Savaş ya da kaç: ABD Somali'de nasıl bir politika izleyecek?
Savaş ya da kaç: ABD Somali'de nasıl bir politika izleyecek?
Charlie Savage ve Eric Schmitt | New York Times | Tercüme: Mepa News
İç müzakerelere aşina olan yetkililere göre, Somali'deki İslamcı ayaklanmanın son dönemde savaş alanında elde ettiği kazanımlar, bazı ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerini "Mogadişu'daki ABD Büyükelçiliğini kapatmayı ve güvenlik önlemi olarak çoğu Amerikan personelini geri çekmeyi" önermeye sevk etti.
Ancak Ulusal Güvenlik Konseyi merkezli diğer Trump yönetimi yetkilileri, büyükelçiliğin kapatılmasının Somali'nin merkezi hükümetine olan güveni azaltabileceğinden ve istemeden de olsa hızlı bir çöküşü teşvik edebileceğinden endişe ediyor. Yetkililer bunun yerine, militan grup Eş Şebab'a karşı koymaya çalışan ABD'nin ülkedeki operasyonlarını iki katına çıkarmak istediklerini söyledi.
Birbirine zıt bu endişeleri, 2012'de Libya'nın Bingazi kentindeki ABD misyonunu ele geçiren İslamcı militanların saldırısı ve 2021'de Amerikan güçlerinin çekilmesiyle Afgan hükümetinin aniden çökmesi gibi dış politika fiyaskolarının hatıraları körüklüyor.
Bunlar aynı zamanda, ABD'nin yaklaşık yirmi yıldır düşük yoğunluklu bir "terörle mücadele" savaşı yürüttüğü ve çok az ilerleme kaydettiği, karmaşık klan dinamiklerinin hüküm sürdüğü kaotik ve işlevsiz bir ülke olan Somali'ye yönelik stratejisini belirlerken Trump yönetiminin yaşadığı daha geniş ikilemi de vurguluyor.
Bu değerlendirmeler, militan İslamcılara karşı güç kullanma konusunda şahin bir yaklaşıma sahip olan Başkan Trump'ın en üst düzey terörle mücadele danışmanı Sebastian Gorka ile Trump'ın koalisyonunun daha izolasyonist unsurlarını karşı karşıya getirecek gibi görünüyor. Bu grup, 11 Eylül 2001'deki terör saldırılarının ardından başlayan "sonu gelmez savaşlardan" bıkmış durumda ve ABD'nin Somali'de büyük bir çıkarı olduğunu düşünmüyor.
Geçen hafta Beyaz Saray'da Gorka bir yaklaşım belirlemek üzere kurumlar arası bir toplantı düzenledi. Toplantının net bir karar alınamadan sona erdiği söyleniyor.
Analiz | ABD'nin Somali politikası ve bölgenin geleceği
Her iki partinin başkanları döneminde de ABD, Somali'nin zayıf merkezi hükümetini, Danab olarak bilinen özel kuvvetlerinden seçilmiş birimleri eğitip donatarak ve El Kaide ile bağlantılı Eş Şebab'la savaşırken onlara yakın hava desteği sağlamak için insansız hava aracı saldırılarını kullanarak destekleme politikası izledi.
Bu politika, Somali hükümetinin nihayetinde güvenliği kendi başına sağlaması için zemin hazırlamayı amaçlıyordu. Ancak, Afganistan gibi yerlerde olduğu gibi, bu henüz gerçekleşmedi. Bazı Somali güçlerinin ayağa kalkıp savaşmadığı ve Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud'un sadece rakip klanların üyelerini değil kendi destekçilerinden bazılarını da yabancılaştırdığı söylenirken koşullar daha da kötüleşti.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi ve Savunma Bakanlığı yorum taleplerine yanıt vermedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Çarşamba günü yaptığı açıklamada Somali'nin başkenti Mogadişu'daki büyükelçiliğin "tamamen faaliyette olmaya devam ettiğini" ve bakanlığın "tehdit bilgilerini sürekli olarak izleyip değerlendirdiğini ve güvenlik ve operasyon duruşlarını buna göre ayarladığını" söyledi.
Biden döneminde Pentagon'un en üst düzey Afrika politikası yetkilisi olan Maureen Farrell, Eş Şebab'a karşı salt askeri bir çözüm olamayacağını savundu. ABD'nin bir yandan grubun geri kalanını siyasi uzlaşmaya çekmeye çalışırken bir yandan da tehlikeli sertlik yanlılarına odaklanması gerektiğini ifade etti.
Şu anda bir güvenlik danışmanlığı firması olan Valar Solutions'da başkan yardımcısı olan Farrell şunları söyledi:
"Varlığımızı azaltmayı düşünüyorsak, bu potansiyel azaltmayı hedeflerimizde gerçek ilerleme için baskı yapmak için kullanmalıyız. Bu, büyük değişiklikler görmediğimiz takdirde ayrılmaya hazır olduğumuzu inandırıcı bir şekilde söylemek için on yılda bir gelen bir fırsat."
Eş Şebab'ın gözüyle: Batılılar Afrika'yı IMF ve Dünya Bankası eliyle nasıl sömürüyor?
Trump ilk döneminin büyük bölümünde Somali'deki askeri çabaları artırmış ve Obama döneminde insansız hava araçlarıyla yapılan saldırılara getirilen kısıtlamaları hafifletmişti. Ancak görevdeki son haftalarında Trump aniden yön değiştirdi ve büyükelçiliği koruyan bir avuç asker dışında çoğu ABD kuvvetinin Somali'yi terk etmesini emretti.
Ordu, kuvvetlerini komşu Kenya ve Cibuti'ye yeniden konuşlandırdı, ancak ABD'nin ortak olarak eğitip donattığı Somali güçlerini desteklemek amacıyla kısa ziyaretler için Somali'ye rotasyon yapmaya devam etti. Askeri liderlerin Somali'ye girip çıkmanın gereksiz yere tehlikeli olduğundan şikayet etmeleri üzerine 2022 yılında Başkan Biden ordunun Somali'de uzun süreli konuşlanmasına izin verdi.
ABD Afrika Komutanlığı'na (AFRICOM) göre şu anda Somali'de 500 ila 600 ABD askeri bulunuyor. Yeni yönetim ayrıca Somali'nin kuzeyindeki IŞİD unsurlarına karşı birkaç hava saldırısı gerçekleştirdi.
Yetkililer birkaç hafta önce Eş Şebab'ın savaş alanındaki ilerleyişinin grubu Mogadişu'ya yaklaştırdığını ve havaalanında kale benzeri bir sığınak olan ABD büyükelçiliğinin güvenliği konusunda endişelere yol açtığını söyledi. Yağmur mevsiminin başlaması çatışmaları yavaşlatarak biraz zaman kazandırdı.
Uluslararası Kriz Grubu'nun Somali ve Afrika Boynuzu kıdemli analisti Omar Mahmood, Eş Şebab'ın Şubat sonunda başlayan saldırılarının başlangıçta hükümeti hazırlıksız yakaladığını ve örgütün iki yıl önce Somali ulusal güçlerine kaybettiği bazı kırsal köy bölgelerini geri aldığını söyledi. Ancak bu kazanımların biraz abartıldığını ve grubun şu anda Mogadişu'ya odaklanmış görünmediğini savundu:
"Hükümet kesinlikle zorlanıyor. Yeni eğitilen ordu askerleri savaş alanında pek başarılı olamadı ve ülke siyasi olarak kötü bir şekilde bölünmüş durumda. Ancak Mogadişu'nun ele geçirileceğine dair endişeler abartılıyor. Somali'de, özellikle de uluslararası ortaklar arasında, arka arkaya yanlış giden birkaç şey olduğunda herkesin en kötüsünü beklemeye başlaması tipik bir durumdur."
Eş Şebab'ın gözüyle: Batılılar Afrika'yı IMF ve Dünya Bankası eliyle nasıl sömürüyor?
Yine de bazı Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Ağustos 2021'de Afganistan'ın başkenti Kabil'deki havaalanında olduğu gibi ani bir acil tahliye operasyonuna gerek kalmaması için büyükelçiliğin kapatılmasını ve diplomatik personelin kontrollü bir şekilde geri çekilmesini savunuyor.
Yetkililer, Dışişleri Bakanlığı'nın Afrika'daki büyükelçilik operasyonlarını konsolide etme baskısı altında olduğunu, bu nedenle Somali'ye odaklanan diplomatik personelin Kenya veya Cibuti gibi Doğu Afrika'nın başka bir yerinde yoğunlaştırılmasının bu maliyet tasarrufu hedefine hizmet edeceğini savundu.
Somali'nin bazı bölümleri yarı özerk bölgelere ayrılmış durumda. Değerlendirilmekte olduğu söylenen bir başka seçenek de bazı tesis ve varlıkların bu bölgelerden biri olan Somaliland'daki Sovyet döneminden kalma bir hava üssüne taşınması. Reuters'un Mart ayı sonunda bildirdiğine göre Cumhurbaşkanı Mahmud kısa bir süre önce Trump yönetimine, hükümeti o bölgeyi kontrol etmese de, Somaliland'daki de dahil olmak üzere hava üslerini ve limanları devralmasına izin vermeyi teklif etti.
Geçen hafta yapılan kurumlar arası toplantıda Gorka'nın ABD varlığının küçültülmesine karşı çıktığı, Eş Şebab'ın ülkeyi ele geçirmesine izin verilmesinin kabul edilemez olduğunu savunduğu ve bunun yerine militanları hedef alan saldırıların artırılmasını önerdiği söyleniyor.
Herhangi bir değişiklik, Somali'de çıkarı olan müttefiklerle ilişkiler konusunda karmaşık soruları gündeme getirecektir. Etiyopya, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye ve Mısır da Eş Şebab'ı uzak tutmaya çalışan güçlere sahip ve Kenya da terör örgütünün dış saldırılarının kurbanı oldu.
Operasyonların küçültülmesi CIA'in Somali içinde bir tesis işletmeye devam edip edemeyeceği konusunu da gündeme getirecektir. Bingazi saldırısında militanlar sadece ABD misyonunu ele geçirmekle kalmamış, aynı zamanda yakınlardaki bir CIA ek binasını da bombalamıştı.
Ancak tüm bu karmaşıklıklar, ABD'nin Somali'ye yaklaşımının ne olması gerektiği konusunda verilecek kararda ikinci planda kalıyor. Esasen soru, Eş Şebab'ı en azından bir şekilde uzak tutmaya yardımcı olmak için süresiz olarak aynı şeyleri yapmaya devam etmek mi? Eş Şebab'ın güçlerine yönelik saldırıları önemli ölçüde artırmak mı? Yoksa daha uzak üslerden belirli yüksek değerli terörist hedeflere insansız hava aracı saldırıları gerçekleştirme yeteneğini korurken askeri varlığı azaltmak mi?
Bu ikilemin bir parçası da Eş Şebab'ın Somali'nin büyük bir bölümünü ele geçirmesi halinde bunun ne anlama geleceği sorusu. Eş Şebab'ın sadece ülkeyi yönetmekle mi yetineceği yoksa aynı zamanda dış terör operasyonları mı yürüteceği ya da bunu yapan terörist gruplara ev sahipliği yapıp yapmayacağı da dahil.
Eş Şebab 2000'li yılların ortalarında Somali'nin kaotik ortamında ortaya çıktı ve 2012 yılında El Kaide'ye biat etti. Grubun bazı üyeleri zaman zaman Somali dışında da saldırılar düzenledi. 2013 yılında Kenya'nın başkenti Nairobi'deki Westgate alışveriş merkezinde gerçekleştirilen saldırı ve Ocak 2020'de, Trump yönetiminin grubu hedef alan insansız hava aracı saldırılarını artırmasının ardından Kenya'nın Manda Bay kentindeki Amerikan hava üssüne düzenlenen saldırı bunlardan bazıları.
Somali, Trump yönetiminin Süveyş Kanalı'na giden ve gelen uluslararası deniz ticaret yollarını tehdit eden İran destekli Husi militanlarına karşı bombardıman kampanyasını hızlandırdığı Yemen'den Aden Körfezi'nin karşısında yer alıyor. ABD Afrika Komutanlığı'nın başındaki General Michael E. Langley geçen hafta Kongre'de verdiği ifadede, ordunun Eş Şebab ve Husiler arasındaki gizli anlaşma belirtilerini izlediğini öne sürmüştü.
New York Times'ta yayınlanan bu analiz Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Analizde yer alan ifadeler yazarların kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.