Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile röportaj

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile röportaj

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara, İngiliz The Economist'in kendisine yönelttiği soruları yanıtladı.

Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara 31 Ocak'ta Şam'da The Economist'e konuştu.

Röportaj Mepa News okurları için Türkçeleştirildi.


Suriye'nin geleceği

The Economist: Belki bana Suriye için vizyonunuzu anlatarak başlayabilirsiniz. Ülkenin beş yıl içinde nerede olmasını bekliyorsunuz? Bana nasıl bir yer olacağını anlatın.

Ahmed Şara: Öncelikle Suriye 54 yıl boyunca bir önceki rejimin kontrolü altındaydı. Bu 54 yıl boyunca Suriye birçok felaket yaşadı. Suriye insan kaynaklarının gelişimi, ekonomi düzeyi ve komşu ülkelerle siyasi ilişkiler düzeyinde bölgesel olarak geriledi. Önceleri Suriye tüm komşu ülkeler için bir endişe kaynağıydı. Aynı zamanda halka karşı temel görevlerini yerine getirmiyordu. Önceki rejim için en önemli şey iktidarını korumak ve iktidarda kalmak için güvenlik yöntemlerini kullanmaktı. Güvenlik yöntemi, Seydnaya Hapishanesi'nde gördüğünüz gibi işkence yapmak, insanları tutuklamak ve darp etmek anlamına geliyordu. İnsanlar ona karşı ayaklandığında kimyasal silahlar, patlayıcı bombalar ve diğer yöntemleri kullandı.

Aynı zamanda Suriye'de önceki rejim zamanında bir tür sosyal bölünme vardı. Rejim, diğer gruplara karşı halkın belirli bir grubuna dayanıyordu ve bu da Suriye'de geniş çaplı bir iç savaş tehdidi oluşturuyordu.

Ekonomiye gelince, tüm ekonomik sektörler neredeyse yok olmuş durumda çünkü rejim ülkenin kendisi için bir ekonomi inşa etmeye çalışmıyor, aksine ülkenin zenginliklerini çalarak para toplamaya ve yasa dışı yollarla yurt dışına ihraç etmeye çalışıyordu.

Bu nedenle önümüzdeki beş yıllık dönem, devletin yeni ve modern temeller üzerinde yeniden inşası etrafında dönecektir. Adalet ve danışmayı teşvik edecek ve toplumun tüm kesimlerinin ülke yönetimine katılımını esas alacaktır. Önümüzdeki beş yıl birçok dönüm noktasına sahne olacak. Tüm bu zorlukları ve engelleri sorunsuz bir şekilde aşmayı umuyoruz. Suriye halkının hikmetine ve Suriye halkının tüm kesimlerinin göstereceği affediciliğe güveniyoruz.

Siyasi düzeyde ve dış politikaya ilişkin olarak, önceki rejim zamanında Suriye büyük bir izolasyon içinde yaşıyordu. Komşu ülkeler düzeyinde, rejim Lübnan içinde birçok sorun oluşturdu. Lübnan'da öldürülen tüm önemli parti liderleri ve önemli şahsiyetler, Lübnan'daki önceki rejimin eliyle öldürüldü. Dolayısıyla Lübnan'a müdahalesi doğru değildi. Sonuç olarak, Lübnan'ı terk ettiğinde arkasında Lübnan'ı olumsuz bir şekilde kontrol eden Hizbullah'ı bıraktı, ta ki işler Lübnan'da tam teşekküllü bir savaşa dönüşene kadar.

Ürdün'e gelince, eski rejim Ürdün'ü doğrudan uyuşturucu ihracatı ile hedef aldı ve Irak'a gelince, Saddam Hüseyin zamanında uzun bir yabancılaşma vardı ve Amerikan varlığından sonra -Irak'ın Amerika tarafından işgali kastediliyor- Suriye, eski rejim döneminde Irak'a sorun ihraç ediyordu. Türkiye de önceki rejimle büyük sorunlar yaşadı ve Körfez ülkeleri İran'ın Suriye'deki varlığından etkilendi. Avrupa ülkeleri de kendilerine insan ihraç eden rejimden etkilendi. İnsanları maddi kazanç elde etmek için kullanıyordu, insan kaçakçılığına ve insanların kasıtlı olarak Avrupa ülkelerine göç ettirilmesine bel bağlıyordu.

Duyduğunuz üzere, Suriye'de ciddi, hızlı ve etkili adımlar atılmasını gerektiren pek çok sorun var. Bu adımlardan en önemlisi ülke içindeki Suriye halkının birlik olmasıdır. Sahip olduğumuz en önemli sermaye budur ve Allah'a şükürler olsun ki bugün bu başarılmıştır. Şam'a askeri olarak girmiş olsak da, bu savaş daha çok merhamet ve bağışlama ile karakterize edildi. Dolayısıyla, Şam'a girme şeklimiz Şam'da iç barışın sağlanmasında büyük rol oynamıştır, her ne kadar hala orada burada bazı ihlaller yaşanıyor olsa da bunlar asgari düzeydedir.

Diğer bir husus ise Suriye'nin güçlü bir ekonomi inşa etmesi gerektiğidir. Bugün ülkede ekonominin rehabilitasyonu için çalışıyoruz. Ülkedeki silahların kontrol altına alınmasına yönelik bir güvenlik sorunu da var ve SDG'nin kontrolü altındaki bölge ya da Kuzeydoğu Suriye'de PKK tarafından işgal edilen bölge dışında ülkedeki silahların kontrol altına alınması konusunda önemli bir yol kat ettik. Herhangi bir çatışma olmadan meseleleri çözmeyi umarak onlarla müzakereler yürütüyoruz.

Bu arada, geçtiğimiz kısa süre zarfında Suriye ile bölgesel ve uluslararası ülkeler arasındaki ilişkileri yeniden tesis etmek için çalıştık ve Allah'a şükür şu ana kadar çok başarılı olduk. Dolayısıyla, önümüzdeki beş yıl içinde işler böyle giderse, geleceğin parlak olacağına inanıyorum. Suriye halkının acılarını artırabilecek en önemli iki şey şunlar olduğuna inanıyorum: İlki, ABD'nin rejime uyguladığı ve halen yürürlükte olan yaptırımlardır zira bunlar Suriye halkını öldürmektedir. Diğeri ise İsrail'in son dönemdeki ilerleyişidir ki bu sorunun çözülmesi gerekmektedir. İsraillilerin geri çekilmesi gerekiyor çünkü ilerlemeleri gelecekte çok fazla soruna neden olacak.

The Economist: Sizin için rol model olan bir siyasi lider var mı? George Washington? Muhammed bin Selman? Kimden ilham alıyorsunuz?

Ahmed Şara: Suriye bağlamı istisnai bir durumdur ve her ülke kendine özgü bir durumdan geçer. Siyasi çözümler meydana gelen olaylardan doğmalıdır, bu nedenle siyasi deneyimleri ithal edip Suriye bağlamına uygulamanın doğru bir politika olmadığına inanıyorum. Tarihi Arap, uluslararası ve İslami olmak üzere her bağlamdan ve Doğu, Batı, Kuzey ve Güney olmak üzere her yönden okudum. Dünyada olup biten her şeyden, özellikle de Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı gibi olayları içeren son yüz yıldan dersler çıkarmaya çalıştık. Ayrıca Arap bölgesi de pek çok badire atlattı. Dolayısıyla bölge dersler açısından zengindir ve tarih derslerle doludur. Tüm bunlardan faydalanacağız ve diğer ülkelerin deneyimlerinden faydalanmanın yanı sıra çalışma konularında bağımsız bir kişiliğe sahip olmaya çalışacağız. Bahsettiğiniz tüm isimler ülkelerini yönetmede başarılı oldular ama Suriye'deki durum farklı.

Kapsayıcı bir Suriye ve seçimler

The Economist: Modern, kapsayıcı bir Suriye'den bahsettiniz ama iki gün önceki toplantınızın görüntülerini izlediğimde pek de kapsayıcı gelmedi. Üniforma giyiyordunuz. Bir grup askeri lider vardı. Açıkçası demokratik bir devletin başlangıcından çok askeri bir darbeye benziyordu. Bir şey mi kaçırdım? Yeni ve kapsayıcı bir devletin kurulduğu izlenimini vermiyordu.

Ahmed Şara: Toplantı rejimin devrilmesine katkıda bulunan tüm devrimci gruplar içindi. Bildiğiniz gibi rejim siyaset yoluyla değil, bir savaşla ve askeri araçlarla yıkıldı çünkü rejim önerilen tüm siyasi çözümlere karşı kapıyı kapatmıştı. Bölgesel ve uluslararası alanda kendisine sunulan fırsatları değerlendirmede her zaman olumsuz davrandı. Sonuç olarak, halka askeri harekat dışında bir seçenek bırakılmadı. Rejim askeri harekatla düştüğünde, Suriye meseleleriyle ilgilenen çok sayıda insan vardı. Hukuk danışmanları ve hukuk uzmanları da dahil olmak üzere çok sayıda kişiyle görüştük ve bildiğiniz gibi geçtiğimiz iki ay boyunca Suriye'de bir güç boşluğu vardı ve bu boşluğun doldurulması gerekiyordu.

Hukuk uzmanları bize uluslararası teamüllere göre devrimi zafere ulaştıran gücün cumhurbaşkanlığını belirleme hakkına sahip olduğunu söyledi. Burada zaferi elde eden güçler askeri güçlerdi, dolayısıyla benim de burada uyum içinde olmam gerekir. Ben aynı zamanda rejimin devrilmesine yol açan savaşın komutanıydım, bu nedenle bu durumla uyum içinde olmak zorundayım çünkü toplantı çoğunlukla Askeri Operasyonlar İdaresi ve rejimin devrilmesine katkıda bulunan askeri gruplar içindi, bu nedenle performans olarak onlarla uyum içinde olmayı seçtim.

Ancak bu, ülkenin askerler tarafından yönetileceğine dair bir mesaj değildir. Bu daha ziyade askeri anlaşmaya açılan bir kapıdır çünkü daha önce de belirttiğim gibi en büyük zorluklardan biri silahların devletin kontrolü altında olmasıdır. Bunun uzlaşı yoluyla sağlanması iyi bir şeydir. Suriye halkına, silah taşıyan grupların fazla sorun yaşamadan gönüllü olarak ülkenin başkanlığı konusunda anlaştıkları konusunda güven verir. Birçok ülke devrimlerin zaferinden sonra kaos tehdidi altına girer çünkü askeri gruplar kendi aralarında anlaşmazlığa düşerler. Şükürler olsun ki Suriye halkının farkındalığı ve bu grupların devrimci bilinci onları bir araya gelmeye itti. Onları, Suriye'nin geleceğini belirlemeye başlayacak, Suriye özgür ve adil seçimlere hazır olana kadar bu boşluğu dolduracak önemli maddeler üzerinde anlaşmaya itti.

The Economist: Dün gece ileriye dönük yol haritasını ortaya koydunuz ve özgür ve adil seçimler yapılana kadar bir geçiş hükümeti olacağını söylediniz. Bu seçimlerin ne zaman yapılmasını bekliyorsunuz ve seçimler cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kapsayacak mı?

Ahmed Şara: Allah'a şükür, dünkü konuşmamı askeri üniformayla değil takım elbiseyle yaptım ama belki bunu fark etmediniz.

Öncelikle şunu bilmeliyiz ki geçtiğimiz 14 yıl boyunca Suriye halkının çok büyük bir kısmı, neredeyse yarısı Suriye'yi terk etti ve farklı ülkelere gitti. Giden insanların çoğu, ülkeleriyle herhangi bir yasal ilişki kurmayı bıraktı. Devlet kayıtlarına geçmemiş çok sayıda doğum ve ölüm var. Ayrıca yeni uyruklar edinen ve Suriye uyruğundan vazgeçen ya da önceki rejimin varlığı nedeniyle bunu artık önemsemeyenler de var.

Şu ana kadar Suriye devletinin kontrolü dışında kalan geniş bir alan da var. Bu alan SDG'nin kontrolü altında ve büyük bir nüfusa sahip. Bugün ve 15 yıldır Suriye'de doğru düzgün bir istatistik yok. Kimse Suriye nüfusunun sayısını, genç erkeklerin sayısını, seçimlere katılmaya uygun kişilerin sayısını bilmiyor. Şu anda pek çok veri eksik ve şu anda yapılacak herhangi bir seçim doğru ve düzgün temellere dayanmayacaktır.

Bu nedenle Suriye'nin bütünlüğü olan özgür ve adil seçimler yapabilmesi için nüfus sayımına, yurt dışında yaşayanların geri dönmesine, büyükelçiliklerin açılmasına ve halkla yasal temasın yeniden kurulmasına ihtiyaç var. Dahası, ülke içinde yerinden edilmiş ya da komşu ülkelerdeki kamplarda bulunan insanların birçoğu da mülteci komisyonlarına kayıtlı değil.

Dolayısıyla bu sürecin zamana ihtiyacı var, uzmanlara sordum ve bu süreci tamamlamak için en az üç ila dört yıla ihtiyacımız olduğunu söylediler. Bu arada seçim yasasını, anayasayı ve ülkeyi düzenleyecek yasaları geliştiriyoruz. Bunlar üzerinde uzmanlarla ve Birleşmiş Milletler ile de istişare ederek kapsamlı bir şekilde çalışıyoruz. Dolayısıyla bunlar hazır olduğunda bütünlüğü olan seçimler yapacağız.

The Economist: Peki cumhurbaşkanlığı için seçim yapılacak mı?

Ahmed Şara: Elbette.

The Economist: Peki bu seçimlerde siyasi partiler yarışabilecek mi?

Ahmed Şara: Bu benim karar vereceğim bir şey değil, anayasa taslağı üzerinde çalışacak bir anayasa komitesi var. Bu komite yüksek yetkinliğe sahip güvenilir uzmanlardan oluşuyor. Partiler Yasası'nı, kimlerin parti kuracağını ve seçimlere kimlerin katılabileceğini belirleyecekler. Tüm bunlar yasalara göre yürütülecek ve benim bu dönemdeki rolüm hazırlanacak yasayı uygulamak.

Demokrasi ve Şeriat

The Economist: Ama basitçe sorabilir miyim? Suriye bir demokrasiye dönüşecek mi? Daha önce bu kelimeyi kullandığınızı duyduğumu sanmıyorum.

Ahmed Şara: Bölgemizde demokrasinin çeşitli tanımları var. Eğer demokrasi halkın kendisini kimin yöneteceğine ve parlamentoda kendisini kimin temsil edeceğine karar vermesi anlamına geliyorsa, evet Suriye bu yönde ilerliyor.

The Economist: Sizin de söylediğiniz gibi yeni bir anayasanın hazırlanması birkaç yıl sürecek gibi görünüyor. Bu esnada hukuk sistemi, mahkemeler, Medeni Kanuna mı dayanacak yoksa şeriat hukuku mu olacak?

Ahmed Şara: Her şeyden önce, devletin kimliğini, şeklini, geleceğini ve bu konudaki bazı önemli hususları tanımlayan bir dizi ilke olan bir anayasa beyannamesi olacak. Bir de Yüksek Yargı Konseyi var. Önceki kanunların hepsini bir anda yürürlükten kaldıramayız çünkü çok sayıda açık dava var. Mahkemelerde 150 binin üzerinde açık dava var, dolayısıyla yeni bir kanun oluşturulana kadar bunları yürürlükten kaldıramayız. Ancak uzmanlar ve adli yasalar konusunda uzmanlaşmış komiteler aracılığıyla yeni yasalar önerilecek ve Suriye'deki duruma uygun olmayan eski yasalar değiştirilecektir. Çıkarılacak herhangi bir yasa, kabul edilip edilmeyeceğini oylayacak olan geçici bir parlamenter meclise sunulacaktır. Ayrıca Yüksek Yargı Konseyi ve Yüksek Anayasa Mahkemesi de mevcut, dolayısıyla ülkede herhangi bir yasanın çıkarılması için yasal bir prosedür var. Bu fevri bir süreç değildir ve cumhurbaşkanının "şu ya da bu kanunun geçmesini istiyorum" deme yetkisi yoktur. Aksine süreç, anayasa bildirgesinde belirlenecek olan çatı ilkelere dayalı genel yasalara tabi olacaktır.

The Economist: Yani bunun şeriat hukuku olması mümkün mü?

Ahmed Şara: Buna uzmanlar karar verecektir. Eğer onaylarlarsa benim görevim bunu uygulamaktır. Eğer onaylamazlarsa, benim görevim yine onların kararını uygulamaktır.

The Economist: Bunu sormamın nedeni, Suriye'de ve dışarıda bazılarının muhafazakar İslami yönetimi benimseyeceğiniz, örneğin kadınlara hiçbir rol verilmeyeceği yönünde endişeleri olması. Kadınlar hükümetinizde gerçek güç pozisyonlarında olacaklar mı? Yani gerçek iktidarda, göstermelik pozisyonlarda değil gerçek pozisyonlarda... Gerçek güce sahip kadınlar olacak mı?

Ahmed Şara: Her şeyden önce İslami sistemde kadınlar bir rol oynar. Her kim muhafazakar bir İslami sistemin kadınlara rol vermediğini söylüyorsa, İslam'ı yanlış anlamış demektir. Elbette kadınlar toplumun neredeyse yarısını oluşturuyor ve şu anda üniversitelerdeki insan kaynaklarının çoğunluğu kadınlardan oluşuyor ve iş piyasası kadınlar için geniş bir iş gücü piyasası. Suriyeli kadınlar zaten çalışıyor, yani bir kadın çalışmak istiyorsa iş piyasası ona açık.

The Economist: Eşiniz Suriye'nin "first lady"si olacak mı?

Ahmed Şara: Başkanın eşinin otomatik olarak bu pozisyonu işgal etmesi gelenektir. Dolayısıyla, elbette "First Lady" diye bir makam varsa, bu makam sokaktan rastgele bir kadın tarafından işgal edilmeyecektir. Ancak bizim "First Lady"den anladığımız, toplumun bir hizmetkârı olduğu, toplumdaki insanların üstünde bir seviyede bir hanımefendi olmadığıdır.

Kapsayıcı bir hükümet ve güvenlik meselesi

The Economist: Beş gündür Suriye'deyim ve pek çok insanla konuşuyorum. İş adamlarından ve pek çok kişiden tekrar tekrar duyduğum bir endişe, kontrolü çok fazla elinizde tuttuğunuz ve Suriye'yi İdlib'i yönettiğiniz gibi yönetmeye çalıştığınız yönünde. Bu adil bir eleştiri mi? Ve ülkeyi yöneten insan grubunu nasıl genişleteceksiniz?

Ahmed Şara: Öncelikle İdlib'de tüm Suriyeli topluluklardan insanlar vardı. İdlib, Suriye halkının çoğunun yerinden edilerek geldiği bir yerdi. İlk aşamada devletin çöküşünü önlemek için İdlib'de sahip olduğumuz büyük ekibe bel bağladık. Ben -Şam'a- sadece askeri güçle girmedim. Temizlik, yüksek öğretim, eğitim, sağlık, spor ve hayatın diğer tüm alanlarında çalışan insanları içeren sivil bir güçle girdim.

The Economist: İnsan grubunu genişletecek misiniz? Şu anda önemli kişilerin çoğu İdlib'den, HTŞ dışındaki kişileri de dahil edecek misiniz?

Ahmed Şara: İlk aşamada devlet kurumlarının çöküşünü engellemek istiyorduk, bu nedenle İdlib'de hazırlanan hükümet aracılığıyla kurumların kontrolünü ele aldık ve İdlib'in içinden veri toplayıp birçok kişiyle görüşene kadar sadece üç aylık süre tanıdık. Dolayısıyla, üç ay geçtikten sonra, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla daha geniş ve çeşitli bir hükümet olacak, seçim süreci etnik kökene veya dine değil liyakate dayalı olacak.

The Economist: Bu oldukça yakın bir süre. Üç ay Mart ayının başı demek. Daha geniş bir hükümete o zaman mı sahip olacaksınız?

Ahmed Şara: Bir ay sonra. Bu doğru.

The Economist: Güvenlik hakkında konuşalım. Bundan bir öncelik olarak bahsettiniz. Birçok grubun lideri iki gün önce bir araya geldi, ancak tüm gruplar size katılmayı kabul etmedi. Elinde silah ve güç olanları size bağlanmaya nasıl ikna edeceksiniz? Onları nasıl kontrol edeceksiniz?

Ahmed Şara: Öncelikle tüm gruplar son konferansta hazır bulundu ve geçtiğimiz iki ay boyunca onlarla pek çok toplantı yaptım. Hepsi orduya katılmayı ve ordunun bir parçası olmayı kabul etti, bu nedenle devletin kontrolü dışında silah olacağına inanmıyorum. Olsa bile bu bir kanunla yasaklanacak ve devletin kontrolü dışında silah bulunduran herkese karşı önlemler alınacaktır. Birleşik bir askeri kurum içinde silahları kontrol eden bir yasaya sahip olmadan gelecekte bir devlet inşa edemezsiniz.

SDG sorunu

The Economist: Peki ya Kuzeydoğu? Kürt bölgesi? SDG ile görüşmeler durdu. Kürtlerin istediği federal bir sisteme izin verecek misiniz yoksa şiddet riski var mı? Daha fazla şiddet, iç savaş?

Ahmed Şara: Birincisi, Suriye'de federal bir sistem halk tarafından kabul görmüyor ve bunun gelecekte Suriye'nin yararına olmayacağına inanıyorum çünkü toplumlarımız federasyon uygulamasına alışkın değil, bu nedenle insanların görüşleri federasyon adına tam bağımsızlığa gidecektir. Diğer bir husus ise, bölgede SDG yönetimini onaylamayan bir Arap çoğunluğun olması ve kuzeydoğu bölgesinde Türkiye ile uzun bir çatışma geçmişi olan bazı yabancı grupların bulunmasıdır.

Biz Suriye'nin komşu ülkelere zarar verecek bir platform olmayacağı konusunda tüm devletlere güvence verdik. Bunun sözünü verdik. Ayrıca Türkiye, Suriye'nin kuzeydoğusundaki PKK varlığından büyük endişe duymaktadır. Orada tam teşekküllü bir operasyon başlatmaya hazırlanıyordu, ancak müzakerelere alan açmak için onlardan beklemelerini istedik. Ayrıca bölgenin Suriye devletine katılması ve SDG'nin yönetiminden kurtulması için çağrı yapan Arap bileşenlerden de kamuoyu baskısı var.

SDG federal bir sistem çağrısında bulunmadı çünkü bunun Suriye'de şu anda mümkün olmadığını biliyorlar. Aksine, bu devlete katılmaya ve askeri güçlerini devlete entegre etmeye hazır olduklarını açıkladılar. Ancak detaylar üzerinde tartışmalar var, prensipte hemfikirler ancak detaylar üzerinde tartışmalar var. Bu anlaşmaya varmak için daha fazla zamana ihtiyacımız var.

The Economist: Yani bir anlaşma olacağını mı düşünüyorsunuz? Sadece detayları mı sonuçlandırıyorsunuz?

Ahmed Şara: O kadar da iyimser olmadığımı söylemeliyim. Müzakere sürecine girdik ve herhangi bir zarar görmeden meseleleri barışçıl bir şekilde çözmeyi umuyoruz.

The Economist: IŞİD tehdidinden de bahsedelim. IŞİD savaşçılarının Şam da dahil olmak üzere Suriye'deki şehirlerde olduğuna dair birkaç haber duydum. Sizin için ne kadar büyük bir tehlike oluşturuyorlar?

Ahmed Şara: IŞİD'in büyüklüğü, sayısı, dağılımı ve benzeri konularda büyük abartılar var. Güvenlik güçlerinin bu konuyu büyük bir titizlikle takip ettiğine ve geçtiğimiz iki ay boyunca ülkede fitne ve kargaşa yaratmak için gerçekleştirebileceği pek çok saldırı girişimini engellediğine inanıyorum. Bazı hücreler dışında büyük bir varlık gösterme şansı olduğunu düşünmüyorum.

ABD ile ilişkiler

The Economist: Trump yönetiminin dış yardımlara ara verdiğini görüyorum, yani anladığım kadarıyla kuzeydeki bazı kamplarda yardım dağıtımını durdurdular. Bunun sonuçları ne olacak?

Ahmed Şara: Şu anda Suriye'deki durumla ilgili birbiriyle bağlantılı birkaç mesele var. Güvenlik istikrarı, ülke içinde yerinden edilen kimseler ve mülteciler için bir çözüm bulunmasıyla yakından bağlantılı. Öte yandan, ülke içinde yerinden edilen kimseler ve mülteciler konusu, ülkede yatırım için sağlıklı bir ortamın oluşturulmasıyla bağlantılı. Suriye'de yatırımlar olmazsa ekonomik kalkınma da olmaz ve ekonomik kalkınma olmazsa insanlar kısa sürede kaos ortamına geri döner. Tüm bu hususlar birbiriyle bağlantılıdır.

Bence en büyük risk, bu yaptırımların uygulanmasına yol açan tüm nedenler sona ermiş olmasına rağmen Amerikan yönetiminin Suriye'ye hala uygulamakta olduğu yaptırımlardır. Suriye'yi hedef alan her türlü yasak, önceki rejimin elinde yeterince acı çekmiş olan Suriye halkının cezalandırılması anlamına gelmektedir.

The Economist: Ekonomiden bahsedelim, çünkü çok zor bir durumda. Acilen mali desteğe ihtiyacınız var. Katar Emiri buradaydı. Suudi Arabistan'a gidiyorsunuz. Körfez ülkelerinden mali destek alacak mısınız ve bu ekonominizi istikrara kavuşturmak için yeterli olacak mı?

Ahmed Şara: Mümkün olduğunca Suriye'nin yardım ve destekle yaşamasını değil, ekonomisini inşa etmesini sağlamaya çalışıyorum. Suriye'nin yatırım için büyük bir fırsatı var ve bu ülkeler fonları aracılığıyla Suriye'de geniş yatırımlar yapabilirler. Burada onlar için pek çok fırsat var. Suudi Arabistan ve Katar Suriye'yi çok seven ülkeler ve ilk andan itibaren Suriye halkını desteklemek için acele ettiler. Kendileriyle altyapıyı inşa eden, iş imkanları oluşturan ve aynı zamanda uyguladıkları projelerin yatırım getirisi üzerinden kendilerine fayda sağlayacak büyük yatırım projelerini görüşüyoruz.

The Economist: Söylediğiniz gibi yaptırımların, özellikle de Amerika'nın mali yaptırımlarının kaldırılmasına ihtiyacınız var. Trump yönetimiyle bu konuyu konuştunuz mu ve yaptırımları yakında kaldıracaklarından emin misiniz?

Ahmed Şara: Trump yönetimi kısa bir süre önce göreve geldi ve henüz bir iletişim olmadı. Ancak önümüzdeki günlerde ABD ile aramızdaki diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmek istiyoruz. Eğer bu gerçekleşirse, yaptırımların devamına itirazımızı sunacağız ve Başkan Trump'ın bölgede barış istediğine ve yaptırımların kaldırılmasının en önemli öncelik olduğuna inanıyorum. ABD'nin Suriye halkının acı çekmeye devam etmesinde hiçbir çıkarı yoktur.

The Economist: Amerika ile diplomatik ilişkileri yeniden kurmak istiyorsunuz ancak şu anda HTŞ Birleşmiş Milletler tarafından terörist grup olarak listeleniyor. Diplomatik ilişki kurabilmeniz için bunun kalkması mı gerekiyor?

Ahmed Şara: Birçok olayın gerçekleri değiştirdiğine inanıyorum ve son konferansta HTŞ de dahil olmak üzere tüm grupların feshedilmesini öngören bir madde vardı, ama belki de siz o konferansta sadece askeri üniformayı gördünüz (şaka yollu).

Yani HTŞ de dahil olmak üzere Suriye devriminin tüm gruplarının feshedilmesine yönelik bir madde var. Dolayısıyla terör sınıflandırması anlamsız hale geldi.

Bugün benim statüm Suriye Devlet Başkanı'dır, HTŞ lideri değil. İlişkiler de Suriye ile ABD arasında olmalıdır, HTŞ ile ABD arasında değil.

The Economist: Trump yönetiminin Suriye'den askerlerini çekmek istediğine dair haberler var. Bunu memnuniyetle karşılar mısınız?

Ahmed Şara: Yeni Suriye devleti döneminde, ülkede herhangi bir yasa dışı askeri varlığın devam etmemesi gerektiğine inanıyorum. Egemen bir devletteki herhangi bir askeri varlık belirli bir anlaşma çerçevesinde gerçekleşmelidir ve ABD ile aramızda böyle bir anlaşma bulunmuyor.

Şu anda Rus askeri varlığını yeniden değerlendiriyoruz ve onlarla bir anlaşmaya varabiliriz ya da varamayız, ancak öyle ya da böyle, herhangi bir askeri varlık ev sahibi devletin rızasıyla olmalıdır.

İsrail işgali

The Economist: Peki ya İsrailliler? Tampon bölgelerinin ötesine mi geçtiler? Bu yasa dışı bir varlık mı? Ve geri çekilmeleri gerekiyor mu?

Ahmed Şara: Elbette geri çekilmeleri gerekiyor.

Suriye ve İsrail arasında 1974 yılında Birleşmiş Milletler aracılığıyla yapılmış bir anlaşma var. Şam'daki ilk günümüzde BM'ye 1974 anlaşmasına bağlı olduğumuzu ve tampon bölgede bulunan Birleşmiş Milletler gücünü, yani UNDOF'u kabul etmeye hazır olduğumuzu bildirdik. UNDOF ile doğrudan bir iletişim gerçekleşti ve tampon bölgeye girmeye hazır olduklarını ifade ettiler, ancak İsrail güçleri son ilerlemeden önce bulundukları sınırlara geri çekilmeli ki UNDOF bölgeye girebilsin.

Ne yapacağımıza gelince, tüm uluslararası baskılar yanımızda ve Şam'ı ziyaret eden ve etmeyen tüm ülkeler İsrail güçlerinin bölgedeki ilerleyişini kınadı. Bu ilerlemenin doğru olmadığı konusunda neredeyse uluslararası bir mutabakat var.

The Economist: Bay Trump büyük fikirleri olan bir adam. Bugünlerde Gazzelileri Suriye'ye taşımak istediğine dair haberler var. Buranın çok fazla boş alanı olan bir yer olduğunu söylüyor. Siz bunu kabul eder miydiniz?

Ahmed Şara: Her ülkenin insanlarının kendi ülkelerinde kalmaya daha çok hakkı olduğuna inanıyorum. İnsanlar neden yerlerinden edilsin ki? İnsanları yerinden etmek yasaların reddettiği çok büyük bir suçtur. Ayrıca Suriye savaştan yeni çıktı ve büyük yükler altında. Suriye yeni sorunlarla boğulmamalı çünkü bırakın yeni sorunlar eklemeyi, rejimin 60 yıllık mirasını düzeltmek için bile uzun yıllara ihtiyacımız var.

The Economist: Peki ya geniş kapsamlı bir Ortadoğu barış anlaşmasına doğru ilerleme kaydedilirse? İsrail ile ilişkileri normalleştirmeyi hayal edebiliyor musunuz?

Ahmed Şara: Aslında biz tüm taraflarla barış istiyoruz ama İsrail konusunda bölgede büyük bir hassasiyet var, özellikle de yaşanan büyük savaşlardan ve 1967'den beri Suriye'nin Golan bölgesini işgal etmelerinden sonra. Şam'a sadece iki ay önce girdik ve önümüzde birçok öncelik var, bu nedenle böyle bir konuyu tartışmak için henüz çok erken çünkü geniş bir kamuoyu gerektiriyor. Ayrıca bunu tartışmak için pek çok prosedür ve kanun gerekiyor ve dürüst olmak gerekirse henüz bunu düşünmedik.

Kaynak: Mepa News

x.gif

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
4 Yorum