İsrail'e karşı küresel bir silah ambargosu mümkün mü?

İsrail'e karşı küresel bir silah ambargosu mümkün mü?

Gazze'de acil ateşkes talep eden bağlayıcı bir BM kararının ardından, İsrail'e silah satışının durdurulması için dünya çapında çağrılar artıyor.

BM'nin işgal altındaki Filistin topraklarındaki insan hakları özel raportörü Francesca Albanese, geçtiğimiz hafta BM İnsan Hakları Konseyi'ne sunduğu raporda İsrail'in Gazze'de soykırım eylemleri gerçekleştirdiğini ve uluslararası silah ambargosu altına alınması gerektiğini söyledi.

BM insan hakları uzmanı, "Bir Soykırımın Anatomisi" başlıklı raporunda, İsrail'in 1948 BM Soykırım Sözleşmesi kapsamında listelenen beş eylemden üçünü ihlal ettiğine dair açık göstergeler olduğunu söyledi.

Bunlar arasında Filistinlileri öldürmek, ciddi bedensel veya zihinsel zarara neden olmak ve nüfusun tamamen veya kısmen "fiziksel yıkımına yol açacak şekilde tasarlanmış yaşam koşullarını kasıtlı olarak dayatmak" yer alıyor.

Rapor, BM Güvenlik Konseyi'nin 25 Mart'ta ABD'nin çekimser kaldığı ve Gazze Şeridi'nde derhal ateşkes çağrısında bulunan bir kararı kabul etmesinden bir gün sonra yayınlandı. BM müfettişi üye devletleri İsrail yönetimini rotasını değiştirmeye zorlamak için yaptırım ve silah ambargosu uygulamaya çağırdı.

BMGK kararına rağmen İsrail bu karara uyacağına dair hiçbir işaret vermedi. Bu hafta İsrail güçleri Gazze'nin kuzeyindeki Şifa Hastanesi kompleksine yönelik 14 günlük kuşatma ve işgali sona erdirirken, geride kitlesel yıkım ve katliam haberleri bıraktı.

Pazartesi günü İsrail hava saldırıları, açlıktan ölmek üzere olan Gazzelilere yiyecek götüren ve aralarında Avustralya, İngiliz ve Amerikan vatandaşlarının da bulunduğu World Central Kitchen'dan (WCK) 7 yardım görevlisini öldürürken, bir gün önce Netanyahu Gazze'de yerlerinden edilmiş yaklaşık 1.4 milyon Filistinlinin son sığınağı olan Refah'a kara işgalini başlatma sözü verdi.

UAD ve İsrail

Albanese'nin raporu ve şiddeti durdurmak için disiplin önlemleri alınması çağrısı, Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) Güney Afrika tarafından İsrail'e karşı açılan soykırım davasını değerlendirdiği bir dönemde geldi.

Ocak ayı sonunda UAD, İsrail'in soykırım eylemlerini önlemek için geçici tedbirler almasını ve Gazze Şeridi'ne daha fazla insani yardım girmesine izin vermesini emretti. Ancak İsrail hükümeti yine dünya mahkemesinin geçici emirlerini görmezden geldi.

BMGK kararları ve UAD'nin direktifleri yasal olarak bağlayıcıdır, bununla birlikte Güvenlik Konseyi'nin uymadığı için İsrail'e karşı cezai tedbirler alması gerekmektedir.

Muhtemel soykırıma dair önemli kanıtlar göz önüne alındığında, devletlerin İsrail'in uluslararası hukuka uymasını sağlamak için gerekli tedbirleri alma yükümlülükleri vardır.

Filistinli insan hakları savunucusu ve Filistinli İkamet ve Mülteci Hakları için Badil Kaynak Merkezi üyesi Lubnah Shomali yaptığı açıklamada, devletlerin silah ambargolarının yanı sıra askeri, ekonomik veya diplomatik yaptırımları uygulamakla "yükümlü" olduğunun altını çizerek, "Soykırımı önleme yükümlülüğünden kaçınılamaz" dedi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) İsrail ve Filistin Direktörü Omar Shakir yaptığı açıklamada, "Sahada belgelenen ağır hak ihlallerine ilişkin artan kanıtlara rağmen İsrail'e silah sağlamak, bu devletleri savaş suçlarına ortak edebilir" dedi.

Özellikle Washington'un Yahudi devletini diplomatik ve askeri olarak nasıl "korumaya" devam ettiğini belirtti. Shakir, "Bunun değişmesi için ABD'nin on yıllardır sürdürdüğü İsrail'i koruma politikasında köklü bir kırılma yaşanması gerekir" diye ekledi.

İsrail'e silah satışı

İşgalci güce silah göndermeye devam eden müttefikleri Tel Aviv'i işlediği suçlar nedeniyle henüz somut bir sonuçla karşı karşıya bırakmadı.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) silah transferi veri tabanına göre İsrail'in silah ithalatının neredeyse tamamı, en büyük tedarikçisi olan ABD ve Almanya'daki şirketlerden yapılıyor. Diğer askeri ihracatçılar arasında İngiltere -en büyük silah tedarikçilerinden biri- Fransa, Kanada ve Hollanda yer alıyor.

Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden'ın Tel Aviv'e silah akışının devamının bir parçası olarak İsrail'e 1.800 adet MK84 900 kiloluk bomba ve 500 adet MK82 230 kiloluk bomba içeren 2.5 milyar dolarlık yeni bir silah paketini sessizce onayladığı bildirildi.

Almanya'nın geçen yıl İsrail'e yaptığı silah satışı 350 milyon dolara ulaşarak 2022 yılına kıyasla on kat artış kaydetti. Silah ihracatının çoğu Gazze'deki saldırının başlamasından sonraki ilk birkaç hafta içinde onaylandı.

Silah Ticaretine Karşı Mücadele Kampanyası'nın (CAAT) son verilerine göre İngiltere, İsrail'in Gazze bombardımanlarında kullanılan F-35'lerin bileşenlerinin yaklaşık yüzde 15'ini tedarik ediyor. Fransa ise Savunma Bakanlığı'nın verilerine göre 2013-2022 yılları arasında İsrail'e yaklaşık 215 milyon dolarlık silah satışı yaptı ve Marsilya merkezli Eurolinks firması İsrail'e Gazze'ye yönelik askeri operasyonlarında kullandığı mühimmatın parçalarını satmakla suçlanıyor.

Filistinli hak savunucusu Shomali, İsrail'in soykırımındaki "yerleşik" rolleri göz önüne alındığında Batılı devletlerden yakın zamanda olumlu bir adım beklemediğini söyledi. Ona göre, küresel dayanışma hareketinin başlattığı doğrudan eylemler ve uluslararası hukuki mücadeleler, yaptırımların uygulanması ve İsrail'in silahlanmasının durdurulması için daha geçerli mekanizmalar.

"Askeri, ekonomik ve diplomatik alanda uygulanan yaptırımlar, devletlere yükümlülüklerini yerine getirmeleri için baskı yapmanın sadece etkili değil, aynı zamanda zorunlu yollarıdır."

Silah ambargosu için artan çağrılar

Satışların devam etmesine rağmen, Gazze'de işlenen hak ihlallerinde olası suç ortaklığı endişeleri nedeniyle İsrail'e silah tedarikinin durdurulması için küresel çapta çağrılar da artmaktadır.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana sürdürdüğü yıkıcı savaş, 13.000'i çocuk olmak üzere 33.000'den fazla insanın ölümüne, bölge nüfusunun yaklaşık yüzde 85'inin yerinden edilmesine, altyapının büyük bölümünün tahrip edilmesine ya da zarar görmesine ve ciddi gıda, su ve ilaç sıkıntısına yol açarak kıtlık koşullarının oluşmasına neden oldu. Tüm bunlar, Filistin halkını korumaya yönelik uluslararası bir başarısızlıkla sonuçlandı.

"Silah satışlarının durdurulması için bir baskı gördük ama bugüne kadar somut bir adım atılmadı. Çok yavaş hareket ediliyor" diyor Shakir.

"Zulmün boyutlarının çok daha erken kırmızı çizgileri harekete geçireceği tahmin edilebilirdi."

Ancak bazı ülkeler silah ihracatını durdurma yönünde küçük adımlar attı. Hollanda'da bir temyiz mahkemesi Şubat ayında Hollanda hükümetinin İsrail'e F-35 savaş uçağı parçaları ihracatını durdurması gerektiğine hükmetti ve bunun uluslararası insancıl hukuk ihlallerine katkıda bulunma tehlikesi taşıdığını belirtti.

Kanada Dışişleri Bakanı da kısa bir süre önce Gazze'de devam eden savaşa tepki olarak İsrail'e silah sevkiyatının askıya alındığını duyurdu. Ancak bu taahhüt 8 Ocak'tan önce verilen askeri ihracat izinleri için geçerli değil.

Belçika'nın Wallonia bölgesinin yerel hükümeti Şubat ayında UAD kararının ardından İsrail'e mühimmat ihracatı lisanslarını askıya aldığını açıklarken, aynı ay içinde Japon Itochu Corporation şirketi İsrailli silah üreticisi Elbit Systems ile ortaklığını sona erdirmeyi planladığını duyurdu.

İngiltere'de hükümet avukatları geçtiğimiz günlerde, eski bir Dışişleri ve Savunma Bakanlığı yetkilisinin sızdırılan yorumlarına dayanarak İsrail'in uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve İngiltere'nin İsrail'e tüm silah satışlarını derhal durdurması gerektiği tavsiyesinde bulundu.

Geçtiğimiz hafta en az 130 İngiliz milletvekili, Dışişleri Bakanı David Cameron ve İşletme Bakanı Kemi Badenoch'a hitaben yazdıkları mektupta İngiliz hükümetini İsrail'e silah satışını askıya almaya çağırdı.

İsrail'in aralarında üç İngiliz vatandaşının da bulunduğu yedi yardım görevlisini öldürmesinden bu yana bu çağrılar daha da güçlendi ve üç eski Yüksek Mahkeme yargıcı, İngiltere'nin İsrail'i silahlandırmaya devam ederek uluslararası hukuku ihlal ettiği uyarısında bulunan 17 sayfalık bir mektubu imzalamak üzere bu hafta 600'den fazla İngiliz hukuk mensubuna katıldı.

Birleşik Krallık, silahların uluslararası insancıl hukukun ciddi ihlallerinde kullanılabileceğine dair açık bir risk olması halinde silah transferlerini durdurmakla yükümlü.

Nottingham Üniversitesi Uluslararası Kamu Hukuku Yardımcı Doçenti Victor Kattan yaptığı açıklamada, İngiltere'nin Silah Ticareti Anlaşması da dahil olmak üzere uluslararası yasal yükümlülüklerine bağlılığına atıfta bulunarak, "Hükümetin, savaş suçlarının işlenmesinde kullanıldığını bile bile İsrail'e silah göndermeye nasıl devam edebileceğini anlamak zor" dedi.

Tel Aviv'in Gazze'deki eylemlerine karşı artan uluslararası baskının ortasında, 12 ülkeden 200'den fazla milletvekili geçen ay İsrail'e silah ambargosu uygulanması için ortak bir çağrı imzaladı. Siyasetçiler mektuplarında "silah ambargosunun ahlaki bir gerekliliğin ötesine geçerek yasal bir zorunluluk haline geldiğini" belirttiler.

Kattan, BM Güvenlik Konseyi'nin çıkmaza girmesi karşısında, Apartheid'a Karşı Özel Komite ve Üçler Grubu gibi özel BM organlarının yeniden kurulmasının uluslararası hukuku uygulamak için uygun bir yol olacağını söyledi.

"İş devletlerin iradesine kalıyor. Devletler, Filistinlilere karşı apartheid uygulayarak insanlığa karşı suç işleyen İsrail'e karşı önlemler almak için adımlar atabilir" diyen hukukçu, ancak devletlerin uluslararası hukuka uymasını sağlayacak uygulanabilir bir mekanizma bulunmadığına dikkat çekti.


Alessandra Bajec tarafından The New Arab için kaleme alınan bu analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Analizde yer alan ifadeler Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.