Jean-Pierre Sereni

Jean-Pierre Sereni

Mısır ekonomisi alarm veriyor: Fırtına kapıda

Mısır ekonomisi alarm veriyor: Fırtına kapıda

Mısır Merkez Bankası, IMF ile yapılan anlaşma gereği bu yılın başından itibaren Mısır pounduna destek vermeyi bıraktı. Bugünlerde 1 Amerikan doları 30 EGP (Mısır Poundu) seviyelerinde işlem görmektedir. Yerel kur sadece bir yıl içerisinde %70 oranında değer kaybı yaşadı. Başkan Abdulfettah Sisi, 2013 yılında idareyi ele geçirdiğinde 1 dolar yaklaşık 7 EGP seviyesindeydi. Mısır’da yaşanan enflasyon, karne ile erzak satışı uygulaması, temel ihtiyaç malzemelerinin azlığı ve fahiş oranlarla alınan borçlar nedeniyle iktidardaki askeri hükümetin başı daha önce hiç karşılaşmadığı seviyelerde eleştirilerle belada.

Dev projeler ve kalabalığa oynayan konuşmaların sevdalısı Sisi, Mısır’ı milletler ailesine yeniden entegre etme ve devletin geleceğini büyüyen bir ekonomi yoluna koyma hususlarında bariz şekilde sınıfta kaldı. İktidarda geçen neredeyse on yılın ardından halk arasında şüphe duygusu artık iyice kök saldı. Hem diplomatik hem de ekonomik açıdan Körfez devletlerinin tur bindirdiği Mısır, gelinen noktada eskilerin hidivler ve paşalar dönemlerinde yaşanan feci iflasları akla getiren bir sürecin içine girdi. Peki işler nasıl oldu da buralara kadar vardı?

Mısır ordu istihbaratının bir ürünü olan Sisi, 2011’deki devrim sürecinde büyük güç elde etti. Sisi önce Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin ardından yönetimi ele geçiren Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi tarafından Mareşal rütbesine terfi ettirildi. Seçimlerden sonra iktidara gelen kısa ömürlü Müslüman Kardeşler hükümeti lideri Muhammed Mursi de kendisini Savunma Bakanı olarak atadı. Kendisine verilen strateji öneleri en amiyane tabirle berbat olan Mursi, 2013 yazında darbe ile koltuğundan indirildiği güne kadar ordu ile bir şekilde anlaşabileceği inancından vazgeçmedi. Mübarek döneminin sona erdiği günlerde eski başkanın oğlu Cemal Mübarek’in ordunun nüfuzunu kırarak devlet ekonomisine farklı bir yön vermeye çalışmak istemesi ve bu siyasi amaçlarını gizlemeye dahi gerek görmemesiyle alakalı kötü hatıralar, ordu mensuplarının zihninde hala tazeydi. Yıllardır geri planda kalan ordu yetkilileri artık vaktin geldiğine ve iktidarın kendi hakları olduğuna inanmakta, en yüksek mevkilerin ve paranın kendilerine ait olması gerektiğini düşünmekteydi.

Gayrimenkul serabı

Sisi’nin nihayetinde devleti felakete sürükleyecek oyun planı üç safhadan müteşekkildi. Körfez devletlerinin uyguladığı modele hayran olan yeni Mısırlı lider, ülkesini inşaat ve finans sektörleri aracılığı ile modernize edeceğinin hayallerini kurmaktaydı. Bu çerçevede Süveyş Kanalı’nın genişletilmesi, çölün ortasında yeni bir başkent inşa edilmesi, sıfırdan yeni yerleşim alanları kurulması ve piramitlerin hemen dibinde dünyanın en büyük müzesi olacak Büyük Mısır Müzesi’nin inşa edilmesi gibi devasa projeleri ülke gündeminde tuttu. Sisi’nin planına göre tüm bunların parası Körfez devletlerinin cömert bağışları ve Çin’den alınan kredilerle ödenecek ve inşaatı gerçekleştirecek orduya ait şirketler bu paraların aslan payını alacaktı. Tüm bunlar yaşanırken ordu ile bağlantılı bu şirketler bir yandan da ülkedeki en ‘yağlı’ özel şirketlere çöküp, bedeli ne olursa olsun kurdukları imparatorlukları daha da büyütecekti. Vergiden muaf olan bu şirketler (çoğu zorla çalıştırılan) işçilerine doğru düzgün ödeme yapmadı. Paraları bittiği zaman kendilerini reddetmesi imkansız olan devlet bankalarını hortumladı ve işler iyice kötüye gittiğinde de devlet hazinesine dadandı. Tüm bunlar yaşanırken, kendileri ile en ufak anlaşmazlığa düşen orta ve alt düzeyli tüm iş adamları polis baskınlarıyla yıldırıldı.

Mısır ordusunun her sene görevden ayrılan generaller ve daha düşük rütbeli askerlerin kendilerine layık hayat standartlarını idame ettirmeleri için gerekli bir emeklilik sistemine sahip olmadığı bilinen bir gerçektir. Bu sebepten ötürü, göz açıp kapayıncaya kadar iktidara yönelik bir tehdit unsuruna dönüşmesi ihtimali bulunan bu kesimi mutlu tutmak için münasip emeklilik sonrası iş olanakları ve gelir kapıları yaratılması elzemdi. Fakat mega projeler kumarının bu işin çok tehlikeli olduğuna işaret eden yanları mevcuttu. Avrupa ve Körfez bölgesindeki devletlerde işçi olarak çalışan milyonlarca Mısırlının memleketlerine gönderdiği paralar, Süveyş Kanalı gelirleri ve turizm sektörü bir noktadan sonra devleti ayakta tutmak için yeterli olmamaya başladı. Yeni bir şeyler bulunması lazımdı ama ne?

Ordu bağlantılı şirketlerden kaynaklanan haksız rekabet ortamında dermanı kalmayan özel sektör tüm dinamikliğini yitirdi. 2015 yılında doğu Akdeniz’de keşfedilen doğalgaz rezervleri, çıkarma maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle ancak uzun vadede kazanç getirmesi mümkün bir başlıktı. Buna ilaveten bu doğalgazın ihracatından gelecek karın yüksek olması için iç pazarda halkın tasarruf yapması gerekliydi. Yorulan yabancı yatırımcılar ülkeyi terk etmeye başladı ve Müslüman Kardeşler hareketinin tabutuna son çivinin çakılması için büyük paralar harcayan Körfez devletleri bir süre sonra yatırımlarının karşılığını talep etmeye başladı. Rantçı devlet mantığı nedeniyle ihmal edilen imalat sektörünün zayıflaması ihracata yansıdı ve Mısır devletinin ihracat gelirleri komşusu Tunus’un seviyelerinde kaldı. Tüm bunlar yaşanırken yerel kur kendisinden daha güçlü kurlar karşısında hızla değer kaybettiği için ülke ekonomisi bir de bu cenahtan zarar etmekteydi ki bu kısa süre içinde acımasız bir döngüye evrildi.

2016 yılının aralık ayında IMF Mısır’a bir çıkış yolu önerdi: yakıt ve yiyecek için verilen devlet yardımlarının büyük oranda kesilmesi ve bir dizi yapısal reform (söz konusu bu reformlar, istikrarı daha da sarsacak sosyal etkilerinden korkulduğu için kağıt üzerinde yapıldı gösterilmesine rağmen uygulanmaya dahi alınmadı) karşılığında 12 milyar dolarlık bir kredi. Bu kabul edildi zira devletin herşeyden fazla taze paraya ihtiyacı vardı. Hazinedeki gedik Arap, Avrupalı ve Amerikalı yatırımcılara dünyanın en yüksek faiz oranlarıyla (%15-17) son derece kısa vadeli teklif edilen (genellikle 1-6 aylık, en fazla 1 yıllık) hazine bonoları ile geçici olarak kapatılmaya çalışıldı. Bu adımlar neticesinde birkaç ay gibi kısa bir süre içinde sisteme 20-30 milyar dolar giriş sağlandı fakat başta orta sınıf olmak üzere tüm Mısır halkı, ithal malların fiyatlarının artması ve devlet yardımlarının kesilmesi nedeniyle her geçen gün biraz daha ezildi. Tüm bunlara rağmen Mısır iki buçuk yıl boyunca illüzyonu canlı tutmayı başardı ve kağıt üzerinde pek de fena sayılmayacak %5’lik bir büyüme oranı yakaladı. Fakat 2021 yılında Covid-19 salgını patlak verince ülkenin en büyük iki gelir kapısına ilk darbe inmiş oldu: önce turistler gelmez oldu sonra da Süveyş Kanalı’ndan sağlanan gelirler büyük oranda azaldı. Ama bu kötü vaziyet henüz daha iyi günler sayılırdı.

IMF'nin sessizliği

Şubat 2022: Rusya Ukrayna’yı işgal etti. Bu gelişmeden sadece birkaç gün içinde Mısır’ın bel bağladığı “sıcak para” kaçtı ve doların güvenli limanına sığındı. Rezervlerdeki açıklar ve dış ödemeler dengesi artık kurtarılması imkansız bir hale geldi. Merkez Bankası mart ayında aldığı karar ile dolar alımına yeni kısıtlamalar getirdi. Dolar alabilmek için elinizde Mısır poundu olması artık yeterli değildi. Dolar almak isteyenler önce gerekli mali otoritelerden izin almak zorundaydı. Limanlarda ödeme bekleyen nakliyatlar biriktikçe birikti ve toplam değeri 10 milyar dolar olan ticari mal adeta rehin kaldı. Bunun üzerine Kahire yönetimi bir kez daha IMF’nin kapısını çaldı fakat bu kez şartlar 2013’tekilere göre çok ağırdı. Mısırlılar 9 milyar dolar ek kredi talep etmesine rağmen IMF 3 milyar dolar teklif etti ki bu miktar Mısır’ın onda biri nüfuslu Tunus’a teklif edilen miktar ile hemen hemen aynıydı. Bu hakarete ilaveten, Mısır Merkez Bankası eliyle para piyasalarına müdahale edilerek yerel kurun aşırı değer kaybetmesinin engellemesinin yasaklanması dahil Mısır devletinden bir önceki reformlardan çok daha ağırları talep edildi. Hepsinden önemlisi de IMF’nin 2021’in bahar aylarında sinyalini verdiği üzere “ordu ile bağlantılı şirketlere imtiyaz gösterilmeksizin tüm sektörlerde özelleştirmelere devam edilmesi” talep edildi.

Mesele Sisi açısından gelinen noktada siyasi bir hale dönüştü. IMF’yi ürkütmeden kendine destek veren ordu figürlerini mutlu etmeye nasıl devam edecekti? Ordu tarafından idare edilen şirketleri, kendilerini şeffaf şekilde yönetecek alıcılara satmaya nasıl ikna edecekti? Ukrayna’daki savaşın petrol ve doğalgaz fiyatları üzerindeki etkisi nedeniyle zenginliklerine zenginlik katan Körfez devletlerinin yatırımlarının karşılığını almak için, ordunun kendisini en büyük koruyucusu olarak gördüğü milli bağımsızlığı delmesini nasıl engelleyecekti? Kucağında böyle bir durum olan Sisi, 2021’in aralık ayında söylem değişikliğine giderek “son 40 senedir devleti kötü şekilde idare eden” geçmiş hükümetleri suçlamaya başladı ve tüm Mısır halkına önlerindeki reform süreci boyunca üzerine düşeni yapma çağrısında bulundu. IMF ile yapılan anlaşma gereği Mısır Merkez Bankası 4 Ocak 2023 itibariyle yerel kura artık destek vermeyeceğini ilan ettikten sonra piyasalarda büyük bir kayma yaşandı. Resmi kur fiyatları kara borsa fiyatları seviyesine (30-31 EGP/USD) fırladı ve devleti idare edenlere duyulan güvensizlik bir anda Mısır poundunu uçurumdan aşağı yuvarlanma tehlikesi ile karşı karşıya getirdi.

Açıktan yapılan eleştiriler

Tüm muhalif faaliyetlerin şiddetle baskı altında tutulduğu bir devlet olan Mısır’da son günlerde yükselen eleştiriler bu nedenle bir kat daha fazla kıymetlidir. Geçtiğimiz kasım ayında Şarm el-Şeyh’te düzenlenen COP27 konferansı sonrası resmi kanallardan verilen mesajlarda Mısır’ın içine düştüğü vaziyetten çıkılacağı ve ülkeye büyük miktarda ana para girişi sağlanacağı ima edilmesiyle birlikte halkın beklentisi de artmıştı fakat Mısırlılar bu rüyadan ağır bir baş ağrısı ile uyandı. Abdulfettah Sisi’nin söylemlerinin tonu da değişti. “Vuracağız, kıracağız” söylemlerinin yerine ülkedeki zorlukların nedeninin Ukrayna’daki savaş ve Covid salgını gibi dış faktörler olduğuna dair artık daha defansif açıklamalar gelmeye başladı. Mısırlı lider bir açıklamasında sert poz vermek istedi ve Mısır halkına “gezeveliği bırakın” diye uyarıda bulundu fakat bu tabir Mısır’da ağır bir hakaret olduğu için çok kötü karşılık buldu. Benzer şekilde Sisi’nin halktan tepki toplayan bir diğer açıklaması da insanların besleyici özellikleri uzun yıllardır göz ardı edilen tavuk ayağı yemesi gerektiğine dair yayınladığı sosyal medya mesajı oldu. Sözün özü, Mısırlılar pek de bir şeyler beklemesin.

On senedir iktidarı elinde tutan Mareşal Başkan artık rejiminin getirdiği gerçeklerle başbaşa kaldı ve görünen o ki yolun sonuna geldi. Bir yandan ordu hiyerarşisini şişmanlatmaya devam ederken diğer yandan devletin ekonomisinin en ufak seviyede bile olsa gelişebileceği bir ortam hazırlamak imkansızdır. Sisi bu ikisi arasında bir seçim yapmak zorunda ve vereceği karar büyük bir bedel ödemesine yol açabilir.


Jean-Piere Sereni tarafından kaleme alınan ve Orient XXI'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 3828 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Jean-Pierre Sereni Arşivi