Modern cihat akımları ve Es-Suri'nin 'çözüm önerisi'
Modern cihat akımının teorisyenlerinden Ebu Musab es Suri, İslami grupların 'çözüm önerileri' değerlendiriyor ve kendi görüşünü sunuyor.
Asıl adı Mustafa Bin Abdulkadir Sit Meryem Nasar olan Suri, Halep'te doğdu ve Halep üniversitesi Mekanik Mühendislik bölümünden mezun oldu. 1982'deki Hama Katliamı'nın canlı tanıklarından biriydi ve sonrasında Afganistan'daki savaşa dahil oldu. Askeri tecrübelerini El Mukaveme adıyla kitaplaştırdı. Bu kitap cihat yanlısı gruplara tarihi bir perspektif kazandırma amacı taşıyordu. Nitekim modern cihat gruplarının stratejik aklının oluşumunda Ebu Musab es Suri'nin etkisi yadsınamaz. El Kaide'nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi de hazırladığı bir belgeselinde, Suri'den alıntılara yer veriyor. Belgeselde, diğer İslami grupların çözüm önerilerini değerlendirmeye tabi tutan Suri, şu ifadeleri kullanıyor:
"Şimdi İslâmi uyanış bu krize bir çözüm bulmaya çalışıyor. Tebliğ Cemaati bu krizi çözmeye çalışıyor. Farklı ekole sahip olan Selefilerde bu krizi çözmeye çalışıyor. Müslüman kardeşler krizi çözmeye çalışıyor. Hizbu’t Tahrir krizi çözmeye çalışıyor. Tekfir ve Hicre krizi çözmeye çalışıyor. Herkes krizimizi çözmek için bir metod ileri sürüyor. Öyleyse çözüm nedir? Biz bir krizdeyiz. Uyanış’ın yada Mücahidlerin krizinden bahsetmiyoruz, Ümmet olarak krizin içindeyiz. Çözüm nedir?
Tebliğ Cemaati mesela çözümü kişinin kendisini ıslah etmesinde görür. Herkes kendini ıslah ederse toplum da ıslah olacaktır. Ancak saf bir toplum saf bir idare ortaya çıkarabilir, bu kadar!
Kişisel ıslah çabalarıyla ve Müslümanları Allah’a (Subhânehû ve Teâlâ) geri döndürmekle toplum sefahatten salaha erişecektir.
Sûfiler çözümün insanları toplayıp ruhlarını arındırmak ve ibadetle mümkün olacağını söylediler. Eğer ruhları temizlenir ve dosdoğru olursa dosdoğru hareket edeceklerdir.
Bizim kardeşler, selefiler dediler ki: Hayır, sahih bir akide olmadan hiçbirşey sahih olamaz. O yüzden insanların akidesini düzeltmek sahih akideli topluma yol açacaktır. Selefi davayı ve sahih akide ve tevhidi yaymak, bizden öncekilerin (selefin) yolunu takip ederek yaptıklarını yapmak doğru dinine bağlı bir toplum oluşturacaktır.
“Bir millet kendini değiştirmedikçe Allah onlara verdiği nimetleri değiştirmez.” (Enfâl 53)
Eğer kendilerini değiştirirlerse mevcut durum da değişecektir. Böylelikle çözümün bu olduğuna kanaat getirdiler.
Tekfir ve’l Hicre çözümü Müslüman kitleleri tekfir edip onlarla irtibatlarını tamamen koparmada ve sonrasında dinlerini yaşayacakları küçük bir toprak parçası bulup (oraya) hicret etmede gördü.
Müslüman Kardeşler dedi ki: “Problem idare şeklimizdedir ancak idare bizim elimizde değildir ve idareyi ele almak için cihad etmek de mümkün değildir. Çünkü cihada kalkışırsak bizi hapsedecek ve idam edeceklerdir, öyleyse bunu politika ile çözmemiz gerekmektedir. Bir parti kurup seçimlere gireceğiz ve bu şekilde problemi çözeceğiz.”
Hizbu’t Tahrir dedi ki: “Hayır, siyasi ve askeri güce sahip birini bulup desteğini talep edeceğiz. Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in güçlü bir kavme hicret ederek yaptığı gibi ona hicret edeceğiz.”
Mesele şudur ki önerilen çözümler ve fikirler çoktur, ve hepsi de bu krizden çıkmanın bir yolu olarak sunulmaktadır. Yoldan sapmış ve kaybolmuş kimseleri hesaba katmazsak bahsettiğimiz tüm bu gruplar hakkında hüsnü zan besliyorum ve niyetlerinin salih olduğuna inanıyorum. Bu grupların hitap ettiği kitleler krizi görmekte, düşünce ve tefekkürleri onları bu şekilde düşünmeye sevk etmektedir, onların bakış açısından çözüm budur.
Herkesin krizin çözümüne dair bir önerisi olduğuna göre bizim çözüm önerimiz de silahlar vasıtasıyladır. Bu türden bir kriz silahsız çözülemez. Çünkü kriz yönetim boşluğu hakkındadır. Mürtedlerle çatışma, haçlıların yani NATO’nun varlığı ordu ve donanmları -ile karşılaşma- anlamına gelir, Yahudi’nin varlığı İsrail ordusu ve Mossad -ile karşılaşma- anlamına gelir, yani felaket demektir. Bu meseleler (sadece) ruhsal arınma, kendini ıslah ve eğitim ile çözümlenemez."