Mısırlı gençler Gazze'ye destek için karakol bastı
Genç Mısırlılar ülkelerinin Gazze politikasının İsrail'e destek niteliğinde olması nedeniyle Devlet Güvenlik Ofisi'ni bastı.
Osama Gaweesh | Middle East Eye | Tercüme: Mepa News
25 Temmuz 2025 gecesi, bir grup genç Mısırlı, Mısır'ın siyasi düzenini sarsan cesur bir saldırı düzenledi.
Kendilerine “Hadid 17” adını veren grup, Kahire'nin güneyindeki Helvan'daki Maasara polis karakoluna baskın düzenledi ve birkaç güvenlik görevlisini saatlerce alıkoydu. Bu, 2013 yılında Abdülfettah Sisi'nin cumhurbaşkanı olarak iktidara gelmesinden bu yana ilk kez yaşanan benzeri görülmemiş bir olaydı.
"Hadid 17" isminin Kur'an-ı Kerim'de geçen Hadid Suresi'nin 17. ayetine atıf olduğu ifade ediliyor: "
Allah'ın, yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiğini bilin; size, akledesiniz diye açık açık deliller anlattık."
Viral videolara yansıyan bu saldırı, bir hükümet binasına yapılan saldırıdan öte, Sisi'nin iktidarını tehdit edebilecek halkın artan öfkesini ortaya koydu. Bu öfkenin büyük bir kısmı, Mısır'ın Gazze'de devam eden insani felaketteki rolü ve Rafah sınır kapısının kapatılmasından kaynaklanıyor.
İsrail'in Mayıs 2024'te Rafah sınır kapısının Filistin tarafını ele geçirmesinden bu yana Gazze'deki insani kriz daha da kötüleşti ve Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre çoğu çocuk olmak üzere onlarca kişi açlıktan öldü.
Sınır kapısının kapatılmasıyla ilgili sorumluluğu reddeden Mısır rejimi, sınır kapısının yeniden açılması için baskı yapmadığı suçlamalarıyla karşı karşıya. Bu tutum, halkın öfkesini körükledi ve birçok kişi bunu Filistin davasını feda ederek İsrail ve ABD'nin baskılarına boyun eğme olarak gördü.
Kuzey Sina Valisi Halid Mecaver, Cuma günü rejim yanlısı gazeteci Mustafa Bakri ile yaptığı röportajda, Mısır'ın ABD'nin baskısı nedeniyle Refah'ı zorla yeniden açamayacağını itiraf etti. Eleştirenler bu açıklamayı Kahire'nin kapatmadaki rolünü dolaylı olarak kabul ettiği şeklinde yorumladı.
Cuma namazı sırasında güvenlik açığından faydalanıldı
Yaklaşık 50 bin abonesi bulunan “Nation's Flood” adlı Telegram kanalında, Maasara Devlet Güvenlik Bürosu'nda genç erkeklerin saatlerce memurları rehin tuttuğunu gösteren görüntüler ortaya çıktı.
Milyonlarca kez izlenen videolarda, grup, Gazze'nin kuşatma altındaki nüfusu için can damarı olan Refah sınır kapısının kapatılmasını ve bölgeye yardım toplayan aktivistlerin tutuklanmasını kınadı.
Tüyler ürpertici bir diyalogda, gözaltına alınan bir memur, Rafah'ın yeniden açılması taleplerine tek kelimeyle “İmkansız” yanıtını verdi. Bu videolar sadece belgeleme amaçlı değil, Gazze'nin acılarına ortak olmakla suçladıkları rejimden bıkmış bir halkın tanıklığı niteliğinde.
Grubun yüksek güvenlikli bir tesise nasıl girdiğinin cevabı kısa sürede ortaya çıktı.
Aynı Telegram kanalında yayınlanan sızdırılmış belgeler, Mısır'ın kötü şöhretli “güvenlik izleme” programına dahil olan kişilerin listesini ortaya çıkardı. Bu program, serbest bırakılan mahkumların düzenli olarak karakollara başvurmasını gerektiriyor. Bir videoda, grubun operasyon için 25 Temmuz Cuma gününü seçtiği ve bu saatlerdeki güvenlik önlemlerinin gevşekliğinden yararlandığı açıklandı.
Eski tutuklular da bunu doğrulayarak, rutin kontrol için dördüncü kattaki devlet güvenlik ofisine girmenin kolay olduğunu ve grubun bu boşluğu kullanarak içeri girip personeli gözaltına aldığını belirtti.
Sızdırılan belgeler, protestolar veya Müslüman Kardeşler ile bağlantıları olduğu iddiasıyla tutuklanan veya kaybedilen kişilerin isimlerini de ortaya çıkardı. Belgelerde, kişilerin "Müslüman Kardeşler üyesi", "selefi" veya "sempatizan" olarak tasnif edildiği güvenlik sınıflandırmaları da yer alıyordu.
Bağımsız bir doğrulama girişimi olan FactCheckar, resmi Facebook sayfasında yayınladığı ayrıntılı bir analizde, “Helvan Tugayları” davasıyla bağlantılı Fethi Receb Hasan Ahmed ve Ahmed Nadi Haddad Derviş ile Şahab İnsan Hakları Merkezi'nin 2024 raporunda kaybedilmiş olarak listelenen Abdurrahman Ramazan Muhammed Abdulşafi'nin de aralarında bulunduğu bazı isimlerin gerçekliğini doğruladı.
Mısır'ın tepkisi: inkâr ve konuyu saptırma
Mısır İçişleri Bakanlığı, videoların gerçekliğini yalanlayan bir açıklama yayınlayarak, bunların Müslüman Kardeşler'in önderliğindeki bir komplo kapsamında uydurulduğunu iddia etti.
Rejim, videoların yayılmasına karışanların tutuklandığını duyururken, sızdırılan belgelerin geçerliliğine değinmekten kaçındı ve bunların olayla ilgisi olmadığını belirtti.
Bu alışılmış bir taktik olan refleksif inkar, bakanlığın utancını gizleyemedi ve rejimin inkar içinde sıkışıp kaldığı, meşru şikayetleri yabancı komploları olarak reddettiği yönündeki eleştirileri körükledi.
“Nation's Flood” tarafından yayınlanan bir sonraki videoda, kanlar içinde ve giysileri yırtık bir genç adam, terörist olmadıklarını ve sadece bir mesaj vermek için boş bir kurusıkı tabanca kullandıklarını ısrarla söyledi. Genç, gözaltına aldıkları bir subaydan serbest bırakılırsa zarar görmeyeceklerine dair güvence istedi.
Yine de, grupla iletişim aniden kesildi ve Telegram kanalındaki tüm önceki mesajlar kayboldu, bu da güvenlik güçlerinin kanalın kontrolünü ele geçirip geçirmediğini veya yöneticilerinin içeriği silip silmediğini sorgulamaya yol açtı.
Hadid 17'nin manifestosu: Toplumu uyandırma çağrısı
Kanalın sessizliğe bürünmesinden saatler önce, Filistinli grupların bildirileri tarzında bir sesli açıklama yayınlayarak “Hadid 17” operasyonunun sorumluluğunu üstlendi.
Ahmed Abdulvahab ve Muhsin Mustafa'ya atfedilen açıklamada, herhangi bir siyasi bağlantı reddedilerek, kendilerini Mısır'ın ulusal ruhunu canlandırmak isteyen “Ömer ibn Hattab ve Amr ibn As'ın mirasçıları” olarak tanımladılar.
Söz konusu isimler, güç, adalet ve ulusal uyanışı simgeleyen erken dönem İslam askeri ve siyasi liderlere atıfta bulunuyor.
Mesajları açıktı: Gazze'deki soykırımı sonlandırın ve Mısırlıları baskı altında tutmayı bırakın. Mısır halkına seslenen grup, ulusa indirilen “ağır darbeler”i kınadı ve onu “ölüm sessizliğinden” uyandırmaya yemin etti.
Sosyal medya, kutuplaşmış tepkilerle çalkalandı. Bazıları videoların gerçekliğini sorgularken, diğerleri bunları samimi bir haykırış olarak gördü.
Eleştirenler, insanları bu kadar aşırıya iten şeyin rejimin acımasız baskısı ve sert güvenlik önlemleri olduğunu öne sürdü. Diğerleri ise hükümetin söylemini tekrarlayarak, Müslüman Kardeşler ve bölgesel aktörleri sahte videolar ve yanlış bilgilerle Mısır'ı istikrarsızlaştırmak için bir komplo düzenlemekle suçladı.
Cumartesi sabahı, Mısır cumhurbaşkanlığı sözcüsü, Sisi ile İçişleri Bakanı Mahmud Tevfik arasında yapılan toplantı hakkında kısa bir açıklama yayınladı, ancak gündemi hakkında ayrıntılı bilgi vermedi. Rejim yanlısı yayın organları, toplantıda güvenlikle ilgili son gelişmelerin ve İçişleri Bakanlığı'nda yapılacak bir kabine değişikliğinin görüşüldüğünü öne sürdü, ancak Sisi'nin Maasara olayını ele alıp almadığı veya Tevfik'i görevden almayı düşünüp düşünmediği belirsizliğini koruyor.
Siyasi sonuçlar: Baskı altındaki rejim
Maasara olayı münferit bir olay değildi. Olay, önceki hafta Avrupa başkentlerindeki Mısır büyükelçilikleri önünde, Hollanda'daki aktivist Enes Habib'in Rafah'ın kapatılmasını protesto etmek için büyükelçilik kapılarını sembolik olarak kilitlemesi ile başlayan bir protesto dalgasının ardından meydana geldi.
Bu eylemler diğer şehirlere de yayıldı ve hem yurt içinde hem de yurt dışında Mısırlıların Gazze'nin içinde bulunduğu kötü duruma ortaklık edildiğini düşündükleri şeyi reddettikleri mesajını güçlendirdi. Maasara operasyonu bu ivmeyi sürdürerek öfkenin cesur eylemlere dönüştüğünü gösterdi.
Maasara baskını ve büyükelçilik protestoları, zaten ekonomik ve sosyal krizlerle boğuşan rejim üzerinde artan baskıyı işaret ediyor.
Bu eylemler, özellikle baskının yoğunlaştığı bir ortamda muhalefet güçlerini daha da örgütlenmeye cesaretlendirebilir. Sisi'nin kaba güce dayanması, Gazze ve iç reformlara yönelik halk talepleri göz ardı edilirse ters tepebilir. Mevcut kargaşa, 25 Ocak Devrimi'nin ruhunu yansıtıyor ve Mısırlıların seslerini geri kazanacakları potansiyel bir dönüm noktasına işaret ediyor.
Sonuç olarak, Maasara olayı hem Gazze'de hem de Mısır'da adaletsizliğe karşı yankılanan bir haykırış olarak duruyor. Rejim kritik bir sınavla karşı karşıya: Bu seslere kulak verecek mi, yoksa siyasi manzarayı yeniden şekillendirebilecek bir tırmanış riskini mi alacak?
Kaynak: Mepa News
