Pakistan-Hindistan geriliminin tarihi arka planı

Pakistan-Hindistan geriliminin tarihi arka planı

Yaklaşık seksen yıldır Hindistan ve Pakistan arasında neredeyse sürekli bir gerginlik söz konusu.

Fotoğraf: 12 Ağustos 1965 tarihinde çekilen bir fotoğrafta İkinci Keşmir Savaşı sırasında esir alınan iki Pakistanlı subay görülüyor.

Al Jazeera | Tercüme: Mepa News

Hindistan ve Pakistan, 22 Nisan'da Hindistan kontrolündeki Keşmir'de turistleri hedef alan ve 26 kişinin öldüğü saldırının tetiklediği, ancak kökleri onlarca yıllık düşmanlıklara dayanan, tam teşekküllü bir savaşa dönüşme tehdidi taşıyan ve hızla tırmanan bir askeri gerilime kilitlenmiş durumda.

İslamabad'a göre Hindistan 7 Mayıs'ta Pakistan ve Pakistan yönetimindeki Keşmir'e bir dizi füze saldırısı düzenleyerek en az altı yerleşimi vurdu ve bu saldırılar ikisi çocuk olmak üzere en az 31 kişinin ölümüne neden oldu. O tarihten bu yana Hindistan'a ait insansız hava araçları Pakistan'ın önemli şehirlerini ve askeri tesislerini hedef alırken, Hindistan da Pakistan'ı kendi şehirlerine ve askeri tesislerine saldırılar düzenlemekle suçladı.

Füzeler ve insansız hava araçlarının yanı sıra nükleer silahlara sahip iki komşu ülke karşılıklı suçlama ve yalanlamalarda da bulundu. Hindistan 7 Mayıs'ta attığı füzelerin sadece “teröristlerin altyapısını” vurduğunu söylerken Pakistan saldırılarda sivillerin öldürüldüğünü ifade ediyor. Pakistan, Hindistan'a füze ya da insansız hava aracı fırlattığını reddediyor ve her ikisi de diğerinin saldırganlığının kurbanı olduğunu iddia ediyor.

Ancak Hindistan ve Pakistan arasındaki bu son krizin kökenleri, iki ülkenin bugünkü haliyle egemen ulus devletler olarak kurulmalarına kadar uzanıyor.

İşte Güney Asya komşuları arasındaki neredeyse sürekli devam eden gerginlik halinin bir özeti.

1940-50'ler: İki ülkenin hikayesi

Hint alt kıtası 1858'den İngiliz sömürge yönetiminin nihayet sona erdiği ve alt kıtanın iki ülkeye ayrıldığı 1947 yılına kadar İngiliz sömürgesiydi. Çoğunluğu Müslüman olan Pakistan, aynı yıl 14 Ağustos'ta Batı Pakistan ve Doğu Pakistan olarak birbirine bitişik olmayan ve kültürel olarak birbirinden uzak bölgeler halinde bağımsızlığını kazandı.

Hinduların çoğunlukta olduğu seküler Hindistan ise 15 Ağustos 1947'de bağımsızlığını kazandı.

Bölünme sorunsuz olmaktan çok uzaktı ve yaklaşık 15 milyon insanın yerinden edilmesine neden olarak şimdiye kadar görülmüş en büyük ve en kanlı insan göçlerinden birine yol açtı. Süreç aynı zamanda bölge genelinde Müslümanlar, Hindular ve Sihler arasında 200.000 ila 2 milyon kişinin öldüğü korkunç toplumsal şiddet ve ayaklanmalara yol açtı. Sonrasında sınır anlaşmazlıkları ve ayrılıkçı hareketler ortaya çıktı.

Komşular arasındaki en önemli anlaşmazlık noktası, Müslümanların çoğunlukta olduğu Himalaya bölgesi Keşmir'in hangi tarafta kalacağı sorusuydu. Keşmir hükümdarı başlangıçta bağımsızlık istedi ve bölge ihtilaflı bir durumda kaldı.

Ekim 1947'de silahlı Pakistanlı aşiret mensuplarının bölgeye girmesiyle Keşmir üzerindeki ilk savaş patlak verdi. Keşmir hükümdarı Hindistan'dan aşiret üyelerini kovmak için yardım istedi. Bunun karşılığında hükümdar Hindistan'ın yardım şartını kabul etti: Keşmir'in Hindistan'a katılması.

Çatışmalar 1948 yılına kadar devam etti ve Keşmir'in bölünmesiyle sona erdi.

Pakistan Keşmir'in batı kısmını yönetirken, Hindistan geri kalanının çoğunu yönetiyor ve Çin Keşmir'in kuzeyindeki iki dar bölgeyi elinde tutuyor.

Hindistan Keşmir'in tamamında hak iddia ederken, Pakistan da Hindistan'ın elinde tuttuğu ancak müttefiki Çin'in elinde tutmadığı kısımda hak iddia etmektedir.

1960'ler: Başarısız Keşmir görüşmeleri ve ikinci savaş

On yıl daha iyi ilişkilerin vaadiyle başladı. 1960 yılında Hindistan ve Pakistan, Dünya Bankası'nın arabuluculuğunda İndus Havzası'ndaki altı nehrin sularını paylaşmayı kabul ettikleri İndus Suları Anlaşması'nı imzaladı.

Anlaşma Hindistan'a doğudaki üç nehrin sularına erişim hakkı veriyor: Ravi, Beas ve Sutlej. Pakistan ise üç batı nehrinin sularına sahip oluyor: İndus, Jhelum ve Chenab.

22 Nisan'daki Pahalgam saldırısının ardından Hindistan anlaşmaya katılımını askıya aldı ancak yakın zamana kadar anlaşma, uluslararası alanda, birden fazla savaştan sonra ayakta kalmayı başaran bir su paylaşım anlaşmasının parlak bir örneği olarak duruyordu.

Bu savaşlardan biri 1960'larda gerçekleşecekti.

1963 yılında, dönemin Hindistan Dışişleri Bakanı Swaran Singh ve Pakistanlı mevkidaşı Zülfikar Ali Butto, tartışmalı Keşmir bölgesi üzerinde görüşmelerde bulundu. Bu görüşmelere Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık aracılık etmiştir.

Görüşmelerin tam ayrıntıları kamuoyuna açıklanmamış olsa da herhangi bir anlaşmaya varılamadı. 1964 yılında Pakistan Keşmir konusunu Birleşmiş Milletler'e taşıdı.

1965 yılında, Keşmir sakini gibi giyinmiş 26.000 ila 33.000 Pakistan askerinin ateşkes hattını geçerek Hindistan yönetimindeki Keşmir'e girmesinin ardından iki ülke Keşmir için ikinci kez savaştı.

Savaş tırmanırken Hint askerleri uluslararası sınırı geçerek Pakistan'ın Lahor kentine girdiler. Savaş ateşkesle sonuçsuz bir şekilde sona erdi.

1966 yılında Hindistan Başbakanı Lal Bahadur Shastri ve Pakistan Devlet Başkanı Muhammed Eyüp Han, Sovyetler Birliği'nin arabuluculuğunda Taşkent'te diplomatik ve ekonomik ilişkileri yeniden tesis eden bir anlaşma imzaladı.

1970'ler: Bangladeş ve nükleer yarışa doğru ilk adım

1971 yılında Doğu Pakistan ve Batı Pakistan, dönemin Cumhurbaşkanı Zülfikar Ali Butto'nun Doğu Pakistan merkezli Avami Birliği'nin lideri Şeyh Mucibur Rahman'ın başbakanlık görevini üstlenmesine izin vermemesi üzerine savaşa girdi.

Bu durum, Pakistan'da 1970 yılında yapılan parlamento seçimlerinde Avami Birliği'nin sandalyelerin çoğunluğunu kazanmasına rağmen gerçekleşti.

Mart ayında Pakistan ordusu Doğu Pakistan'ın Dakka kentinde bir baskı başlattı ve Aralık ayında Hindistan ordusu da olaya dahil oldu. Pakistan ordusu sonunda teslim oldu. Doğu Pakistan ise bağımsızlığını kazanarak bugünkü Bangladeş'i oluşturdu.

1972 yılında Butto ve Hindistan Başbakanı İndira Gandi, Hindistan'ın Simla kasabasında Simla Anlaşması adı verilen ve her türlü anlaşmazlığı barışçıl yollarla çözmeyi kabul ettikleri bir anlaşma imzaladı.

Anlaşma iki ülke arasında, iki tarafın da tek taraflı olarak değiştirmeye çalışmayacağı ve “taraflardan birinin tanınmış pozisyonuna halel getirmeksizin her iki tarafın da saygı göstereceği” Kontrol Hattı'nı (LoC) belirledi.

1974 yılında Keşmir eyalet hükümeti, Pakistan tarafından reddedilen bir anlaşma ile “Hindistan Birliği'nin kurucu bir birimi olduğunu” teyit etti.

Aynı yıl Hindistan “Gülümseyen Buda” kod adlı bir operasyonla bir nükleer bomba patlattı. Hindistan bu cihazı “barışçıl bir nükleer patlayıcı” olarak nitelendirdi.

1980'ler: Keşmir'deki isyan

1980'lerin başında Keşmir yeniden Hindistan-Pakistan geriliminin merkezine yerleşti. Halkın Yeni Delhi ile yakın ilişkiler karşılığında kendi çıkarlarına ihanet ettiğini düşündüğü Hindistan yönetimindeki Keşmir'in seçilmiş hükümetine karşı hassasiyeti arttıkça ayrılıkçı bir hareket kök salmaya başladı.

Kırılma noktası, 1987'de yapılan ve Hindistan Anayasasına bağlı bir parti olan Ulusal Konferansın, popüler, Hindistan karşıtı politikacıları dışarıda tutmak için ağır hile iddialarının ortasında kazandığı eyalet meclisi seçimleriydi.
1989 yılına gelindiğinde Hindistan yönetimindeki Keşmir'de Hindistan'dan ayrılma talebiyle Hindistan'a karşı tam anlamıyla silahlı bir direniş şekillenmişti.

Yeni Delhi sürekli olarak İslamabad'ı, Hindistan'ın “terörist” olarak tanımladığı bu silahlı grupları finanse etmek, eğitmek ve barındırmakla suçladı.

Pakistan ise ayrılıkçı harekete sadece “manevi ve diplomatik” destek verdiğinde ısrar ediyor, ancak bu grupların birçoğunun Pakistan'da üsleri ve karargahları bulunduğu biliniyor.

1990'lar: Daha fazla anlaşma, nükleer testler ve Kargil çatışması

1991 yılında her iki ülke de askeri tatbikatlar, manevralar ve birlik hareketlerinin önceden bildirilmesine, hava sahası ihlallerinin önlenmesine ve uçuş kurallarının belirlenmesine ilişkin anlaşmalar imzaladı.

1992'de kimyasal silah kullanımını yasaklayan ortak bir bildiri imzaladılar.

1996'da bir dizi çatışmanın ardından iki ülkenin askeri yetkilileri gerginliği azaltmak amacıyla LoC'de bir araya geldi.

1998 yılında Hindistan beş nükleer bomba patlattı. Pakistan da buna altı nükleer bomba patlatarak karşılık verdi. Her iki ülke de pek çok ülke tarafından yaptırımlara maruz kaldı. Ancak artık nükleer silah sahibi devletler haline gelmişlerdi.

Aynı yıl her iki ülke de uzun menzilli füzeler denedi.

1999 yılında Hindistan Başbakanı Atal Bihari Vajpayee, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif ile Lahor'da bir araya geldi. İki ülke Lahor Deklarasyonu adı verilen bir anlaşma imzalayarak Simla Anlaşması'na bağlılıklarını teyit ettiler ve bir dizi “güven arttırıcı önlem” (CBM) almayı kabul ettiler.

Ancak aynı yılın ilerleyen günlerinde Pakistan ordusu LoC'yi geçerek Kargil dağlarındaki Hint askeri mevzilerini ele geçirdi ve Kargil Savaşı başladı. Hint birlikleri Ladakh bölgesinin karlı tepelerinde yaşanan kanlı çatışmaların ardından Pakistan askerlerini geri püskürttü.

2000'ler: Gerginlik ve Mumbai saldırıları

LoC boyunca gerilim 2000'li yıllar boyunca yüksek kalmıştır.

Aralık 2001'de Yeni Delhi'deki Hindistan parlamentosuna düzenlenen silahlı saldırıda 14 kişi öldü. Hindistan saldırılardan Pakistan destekli silahlı grupları sorumlu tutmuş, bu da LoC boyunca Hindistan ve Pakistan orduları arasında yüz yüze bir çatışmaya yol açmıştır. Bu açmaz ancak Ekim 2002'de uluslararası arabuluculuğun ardından sona erdi.

2002 yılında Pakistan'da darbeyle başa gelen Devlet Başkanı Pervez Müşerref, 11 Eylül saldırılarının ardından Batı'nın baskısıyla, Pakistan'ın kendi topraklarında "aşırıcılıkla mücadele" edeceği sözünü verdi, ancak ülkenin Keşmir üzerinde hakkı olduğunu da teyit etti.

2003 yılında BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Müşerref, LoC boyunca ateşkes çağrısında bulundu ve Hindistan ile Pakistan gerilimi düşürmek ve düşmanlıkları durdurmak için bir anlaşmaya vardı. Müşerref 2004 yılında Hindistan Başbakanı Vajpayee ile görüştü.

Ancak 2007 yılında Hindistan ve Pakistan'ı birbirine bağlayan Samjhauta Ekspresi, Yeni Delhi'nin kuzeyindeki Panipat yakınlarında bombalandı. Saldırıda 68 kişi öldü ve onlarca kişi yaralandı. Hindu radikaller o dönemde Hindistan hükümeti tarafından suçlandı, ancak daha sonra serbest bırakıldılar.

2008 yılında LoC üzerinden ticari ilişkiler gelişmeye başladı ve Hindistan, Türkmenistan, Afganistan ve Pakistan arasında 7.6 milyar dolarlık bir gaz boru hattı (TAPI) projesi için yapılan çerçeve anlaşmaya katıldı.

Ancak Kasım 2008'de silahlı kişiler Hindistan'ın Mumbai kentindeki çeşitli yerlerde sivillerin üzerine ateş açtı. Saldırılarda 160'tan fazla kişi hayatını kaybetti.

Sağ yakalanan tek saldırgan olduğu belirtilen Ecmel Kasab, saldırganların Leşker-i Tayyibe üyesi olduğunu söyledi.

Kasab 2012 yılında Hindistan tarafından idam edildi. Hindistan saldırılardan Pakistan istihbarat örgütlerini sorumlu tuttu.

Pakistan hükümeti 2009 yılında Mumbai saldırılarının kısmen Pakistan topraklarında planlanmış olabileceğini kabul etmiş, ancak saldırganların Pakistan istihbarat örgütleri tarafından onaylandığı ya da desteklendiği iddialarını reddetmişti.

2010'lar: 'Şahdamarı' ve Pulwama

2014 yılında dönemin Pakistan Genelkurmay Başkanı General Rahil Şerif Keşmir'i Pakistan'ın “şah damarı” olarak nitelendirdi ve anlaşmazlığın Keşmirlilerin istek ve arzuları doğrultusunda ve BM kararları doğrultusunda çözülmesi gerektiğini söyledi.

2016 yılında silahlı savaşçılar Hindistan yönetimindeki Keşmir'in Uri kentinde 17 Hint askerini öldürdü.

Buna karşılık olarak Hindistan, LoC boyunca silahlı grupların üslerine karşı “cerrahi saldırılar” olarak tanımladığı saldırılar gerçekleştirdi.

2019'da bir canlı bomba Hindistan yönetimindeki Keşmir'in Pulwama bölgesinde Hint milislerden 40 kişiyi öldürdü. Saldırıyı Ceyş-i Muhammed grubu üstlendi.

Bunun ardından Hindistan Hava Kuvvetleri, Hayber Pakhtunhva eyaletindeki Balakot'a bir hava saldırısı düzenleyerek "teröristlerin saklandığı yerleri hedef aldığını ve birkaç düzine savaşçıyı öldürdüğünü" iddia etti.

Pakistan, Hint jetlerinin sadece ormanlık bir bölgeyi vurduğu ve herhangi bir savaşçıyı öldürmediği konusunda ısrar etti.

Daha sonra 2019'da Hindistan, Keşmir'e özel, yarı özerk bir statü veren 370. Maddeyi iptal etti ve binlerce Keşmirli sivilin ve politikacının, çoğu hak gruplarının "acımasızca" olarak nitelendirdiği "terörle mücadele" yasaları kapsamında tutuklandığı bir baskı başlattı.

2020'ler: Pahalgam ve insansız hava araçları

22 Nisan 2025'te Hindistan kontrolündeki Keşmir'in Pahalgam bölgesinde turistlere yönelik düzenlenen silahlı saldırıda 26 kişi öldü.

Saldırının sorumluluğunu Keşmir için bağımsızlık talep eden Direniş Cephesi (TRF) adlı silahlı bir grup üstlendi.

Hindistan, TRF'nin Pakistan merkezli Leşker-i Tayyibe'nin bir kolu olduğunu iddia etti. İslamabad saldırıya karıştığı iddialarını reddetti ve tarafsız bir soruşturma yapılması çağrısında bulundu.

Hindistan 7 Mayıs'ta "Sindoor Operasyonu"nu başlatarak Pakistan ve Pakistan kontrolündeki Keşmir'de çok sayıda hedefe füze saldırısı düzenledi.

Pakistanlı yetkililer hedef alınan altı şehirde en az 31 kişinin öldüğünü açıkladı.

2025 yılı Mayıs ayı itibarıyla iki ülke arasındaki gerilim halen sürüyor.

Kaynak: Mepa News, Al Jazeera

wp.gif

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.