Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ile röportaj
Suriye'nin yeni savunma bakanı ülkenin “işgal altındaki” bölgelerinin kurtarılması çağrılarına, yabancı savaşçıların varlığına ve bölgesel ilişkilere değindi.
Shelly Kittleson | The New Arab | Tercüme: Mepa News
Şam'da, soğuk bir Ocak gecesinde hükümet binalarının dışında derme çatma bir ateşin başında ellerini ısıtan askerlerin bulunduğu sokağın aşağısında, ülkenin Savunma Bakanlığı neredeyse boş, son derece heybetli bir şekilde duruyordu.
Kalın sakallı, güler yüzlü askerler, formaliteleri bir kenara bırakarak binaya doğru ilerleyen The New Arab muhabirlerine erişimi kısıtlayan çitin üzerinden el salladı.
Daha önce Ebu Hasan el Hamavi olarak tanınan Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra, Esed sonrası Suriye'nin Savunma Bakanlığını bir aydan biraz fazla bir süredir yürütüyordu ancak yıllardır Tahriru'ş Şam Heyeti'nin (HTŞ) askeri operasyonlarını yönetiyor, askeri planlama, eğitim ve silahlanmayı denetliyordu.
Ebu Kasra, Suriye halkına bir kez daha baskı yapılmasını önlemek için ne gibi değişiklikler yapılacağı konusunda 22 Ocak'ta yaptığımız söyleşide “geçmişte çok sayıda istihbarat şubesi vardı ve bunların hepsi korku, nefret ve ‘köleliği’ teşvik etmek için kullanılıyordu” dedi.
Kendisi, istihbarat servisinin amacının tanımlanmasının kilit önem taşıdığını ve “halka karşı kullanılmasının doğru olmadığını” ifade ediyor.
Savunma Bakanlığı'nın bugün “Suriye halkı ile silahlı kuvvetleri arasında uyum ve sevginin olduğu bir aşamaya ulaşmayı” hedeflediğini söyledi.
Eski rejime karşı savaşan tüm silahlı grupların devlet kurumlarına entegre edileceği, Suriye'nin 2012 anayasasının iptal edildiği ve eski rejimin parlamentosu, ordusu ve güvenlik kurumlarının resmen feshedildiği 29 Ocak'ta Şam'da düzenlenen bir konferansta duyuruldu.
Konferans sonrasında yayınlanan fotoğraflarda, rejimin devrildiği operasyonlara katılmış olan askeri grupların komutanları askeri kıyafetleriyle oturuyor, bazıları da konuşma yapıyordu.
Bu oturumda daha önce Ebu Muhammed el Cevlani olarak tanınan Ahmed Şara Devlet Başkanı seçildi.
Ülkenin bir kısmının halen Şam'ın kontrolü altında olmaması potansiyel olarak istikrarı bozucu bir faktör olarak görülüyor.
ABD destekli, YPG'nin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ne Esed rejiminin devrildiği operasyonlarda ne de 29 Ocak konferansında yer aldı.
SDG liderliği, ABD, AB ve Türkiye'de yasadışı ilan edilen "Kürdistan İşçi Partisi" (PKK) ile yakından bağlantılı. Ancak SDG'ye bağlı savaşçıların çoğunluğu başka geçim kaynağı olmayan Araplardan oluşuyor.
Bakan, 22 Ocak'ta bakanlıkta yapılan kapsamlı görüşmede SDG ile ilgili sorulara başlangıçta ihtiyatlı bir şekilde yanıt verirken, ülkedeki tüm askeri gruplara aynı muamelenin yapıldığını ve can kaybını önlemek için müzakerelerin sürdüğünü belirtti.
HTŞ öncülüğündeki saldırıya katılan grupların komutanlarının çoğu aslen SDG'nin kontrolü altındaki bölgelerden geliyor ancak SDG orada olduğu sürece geri dönemiyorlar; ayrıca bazı aşiret savaşçıları SDG'yi toprak ve kaynak hırsızlığı ve kan dökme iddiaları nedeniyle yeminli düşman olarak görüyor.
Savunma Bakanı Ebu Kasra, doğal kaynaklar bakımından zengin ve Arapların çoğunlukta olduğu bir bölgeyi kontrol eden SDG'nin ülkenin “işgal altındaki” kısmıyla ilgili olarak “Bölge inşallah özgürleşecek” dedi ve ekledi: “Ancak halk sabırlı olmalı. Bu meselenin barışçıl yollarla çözülmesi daha iyi olacaktır.”
Özellikle de şu anda SDG'nin elindeki bölgelerde “çok sayıda IŞİD üyesi hapishanelerde” olduğu için, bu kampların teslim edilmesinin kilit önemde olduğunu belirtti.
Ancak gerekirse güç kullanılabileceğini de ima etti.
Bakan, Şam'daki üniversite yıllarından pek çok Kürt arkadaşı olduğunu söylüyor ve ekliyor: “elbette hepsi ülkelerinin özgürleşmesini istiyor. Ancak bunun diplomatik ve barışçıl bir şekilde yapılması daha iyi olacaktır.”
Ebu Kasra, yeni yönetimin zorunlu askerliği yeniden getirmeyi planlamadığı gibi -özellikle Suriyeli gençlerin birçoğunun yurtdışına kaçmasının bir nedeni de buydu- çok sayıda gönüllü olduğu için buna gerek olmadığını söyledi.
Ziraat mühendisliği mezunu olan Ebu Kasra, savunma bakanlığının neye ihtiyacı olduğu konusunda ise şunları söyledi: “Maalesef pek çok şeye ihtiyaç var: Uçak bakımı, tank bakımı, hava savunma bakımı, radar bakımı. Altyapıya ihtiyaç var” dedi.
“Saflarımızdaki yabancı savaşçılar konusuna gelince, her şeyden önce sayıları az” diyen Ebu Kasra, Suriyeliler gibi onların da ‘rejime karşı mücadelede yer aldıklarını ve burada ve bakanlık bordrolarında bulunmaya hakları olduğunu’ ifade etti.
Yabancı savaşçılara vatandaşlık verilip verilmeyeceği konusunda ise bunun kendi bakanlığına bağlı olmadığını söyledi. Ayrıca şunları ekledi: “Hâlâ [Suriye] vatandaşlığına sahip olmayan ve bunu isteyen Suriyeliler var. Kimlik belgeleri olmayan Suriyeliler var. Bu konu uzun bir zaman gerektiriyor ve önünde pek çok engel var.”
Ebu Kasra, bakanlığının askeri doktrine odaklanan bir “ahlaki ve siyasi rehberlik departmanı” kuracağını ve “çatışmaları önlemek için Suriye dokusunun tüm bileşenlerini içeren, vatanı savunacak silahlı kuvvetler kurma kararlılığını yeniden canlandıracağını” söyledi.
Washington Post'a verdiği bir mülakatta Ebu Kasra, 8 Aralık'ta Esed'in devrilmesinin ardından İsrail'in Suriye topraklarına girmesini “Suriye halkına karşı bir ihlal” olarak nitelendirmişti.
The New Arab'a verdiği röportajda benzer ihlallerin devam etmesi halinde ülkenin İsrail'e karşı ne tür adımlar atabileceği konusunda yorum yapmadı.
Bakan ve yeni yönetimdeki diğer yetkililer son haftalarda komşu ülkelere çok sayıda ziyaret gerçekleştirdi.
Devlet Başkanı olarak ilk yurtdışı ziyaretini 2 Şubat'ta Suudi Arabistan'a yapan Ahmed Şara Salı günü Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştirdi.
Ebu Kasra, “Yönetim olarak şu anda Türkiye ve Arap ülkelerini ziyaret ediyoruz. Bu ziyaretlerin amacı birbirimizi tanımak ve ilişkileri yeniden tesis etmek” dedi ve ekledi: "Zira önceki rejim Suriye'yi Arap olsun olmasın tüm ülkelerden koparmıştı.”
Türkiye'nin yeni hükümetle herhangi bir özel ilişki kurup kurmayacağı konusunda ise Bakan, “Suriye devrimine başlangıcından rejimin yıkılışına kadar yardım ettiği” için bunun olası olduğuna inandığını söyledi.
İran ve müttefik milislerle uzun süredir devam eden yakın ilişkileri durumu daha da karmaşık hale getiren Irak konusunda ise “Suriye Savunma Bakanlığı ile diğer ülkelerdeki muadilleri arasında iletişim olduğunu ancak şimdilik Irak Savunma Bakanlığı ile aralarında bir iletişim olmadığını” belirtti ve ekledi: “Ancak iki ülkenin dışişleri bakanlıkları arasında iletişim var” diyen Bakan, Suriye'nin her şeyden önce barış istediğini vurguladı.
Kaynak: Mepa News