin yerelleştirilmesi” üzerine odaklandırdılar. Arap Yahudilerinin kültürel köklerine tutunma inadı kendilerine bölgedeki yerel kültürde hak iddia etme fırsatı verdi. Günümüzde Arap yemekleri (felafel, humus, şakşuka), geleneksel Arap kıyafetleri (tatriz, cellabiye, kefiyye) ve Arap folklorik dansları “İsrailli” olarak yeniden markalanıyor.

Kolonici sistemin bölgenin kültür dahil bütün değerlerini sömürmesinin açık bir örneği olan bu durumla Siyonistler üstlerine farklı marka etiketi yapıştırdıkları Araplar üzerinden bölgede hak iddia edilmesine meşru zemin yaratıyorlar.

Susan Abulhawa imzasıyla Al Jazeera'da yayınlanan bu makale Mepa News okurları için tercüme edilmiştir.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.

İlgili Haberler

Fransa'da Siyonizm karşıtlığının Antisemitizm gibi suç sayılması için yasa tasarısı

Analiz Haberleri