Irak'ta hükümet pazarlıkları ve yeni ittifaklar

Irak'ta hükümet pazarlıkları ve yeni ittifaklar

Irak'ta seçimlerin ardından yeni hükümetin kurulmasına yönelik temaslar devam ediyor. Siyasi gruplar arasındaki derin görüş ayrılıkları nedeniyle en muhtemel senaryo çoğunluk hükümeti olarak görünüyor.

Irak halkı ülkeyi dört yıl boyunca yönetmesi beklenen hükümeti kuracak parlamentoyu seçmek üzere 12 Mayıs 2018’de sandık başına gitti. Söz konusu seçimler, DEAŞ sonrası sürecin ardından yapılan ilk seçimler olması nedeniyle, Irak için önemli bir köşe taşı niteliğinde. Zira 30 Nisan 2014’te yapılan parlamento seçimlerinin ardından, Haziran 2014’te DEAŞ'ın Irak topraklarının geniş bir kısmında kontrolü ele geçirmesi hükümetin olağanüstü koşullarda kurulmasına sebep oldu. 2017 yılı sonu itibariyle DEAŞ'ın Irak’taki kontrolü sona erdirilmiş olsa da örgütün bıraktığı izler siyaseti de etkiledi. 

DEAŞ'ın Irak’taki kontrolü süresince güvenlik ve siyaset alanında yaşanan güç boşluğu, Haşdi Şabi gibi yeni aktörlerin siyaset ve güvenlik alanında öne çıkmasına yol açtı. Öte yandan 25 Eylül 2017’de gerçekleştirilen IKBY referandumu ve sonrasında yaşanan gelişmelere ek olarak, Irak merkezi hükümetinin 16 Ekim 2017 tarihinde yaptığı operasyonla Kerkük ve tartışmalı bölgelerde kontrolü sağlaması, siyasi dinamikleri önemli ölçüde değiştirerek Irak’ta yeni bir siyasi harita ortaya çıkardı.

Bu şartlar altında seçimlere giren Irak’ta seçimlerden önce oluşan koalisyonlar ve ittifaklar Irak’taki siyasetin farklılaştığına dair bir kanıt niteliğinde oldu. Nitekim seçimlerde 204 parti ve 27 koalisyon yer aldı ve Irak’ta etnik ve dini gruplar ilk kez bu denli çok parçalı bir siyasi yapı ile seçimlere katıldı. Bu siyasi tablo içerisinde 12 Mayıs 2018’de gerçekleştirilen Irak parlamento seçimleri, Irak siyaseti açısından pek çok farklılık ve sürprizi de beraberinde getirdi. Öncelikle 2018 seçimleri, yüzde 44,52’lik katılımla, 2005’ten bu yana Irak’ta katılımın en düşük olduğu seçim olarak kayıtlara geçti. Katılımın bu kadar düşük seviyelerde kalmasının nedeni olarak halkın siyasete ve seçimlere olan inancını kaybetmesi gösterilebilir. Ayrıca bu katılım oranı halkın mevcut siyasi yapıdan rahatsız olduğu ve siyasetçilerin gündeminden bıktıklarının bir göstergesi olarak da nitelendirilebilir. Halkın bu noktada Irak siyasetçilerine bir değişim mesajı verdiğini söylemek mümkün.

Düşük katılım ve hile iddiaları

Öte yandan Irak’taki en büyük Şii dini merci Ayetullah Ali es-Sistani’nin seçimlerden bir hafta önce bir “manifesto” niteliğindeki olan açıklamasının da Irak halkının seçimlere katılımını düşürdüğünü söylemek yerinde olacak. Sistani, daha önceki seçimlere ilişkin yaptığı açıklamalarda, seçime katılımı bir “dini görev” olarak nitelendirirken, son yaptığı açıklamada sadece bir “hak” olarak ifade etmesi ve siyasetçilere yönelik ağır eleştirilerde bulunması, halkın seçimlere katılımını düşüren bir etken oldu.

Katılımın düşük kalmasının dolaylı nedenleri olduğu da söylenebilir. Özellikle, seçimlerde kullanılan elektronik oy sistemi hem seçim öncesi süreç açısından hem de seçimlerde bazı zorluklar ortaya çıkardı. Zira Irak seçmenin bir kısmı elektronik oylamada kullanılacak seçmen kartlarını alamadı. Ayrıca Irak’ta DEAŞ nedeniyle yerlerinden olan 2 milyonluk bir göçmen kitle halen yerlerine dönebilmiş değil. Bununla birlikte teknik alt yapısı son derece zayıf bir ülke olan Irak’ta elektronik oylama yapılması, oy verme işlemini zorlaştırdı. Örneğin özellikle Kerkük’teki Türkmen bölgelerinde elektronik seçim sisteminin çalışmadığı ya da arıza yaptığı görüldü. Bu durum da sandığa giden seçmen sayısının azalmasındaki etkenlerden biri oldu.

Böyle bir ortamda gerçekleşen seçimler, sonuçları itibarıyla pek çok sürprizi beraberinde getirdi. Seçimlerin elektronik oylama yöntemiyle yapılması nedeniyle çıkan tartışmalarla birlikte, seçim sonuçlarına ilişkin hile yapıldığı gerekçesiyle yaşanan itirazlara rağmen, Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği’nin açıkladığı seçim sonuçlarında Mukteda es-Sadr önderliğinde kurulan Sairun Koalisyonu birinci parti olarak beklenmeyen bir başarı yakaladı. Haydar el-İbadi liderliğindeki Nasr Koalisyonu’nun beklenen performansı gösteremeyerek üçüncü siyasi oluşum oldu. Şii milis grupların temsilcilerinin yer aldığı Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu ikinci olarak önemli bir başarı elde etti.

Sadr'ın 'Iraklılık' söylemi destek buldu

Bu noktada Mukteda Sadr’ın önderliğindeki Sairun Koalisyonu’nun seçimlerden birinci siyasi oluşum olarak çıkması sürpriz olarak nitelendirilirken, elde edilen oy sayısına bakıldığında, Sadr’ın daha önceki seçimlerde aldığı oy potansiyelini koruduğu görülüyor. Irak’taki seçimlere katılımın düşük olmasının Sadr’ın kurduğu koalisyonu ön plana çıkardığı anlaşılıyor. Zira taban, teşkilat ve lider üçgeninde Irak’taki en etkili güçlerin belki de başında gelen Mukteda Sadr’ın, tabanını konsolide etme ve teşkilatının gücünü siyasi alana yansıtma becerisi ve başarısını ortaya koyduğunu söylemek mümkün. Öte yandan Sairun Koalisyonu’nun çok farklı grupları bir araya getiren bir liste olmasının yanı sıra, Sadr’ın Irak’taki dış müdahaleye karşı duruş sergilemesi, yolsuzluk karşıtı söylem ve eylemlerinin de halktan destek aldığı görülüyor. Bu noktada Sairun Koalisyonu’na yönelik bir teveccühün olması, Irak'ta artık mezhepçiliğin, etnik ayrışmanın, radikalleşmenin karşısında bir duruş ortaya çıktığının göstergesi olarak da nitelendirilebilir. Zira Mukteda Sadr seçim söylemelerinde mezhepçilikten uzak, Iraklılık kimliğine dayalı, vatan toprağını önceleyen ve hatta liberal olarak nitelendirilebilecek söylemler de benimsedi. Sadr, seçim öncesi belirlediği söylemleri, seçim sonrasında da dile getirerek geniş tabanlı bir hükümet kurma yönünde adım atacağını ifade eden açıklamalar yaptı.

Bu doğrultuda hükümet kurulması için siyasi görüşmeler başlamış olsa da başta Kerkük olmak üzere seçimlerde hile yapıldığına dair ortaya çıkan güçlü kanıtlar ve Türkmenlerin seçim sonuçları açıklandığı andan itibaren sürdürdüğü protesto gösterileri karşılığını buldu ve 1 Temmuz 2018 tarihine kadar göreve devam edecek Irak Parlamentosu, seçim sonuçlarını yeniden görüşmek üzere toplandı. 6 Haziran 2018'de 172 milletvekilinin katılımıyla düzenlenen toplantıda Irak Parlamentosu tarafından oyların yeniden elle sayılmasına yönelik bir karar alındı. Söz konusu kararla Irak dışında kullanılan oylar tamamen iptal edilirken, göçmen kampları ve Musul, Diyala, Selahaddin, Anbar vilayetlerinde oy kullanan göçmenlerin de oyları geçersiz sayıldı. Ayrıca üzerinde ciddi soru işaretleri bulunan Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği'nin (IBYSK) üyesinin görevleri dondurulurken, bunların yerine Yüksek Yargı Meclisi tarafından bağımsız hakimler atandı. Ayrıca IBYSK'nın vilayet sorumlularının da görevleri dondurularak yerlerine Yüksek Yargı Meclisi tarafından yeni sorumluların belirlenmesi kararlaştırıldı. Bu durum Irak'ta seçimlerde hile yapıldığının tescili niteliğinde. Bu gelişmelerin ardından Musul, Kerkük, Süleymaniye gibi vilayetlerde sonuçların değişmesi söz konusu olsa da seçimlerin genel sonuçlarını etkilemesi beklenmiyor.

Hükümet kurma süreci uzun ve karmaşık

Öncelikle hükümetin kulmasına ilişkin uzun bir takvim bulunuyor. Bu süreçte cumhurbaşkanı ve parlamento başkanı gibi önemli makamlar üzerinden yaşanacak pazarlıklar hükümetin belirlenmesinde etkili olacak. Hükümet kurulmasına ilişkin anayasal takvime göre nihai seçim sonuçları onaylandıktan sonraki 15 gün içerisinde cumhurbaşkanının meclisi toplaması gerekiyor.
Parlamento başkanı ve iki yardımcısı bu ilk meclis oturumunda seçiliyor. Bu seçim olana kadar en yaşlı meclis üyesi oturumu yönetiyor. Cumhurbaşkanı yenisi seçilene kadar görevine devam ediyor. Cumhurbaşkanı seçiminin ise ilk oturumdan sonraki 30 gün içerisinde yapılması gerekiyor. Yeni cumhurbaşkanı, seçildikten sonraki 15 gün içerisinde en büyük koalisyon başkanını hükümeti kurmak için görevlendiriyor. Görevlendirilen kişi 30 gün içerisinde hükümeti kuramazsa cumhurbaşkanı başka bir ismi 15 güç içerisinde görevlendiriyor. Görüldüğü üzere Iraklı siyasilerin önünde uzun ve karmaşık bir süreç var.

Öte yandan seçim sonuçlarına bakıldığında seçimin ardından hiçbir parti veya grubun tek başına hükümet kurması mümkün görünmüyor. Hükümet kurabilmek için bir siyasi oluşumun en az 165 sandalyeye ihtiyacı var. Irak’ta çıkan seçim sonuçlarını üç ana çemberde incelemek doğru olacak. Zira Sadr’ın bir başarısı söz konusu olsa da özellikle Sadr, İbadi ve Amiri arasında bir denge var. Bunlar 40 ve üstünde milletvekiline sahip olan liderler. Diğer taraftan 20 ve üzeri milletvekili çıkaran Nuri el-Maliki, Barzani, Allavi gibi isimler de ikinci çember içerisinde yer alıyor. Daha altta ise farklı fraksiyonlara dağılan bir parlamento yapısı söz konusu. Bu anlamıyla Irak’taki hükümetlerin seçim sonrası ittifaklar üzerinden şekillendiği düşünüldüğünde, seçim sonrası kimin kiminle ittifak yapacağının önemi ortaya çıkıyor. Irak’ta hükümetin kurucu gücü Şiiler. Zira beş büyük Şii partinin milletvekili sayısı 187’yi buluyor. Bu nedenle yine Şiilerin öncülüğünde kurulacak bir hükümet senaryosunu beklemek mümkün.

Bu noktada seçimlerin galibi Sadr’ın, Fetih Koalisyonu veya Maliki'ye yakın bir pozisyon izlemezse muhtemelen İbadi ve el-Hekim'le bir koalisyona gitmesi söz konusu olabilir. Tabii bu da tek başına yeterli olmayacak. Hem Sünnilerden hem Kürt gruplardan destek almaları gerekiyor. Bu noktada son seçimlerde en fazla milletvekili çıkaran ve Sünni koalisyonu olarak bilinen İyad Allavi liderliğindeki Vataniye koalisyonu ön planda. Allavi hükümete dahil olma konusunda istekli. Hatta Allavi'nin Şii olmasına rağmen seküler bir lider olarak görülmesi, isminin başbakanlık için geçmesine bile sebep olmuş durumda. Diğer taraftan Maliki'nin de çoğunluk hükümeti kurmak için başta Fetih Koalisyonu olmak üzere diğer küçük partilerle anlaşma zemini aradığı biliniyor. Öte yandan Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri de sahadaki desteğini siyasi gerçekliğe dönüştürme peşinde. Bu nedenle Amiri'nin Mukteda Sadr ile görüşmeler yaptığı biliniyor. Ancak Sadr'ın Fetih Koalisyonu içerisinde başta Asaib Ehli'l Hak gibi bazı gruplarla ciddi problemleri var. Bu nedenle Fetih Koalisyonu'nun tamamı yerine içerisindeki bazı grupların hükümet içerisinde yer alması mümkün.

Bölgesel ve uluslararası dengeler

Bununla birlikte siyasi gruplar arasında yaşanan derin ayrılıklar, seçim sonrası bütün grupların bir araya gelmesinin önünü keserken, seçim öncesi ortaya çıkan koalisyonlar arasında bölünmeler de yaşanabilir. Bu durum çoğunluk hükümetinin ortaya çıkması ihtimalini güçlendiriyor. Ancak çoğunluk hükümetinin de dezavantajları var. Özellikle Haşdi Şabi listesi olarak bilinen Fetih’in ya da en azından Fetih içerisindeki grupların bir kısmının dışarıda kalma ihtimali düşünüldüğünde, Haşdi Şabi’nin sahadaki gücü istikrarsızlığa yol açabilir.

Öte yandan Irak'ta hiçbir zaman sadece iç dinamiklere bağlı olarak hükümet kurulmadığı bir gerçek. Hem bölgesel dinamikler, hem ABD ve İran arasındaki gergin ilişki, hem de parlamentoda etkili olabilecek diğer siyasi aktörlerin önceliklerinin de dikkate alınmalı. Özellikle Fetih Koalisyonu'nun hükümet sürecinde nasıl pozisyon alacağı önemli. Zira söz konusu koalisyon üzerinde İran oldukça etkili. Irak'ta eğer bir çoğunluk hükümeti kurulacaksa İran hükümet içerisinde etkili olmak için Fetih Koalisyonu'nun hükümet içerisinde yer almasını destekleyecektir. Belki de Fetih Koalisyonu içerisindeki bazı grupların hükümette, bazı grupların ise muhalefette yer alması İran'ın tercih edebileceği bir durum olabilir. Bu durumda İran'ın iki yönlü bir etkisi ortaya çıkabilecek. ABD ise İbadi'nin yeniden başbakanlığına sıcak bakıyor gibi görünüyor. Burada ABD'nin İran'ın etkisini minimum düzeye indirecek bir hükümeti tercih edeceğini söylemek yerinde olacak. Bu noktada hükümet kurma sürecinde yeni koalisyon formları ortaya çıkabilir. Her şeyden önce seçim sonuçlarına ilişkin sıkıntıların giderilmesi gerekiyor. Aksi halde Irak'taki güvenlik-siyaset dengesi düşünüldüğünde siyasetin istikrarsızlığı Irak'ta güvenlik boşlukları ortaya çıkarabilir. Bunun örnekleri Irak'ta daha önce defalarca tecrübe edilmiş durumda. Bu nedenle Irak'ın zorlu ve karmaşık bir sürecin daha başında olduğu söylenebilir.

AA'da yayınlanan bu analiz, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) uzmanı Bilgay Duman tarafından kaleme alınmıştır. Analizde yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İlgili Haberler
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.