Analiz | Türkiye'nin Suriye'de İsrail'e karşı yapabileceği fazla bir şey yok
Sınırlı donanımı ve riskten kaçınan dış politikasıyla Ankara, İsrail'in Suriye hedeflerine yönelik hava saldırılarına karşı sınırlı bir güce sahip
Ragıp Soylu | Middle East Eye | Tercüme: Mepa News
Üst düzey Türk yetkililer Nisan ayında İsrailli mevkidaşlarıyla Bakü'de gizli görüşmeler için bir araya geldiklerinde atmosfer beklenmedik derecede samimiydi.
İlk görüşmelerinde taraflar, her iki ülkenin de Suriye'de faaliyet gösteren askerleri, uçakları ve insansız hava araçları olduğu için kazaları önlemek amacıyla bir iletişim hattı kurulması konusunda anlaştı.
O akşam her iki heyetin başkanları ve ekipleri, üst düzey bir Türk istihbarat yetkilisi ve üst düzey bir İsrailli ulusal güvenlik yetkilisinin önderliğinde yerel bir restoranda birlikte yemek yediler.
Grup yemeğin tadını çıkarırken beklenmedik bir şey oldu: Bakü'ye resmi bir ziyarette bulunan İran Yol ve Kentsel Gelişim Bakanı Farzaneh Sadegh restorana girdi.
Çayını yudumlarken, Azeri korumalar gizlice rehberine yanlış yerde olduğunu belirttiler. Sadegh, görünüşe göre Türk-İsrail heyetinin hiçbir üyesini tanımadan hızla dışarı çıkarıldı.
Bu olay Suriye'deki durumu yansıtıyordu: İranlılar Suriye'den kovulurken, hem İsrail hem de Türkiye bazen örtüşen ama çoğu zaman çelişen kendi özel çıkarlarının peşindeydi.
Güven inşa etmek ve kaybetmek
Beşar Esed'e karşı Suriye'deki muhalif grupları uzun süredir destekleyen Türkiye'nin Şam'daki yeni yöneticilerle çok yakın bağları var.
İsrail Nisan ayında, yerel güçleri eğitmek ve IŞİD'e karşı operasyonlar yürütmek üzere Türk ordusu tarafından devralınmak üzere olan birkaç Suriye hava üssünü hedef aldığında, Ankara'nın tepkisi ölçülü oldu. Amerikalılar tarafından cesaretlendirilen Türkiye, İsrail ile temas kurmayı ve bir orta yol aramayı tercih etti.
İsraillilerin iki temel endişesi vardı: Türkiye T4 hava üssüne sofistike radar ve hava savunma sistemleri konuşlandırırsa, İsrail'in hava operasyonları -İran'a yönelik saldırılar da dahil olmak üzere- açığa çıkacaktı. Ayrıca Türk hava savunma sistemlerinin bazı hava operasyonlarını tamamen engelleyebileceğinden de çekiniyorlardı.
Bu sorunları ele almak üzere Türk yetkililer Bakü'deki müteakip toplantılara Suriyeli muhataplarını da dahil ettiler. Güven artırıcı bir önlem olarak Suriyeliler, Suriye'nin güneyindeki belirli bölgelere askeri güç konuşlandırmamayı kabul etti.
Ankara İsrail'e, Suriye'nin İsrail'in güvenliğine tehdit oluşturmasını istemediğini göstermeye çalıştı.
Ancak üç ay sonra yaşanan bir başka kriz, İsrail ile yapılan görüşmelerin Suriye konusundaki temel anlaşmazlıkları çözmediğini gösterdi.
Pazar günü Dürzi ve Bedeviler arasında kanlı çatışmaların patlak vermesinin ardından Suriye hükümeti yerel yetkililerin talebi üzerine Suveyda'ya asker gönderdi ve bu sevkiyat İsrail'in Suriye ordu güçlerine karşı şiddetli hava saldırıları düzenlemesine neden oldu.
Suriye hükümet güçleri vilayette daha fazla bölgede kontrolü yeniden ele geçirirken, İsrail jetleri Suriye Savunma Bakanlığı ve Başkanlık Sarayı yakınlarındaki bölgeler de dahil olmak üzere Şam'daki hedeflere saldırmaya devam etti.
Çarşamba günü başkente yapılan hava saldırıları, Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara'nın hafta sonu Azerbaycan'a yaptığı ziyaretin ardından Suriyeli ve İsrailli yetkililer arasında Bakü'de yapılan bir başka toplantıya denk geldiği için özellikle şaşırtıcıydı.
İsrail'in bu saldırıları Türkiye'yi zor durumda bıraktı ve Washington'a İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ateşkesi kabul etmesi için baskı yapmasının ötesinde bir koz bırakmadı.
Çarşamba günü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan beklenmedik bir şekilde Türkiye'nin Suveyda'daki kriziyle ilgili görüş ve önerilerini istihbarat kanalları aracılığıyla İsrail'e ilettiğini açıkladı ateşkesin ise ancak ABD'nin arabuluculuğuyla mümkün olabileceğini kaydetti.
Bu açıklama, Ankara'nın İsrail'le karşı karşıya gelmek yerine doğrudan kanallar üzerinden ilişki kurmaya çalıştığına işaret ediyordu.
İran'ın hatalarından kaçınmak
Sosyal medyada bazı hesaplar Türkiye'nin İsrail saldırılarını caydırmak için hava savunma sistemlerini konuşlandırması çağrısında bulunurken, bazıları da Ankara'nın daha fazla saldırganlığı önlemek için Suriye'deki askeri üsleri derhal kontrol altına alması gerektiğini savundu.
Middle East Eye'a konuşan Türk yetkililer, özellikle 13 yıllık iç savaşın ardından Suriye'de İsrail'le doğrudan bir çatışma riskine girmek ya da Suriye'yi yeni bir savaş alanına çevirmek istemediklerini söyledi.
Ayrıca bu tür gerginliklerin Suriye'yi bir devlet olarak yeniden inşa etme çabalarını zehirleyeceğinden ve hem Suriye hem de Türkiye kendi ekonomileri için yabancı sermaye çekmeye çalışırken uluslararası yatırımcıları korkutacağından endişe ediyorlar.
Yetkililer tüm krizlerin diplomasi yoluyla çözülmesi gerektiğine inanıyor çünkü İsrail askeri çatışmaları yayılmacı gündemi için gerekçe olarak kullanma eğiliminde.
Türkiye de Suriye'de İran'ın hatalarını tekrarlamamak konusunda istekli. Tahran'ın Esed'i destekleyerek yaptığı gibi Şara hükümetinin meşruiyetinin altını oymak ya da bölgesel hakimiyet peşinde koşmak istemiyor.
Ancak Ankara, İsrail'in kasıtlı olarak krizleri kışkırttığından ve bunları askeri saldırılar yoluyla bölgeyi daha da istikrarsızlaştırmak için bahane olarak kullandığından şüpheleniyor. İsrailli yetkililer Suriye'nin bölünmesi gerektiğine inandıklarını açıkça belirttiler.
Türkiye sert güce güvenmek istese bile önemli kısıtlamalarla karşı karşıya.
Türk savunma sanayii uzmanı Yusuf Akbaba, Çarşamba günü daha sonradan silinen bir X gönderisinde “Türk ordusunun Şam üzerinde Suriye hava sahasının güvenliğini sağlayabilmesi için hava savunma sistemlerine ve bu görevi yerine getirebilecek hava varlıklarına ihtiyacı olacaktır” dedi ve ekledi:
“Türkiye'nin kendi koruması için bile yetersiz olan mevcut envanterimizle başka bir ülkeyi savunamayız.”
Suudi Arabistan, BAE ve Katar gibi ülkelerin bu konuda Türkiye'den çok daha iyi envanterlere sahip olduğunu da sözlerine ekledi.
Türk hava savunma sistemlerinin modernize edilmesi gerekiyor
Türkiye'nin yaşlanan F-16 savaş uçağı filosunun, Ankara'nın Washington ile yaptığı milyarlarca dolarlık anlaşma ve Eurofighter jetleri için devam eden görüşmeler gibi bekleyen anlaşmalarla modernize edilmesi gerekiyor.
Ankara yerli üretim Hisar kısa ve orta menzilli hava savunma sistemlerine sahip olsa da bunların sayısı sınırlı.
Türk askeri planlamacıları Rus yapımı S-400 füzelerini Suriye'ye, muhtemelen T4 hava üssüne konuşlandırmayı bile düşündü ancak Washington bu hamleye karşı çıktı.
Türk askeri yetkililerinin Şam'a defalarca yaptığı ziyaretlere rağmen, Suriye'de Türk üsleri kurulması konusunda pek heves yok.
Türk ordusu gelenekleri gereği yabancı topraklarda üs kurma konusunda isteksizdir ve Suriye'de geçirdiği yaklaşık on yılın ardından daha fazla maceraperestliğe de pek hevesli görünmüyor.
Daha da önemlisi, Suriye hükümeti Ankara'yı resmen davet etmek için gerekli anlaşmaları imzalayamıyor çünkü Şara henüz Suriye'nin yeni geçici anayasasında öngörülen geçici parlamentoyu kurmadı. Bu tür anlaşmalar için parlamentonun onayı gerekmektedir.
Ankara'daki hakim görüş, özellikle Trump yönetimi, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin büyük bir kısmının yeni Suriye hükümetini desteklediği göz önünde bulundurulduğunda, İsrail ile yaşanan krizi çözmenin en iyi yolunun diplomasi olduğu yönünde.
Fidan Çarşamba günü yaptığı açıklamada “Bu sadece bölge için değil İsrail için de çok tehlikeli bir durum” dedi ve ekledi:
"Başka bir deyişle, uluslararası toplum -özellikle ABD, Avrupa Birliği ve bölge ülkeleri- biraz duyarlılık göstermeli ve İsrail'e dur demelidir. Aksi takdirde bölgede istenmeyen sonuçların ortaya çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz."
Kaynak: Mepa News