İran'ın İsrail'e verdiği zarar sansür nedeniyle tam olarak tespit edilemeyebilir

İran'ın İsrail'e verdiği zarar sansür nedeniyle tam olarak tespit edilemeyebilir

İsrail, ordu eliyle ülkede oldukça ciddi boyutlarda bir medya sansürü uyguluyor. Söz konusu sansür sadece çatışma dönemlerinde değil sürekli yürürlükte.

İsrail, İran'la 12 gün süren çatışma sırasında 50'den fazla füzeyle vurulduğunu kabul etti, ancak basına getirilen katı kısıtlamalar nedeniyle hasarın gerçek boyutu asla bilinemeyebilir.

Bu tür sansür yönetmelikleri, sınırları belirsiz bir şekilde tanımlanan “ulusal güvenlik” kavramına zarar verebileceği düşünülen her türlü yazılı ya da görsel yayının kanunla yasaklanabildiği İsrail'de yeni bir şey değil.

Sansür, İsrail'in 1948'de İngiliz mandası altında kurulmasından öncesine dayanıyor.

Ancak İran'ın İsrail'in övündüğü hava savunmasını aşmayı başaran ve 28 kişinin ölümüne neden olan son füze saldırılarıyla birlikte kısıtlamalar daha da sıkılaştırıldı.

Hükümet iletişiminden ve gazetecilerin akreditasyonundan sorumlu olan İsrail Hükümeti Basın Ofisi'ne göre, “savaş bölgesinden ya da füzelerin düştüğü alanlardan” yapılacak her türlü yayın için askeri birimlerden yazılı izin alınması gerekiyor.

Bu gereklilik özellikle askeri üslerin, petrol rafinerilerinin ya da stratejik olarak kabul edilen diğer tesislerin yakınına yapılan saldırılarda daha da katı bir hal alıyor.

"Elbette çok gerçek bir ulusal güvenlik boyutu var. Düşmana bombalarının tam olarak nereye düştüğünü söylemek ya da hedeflerini geliştirmelerine yardımcı olmak istemezsiniz" diyor Tel Aviv Üniversitesi'nde medya sosyolojisi profesörü olan Jerome Bourdon.

"Ancak bu aynı zamanda ülkenin dış tehditlere karşı kırılganlığı konusundaki belirsizliği de sürdürüyor. Muhtemelen hasarın boyutunu hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğiz" diye ekledi.

Anlatıyı tersine çevirmek

Çatışma sırasında hükümetin iletişim faaliyetlerinin çoğu askeri başarılarına odaklandı ve Başbakan Binyamin Netanyahu Salı günü İran'a karşı kazanılan "tarihi zafere" övgüde bulundu.

Bourdon'a göre, İsrail'in Gazze'de on binlerce kişinin ölümüne neden olan ve korkunç insani koşulları tetikleyen savaşı nedeniyle sert uluslararası eleştirilerle karşı karşıya olduğu bir dönemde, medya haberlerinin alanının daraltılması “anlatıyı tersine çevirmeye yönelik çok açık bir arzuyu” da yansıtıyor.

19 Haziran'da Savunma Bakanı Israel Katz, İsrail'in güneyindeki Birussebi kentinde bir hastanenin vurularak yaklaşık 40 kişinin yaralanmasının ardından Tahran'ı “hastaneleri ve konutları kasıtlı olarak hedef almakla” suçladı.

Katz İran'ı “en ciddi savaş suçlarını işlemekle” itham ederken, İran sağlık merkezini kasıtlı olarak hedef aldığını reddetti.

Bu arada insan hakları savunucuları İsrail'in Gazze'deki sağlık sistemini tahrip etmesini ve Filistinli direnişçiler tarafından kullanıldığı iddiasıyla hastaneleri hedef almasını düzenli olarak kınıyor.

İran'la savaş sırasında İsrail kentlerine yapılan füze saldırılarının medyada yer alması zaman zaman engellenmiş, yabancı muhabirlerin geniş ölçekli çekimler yapmaları ya da saldırıların tam yerini belirtmeleri engellenmiştir.

İsrail'in orta kesimlerindeki Ramat Gan kentinde polis, yıkılmış bir binayı görüntüleyen iki Batılı haber ajansının canlı yayınını, görüntüleri Katarlı yayın kuruluşu Al Jazeera'ye aktardıkları şüphesiyle kesti.

İsrail, Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas ile bağlantısı olduğu iddiasıyla Mayıs 2024'te kanalı yasaklamış, Al Jazeera ise bunu reddetmişti.

"Yasadışı içerik"

Polis yaptığı açıklamada, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir'in “politikası” uyarınca “yasadışı içerik” yayınını durdurmak için harekete geçtiklerini söyledi.

Muhaliflere karşı kışkırtıcı söylemleriyle tanınan aşırı sağcı kabine üyesi Ben Gvir, 16 Haziran'da “devletin güvenliğini baltalayan” herkese karşı sert önlemler alma sözü vermişti

İletişim Bakanı Shlomo Karhi de “Düşmana yardım edenlere sıfır tolerans” ifadelerini kullanmıştı.

İsrail Demokrasi Enstitüsü'nde araştırmacı olan Tehilla Shwartz Altshuler, iki bakanın “yetkilerinin yasal çerçevesini aşan ve aynı zamanda çok çok aşırı iddialarda bulunduklarını” söyledi.

AFP'ye konuşan Shwartz Altshuler, “Genellikle, bu tanıtımdan siyasi kazanç elde etmek” için “çok fazla gürültü çıkarıyorlar” dedi.

Profesör Bourdon, siyasi hesapların ötesinde, “bu yetkililer liberal İsrail medyasına ve özellikle de yabancı medyaya karşı derin bir güvensizlik, gerçek bir düşmanlık gösteriyor” dedi.

Hükümet Basın Ofisi Perşembe günü “temel bir hak olarak... basın özgürlüğüne” bağlılığını bir kez daha teyit etti ve “İsrailli ve İsrailli olmayan gazeteciler arasında hiçbir ayrım yapmadığında” ısrar etti.

Ancak yabancı birçok haberci İsrail tarafından kendilerine yönelik ciddi bir kısıtlama uygulandığı konusunda ısrar ediyor.

Kaynak: Mepa News

x.gif

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.