Analiz | İsrail istihbaratı Hamas karşısında nasıl başarısız oldu?

Analiz | İsrail istihbaratı Hamas karşısında nasıl başarısız oldu?

"İsrailli askeri planlayıcılar, arşivlerindeki 'en kötü senaryo' taslaklarında dahi böylesi bir saldırının gerçekleştirilebileceğine ihtimal vermedi."

7 Ekim'de Filistinli grupların İsrail'i hedef alan saldırısı bir dizi soruyu da beraberinde getirdi.

Bu sorular arasında İsrail istihbaratının saldırıyı önceden tahmin etmekte nasıl başarısız olduğu da vardı.

Uri Bar-Joseph ve Avner Cohen, Foreign Policy'de yayınlanan analizlerinin ilk kısmında, İsrail'in 7 Ekim saldırısı karşısındaki istihbarat zafiyetini değerlendirdi. Analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirildi. Analizde yer alan ifadeler yazarların kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.


7 Ekim'de İsrail'in başına gelen travma, ülke tarihinde daha önce hiç görülmediği gibi hiç akıllara dahi gelmedi. İsrail devleti 75 senelik tarihi boyunca böylesi bir felakete tanıklık etmedi. Hamas dahi bu seviyede bir operasyonel başarı elde edeceğini beklemiyordu. Hamas harekâtının göstermiş olduğu başarı başta Hizbullah ve İran olmak üzere bölgedeki tüm aktörleri hazırlıksız yakaladı.

Geçtiğimiz günlerde açığa çıkan bir bilgi, İsrail'in istihbarat zafiyetinin boyutlarını gözler önüne serdi. İsrailli askeri planlayıcılar, arşivlerindeki "en kötü senaryo" taslaklarında dahi böylesi bir saldırının gerçekleştirilebileceğine ihtimal vermedi. Ellerindeki en kötü senaryo, beş ila yedi yerleşkeye eş zamanlı bir saldırı düzenlenmesinden ibaretti. Hamas'ın operasyonu ise bu senaryodaki sayıların neredeyse beş katı noktaya ilaveten bir de müzik festivalini hedef aldı.

Bir devletin bu ölçekte bir sürpriz yaşaması, hemen akabinde büyük stratejik hataların (büyük ihtimalle) yaşanması için gerekli havayı besler. Devam eden çatışmalar hesaba katıldığında, bu istihbarat zafiyetine yol açan İsrail'in güvenlik kurumları içindeki dâhili dinamikleri ve istenmeyen bir tansiyon artışının beraberinde getireceği riskleri iyice idrak etmenin önemi bir kat daha artar. Bu analizler yapılırken İsrail'in nükleer silahlara sahip bir devlet olduğu ise mutlaka aklımızın bir köşesinde yer almalıdır.

İsrail'in stratejik uyarı alarmı vermek ve Gazze'den gelebilecek terörist belirli terörist eylemleri kaynağında engellemek ile görevli iki istihbarat kurumu vardır. Bunlardan ilki, insani istihbarattan (HUMINT) sorumlu olmasına rağmen başta sinyal istihbaratı (SIGINT) olmak üzere gerektiğinde teknolojik yöntemlere de başvuran Genel Güvenlik Servisi (Şabak – Şin Bet) diğeri de teknik yöntemlerle malumat toplayan İsrail ordusu bünyesindeki Askeri İstihbarat Direktörlüğü (Aman) kurumudur.

İsrail'in Gazze'den gelecek küçük veyahut büyük ölçekli terörist saldırılara karşı uyarı sisteminin üç ana savunma hattı vardır. Bunların ilki, amacı Hamas lider kadrosunun hatırı sayılır ölçekte bir operasyon için plan yapmaya, hazırlanmaya ve harekete geçmeye karar verdiği hususunda ikazda bulunmak olan ve çoğunluğu Şin Bet'in emrindeki HUMINT kaynaklarıdır. İkincisi ise Aman'ın SIGINT malumat toplama faaliyetleri (8200 ve 81 kod adlı birimler) ile görüntü istihbaratı toplama faaliyetleridir (9900 kod adlı birim). Bu birimler Hamas'ın olası bir saldırı için giriştiği hazırlıklarla alakalı somut kanıtlar toplamakla sorumludur. 

Üçüncü savunma hattı ise Gazze sınırı boyunca uzanan ve bütünleşik fiziksel engeller, elektronik sensörler ve diğer görsel araçlardan müteşekkil kara barikatlarıdır. Bu hattın vazifesi, İsrail içine yönelik herhangi bir saldırı girişimine karşı son savunma hattı olmaktır. 7 Ekim günü bu üç savunma hattı da çöktü. Hiçbirisi, yaklaşmakta olan operasyonun doğası ve ölçeği ile alakalı stratejik bir ikaz raporu sağlamadı.

Bu "acemiliğin" kökünde iki temel zafiyet vardı. Bunlardan ilki tıpkı 1973'te olduğu gibi kavramsaldı: Şin Bet ile Aman'dan yanlış olmasına rağmen sürekli bir şekilde akan müşterek tahmin analizleri iki ayrı başlık üzerine kuruluydu. İsrail'in sahip olduğu askeri ve istihbarat üstünlüğün Hamas'ı büyük ölçekli bir hamle yapmaktan caydıracağı ve Hamas böyle bir girişimde bulunsa dahi Şin Bet ile Aman'ın bunu çok önceden deşifre edeceği inancı.

Hamas'ın son yıllarda görece olarak kendini geriye çekmesi, örgütün Katar'dan akan paranın durmasını istemediğine dair emareler ve daha çok sayıda Gazzelinin İsrail içinde çalışmasına müsaade edilmesi, İsrail'in siyasi, askeri ve istihbarat yetkililerinin hepsinin kafasındaki o devletlerinin tamamen üstün olduğu algısını güçlendirdi.

İnsanın içini rahatlatan bu algıdan ötesini göremeyen üst düzey subaylar, saldırı yaklaşırken kendini belli eden uyarı işaretlerini görmezden geldiler. Hamas üyeleri tarafından geçtiğimiz yıllarda birçok kez İsrail'deki yerleşkeleri işgal operasyonları organize edilmiş, bu operasyonlara dair birçok eğitim gerçekleştirilmiş ve tüm bunlar sınır bölgesinde yaşayan sivil amatörler tarafından sızılan kablosuz iletişim ağlarından alınan bilgilerle onaylanmıştı. Ordu yetkililerine saldırıdan önceki son birkaç hafta boyunca çiftçi kılığındaki kişilerin sınırdaki tel örgülerin fotoğraflarını çektikleri ve bazı Hamas mensuplarının ellerinde haritalarla İsrail tarafındaki yerleşkeleri ve askeri karakolları gözlediklerine dair raporlar sunulmasına rağmen bu açık işaretler görmezden gelindi.

Saldırıdan hemen önce operasyonu tamamen engellemek veya en azından vereceği zararı en aza indirmek için son bir fırsat dahi boy gösterdi: İsrail istihbaratı 6 Ekim gecesi ellerine geçen birtakım ikaz emareleri nedeniyle bazı üst düzey yetkilileri istişare amaçlı toplantıya çağırdı ancak hatalı "İsrail'in her yönden üstün olduğu" inancı gözleri bir kez daha kör ettiği için sınır hattı boyunca olağandışı bir alarm durumuna geçilmesi emri verilmedi. Sadece Şin-Bet birkaç fazladan ajanı bölgeye sevk etti. Aman Direktörü Tümgeneral Aharon Halive ise Eilat'ta geçirdiği tatiline devam etti ve herhangi bir intikal emri çıkarmaya lüzum görmedi.

İstihbarat zafiyetleri

İkinci ve daha hayret verici istihbarat zafiyeti ise malumat toplanması ile alakalıydı. Vaziyetten anlaşıldığı üzere Şin Bet, en temel görevinde başarısız olarak Hamas'ın büyük çaplı bir saldırı niyeti olduğuna dair hatırı sayılır bir uyarıda bulunmadı. Şin Bet Direktörü Ronen Bar, saldırıdan tam dokuz gün sonra, Aman'daki mevkidaşı da bundan kısa bir süre sonra birer açıklama yaparak bu başarısızlığın sorumluluğunu üstlendiler.

Şin Bet'in sabıkasının bu hususta mükemmel olması ve gizli operasyondan haberi olan Hamas mensuplarının sayısının bir hayli fazla olması bu zafiyetin çok daha vahim kılmaktadır. Kökten dinci İslamcı gruplar içinden insan kaynağı devşirmenin zorlukları herkes tarafından gayet iyi bilinmektedir ancak Gazze içindeki istihbarat kaynaklarından bu saldırı ile önceden hiçbir haber gelmemiş olması anlaşılan o ki tabuta çakılan son çivi oldu.

Mevzubahis başarısızlık örneğinin izahı için Şin Bet'e özgü bazı özelliklere bakmak lazım gelir. Bunların arasında en önemli olan kurumsal kültürdür. Bu kültür gereği kurum, büyük çaplı saldırılar olacağına dair tehlike çanları çalmak yerine istihbarat operasyonlarına ve tüm ayrıntıları ile ortaya çıkarılmış ve müstakil tehditlerin bertaraf edilmesi ihtiyacı üzerine odaklanır.

Şin-Bet bünyesinde görev yapmış birçok kişiyle yaptığımız röportajlardan birine göre bu kültürden dolayı Hamas tarafından sınır yakınlarındaki İsrailli yerleşkelere yönelik büyük çaplı bir saldırı olasılığı hiçbir zaman kurumun öncelikler listesinde kendisine üst sıralarda yer bulamaz. Göze çarpan bir diğer husus ise Şin-Bet'in emrindeki araştırma kabiliyetlerinin zamanla zayıflamış olmasıdır.

Hâlbuki 1980'li yılların sonuna doğru stratejik analizler üretmesi için büyük bir araştırma birimi kurulmuştu. Ancak kurum içindeki tercihler nedeniyle bu birim zaman içinde etkinliğini yitirdi. Buna ilaveten, uzun yıllar ‘faydalı istihbarat' sağlanması geleneği terk edilerek son birkaç yıldır ‘duymak istenilen türden istihbarat' raporları verilmekteydi. Kurum tarafından sunulan bu raporlar Binyamin Netanyahu'nun, Gazze'deki Hamas iktidarına fazla karışmayarak Batı Şeria'daki Filistin Yönetimi'nin gücünü ve nüfuzunu kırmaya öncelik verilmesi politikasını destekler nitelikteydi.

Aman'ın bu başarısızlığa ne tür bir katkıda bulunduğu ile alakalı pek bir bilgi olmasa da görünen o ki bu kurum, herkesin bildiği o meşhur ‘noktaları birleştirememe' hastalığına yakalanmıştı. Sayıları haddinden fazla olan veri uzmanının çalışmalarını bütünleşik bir şekilde yorumlayacak bir yapı yoktu zira Hamas'ın İsrail yerleşkelerine yönelik saldırı eğitimleri, gerek İsrail İHA'ları gerek de diğer yöntemler ile çok iyi kayıt altına alınmıştı.

Ancak her ne olduysa Aman'daki uzmanlar bu malumatın gerçek anlamını çözmeye muvaffak olamadı ve bu eğitimleri halk için yapılan gösteri eğitimleri olarak yorumladılar. Çıkan bazı haberlere göre 8200 kod adlı birim tarafından takip edildiklerini bildiği aramalarda Hamas üyeleri yeni bir savaştan kaçınmaları gerektiği ile alakalı ‘yem konuşmalar' yaptı. Bu karşı istihbarat taktiğinin Hamas tarafından kullanılmış olması grubun bu alanda seviye atladığını göstermektedir.

Sınır bariyeri

Son savunma hattı olan 65 kilometrelik sınır bariyeri ise İsraillilere temelsiz bir güven hissi sağlamaktan başka bir işe yaramadı. 2021'in aralık ayında kamuoyuna ilan edilen 1.1 milyar dolar bütçeli bu proje açıklandığı gün sanki hiçbir teröriste geçit vermez izlenimi doğurmuştu. Bu projenin en büyük ayağı yeraltına döşenen ve karşıya tünel kazılmasını engellemesi öngörülen beton bariyerdi. Projenin bu kısmı için İsrail ordusunun kendi deyimiyle "Gazze'den Bulgaristan'a yol yapmaya yetecek kadar" çimento kullanıldı. Projenin bu kısmı 7 Ekim saldırısı sırasında başarılı bir imtihan verdi.

Projenin planlayıcıları, yeraltında çimento kullanımına ilaveten hat boyunca elektronik olarak istihbarat toplama sisteminin sanal âlemden gelecek saldırılara karşı korunması için de bir takım önlemler aldı. Fakat Hamas'ın teknoloji harikası bu kuleleri saf dışı bırakmak için İHA'lar ile yukarıdan patlayıcı bırakabileceğini düşünmediler. Sonuç olarak bu kulelerin, yeraltındaki sığınaklara göndermesi gereken görsel istihbarat gitmedi ve bazısı mesaisi bitmesine rağmen orada bulunan çoğu kadın asker Hamas'ın sınırı geçip üslerine saldırdığında uykularında öldürüldü.

100 kadar uzaktan kumandalı makinalı tüfek kulesi de yine İHA'lar yardımı ile saf dışı bırakıldı. Ukraynalıların bu taktiklerle Rus tanklarını ve askerlerini hedef aldığı saldırıların görüntülerin her gün servis edildiği bir ortamda bu ihtimale karşı neden bir önlem alınmadığını anlamak zordur.

İsrail ordusu, Gazze'nin güney, orta ve kuzeyini ayrı ayrı gözlemlemek için kullandığı casus balonlar da kullanmaktadır. Bu üç balon saldırıdan birkaç hafta önce kötü hava şartları altında kullanıldıkları için arıza yaptıklarından bakıma alınmıştı ancak ordu yetkilileri bu balonları kısa zaman içinde göreve hazır hale getirmeyi ihmal ettiler.

Hayal gücü eksikliği

İsraillilerin bu başarısızlığının altındaki ana sebep her ne kadar kaliteli uyarı istihbaratının eksikliği olsa da 11 Eylül Komisyon Raporu tarafından önemi vurgulanan "hayal gücü eksikliği" kavramı burada da etkisini ispatlamıştır.

Hamas'ın fiziksel olarak İsrail'e yakın olması ve sahip olduğu kapasite göz önüne alındığında böyle bir saldırının gerçekleşme ihtimali elbette ki El Kaide'nin uçak kaçırarak ABD'ye saldırmasından çok daha yüksektir. İsrail'in "hayal gücü eksikliği" hususundaki zafiyeti daha çok malumat toplama konusunda gevşekliğe yok açması bakımından önemlidir. Malumat toplanmasındaki bu gevşeklik nedeniyle Hamas'ın büyük bir operasyon icra etmesinin düşük bir ihtimal olduğu algısı kuvvetlenmiş ve böylece "sistem zafiyeti" kavramının klasik bir vakası hâsıl olmuştur.

uyg.gif

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum