Ahrar'uş Şam'ın yol ayrımı: Birleşme ya da tükeniş

Ahrar'uş Şam'ın yol ayrımı: Birleşme ya da tükeniş

"Eğer Ahraru’ş Şam’ın liderleri katılmazsa askerleri bunu yapacak, Müslümanlar Şam’daki ayrılıktan bıkmış durumda."

Suriye'nin kuzeyinde muhalifler arasında yaşanan iç çatışma, tarafların karşılıklı açıklamaları ile bir soğuk savaşa dönmüş durumda.

Ahrar'uş Şam Hareketi, birleşmeye mesafeli tavrı nedeniyle uzun zamandır  Şam'ın Fethi Cephesi ve ona yakın grupların sert eleştirilerine maruz kalıyordu.  Suriye muhalefeti için son dönemin en önemli gelişmesi ise haftasonu gerçekleşti. Şam'ın Fethi Cephesi (ŞFC), Nureddin Zengi Hareketi, Ensaruddin başta olmak üzere birçok grup feshini ve yaklaşık 25 bin muhalif savaşçının yer aldığı Heyetu Tahriru'ş Şam (Şam'ı Özgürleştirme Heyeti)'ın kuruluşunu ilan etti. Yeni yapının liderliğine ise Ahrar'uş Şam'ın eski lideri Ebu Cabir künyeli Haşim Eş Şeyh getirildi. Ayrıca Ahrar'uş Şam'ın sözcülerinden Ebu Yusuf el Muhacir, askeri liderlerden Ebu Salih Tahan, merkezi teşkilatın gelir organı lideri Ebu Muhammed Numani, silahlanma ve cephane birimi lideri Halil Ebu İsmail dahil olmak üzere bir çok ileri gelen lider de yeni yapıya katıldıklarını ilan ettiler. 


Ebu Cabir, Muhammed Sadık, Ebu Salih Tahan

Öte yandan Suriye'deki gelişmeleri dünyaya duyuran, birleşme yanlısı El Makalaat hesabı, son gelişmelere dair bir analiz yayınladı. Analizde Ahrar'uş Şam'ın genel siyaseti eleştirilirken, birleşmeye katkı sunmaması halinde bir yokoluş sürecine gireceği iddia edildi. 

Paylaşılan analiz, Mepa News okurları için tercüme edildi: 

Ahraru'ş Şam'ın genel emiri Ebu Ammar El Ömer'in son konuşmasından sonra daha fazla askerin, alimin, ilim talebesinin, şer'inin, tugayların ve taburların Ahraru'ş Şam'dan ayrılıp yeni teşkil edilen birlik olan Tahriru'ş Şam'a katılması bekleniyor. Ahraru'ş Şam'ın, birçok mensubunu kendisinden uzaklaştırmış olan belirsiz siyasetini muhafaza etmekte ısrarcı olduğu sürece... İç çatışmaların kesildiği ve taraflar mutabakata vardığı zaman, ŞFC'nin Ceyşü'l Mücahidin'i ve onların zararlı yabancı projesini bitirmek için hamle yapmaya karar verdikleri andan itibaren tek bir damla kan dökmediğinin bilinmesine rağmen ŞFC'yi salgırganlıkla suçlayıp açıkça çifte standartta ısrar ediyor. ŞFC çatışmak, öldürmek ya da Ceyşü'l Mücahidin mensuplarını kendisine katılmaya ikna etmek için değil, grubu dağıtmak ve mensuplarının diğer gruplara katılımını sağamak için yola koyuldu ve onlar da ŞFC ile bu hususta anlaşmaya vardı. Esasında Sukuru'ş Şam ve Ceyşu'l İslam ŞFC'ye bir sebep olmaksızın saldıran taraftı ve onların birkaç mensubunu öldürdüler. Ve çatışma onlarla değilken, adamlarına seferber olma çağrısı yaptılar. Ebu Ammar El Ömer, katılmalarını altın bir fırsat olarak gördüğü ve Ahraru'ş Şam'a katıldıkları takdirde onları korumaya söz verdiği grupların saldırganlığı hakkında hiç konuşmuyor.

Daha sonra, birleşmenin kurşun yağmuru ve korkutucu, yıldırıcı konvoyların altında olmaması gerektiğini ifade ederek Ahraru'ş Şam'ın yeni teşkil edilen birlik olan Tahriru'ş Şam'a katılmayı reddetme kararını meşrulaştırmayı sürdürdü. Fakat tehditler, korku ve aldatıcı vaatlerin baskısı altında bu grupların Ahraru'ş Şam ile birleşmesinde bir sorun yoktu. O, birleşmeyle ilgili yanlış bir resim çiziyor, hiçbir grup bu birleşmeye kurşunlar yahut konvoylar ile zorlanmış değil. Ahraru'ş Şam Halep'in düşmesinin ardından hiçbir mermi ateşlenmeden ve hiçbir konvoy seferber edilmeden birleşme şansını yakalamamış mıydı? Dahası Ebu Ammar El Ömer'e bu oluşumun liderliği verilmişti ve hatta o da anlaşmaya imza atmıştı. Daha sonra ise imzasını çekti. Bu sefer bahane neydi? Herkes biliyor ki birçok grubun birleşmeyi bu sefer reddetmesine neden olan tereddütte dış devletlerin baskısı rol oynadı, kurşunların yahut konvoyların baskısı değil. Hiç kimse zorlanmadı ve hiç kimse vurulmadı, fakat hala birleşmeyi reddediyorlardı.

Yani bu temelsiz suçlama bir bahane değil, doğru olsa bile -ki doğru değil- mevcut birleşmeye katılan gruplar ve bireyler bunu tamamen hür iradeyle yaptı. 

Ahraru'ş Şam bu birleşmeye katılma ya da yıllardır yaptığı gibi dik başlı bir biçimde reddetmeye devam etme şansına sahip. Ne zaman katılma kararı alıp birleşmek isteyeceklerini Allah bilir. Bu sefer terörist olarak tanımlanmaktan korkmalarına gerek yok zira ŞFC diğer gruplarla birlikte çözüldü. Öyleyse onları geride tutan ne? Destekçiler mi? Eğer Ahraru’ş Şam’ın liderleri katılmazsa askerleri bunu yapacak, Müslümanlar Şam’daki ayrılıktan bıkmış durumda, belirsiz politikalardan ve yabancı ajandalardan bıktılar, artık kimse onları daha fazla kandıramaz.

(Ahrar'uş Şam lideri) Asil şekilde Astana anlaşmasını reddetmelerini ŞFC’nin sözde saldırganlığını reddetmeleriyle eşdeğer tutuyor. Fakat Ahraru’ş Şam’ın Fırat Kalkanı operasyonundaki yeri ve Türkiye-Rusya ittifakı ile ilgili tek söz etmiyor. Bu şimdiye kadar uzun süredir beklediğimiz bir şey ve bu birçok kişinin Ahraru’ş Şam’a olan inancını kaybederek Tahriru’ş Şam’a katılmasının sebeplerinden biri. Hadi Abdullah ile röportajında bu ittifaka (Türkiye-Rusya) karşı gerekli önlemleri alacağını vaat ederken önemli bir mesele hakkında sessiz kalmayı sürdürüyor. Fakat biz hala bu uygun önlemleri bekliyoruz.

Kaynak: Mepa News

Tahriru'ş Şam lideri 'Ebu Cabir' kimdir?

Suriye Devrimi kritik dönemeçte: Astana ve ŞFC'nin hamlesi

"Muhalifler arasındaki gerilimin sebebi Halep'te yaşananlar"

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.