Saddam'ın Torunu: Bağdat Yeniden Fethedilecek!

Saddam'ın Torunu: Bağdat Yeniden Fethedilecek!

Irak eski Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’in Türkiye’de yaşayan torunu Mesut Torun, Irak’ta yaşanan gelişmeleri Mepa News'e değerlendirdi.

Irak eski Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’in Türkiye’de yaşayan torunu Mesut Torun, Irak’ta yaşanan gelişmeleri Musab Dönertaş’a değerlendirdi. Torun, IŞİD ile Baas arasında işbirliği olduğu iddialarını reddederek yaşananları “halk devrimi” olarak tanımladı.

Mesut Torun’un hikâyesi oldukça ilginç. 1980 yılında Torun’un annesi Sevim Torun, komşularının Bağdat’ta bulunan oteline kalmaya gider. Aynı tarihte otelde düzenlenen güzellik yarışmasına katılarak Bağdat Güzeli seçilir. Saddam Hüseyin ve oğlu Uday da yarışmayı izleyenler arasındadır. Burada Uday Hüseyin ile tanışan Sevim Torun, çok geçmeden Uday Hüseyin ile hayatını birleştirme kararı alır. Ancak bir süre sonra ilişkileri bozulur ve Sevim Torun Türkiye’ye yerleşir. Sevim Torun, hamile olduğunu Türkiye’ye geldiğinde öğrenir, Uday Hüseyin ise bu olaydan habersizdir. Türkiye’de dünyaya gelen Mesut Torun’a dedesinin soyadı verilerek nüfusa kaydettirilir.

Mesut Torun’un, Irak’ta hala aktif olduğu bilinen Baas Partisi ile dolaylı olarak iletişim halinde olması Irak’a dair açıklamalarını önemli kılıyor. Bununla birlikte Torun, herhangi bir grubu temsilen konuşmadığını sık sık vurguluyor.

Şuanda Irak’ta, IŞİD haricinde Irak Ordusu ve Şii milislere karşı hangi gruplar savaşıyor?

Şuanda Irak’ta 1920 Devrim Tugayları da dahil yetmişten fazla savaşan grup var. Ve bu gruplar Irak Baas’ı lideri İzzet el Duri’ye bağlı olarak Cihat ve Kurtuluş Yüksek Komutanlığı altında savaşıyor. Bunun dışında 2012’de Sünni aşiretler de bu savaşa dahil oldu. Tabi bu aşiret konseylerinin başında da Baas subayları bulunuyor.

Sünni aşiretler yakın geçmişte IŞİD’e karşı savaşırken bugün tutumlarını değiştiren ne oldu? Irak, uzun yıllardır işgal altındayken bu patlama neden bugün yaşandı?

Bu mücadelenin kökeni 2003 yılına dayanıyor. O yıllarda işgale karşı kurulan Nakşibendi Ordusu, zaman içerisinde başka grupları da bünyesine katarak güçlendi, tecrübe kazandı. 2012 yılına gelindiğinde liderimiz el-Duri, artık askeri altyapının tamamlandığını ve savaşın yeni başladığını açıkladı. Bunun üzerine kukla hükümetin baskılarını artırması Sünnileri de silahlı mücadeleye mecbur bıraktı. 3 yıl içerisinde de bu ayaklanma organize edildi. Havice bir patlama noktasıydı. Sünniler silahlı mücadeleye dahil olmazlarsa yok olacaklarını anladılar.

“Bu Bir Halk Devrimi, Sadece IŞİD ile Açıklanamaz”

Yaklaşık olarak kaç kişiden bahsediyoruz?

Tam olarak bir sayı vermek zor ancak eli silah tutan herkesin savaştığını düşünürsek yaklaşık 400 bin kişi şuanda mezhepçi milislere karşı savaşıyor. Burada IŞİD’in varlığını inkar edemeyiz onlarda bu devrimin bir parçası ancak aşiretlerin gücü ile karşılaştırınca sayıları oldukça az. Bu topyekün bir halk devrimi sadece IŞİD ile açıklayamazsınız.

IŞİD ve Baas arasında nasıl bir ilişki var? Stratejik ortaklıktan bahsedebilir miyiz?

Açıkçası Baas ve IŞİD arasında bir ortaklık var demek abes olur. Birbirlerine karşı herhangi bir müdahaleleri yok. IŞİD’in Baas’tan biat istediğine dair haberler gerçeği yansıtmıyor. Bunun kanıtı yok. Bazı münferit olaylar, yerel çapta bazı çatışmalar olabilir ancak genel siyaset olarak bir çatışma içerisinde değiller. Liderimiz İzzet el Duri, Temmuz ayında yaptığı konuşmada bütün direniş gruplarına aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakmalarını tavsiye ederek, hedeflerinin Bağdat olduğunu açıkladı. Genel olarak bakış açısı bu yönde.

Biz IŞİD yok demiyoruz, direnişin omurgası IŞİD değil diyoruz. Bu, IŞİD’in tek başına yürütebileceği bir devrim değil. Irak yüz ölçümü olarak çok büyük bir alan, organize olmak için zaman ve tecrübe gerekiyor.

Şuanda Irak ve Suriye’de aynı anda birçok cephede savaş yürüten IŞİD’in geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bizim bir ordumuz, partimiz ve liderimiz var. Liderimizin kararı ne olursa biz ona uyarız.

“Irak’ta Yaşananlar İran-ABD Ortaklığını Kanıtladı”

Irak Ordusu ve Şii milislerin ülkedeki operasyonlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce merkezi hükümet ülkede yeniden kontrolü sağlayabilir mi?

Medyaya da yansıdığı üzere Irak’tamezhepçilik üzerinden Sünni halka yönelik katliamlar yapılıyor. Evler, dükkânlar yağmalanarak insanlara yaşam hakkı tanınmıyor.

Mezhep ordusu, örneğin Tikrit operasyonu başlarken şehri birkaç saat içinde alabileceklerini açıklamışlardı. Ancak daha sonra bu süre önce üç gün, sonra bir haftaya uzadı. Milislerin bölgede ilerleyememesi daha da vahşileşmelerine neden oluyor. Savaş meydanında kaybettikleri için sivil halka saldırarak intikam almaya çalışıyorlar.

Irak’ta yaşananlar İran ile ABD’nin ortaklığını bir kez daha ortaya çıkardı. Şuanda Irak’taki operasyonları yürüten kişi İran Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani. Ve İran komutasındaki bu harekât Amerikan güçlerinin hava desteği ve silahları ile yürütülüyor.

Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık isteğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben Kürtlerin içerisinde çatlak olduğunu düşünüyorum. Kürtler ile Şii milisler arasında da tansiyon yükseliyor. Bu mezhepçilik ateşinin Kürtleri de yakacağını düşünüyorum.

Şii mezhepçiliğine sık sık vurgu yapıyorsunuz, Baas kadrolarına gerçekten her mezhep ve etnik gruptan katılım var mı?

Elbette. Baas içerisinde şuanda ülkedeki tüm etnik ve mezhepsel gruplardan insanlar var. Bunların içerisinde Türkmen de, Kürt de, Şii-Sünni Araplar da var. Bu bir istiklal mücadelesi.

Irak’ın bugünkü durumunda Sünni siyasetçilerin de payı var mı?

Sünni olarak tanımlanan bu insanlar kime göre Sünni? Bu kişiler bugüne kadar mezhepçi Bağdat yönetimi ile işbirliği yaptılar. Gerçek amaçları Sünni halkı korumak olsa Kasım Süleymani ve Sistani ile işbirliği yapıp halka saldırmazlar. Ülkede Sünni katliamı yapılırken bu kişiler hala Şii milisler ile beraber hareket ediyorlar. Bu anlamda ben bu kişilerin Sünni halkı temsil etmediğini düşünüyorum. Eğer öyle olsaydı insanlar silaha sarılmazlardı.

Mesela Tarık Haşimi zamanında bu yönetime destek verdi ama sonra namlu kendisine döndü. Bu siyasetçilerin arkasında bir kitle yok, göstermelik destek oluşturmaya çalışıyorlar.

“Bağdat Yeniden Fethedilecek!”

Sünnilerin siyasi hedefleri neler? Kendi bölgelerinde federasyon veya özerlik mi talep ediyorlar?

Geçmişte de buna benzer birçok haber çıkmıştı. Sünnilerin özerklik veya federasyon talebi yok ama eğer şartlar mecbur ederse sıcak bakabilirler. Baas ise her zaman Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olmuştur. Diğer taraftan Sünnilerin böyle bir talebi olsa Bağdat’a saldırmayıp kendi bölgelerini savunmaya çalışırlardı.



“Liderimiz İzzet el Duri’dir”

Dedeniz Saddam Hüseyin’e dair sizi en çok etkileyen ne oldu?

Dedem Saddam Hüseyin, emperyalizme karşı savaşırken şehit oldu. Bugün onu diktatör olarak tanımlıyorlar. Bizim için Saddam Hüseyin halkı için şehit düşen bir kahramandır.

Medyada çıkan, dedenizin mirasından pay istediğinize dair haberlerin gerçeklik payı nedir?

Muhalif Arap medyasında çıkan bu tür haberler yıpratma ve itibarsızlaştırma amacıyla yapılıyor. Ben hiçbir zaman bir miras davası peşinde olmadım, başından beri direniş davasının peşindeyim. Bugüne kadar maddi anlamda bir destek almadım, bundan sonra da ihtiyacım yok. Haklarım varsa zaten gelip beni bulur. Ancak Hüseyin soyadını almak benim için manevi bir anlam taşıyor. Şartlar uygun olursa dedemin soyadını taşımaktan gurur duyarım.

Saddam Hüseyin’in ailesinden biri olarak Irak’ın geleceğine dair planlarınız neler? Varlığınızdan rahatsız olanlar var mı?

Irak’ta beni Saddam Hüseyin’in mirasçısı olarak görenler var. Ancak hayalci konuşmalar yapmamak gerekir. Bizim liderimiz Irak Baas’ının lideri İzzet İbrahim el Duri’dir. Ben de kendisine yürekten bağlıyım. Geleceğe dair bir görev, yetki beklentim yok ama verilirse de üzerimize düşen görevi yerine getirmeye hazırız.

Bununla beraber varlığımızdan rahatsız olanlar da var. Geçmişten beri hep tehdit alıyorum. Bunların arasında mezhepçi hükümetten olanlar da var etnik Kürtçüler de.

“Saddam Hüseyin Arap Toplumunun Emniyet Subapıydı”


İran’ın Ortadoğu’da her geçen gün artan nüfuzunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz inanıyoruz ki ABD, Irak’ı İran’a bağlamak ve Ortadoğu’da Şii yayılmacılığının önünü açmak istiyor. Dedem Saddam Hüseyin, bugünkü  Şii Hilali’nin oluşmasını engelleyen, Körfez ülkeleri ve Arap toplumunun emniyet subapıydı. Subap ortadan kalkınca herkes kendini İran ve mezhepçi milislere komşu buldu.

Arap medyasında Türkiye’nin Şii milislere karşı denge kurmak için Sünni aşiretleri silahlandıracağı iddia edildi. Bu iddialar ile beraber Türkiye’nin Irak politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye geçmişten beri Bağdat hükümetinin yanında yer alan Nuceyfiler üzerinden politika yürütüyor. Eğer iddia edildiği gibi bir silahlandırma söz konusu olursa bu gruplarla sınırlı olur. Onun dışında zaten hükümet yetkilileri Musul için lojistik ve istihbarat desteği vereceğini açıklamıştı.

Bildiğiniz gibi hükümet Bağdat yönetimine iki uçak dolusu silah gönderdiğini açıkladı. Bu silahlar şuanda Suriye’de katliamlar yapan Kasım Süleymani’nin elinde. Türkiye, Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da mazlumun yanında olup Sünnilere destek vermeli. Çünkü Sünniler, Şiiler gibi mezhepçilik yapmıyor.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Irak’ta medyaya yansımayan birçok katliam yaşanıyor. Bunları IŞİD yapmış olsa bütün medya kuruluşlarında yayınlanırdı. Dünya televizyonlarından 700 tane kanal var ama Türkiye’den bir medya kuruluşu yok.

Son olarak şunu söylemek isterim; Bağdat fethedilecek, bu direniş sonuca erecek ve orada ehli sünnet yapı iktidarı tekrar ele alacak. Bundan dönüş yok. Mücadelemiz kukla hükümet devrilene dek devam edecek.

 

Kaynak: Mepa News 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.