Beş soruda tüm yönleriyle ABD seçimleri

Beş soruda tüm yönleriyle ABD seçimleri

ABD seçim sistemine dair merak edilenler bu çalışmada bir arada toplandı.

Seçmen delegeleri kurulu nedir? Kararsız eyalet nedir? Temsilci kimdir? MEE, ABD seçimlerinin nasıl işlediğine dair kilit soruları araştırdı.

2016 yılındaki seçimlerde tüm oyların sayımı tamamlandığında Hillary Clinton, Donald Trump’tan 3 milyon fazla oy almıştı ancak seçmen delegelerinin (temsilcilerin) verdiği oyların çoğunluğunu alan Trump başkanlık seçiminin galibi ilan edilmişti.

Peki bu nasıl ve niçin böyle oldu ve seçmen delegeleri kurulu nedir?

ABD’nin, eyaletlerin şahsi siyasi gücünün korunması adına uyguladığı karmaşık bir oy sayma sistemi vardır. Seçimlerin sonucu hangi adayın vatandaşlardan kaç oy aldığına göre değil, eyaletlerin seçmen delegeleri kurullarından kaç oy aldığına göre belirlenmektedir.

Bir eyaletin seçmen delegeleri kuruluna verilen oy hakkı sayısındaki en büyük faktör eyaletin nüfusudur. Bu oran temelde bir puan sistemine göre belirlenir: Mesela, Alaska’nın puanı 3, Virgina’nın puanı 15 ve ABD’nin en kalabalık eyaleti olan California’nın puanı 55’tir.

Her eyalet kendi oyunu organize etmekle yükümlü olup, (birkaç istisna haricinde bütün eyaletlerin) seçmen delegeleri kurulu oyları “kazanan hepsini alır” ilkesi gereği başkan adaylarına gider. Örnek olarak 3 delegesi olan Alaska’da 1 delege cumhuriyetçi adaya diğer 2 delege de demokrat parti adayına oy verirse, eyaletin 3 oyu da 2-1 kazanan demokrat parti adayına yazılır. Bir adayın başkanlık seçimini kazanabilmesi için toplam 538 delegenin en az 270 tanesinin oyunu alması gereklidir.

Kararsız eyalet nedir?

Adaylar sihirli sayı 270’e ulaşmak için seçim çalışmalarını genellikle sonucun her iki türlü de çıkma ihtimali bulunan yani kararsız eyaletlerde yoğunlaştırır. ABD’deki seçim haritalarının büyük çoğunluğu genellikle değişmez ve oy verme işlemleri tamamlanır tamamlanmaz neredeyse her seçimde aynı sonuçlar açıklanır.

Mesela, üç batı sahili eyaletinin (California, Oregon ve Washington) demokrat adaya oy vermesine kesin gözüyle bakılırken, tam tersi şekilde Mississippi, Alabama ve Tennessee gibi muhafazakâr güney eyaletlerinin de cumhuriyetçi adaya oy vermesi beklenir.

Seçim haritalarında kırmızı cumhuriyetçi eyaletleri mavi de demokrat eyaletleri temsil etmektedir.

Haritaya göre yaklaşık bir düzine kadar ideolojik olarak her iki tarafa da kayabilen eyalet bulunmaktadır ki adayların seçim kampanyalarının zaman ve parasının çoğu bu eyaletlerdeki seçmeni ikna etmek için harcanır. Seçim öncesi anketlerde iki ana aday arasındaki farkın %5’ten düşük olduğu eyaletlere “savaş alanı” adı verilir.

Trump’ın 2016 yılında Wisconsin, Pennsylvania ve Michigan gibi orta-batı eyaletlerini kazanmasının en büyük sebebi olarak buralardaki sanayi odaklı iş imkanlarını geri getireceğine dair söz vermesiydi.

Trump’ın bu üç eyaletteki rakibi ile arasındaki oyların toplamı sadece 78.000 iken Hillary Clinton, California eyaletini 4.2 milyon oy farkla kazanmıştı. Sadece bu örnek dahi halk oyu ile seçmen delegeleri kurulu (temsilci) oyları arasındaki tutarsızlığı anlatmaya yeterlidir.

Genellikle Florida ve orta-batı bölgesindeki birkaç eyalet modern zaman seçimlerinde kimin kazanacağını belirleyen ana etkendir ancak nüfus dağılımındaki değişiklikler ve siyasi faktörler nedeniyle diğer eyaletler de zaman zaman “kararsız” kategorisine girebilmektedir.

Mesela, Virginia eyaleti, 20 yıl gibi kısa bir sürede koyu cumhuriyetçilikten, “savaş alanına” daha sonra da koyu demokratçılığa evirildi. Bunun en büyük sebebi olarak genellikle demokratlara oy veren “beyaz olmayan” nüfusun hızlı şekilde artması gösterilmektedir.

Mesela, Joe Biden önümüzdeki seçimlerde cumhuriyetçilerin kalesi olarak bilinen ve 38 temsilci oyu hakkı olan Teksas eyaletini kazanmak adına harekete geçti. İlaveten, anketler Biden’ın Georgia ve Alaska gibi muhafazakâr eyaletlerde dahi kazanma şansının olduğuna işaret etmektedir.

Amerikan başkanlık seçimleri her dört yılda bir Kasım ayının ilk pazartesi gününden sonraki salı günü yapılır. Bu yılki seçimler 3 Kasım tarihinde gerçekleştirilecektir.

us-election-map-1-0.png

Temsilci oyları neye göre belirlenmektedir?

Seçmen delegeleri kurulunun oy sayısı (temsilci sayısı), her eyaletin ABD kongre temsilcisi sayısı yani iki senatör artı milletvekili sayısı kadardır. Milletvekili sayısı da eyaletin nüfusuna göre belirlenmektedir.

Bu formüle göre bir eyaletin en az üç temsilcisi olmaktadır ki bu durum nüfusu az olan eyaletler için bir avantajdır. ABD sınırları içindeki en az nüfusa sahip eyalet olan Wyoming’de 580.000 kişi yaşamaktadır. Formüle göre Wyoming’e üç temsilci oyu hakkı verilirken Wyoming nüfusunun yaklaşık 70 katı büyüklükte bir nüfusa ev sahipliği yapan California’ya 55 temsilci oyu hakkı verilmektedir.

Nüfus büyüklüğüne oran açısından bakıldığında Wyoming’e verilen temsilci oyu hakkı California’ya verilen oy hakkından daha ağırdır. Wyoming her 193.000 kişi başına bir oy hakkı kazanırken California’da bu sayı 718.000’dir.

Amerika’ya bağlı ancak eyalet statüsünde olmayan, Puerto Rico, Guam ve Amerikan Samoa’sı gibi yerleşim yerleri sadece ön seçimlerde oy verebilmekte ve başkanlık yarışında temsil edilme hakları bulunmamaktadır. Columbia, yani ABD’nin devlet dairelerinin bulunduğu yerleşim yerine de kongrede tam olarak temsil edilmemesine ve bir eyalet olmamasına rağmen üç temsilci oyu hakkı verilmektedir.

Posta ile oy verme süreci nasıl işlemektedir?

Başkanlık seçimleri gayet geniş ölçekli ve göreceli olarak karmaşık yapısı olan bir süreç olsa da ülkenin yeni başkanının kim olacağı, teker teker eyaletlerden gelen sonuçlara göre çarşamba sabahı belli olmaktadır.

2016’daki seçimlerde CNN, yarışı Trump’ın kazandığını yerel saatle 03.00’da ilan etmişti. Ancak bu yıl sonuçların açıklanmasının biraz daha uzun sürmesi beklenmektedir zira hala devam eden salgın nedeniyle seçmenlerin belirli bir kısmı posta yoluyla oy verme işlemini gerçekleştirdi.

ABD’de, seçim oy kullanma noktalarına gitmek yerine daha önceden posta ile oy kullanmak mümkündür. Başkan Trump, kendisi de bu yıl Florida’da posta ile oyunu kullanmasına rağmen sistemin ne kadar güvenli olduğuna dair şüphelerin ortaya çıkmasını sağlayan açıklamalarda bulundu.

Oy kullanma hakkı üzerine çalışan STK’lar posta ile oy vermenin seçimlerde hile yapılmasının önünü açacağına dair iddiaları, seçimlerin adil bir şekilde yürütülmesi için tüm eyaletler tarafından alınması gereken tedbirlerin sıkılığını hatırlatarak reddetti.

Twitter, “posta yolu ile oy kullanmak ile seçimde hile yapılması arasında çok zayıf bir bağlantı vardır” şeklinde bir açıklama yaptıktan sonra, mayıs ayında Trump’ın posta ile oy kullanma süreci hakkında yaptığı paylaşımlara “uyarı” ibaresi koymaya başladı.

Ancak birçok kişi alınan önlemlere rağmen, Trump’ın posta ile oy verme ile alakalı şüphe uyandırmaya yönelik çabaları neticesinde yeterli sayıda vatandaşın şüphelenmesi halinde bir sonraki seçimden galip çıkan adayın başkanlığının meşruiyeti hakkında bazı hukuki zorluklar çıkmasından korkmaktadır.

Birçok eyaletin posta ile oy kullanma şartlarını devam eden salgın nedeniyle gevşettiği de gözden kaçırılmaması gereken bir noktadır.

Yine de bu standartlar eyaletten eyalete değişiklik göstermektedir. Aralarında Oregon ve Washington’ın bulunduğu birkaç eyalette her kayıtlı seçmenin adresine oy pusulası gönderilir ve buralardaki oy verme işlemlerinin neredeyse tamamına yakını yıllardır posta ile halledilir.

Michigan örneğinde olduğu gibi bazı eyaletler sadece seçmenin talep etmesi halinde adrese oy pusulası göndermekte olup bazı eyaletler de yalnızca seçmenin seçim günü oy verilecek yerleşim yerinde olmayacağını ispatlaması halinde posta ile oy kullanmaya izin vermektedir.

Birçok eyalet, belediye merkezleri ve diğer oy verme alanlarında erkenden hatta bazen seçimden haftalar öncesinden oy verme işlemi yapılmasına izin vermektedir. Söz konusu eyaletlerden yapılan yayınlarda düzinelerce seçmenin erkenden oy vermek için kuyruklar oluşturduğu görülmektedir.

Posta ile oy verme süreci ve bazılarının seçimden önce oy vermesi nedeniyle, özellikle de yarışın çekişmeli geçtiği ve tüm oylar sayılana kadar kesin konuşmanın imkansız olduğu eyaletlerde sonuçların açıklanmasının gecikmesi kaçınılmazdır.

biden.png

Temsilci kimdir?

Seçim sonuçları genellikle oy verme işleminin tamamlanmasında birkaç saat içinde belli olsa dahi, bu sonuçların resmi olarak kayıt altına geçmesi haftalar sürmektedir. Yani seçimin galibi olan aday, seçmen delegeleri kurullarının oyları işlenene kadar “seçilmiş-başkan” sıfatını resmi olarak kullanamaz.

Seçmen delegeleri kurulu oyları, temsilci adı verilen bireyler tarafından verilir. Bir eyalette en fazla oy alan adayın partisi o eyaletteki temsilcileri seçme hakkını elde eder. Bir temsilcinin seçilme süreci eyaletten eyalete farklılık gösterebilir.

Temsilcilerden, kendilerini seçen partinin adayına oy vermesi beklenir. Yani, örnek olarak cumhuriyetçi bir temsilcinin cumhuriyetçi başkan adayına oy vermesi beklenir.

Teknik olarak, Amerikalılar bir başkan adayına oy verdiklerinde direkt olarak bu adaya değil, oy verdikleri partinin belirleyeceği temsilcilere oy vermektedir. Örnekle açıklamak gerekirse, siz Massachusetts’deBiden’a oy verdiğinizde aslında Massachusetts’teki demokrat parti temsilcilerine oy vermiş olursunuz.

ABD tarihinde birkaç defa “aldatan temsilci” vakası yaşanmıştır. Seçmen delegeleri bünyesinde kendisine temsilcilik verilip, oyunu kendisini oraya seçen partiye değil de diğer partiye atan temsilciye halk arasında “aldatan temsilci” denir.

Aldatan temsilcilerin eliyle bir seçim sonucunun değiştiği henüz görülmemiştir. Bu fenomen, özellikle 2000’li yıllardan itibaren geçmişte kalan bir anı gibi neredeyse hafızalardan silinmişti, ta ki 2016 seçimlerine kadar.

Trump’ın galibiyetini ilan etmesinin ardından, iki demokrat temsilci açık bir şekilde seçmen delegeleri kurullarına “itaatsizlik” çağrısı yaptı. Bu çağrıya göre her iki partiden belirlenen temsilciler “aldatan temsilci” olacak ve kitabına uydurularak Trump yerine “daha ılımlı bir cumhuriyetçi” seçilecekti.

Bu çağrıyı yapanlar kendilerine, Alexander Hamilton’a ithafen “Hamilton temsilcileri” lakabını vermişlerdi. ABD tarihinin ilk hazine bakanı olan Hamilton, seçim delegeleri kurulu sisteminin, “gerekli niteliklere” sahip olmayan birisinin başkanlık makamına oturmasını engellemek amacıyla tasarlandığını savunan bir siyasetçiydi.

Haliyle, 2016’daki girişim başarılı olmadı.

Ancak 2016 seçimleri, ikisi cumhuriyetçi beşi demokrat olmak üzere toplamda yedi “aldatan temsilci” vakasına sahne olarak tarihe geçti. Maine, Colorado ve Minnesota eyaletleri birer adet aldatan temsilci vakasının yok sayılmasında ve seçim delegeleri kurullarının seçim sonuçlarını yansıtan bir karar vermesinde ısrar etmiştir.

Düzinelerce eyaletin kendi yasalarına göre temsilcilerin seçim sonuçlarına itiraz etmesi (sonradan değiştirmeye çalışması) yasadışı olmakla beraber, her eyaletin bu yasadışı aktiviteye verdiği ceza farklıdır. Mesela, Washington eyaleti, 2016 yılında bu eyaleti kazanan Hillary Clinton’a oy vermeyen temsilcilerin 1.000 dolar ceza ödemesin hükmetmişti.

Colorado eyaleti, sözde Hamilton temsilcileri girişimi çerçevesinde Hillary Clinton yerine cumhuriyetçi aday John Kasich’e oy vermek isteyen temsilcisinin oyunu hiçbir polemiğe girmeden yok sayıverdi. Bu yılın başlarında görülen davada, ABD Anayasa Mahkemesi, seçmen delegeleri kurulu bünyesindeki temsilcilerin, eyalet sınırı içindeki başkanlık seçimi sonuçlarına uymasını zorunlu kılan Colorado eyaletinin yerel yasasını kanuna aykırı bulmamıştı.

Sonuç olarak, “aldatan temsilci” meselesi üzerine yapılan felsefi ve hukuki tartışmalar her ne kadar ilgi çekici olsa da “aldatan temsilciler” üzerinden seçim sonuçlarının değiştirilmesi neredeyse imkansızdır.

Middle East Eye'da yayınlanan bu çalışma Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir.

uygulamabanner.jpg

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.