Naim Kasım ilk uzun röportajında Hizbullah'ın gelecek vizyonunu açıkladı
Geçen ayki röportajda Kasım, Nasrallah'ın cenazesinden Hizbullah'ın savaş sırasındaki tutumuna ve örgütün Lübnan'daki geleceğine kadar çeşitli konuları ele aldı.
David Daoud | Long War Journal | Tercüme: Mepa News
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, göreve geldikten sonra ilk uzun röportajını 09 Mart'ta Hizbullah'ın uydu televizyon kanalı Al Manar'dan Manar Sabbağ'a verdi. Kasım'ın selefi Hasan Nasrallah da sık sık Al Manar'a ve bir başka Lübnan kanalı olan Al Mayadeen'e benzer röportajlar vererek Hizbullah'ın önemli gördüğü konulara derinlemesine eğilmişti.
Bu röportajlar Nasrallah'ın grubun bu tür konulardaki söylemini güçlendirmesine ve hem Lübnanlı Şiilerin desteğini koruyup artırmaya yardımcı olan kendi kişilik kültünü hem de İran liderliğindeki “Direniş Ekseni” için kritik kabul edilen diğer figürlerin itibarını geliştirmesine olanak sağladı.
Nasrallah'ın cenaze töreni
Hizbullah'ın halkı korumak için Nasrallah ve Haşim Safiyuddin'in cenaze törenini ertelediğini belirten Naim Kasım, “ancak bu gecikme bize havaalanı yakınlarında bir mezar yeri bulma ve halkın katılımına olanak sağlama fırsatı verdi” dedi. Bu katılımın “olağanüstü” olduğunu ve Hizbullah destekçilerinin “direnişin bir fikir ya da aşama değil; yiyecekleri, içecekleri ve damarlarında dolaşan kan” olduğuna dair inançlarını ifade ederek geleceğe olan bağlılıklarını gösterdiğini söyledi.
Kasım cenazeye katılımın “düşmanlarımız bile kalabalığı görmezden gelemedi” dedirtecek kadar büyük olduğunda ısrar etti. Elbette katılımı abartmakta çıkarına olacak yanlar vardı. Ancak Lübnanlı danışmanlık grubu Information International tarafından yapılan en muteber tahmine göre cenazeye 690.000 ila 900.000 arasında Lübnanlı katıldı.
Naim Kasım, cenaze törenine katılımın "hem kederin dışa vurumu hem de grubun destekçilerinin kararlı ve daha fazla fedakârlık yapmaya istekli olduğuna dair bir mesaj" olduğunda ısrar etti.
Nasrallah'ın ölümü ve yerine geçecek isim
Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından Naim Kasım, Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı ve Nasrallah'ın veliahtı Haşim Safiyuddin ile liderlik konusunu görüştü. Kasım, daha nitelikli olduğunu düşündüğü Safiyuddin'in Nasrallah'ın yerine geçmesi konusunda ısrarcı olduğunu ifade ediyor.
İkilinin rolleri paylaşma konusunda anlaştıklarını, Safiyuddin'in askeri konuları, Kasım'ın ise siyasi konuları ele alacağını söyledi. Kasım, “Bu nedenle 30 Eylül'de ben genel sekreter yardımcısı olarak konuşurken, [Safiyuddin] askeri misyona katıldı” dedi.
Kasım, Safiyuddin'in gerçekten de Hizbullah'ın Danışma Konseyi tarafından seçildiğini ancak seçildiği hafta sonu açıklanmadan önce 3 Ekim 2024 Perşembe günü İsrail tarafından öldürüldüğünü ifade ediyor.
Naim Kasım, Safiyuddin suikastını bir “deprem” olarak nitelendirdi. Nasrallah'ı kaybettikten sonra liderlik sırasının Safiyuddin'e gelmesinin kendisini rahatlattığını söyleyen Kasım, Safiyuddin'in ölümünün hayatını altüst ettiğini ve kendisini geçici olarak kaybettiğini ifade etti. Ancak Kasım, "hızlı bir iç diyalog ve ilahi ilhamın", seleflerinin yolunda devam etme kararlılığını yeniden kazanmasına yardımcı olduğunu ve ardından Hizbullah'taki meslektaşlarını "ilahi olarak vaat edilen zafer güvencesiyle" sakinleştirmeye yöneldiğini ifade ediyor.
Röportajı gerçekleştiren kişi araya girerek Kasım'ın cesaretine övgüde bulunarak, “Etrafınızdakiler sizi son derece cesur ve sakin biri olarak tanımlıyor” dedi ve Kasım'ın bilgeliğini vurgulamak için Hizbullah liderinin kendisinden kitap bile istediğini iddia etti. Alçakgönüllü davranan Naim Kasım ise, boş zamanlarında sürekli okuma ihtiyacı duyduğunu anlattı.
Naim Kasım öne çıkıyor
Kasım, Safiyuddin'in 19 Eylül'de öldüğünü teyit etmek, 23 Eylül'de defnetmek ve saygı gereği bir hafta geçmesine izin vermek için genel sekreterlik açıklamasının 30 Eylül'e kadar ertelendiğini belirtti. Kasım daha sonra Hizbullah'ın askeri liderliğiyle irtibata geçerek grubun kalan kabiliyetlerini değerlendirdiğini ve İsrail'e yönelik devam eden saldırıların uygun temposunu belirlediğini söyledi. “Onlarla günlük saldırılar için bir program koordine ettim, nereye saldıracağımızı, araçları, ayrıntıları, Tel Aviv'i ne zaman vuracağımızı, Hayfa'yı ne zaman vuracağımızı belirledik” dedi.
Kasım ayrıca, "savaş hedeflerini belirleyebilmek için operasyonları en ince ayrıntısına kadar takip ettiğini" de ekledi.
Naim Kasım, İsrail'in hızlı suikastlarla Hizbullah'ta bir iç “deprem” yaratmayı ve grubu “bitirmeyi” amaçladığını ifade etti. Ancak Hizbullah'ın “büyük bir yapıya” sahip olmasının da yardımıyla 10 gün içinde yeniden toparlandığını iddia etti.
“Sonsuz komutanlarımız ve muazzam kabiliyetlerimiz var” diyerek kısa sürede tüm boşlukları doldurduklarını ve Hizbullah'ın günlük saldırılarına devam etmesine ve büyük İsrail şehirlerini vurmasına izin verdiğini iddia etti.
Hizbullah'ın gücü ve ateşkes anlaşması
Kasım, Hizbullah'ın gücünün büyük ölçüde sağlam kaldığını iddia ederek İsrail'in kuzeyine yönelik günlük saldırıları ve savaşçılarının “cephe hattındaki” “dayanıklılığını” örnek gösterdi. Bu gücün İsrail'in Litani Nehri'ne ulaşmasını engellediğini söyledi. Kasım bir kez daha Hizbullah'ın İsrail'in gerçek savaş hedefi olan Beyrut'a ulaşmasını engellediğini ve Tel Aviv'i ateşkes talep etmeye zorladığını öne sürdü.
Kasım, “Ateşkes yapıldığında, bu mevcut gücümüze dayanıyordu ve ateşkes günü [saldırıları] durdurduğumuzda, bunu güçlü bir pozisyondan yaptık. ... Biz ... hala bu kabiliyete sahibiz” iddiasında bulundu.
Kasım, Lübnan'ın İsrail ile ateşkes müzakereleri sırasında Hizbullah'ın Meclis Başkanı Nebih Berri ile anlaşmanın içeriği konusunda sürekli iletişim halinde olduğunu söyledi. Nihayetinde Hizbullah'ın ateşkesi zayıflıktan değil, savaşı hiç istemediği için kabul ettiğini iddia etti. Dolayısıyla İsrail, Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararı temelinde ateşkesi kabul ettiğinde, “hiçbir itirazımız olmadı.” dedi.
Naim Kasım, Tel Aviv ve Hayfa'yı vurmakla övünmesine rağmen Hizbullah'ın saldırılarını sadece İsrail askeri hedeflerine odakladığında ısrar etti. Ayrıca savaş sırasında aldığı hasara rağmen grubunun “iyi durumda olduğunu ve devam edebileceğini” vurguladı. "Fedakarlıkların ve ağır bedellerin Hizbullah'ın direniş mesleğinin doğal bir parçası olduğunu", ancak grubun "tüm caniliğiyle İsrail'e ve zorbalığı, caniliği, imkânları, silahları ve Avrupalı güçlerin işbirliğiyle Amerika'ya karşı" galip geldiğini söyledi. Kasım, Hizbullah'ın ağır bir darbe aldığı süreci, “Ağır bir bedel ödedik ama Allah'a şükür direniş devam ediyor” şeklinde kurduğu cümle ile geçiştirmeye çalıştı.
Hizbullah ve ateşkes anlaşması
Hizbullah'ın ABD-İsrail güvence mektubunu reddettiğini söyleyen Kasım, örgütün 27 Kasım'daki Lübnan-İsrail ateşkes anlaşmasını -silahlı grupların varlığı, altyapıları ve izinsiz sınır geçişlerine uygulandığı şekliyle- Lübnan'ın Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararına ilişkin kendine özgü anlayışına uyması ve sadece “Litani Nehri'nin güneyinde” uygulanacak şekli temelinde kabul ettiğini söyledi. “Şimdi [Lübnan] devletini sorumlu görüyoruz” dedi.
Ancak Kasım, devletin sorumluluklarını yerine getirmekte başarısız olduğunu öne sürdü. Bu başarısızlığın kanıtı olarak radikal Yahudilerin Lübnan'ın güneyindeki Houla yakınlarında bulunan Rav Ashi/Şeyh Abbad Türbesi'ne (Mavi Hat ile ikiye ayrılmış) yaptıkları ziyaretleri ve İsrail'in adım adım ilerleyen “Akdeniz'den Körfez'e kadar uzanan büyük yayılmacılık projesini” gösterdi.
Kasım daha sonra İsrail'i ateşkesin son tarihi olan 18 Şubat'tan sonra güney Lübnan'ın beş noktasında varlığını sürdürmesi nedeniyle tehdit etti.
“Bu direniş ve halkı bölgede kalmanıza izin vermeyecektir” diyen Kasım, İsrail'e ‘Lübnan devleti, üzerinde anlaşmaya vardığımız konuyu ele alırken’ barışçıl bir şekilde geri çekilme ‘fırsatını’ değerlendirmesini tavsiye etti.
Lübnan, Hizbullah ve örgütün silahlarının geleceği
Kasım, Hizbullah'ın Lübnan topraklarında başkaları adına savaş verdiği iddialarını reddederek "savaşçıların, şehitlerin ve işgal edilen toprakların hepsinin Lübnanlı olduğuna" işaret etti.
Kasım, “Hizbullah, işgalin devam etmesi halinde direnişle, halkla ve orduyla yüzleşilmesi gerektiğini söylüyor. Diplomasiyi seçiyorlar, diplomasi bize Lübnan'a mal olsa bile.”
Kasım, Hizbullah'ın Litani Nehri'nin kuzeyine çekildiğini ve bu nedenle İsrail'in Lübnan egemenliğini “ihlal etmeye” devam etmek için herhangi bir mazereti kalmadığını kaydetti. Ancak İsrail'in de saldırganlık için bahaneye ihtiyacı olmadığını dile getiren Kasım, Lübnanlı yetkilileri Hizbullah'ı suçlamamaları konusunda uyardı.
Kasım, Hizbullah'ın ülke içindeki muhaliflerini “kendini egemenlikçi olarak tanımlayanlar” olarak küçümseyerek, Hizbullah'la işbirliği yapmaya ve sözlü saldırılarını İsrail'e yöneltmeye çağırdı. Her halükarda Hizbullah'ın “ne yaparsanız yapın direnişi durdurmayacağını” söyledi.
Naim Kasım ayrıca Hizbullah'ın Humeyniciliğe bağlılığı da dahil olmak üzere ilkelerinin değişmediğinde ısrar etti. Kasım, "Topraklarımızı özgürleştirmek için İsrail'in yayılmacılığına karşı koymaya devam edeceğiz ve Hizbullah'ın mevcut koşullarına ve araçlarına dayanarak “Filistinlilerin özgürleşmesine yardımcı olacağız” dedi.
Kasım Hizbullah'ın aynı zamanda “halkın ihtiyaçlarını karşılayacak etkili ve adil bir devlet kurulmasını” desteklediğini söyledi. Parlamento seçimlerine [1992'den itibaren], hükümete [2005'ten itibaren] ya da belediye seçimlerine katıldığımızda, bunu halkı temsil etmek ve modelimizi sunmak için yaptık. ... Bu yüzden tekrar ediyorum, devam ediyoruz.”
Kasım bu hükümet angajmanının Hizbullah'ın silah bırakacağı ve sadece siyasi bir yol izleyeceği anlamına geldiği fikrini reddetti. “Direniş devam ediyor derken ve güçlü bir devletten bahsederken, 'devam ediyor' derken neyi kastediyoruz? Kitaplarla mı?! Savaş alanında devam ediyor” dedi.
Kasım, Hizbullah'ın özel birimi olan Rıdvan Gücü'nün Nasrallah'ın cenazesine katılmasının Hizbullah'ın “[savaş] alanında kalıyoruz, devam ediyoruz” niyetini iletmek anlamına geldiğini belirtti.
Kasım sadece Hizbullah'ın “yöntemlerinin, araçlarının ve zamanının” değişeceği konusunda ısrar etti. Ancak direniş de dahil olmak üzere ilkelerinin devam edeceğini çünkü “direniş ilkelerimizin bir parçası ... eğer direniş sona ererse, Lübnan diye bir şey kalır mı?” dedi. İsrail'in Lübnan üzerindeki planlarının kanıtı olarak Beşar Esed'in devrilmesinden sonra İsrail'in Suriye'deki operasyonlarına işaret etti. “Direnişin varlığı olmasaydı tüm bunları Lübnan'da görecektik” dedi.
Kasım şöyle devam etti:
"İsrailliler bugün [Lübnan] topraklarını terk etmezlerse direnişle karşılaşacaklarını çok iyi biliyorlar. Şimdi değil. Ama daha sonra. Ne zaman? Bir gün içinde, bir ay içinde, bir süre sonra. Bilemiyorum. Sabırlı davranıyoruz. Çünkü [Lübnan] devleti artık sorumlu. Ama bu, meselelerin hep böyle kalacağı anlamına gelmiyor. Bunu bilmeleri gerekir. Bazı değişiklikler oldu ve taktiklerimizi ve yöntemlerimizi adapte etmeliyiz. İnsanlara ne söyleyeceğiz? Onlara artık İsrail her saldırdığında geçmişte olduğu gibi karşılık vermeyeceğimizi söylüyoruz. Hayır. Eskiden angajman kuralları vardı ama artık yoklar.
Yeni angajman kuralları ortaya çıkacaktır ve bunları İsrail'in belirlemesine kesinlikle izin vermeyeceğiz. Geleceğimizi ve ülkemizi koruyacak ve adım adım kurtuluşa götürecek angajman kuralları belirleyeceğiz. Şu anda uyguladığımız kuralların bir parçası da devlete siyasi eylem için tam fırsat vermektir, böylece tüm dünyaya İsrail'in sadece güç kullanarak geri çekildiğini ve sadece silahtan anladığını kanıtlayabiliriz."
Kasım, grubun destekçilerinden sabırlı olmalarını ve İsrail ile uzun süredir devam eden savaşta mevcut molayı değerlendirmelerini isterken, Hizbullah'ın “liderliğinin, direnişinin ve efsanevi savaşçılarının” mevcut olduğuna ve akıllıca hareket ettiğine güvenmelerini istedi.
“Bilgelik ve inanca sahip olmak, duruma uygun hareket etmek anlamına gelir” diyen Hizbullah lideri, geciken yanıtın Hizbullah'ın yenilgisini değil gücünü gösterdiğini söyledi: “Biz sabrı seçtik. Elimizde imkanlarımız var. Halkımız bizimle birlikte Yolumuz belli. Aynı ilkelerle devam ediyoruz. Varlığımız devam ediyor. Ancak şimdi [ateşkes] anlaşmasının bizi nereye götüreceğini görmek için sabırlı olmamız gerektiğine inanıyoruz.”
Naim Kasım Hizbullah'ın “gerçekçi ve pragmatik” doğasına uygun hareket ettiğini vurguladı.
Kasım, İran uçaklarının Beyrut'a inişinin durdurulması da dahil olmak üzere ABD ve İsrail tarafından desteklenen muazzam iç baskının Hizbullah'ı rahat bırakmadığını itiraf etti. Ancak örgütün her türlü çatışmaya hazır ve istekli olduğunu, bunu da “uygun şekilde -kısmen siyasi, kısmen medya/bilgi yoluyla” ve kısmen de belirtilmemiş “diğer” yollarla” yapacağını söyledi.
Kasım, Hizbullah'ın tüm bu meseleleri Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile işbirliğini arttırarak ve Başbakan Nevaf Selam'a parlamentoda güvenoyu vererek hallettiğini iddia etti. Kasım, bu işbirliğinin Hizbullah'ın Selam hükümetindeki varlığına yönelik Amerikan itirazları gibi bazı sorunların üstesinden geldiğini söyledi.
Kasım, Hizbullah'ın Avn ve Selam'la ilişkilerini değerlendirmek için erken olduğunu söyledi ancak “Cumhurbaşkanı ile aramızda olumlu bir sıcaklık var” dedi.
Hizbullah lideri başbakanı desteklediğini ve Hizbullah'ın onunla işbirliği yapmak istediğini ancak niyetini henüz belirlemediğini söyledi. Kasım yine de Hizbullah'ın Lübnan hükümetine tüm zorluklarında yardımcı olmak istediğini, aynı zamanda Amerika'nın Lübnan iç siyasete müdahale etme girişimlerini de engellemek istediğini söyledi.
Hizbullah'ın siyasi olarak etkili olmaya devam edecek ağırlığa sahip olduğunu belirten Kasım, Emel Hareketi ile paylaştığı 30 milletvekiline, yani parlamentonun neredeyse dörtte birine... beş bakana ve olağanüstü uyumlu bir Şiiliğe ve müttefiklere işaret etti. Ayrıca Emel ve Hizbullah'ın birlikte son parlamento seçimlerinde kullanılan oyların yüzde 45'ini kazandığını ve bu oyların ezici çoğunluğunun Şii seçmenlerden geldiğini vurguladı.
Hizbullah'ın Direnişe Sadakat parlamento bloğunun başkanı milletvekili Muhammed Raad'ın 47,918 oy aldığını ve bunun daha küçük bölgelerden 23 milletvekilinin aldığı oya eşit olduğunu iddia ederek “Devlet içinde halk desteğimize dayanarak faaliyet gösteriyoruz” dedi.
Kasım daha sonra Hizbullah'ın devletin silah tekeli konusundaki tutumuna değindi:
İç Güvenlik Güçleri ve Lübnan Ordusu'nun Lübnan'da güvenlik ve savunmadan sorumlu olmasına karşı değiliz. Milislerin ya da herhangi birinin savunma için devletle ortaklık kurması fikrini reddediyoruz. Ancak bizim bu konuyla hiçbir ilgimiz yok. Biz bir direnişiz, İsrail düşmanına karşı bir direniş. Düşman bize saldırdığında topraklarımızı savunuyoruz. Şimdi İsrail düşmanını püskürtmek için devletin yeterli olduğunu söylüyorlar. Bu düşmana karşı ne yapabileceklerini bize gösterebilirler. Onların [İsrail] ile karşı karşıya gelmesine bir itirazımız yok. Ancak biz direniş olarak İsrail'i bir tehlike olarak görüyoruz.
Lübnan topraklarını işgal ettiğinde ya da işgal etmeye çalıştığında bir tehlike, işgal altındaki Filistin'de olduğunda bir tehlike. İsrail her açıdan bir tehlikedir. Dolayısıyla direnişin devam etme hakkı vardır ve bunun devletin idaresi, devletin silahları ya da iç güvenliğin sağlanmasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bazıları Başkan'ın sözlerinin ... bize yönelik olduğunu düşünüyorsa, biz düşünmüyoruz. ... Hayır, bize yönelik değil. Biz [silahların devlet tarafından] tekelleştirilmesinden yanayız. İç güvenlik ve ülkeyi savunmak bizim sorumluluğumuz değil. Bu onların sorumluluğu. Bırakalım ordu, iç güvenlik ve diğer kurumlar bu sorumlulukları yerine getirsin. Biz bir direnişiz.
Kasım savaş ve barış kararının Lübnan'ın ya da Lübnan'daki herhangi bir aktörün değil İsrail'in kontrolünde olduğunu söyledi. “İsrail'in savaş başlatmasını engelleyebilirlerse ne ala. O zaman savaş ve barış kararını tekellerine alabilirler. Bunun, tehlike hissettiklerinde meşru müdafaada bulunan biriyle hiçbir ilgisi yoktur” dedi.
Kasım yine İsrail'in Hizbullah'tan bağımsız olarak son savaşı başlatma niyetinde olduğunu iddia etti ve eski İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'ya 11 Ekim 2023 gibi erken bir tarihte Hizbullah'a saldırması için baskı yaptığını aktardı. Ancak Hizbullah 8 Ekim 2023'te İsrail'e saldırmaya başladı.
Hizbullah ve Lübnan seçimleri
Hizbullah lideri Naim Kasım, parlamentoda bir Şii muhalefet bloğu oluşturma girişimlerinden rahatsız görünmüyordu. “Onlar ne istiyorlarsa yapsınlar, biz de aynısını yapacağız” dedi.
Kasım, Lübnanlı Şiilerin Hizbullah'a sadık kalacağı konusunda ısrar ederek, “Amerikan Büyükelçiliği'nin Büyükelçilik Şiilerini” (Hizbullah karşıtı Şiiler için kullanılan aşağılayıcı bir ifade) kullanarak grubu devirmeye yönelik daha önceki başarısız girişimlerine atıfta bulundu.
Kasım, Nasrallah ve Berri arasında daha önce varılan bir mutabakatın Hizbullah ve Emel'in Lübnan-İsrail sınırındaki köyler de dahil olmak üzere yaklaşan belediye seçimlerindeki mevcut işbirliğine rehberlik ettiğini söyledi.
Kasım ayrıca grubun Dürzi İlerici Sosyalist Parti ile ilişkilerine ve belediye seçimlerinde bir seçim ittifakı olasılığına olumlu yaklaşırken Hizbullah'ın Özgür Yurtsever Hareketi ve Süleyman Frangieh'in Marada Partisi ile ilişkilerinin güçlü olduğunda ısrar etti.
Kasım ayrıca Saad Hariri'nin Müstakbel Hareketi ile anlaşma için geniş bir alan olduğunu söyledi.
“Onunla ve babası [Refik Hariri] ile çalıştık, huzur içinde yatsın, bu yüzden onlara başarı ve ülke içinde nüfuz diliyoruz çünkü onlarla çalışabiliriz” dedi.
Yeniden yapılanma sorunları
Kasım yine savaş sonrası yeniden yapılanmadan Lübnan devletinin sorumlu olduğunu çünkü savaşı Hizbullah'ın başlatmadığını söyledi. Grubun sadece bir destek cephesi açtığını söyledi, “ama destek cepheleri savaşa yol açmaz. ... Bu bir İsrail kararıydı.” Yeniden inşa yardımının ön koşullara bağlanmasını da reddetti.
Kasım, savaş sonrası yeniden yapılanmanın Selam hükümetinin vaat ettiği reformların ayrılmaz bir parçası olduğunu söyledi. Hizbullah'ın 286.000 mülteciden 236.000'inin kalıcı olarak evlerine dönmesine yardımcı olduğunu ve devletin gelecekteki yeniden inşa çabalarını destekleyeceğini belirtti. Her ne kadar bu devletin münhasır sorumluluğu olsa da. Kasım yeniden inşadaki gecikmelerden Hizbullah'ın iç düşmanlarını sorumlu tuttu ve yardımın (dolaylı olarak Hizbullah'ın silahsızlandırılması şartına bağlanmasını) Şiiliğe yönelik bir saldırı olarak nitelendirdi. Kasım, Berri'nin de şartlı yardıma karşı çıktığını iddia etti ve Emel Partisi ile Hizbullah'ı bu konuda neredeyse ayrılmaz olarak tanımladı.
Hizbullah ve bölgesel ilişkiler
Kasım, Lübnan'ın İsrail ile normalleşmesini reddederek Netanyahu'yu bir Amerikan kuklası, normalleşmeyi de “Nil'den Fırat'a” bölgeyi kademeli olarak kontrol etmek için Batılı emperyalist bir araç olarak tanımladı.
ABD Başkanı Donald Trump'ı “gerçek bir tiran” ve “canavar” olarak niteleyen Kasım, buna karşı durulması gerektiğini ve dünya hakimiyeti arayışının ancak bu arayıştan vazgeçilmediği takdirde başarıya ulaşacağını söyledi. Kasım, ABD ve İsrail'in başarısının garanti olmadığını söyledi. Trump değişebilir ve Netanyahu'nun dönemi sona erebilir “ya da bundan önce öldürülebilir, kim bilir, Allah'ın izniyle.”
Kasım, ABD'nin İran'a yönelik bir saldırısının bölgedeki tüm ABD askeri varlığını tehlikeye atacağını ve korkunç küresel yansımaları olacağını bildiğini söyledi. “ABD'yi bir paravan olarak kullanmak isteyen İsrail çok heyecanlı olsa da Trump çok temkinli davranacaktır” dedi.
Kasım ayrıca İran liderliğindeki Direniş Ekseni'nin “Filistin ve Lübnan'da” ciddi gerilemeler yaşamasına rağmen “devam edeceği ve mevcut olduğu” konusunda ısrar etti.
Kasım, Suriye'nin gidişatını değerlendirmek için erken olduğunu söyledi: “Suriye'ye istikrar diliyoruz... Suriye'yi güçlü kılacak ve İsrail yayılmacılığını sona erdirecek bir sistem kurmak istiyoruz.”
Kasım Suriye'nin bölünmesine karşı çıktı ve Suriye'nin içişlerine karışmayı reddetti. Ayrıca bu ülkede herhangi bir direnişin yükseldiğini bilmiyormuş gibi davrandı ama şöyle dedi: Suriye'de düşman İsrail'e karşı bir direnişin ortaya çıkmasını uzak bir ihtimal olarak görmüyorum. Çünkü Suriye halkı son derece Arap milliyetçisi, İslamcı, milliyetçi, İsrail nefreti üzerine yetiştirilmiş ve işgali reddeden bir halk. Suriye halkının Filistin davasının birincil desteği olduğu uzun zamandır biliniyor ... ama ... ne olacaksa Suriyelilerin sorumluluğundadır.
Kasım röportajını Hizbullah savaşçılarına ve yaralılara selamlarını göndererek sonlandırdı.
Kaynak: Mepa News