Ebu Usame el Ensari

Ebu Usame el Ensari

Nijerya cihadı ve Boko Haram'dan ayrışma

Nijerya cihadı ve Boko Haram'dan ayrışma

Batı Afrika’da İslam, on birinci yüzyıldan itibaren geniş kitlelerce kabul edilmiş, on dördüncü yüzyıldan sonra ise Müslüman devletler kurulmaya başlamıştır. Bu devletlerin son örneği 19. yüzyılda Osman bin Fudi tarafından kurulan İslam devletidir. 1903 yılında İngiltere'nin Nijerya'yı işgali sonrası devlet son buldu.

Bu devletten 200 yıl sonra Nijerya'da İslam yanlıları tekrar güçlü bir aktör olmaya başladı. Ancak merkezi yönetimin İslami cemaatlerin liderlerine yönelik baskıları, Müslümanların temsiliyet sorunu ve ikinci sınıf vatandaş görülmeleri silahlı çatışmalara giden yolu açtı. Ancak Nijerya Müslümanları artık yeni bir sorun ile daha karşı karşıya kalacaklardı.

Mepa News olarak tercümesini sunduğumuz bu beyan*, Boko Haram'ın yükselişinin ardından Nijerya'da cihat grupları arasında yaşanan anlaşmazlıklara ışık tutmaktadır.

Tüm övgüler mazlumların yanında olan, hakkın sahibi Allah'adır. Salat ve selam mücahitlerin lideri olan Peygamber efendimize, ailesine ve ashabına olsun. 

Bundan sonra:

Müslüman ümmetimizin durumu ve içinde olduğu acı gerçek sizden gizlenemez. Devletler, Müslümanların dinlerini ihmal etmelerinin sonucu olarak, her yönden saldırıya geçmiş durumdalar. Nijerya'da içinde olduğumuz durum işgal edilmiş diğer Müslüman beldelerinin yaşadığı durumlardan farklı değil. Böyle bölgelerde Müslümanlar genelde 2 acıyı tatmak zorunda kalırlar: Kindar Hristiyanların barbarca saldırıları ve sistematik baskı. Kafir ve hain hükümdarlar Müslümanlar üzerinde güç, otorite, yüksek statü ve liderlik sahibi oluyor.

Bizden çok uzak olmayan bir dönemde, Mücahid Şeyh Osman bin Fudi'nin emirliği altında Müslümanlar saygı gören, onurlu ve başı dik insanlardı. Kur'an'ın anayasa, sünnetin ölçüt olduğu, şeriatın hükmettiği o dönemde insanlar güven ve huzur içinde yaşadı. Ta ki İngilizlerin yıkım ve facia getiren işgaline kadar. Dindar insanları ve onlara teslim olmayı kabul etmeyen alimleri öldürüp Şeriatı kaldırarak insan yapımı kanunları yürürlüğe soktular. Gerçekten de yaptıkları iğrenç bir şeydi.

Demir ve ateşin gücüyle bir takım felsefi teorilerden, geleneklerden ve seküler-laik düşüncelerden oluşan bu insan yapımı yasaları, İslam'ın en hakiki kaynaklarından beslenen ve bu yasaları reddeden Müslümanlara empoze etmeye çalıştılar. Ancak uzun bir süre zarfından sonra insanların kafası karışmaya ve inançları değişmeye başladı.

Bunun bir sonucu olarak kindar Haçlıların felaketleriyle karşılaşmak zorunda kaldılar. Nijerya Hristiyan Derneği (CAN) gibi Haçlı misyonerler tarafından desteklenen ve demokrasiyi benimseyen Nijerya hükümeti her gün Müslüman ümmetimize yönelik katliamlar gerçekleştirdi. Bununla ilgili sayısız örnek açıkça ortadadır.

200 yıl sonra cihat gruplarının canlanması

Dedemiz Şeyh Osman bin Fudi'nin İslam Emirliği'nin yıkılışından bu yana Müslümanlar üzücü bir hal içerisindeydi. Ardından Allah kabileler arasından ufak bir Mücahid grubuna rehberlik etti ve o grup kınayıcının kınamasından korkmayarak Allah yolunda o kafirlere karşı mücadele etmeye başladı. Hatta az sayıda olmamıza, ekipman, mühimmat ve imkanların kısıtlı olmasına ve alimlerin, doktorların desteğinin eksik olması gibi sebeplerle mübarek cihadımızın ihtiyaçları olmasına rağmen.

Nitekim, şeyhi ve akıl hocası Ebu el Bera el Duvari'nin cihadı bırakmasının ardından Ebu Abdurrahman Muhammed Ali el Barnavi önderliğinde yollarına devam ettiler. Bu, onun cihat için sağlam bir yapı oluşturmayı ne kadar istediğinin bir göstergesiydi. Nijeryalı gençlerin kalbinde de cihat isteğini canlandırıp Arap Yarımadası El Kaidesi'nden (Allah onları hayırla ödüllendirsin) yardım alarak bunu başarmayı planlıyordu. Bu hareket Nijerya'da cihat esamelerinin yok edilmesinden 200 sene sonra başlıyordu; ancak son derece üzücü bir gelişme yaşandı ve bu mali destek mücahitlere karşı olan insanların eline geçti. 

Tüm bunlar Ebu el Bera'nın tutuklanma korkusuyla Suudi Arabistan'a kaçmasının ve hakkı terk ederek hevesine yenik düşmesinin sonucuydu. Nijerya cihadına destek vermek için kullanılacak olan desteği ele geçiren insanlar hala bu topraklarda geziyor ve bu destekle eğleniyorlar. Kaybetmek ve yok olmaktan Allah'a sığınırız. Tüm bunlar 11 Eylül eylemlerinden sonra meydana geldi. Bu aksiliklere rağmen gençler emir Muhammed Ali önderliğinde Allah yolunda savaşmaya devam etti ta ki hükümet yanlısı bir grup serseri tarafından (Allah kabul etsin) şehit edilene kadar.

Bundan sonra Müslüman gençler Nijerya'nın farklı şehirlerine dağıldılar. Kimisi insanları Tevhid'e davet etmeye devam ederken kimisi de Cezayirli kardeşlerine katılmak için göç etti. Bazıları korkunun yavaş yavaş kalplerini ele geçirmesine izin verdi, ancak çoğunluğu her zaman Rablerini razı etmeyi düşünüyordu. Allah yolunda oldukları için onları sarsan şeylere rağmen kalplerini kaybetmediler, küfrün ve tuğyanın güçlerinin onları teslim almasına ve zayıflatmasına izin vermediler. Gerçekten de Allah'ın şu ayette açıkladığı örneği takip ettiler: "Nice peygamberler vardır ki, bir çok Allah erleri onların maiyyetinde savaştı ve Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşemediler, zaaf göstermediler ve baş eğmediler. Allah da sabredenleri sever." (Ali İmran 146)

Şeyh Muhammed Yusuf'un liderliği ve 2009 yılı hadiseleri

Durum böyleyken Allah, Şeyh Muhammed Yusuf'u ortaya çıkartarak onları destekledi. Muhammed Yusuf, Muhammed Ali'nin (Allah ikisinin de şehadetini kabul etsin) önceki takipçilerindendi. Bundan sonra Müslümanlar onu lider olarak kabul etti ve sadakatini göstererek ona hak yolunda her türlü yardımda bulunmaya çalıştılar. 

Böylece bu dava iman ve saf metodoloji üzerine bina edilmeye devam etti ve olaylar harika şekilde gelişti. Şeyh Muhammed Yusuf bu süreç içinde sahte mazeretlerle defalarca tutuklandı. Özellikle mücahitlerin ve genelde Müslümanlar ona büyük ilgi duyuyordu. Mücahitleri hak üzere birleştirmek için önceki emir çilekeş Muhammed Ali'nin ayak izlerini takip ederek anlaşmazlıkları, kan davalarını ve yobazlıkları bitirmek için çok uğraştı. Bizim gözlerimizle gördüğümüz bu şekildeydi, Allah en doğrusunu bilendir.

2-020.jpgMuhammed Yusuf

Şeyh bu yolda ilerlemeye devam etti ta ki Nijerya askeri güçleri mücahitlerin katıldığı bir cenaze törenine saldırı yapana kadar. Saldırıda şeyhin birçok takipçisi vuruldu ve yaralandı. Daha sonra Tağut, Tevhid savaşçılarının merkez olarak kullandığı bir mescidi kuşattı ve baskın düzenledi. Bu İslam düşmanları binden fazla Müslümanı öldürdü. 2009'da yaşanan bu trajik olayların ardından Şeyh toplum önünde yargısızca infaz edildi. Öldürülenlerin çoğu Şeyh'in en sadık takipçilerindendi. Allah onlara rahmet etsin ve amellerini kabul etsin.

Değişim: Ebubekir Şeku'nun liderliği

Muhammed Yusuf'un yaşadığı süreç içerisinde önemli işlerine yürüten birisi olduğu için Ebu Bekir el Şeku, Şura tarafından seçilerek Cemaatin Emiri olarak atandı. Böylece Tevhid ve cihat yolunda neredeyse bir yıl kadar devam ettik ta ki Ebu Bekir el Şeku ve onun bazı takipçileri tarafından tehlikeli akaid sapmaları ve metodolojiler cereyan edene kadar. Cehaletleri sebebiyle Müslümanları mazur gördüler lakin Tevhidin ilk kısmını çiğnedikleri gerekçesiyle onları tekfir ettiler. Gerekçe olarak da kafir Tağut'a rağmen çocuklarını onların okullarına gönderiyor ve demokratik seçimlere katılıyor olmalarını gösterdiler. 

Bunun doğurduğu sonuç çok kötüydü. Müslümanların kanlarını, mallarını helal görmeye başladılar. Gelişigüzel Müslüman kanı akıtmaya başladılar, güç ve kuvvet Allah'ındır. Kutsal metinleri yanlış yorumlayarak Allah'a ve Resulüne iftirada bulundular. Böyle hatalı yorumlar yalnızca yazılı olarak değil ses kaydı olarak da kaydedilmeye başladı, daha doğrusu Nijerya'daki Müslüman topluluklara zulüm edebilmek için bir nevi çeviri yapılıyordu.

Müslümanlara yaylım ateşi

Masum Müslümanları evlerinde ve iş yerlerinde hedef almak standart hale geldi. Yoba bölgesindeki pazarda yüzlerce Müslümanın öldürülmesi ve malının yağmalanması, aynı şekilde Borno bölgesindeki balık pazarında Müslümanların katledilmesi Şeku'nun grubunun ümmet üzerindeki suçlarının sadece iki örneği. Kutsal metinleri yanlış yorumlamaları yüzünden Bornu bölgesinde masum Dambu insanlarına karşı gelişigüzel yaylım ateşi açtılar. Onlarca insan belirsiz bir nedenle haksız yere öldürüldü. Allah'ın huzurunda onların bu haksız eylemlerinden beri olduğumuzu söylüyoruz.

3-012.jpg

Ebubekir Şeku

Peygamber'in (s.a.v.) "kardeşinize zalim de olsa mazlum da olsa yardım ediniz" (Sahih Buhari 6952) hadisine binaen Ebu Bekir el Şeku'yu düzeltmek için çok büyük çaba gösterdik. Ancak kendisi herhangi bir şekilde düzeltilmeyi ve tavsiye almayı kabul etmedi, takipçileriyle birlikte görüşü üzerinde inat etti ve Müslüman kanı akıtmaya devam etti. Kibirli bir tutum içerisine girerek sanki İslam ilminde en bilge kişiymiş gibi davrandı.

Şeku'nun yanlış inançları arasında kendisini Müslümanların genel emiri olarak görmesi de vardı. Buna yönelik olarak kendisini Nijerya Müslümanlarının yöneticisi olarak gördü, grubundan çıkmaya karar verenleri de tekfir etti. Böylece kendisini reddedenlerin veya karşı çıkanların kanını akıtıp mallarına el koydu. Sert emirler vererek ağır cezalar uyguladı.

Boko Haram'dan ayrışma

Ümmete karşı işlediği suçlar ve yanlış yorumları sebebiyle "Boko Haram" olarak bilinen "Ehli Sünnet Cemaati Dava ve Cihad" grubundan ayrılmamızın zorunlu hale geldiğini anlıyoruz. Mücahidlere karşı yanlış ve tehlikeli inançları yaymalarından beri olmalıyız. Aksi takdirde büyük ve onurlu amacımız engellenmiş olacak.

Böylece, tecrübeli Müslümanlardan ve alimlerden oluşan kardeşlerimizle birlikte, ehli sünnet ve cemaat menheci üzere yeni bir grup kurmaya karar verdik. 

Yeni grubun duyurulmasından önce ilim talebesi olan kardeşlerimiz amaç beyanatımızı yazarak harika bir iş çıkardılar. İnancımızı, asil amacımızı, hedeflerimizi ve metodolojimizi açıkça ortaya koydular. Bu, Şeku'nun tehlikeli menhecini, akaid sapmalarını ve ümmete karşı işlediği suçların tekrarını önlemek için gereken bir şeydi.

Cezayirli kardeşlerimize danışmamızın ardından -Allah onlardan razı olsun- grubumuzun adını Kara Kıta Müslümanlarını Koruma Öncüleri (Ansaru, Jamāʿatu Anṣāril Muslimīna fī Bilādis Sūdān) olarak duyurduk. Boko Haram'dan ya da Ebu Bekir eş Şeku'dan olmadığımızı kesin bir dille beyan ettik. Onların harici fikir ve strajilerini asla benimsemiyoruz hatta ümmetin onurunu ve iyiliğini isteyen herhangi bir Müslümanın düşüneceği gibi onların iğrenç eylemlerinden beri olduğumuzu ve Allah katında bundan temiz olacağımızı söylüyoruz. 

"Cemaatten ayrılanı öldür"

Şeku bu konuyla ilgili olarak "Kitap ve sünnetten cemaati terk edenin kanının helal olduğuyla ilgili deliller ve bu konuda alimlerin görüşleri" isimli bir beyanat yayınladı. Burada bahsettiği "cemaat" kendi grubudur ve grubunu terk edip, onların başına gelecek felaketleri bekleyen kimseleri hedef almaktadır. 

Hatta en iyi mücahitlerden hafız olanları ve hadis ezberleyenleri bile öldürmeye başladı. Şeyh Muhammed (Allah rahmet etsin) gibi kardeşlere saldırdılar ve ondan önce kardeş Halid el Barnavi (Allah onu ve tüm müslümanları esaretten kurtarsın) üzerine arabasındayken ateş açtılar ancak Allah onu tuzaklarından kurtardı.

Mücahidler arasından sayısız Müslüman acımasızca öldürüldü. Birçok genç mücahit imama biat etmedikleri gerekçesiyle öldürüldü, hangi imam? Sayısız mücahit cemaati terk ettikleri gerekçesiyle eşlerinden ayrıldı, hangi cemaat? 

Kabe'nin efendisine yeminle, en ufak bir abartma olmadan bunların hepsini gördük ve tanık olduk. Hatta bahsettiğimizden çok daha fazla suç işlediler, hiç kimsenin Allah'tan korkan bir Müslümana yakıştıramayacağı şeyler. Daha önceleri bu korkunç eylemlerine grup olarak başlamadan önce de genel kitle arasında bu tarz eylemlere rastlamıştık. Müslümanları öldürmek, mallarına el koymak, yerlerinden etmek ve kadınlarını cariye olarak almak gibi.

Ne kadar korkunç! Medyada da görüldüğü üzere insanların çölde haricilerin baskısından kaçarak yerlerinden edilmesi, mülteci olarak şehirlere dağılması... Allah'tan yardım ister ve ona sığınırız. 

Allah'tan mücahitlerin kalplerini kaynaştırmasını, güçlerini birleştirmelerini, hak üzere olan davada bir olmalarını, onları aralarındaki en takva sahibi adam etrafında toplamasını, gizli ve açık olandan bizi korumasını diliyorum. Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir, Allah'ın salat ve selamı Peygamberimiz Muhammed'e, ailesine ve ashabına olsun.

* Açıklama Er Risale dergisinin dördüncü sayısında yer almıştır.

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 11942 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Ebu Usame el Ensari Arşivi