Suriye: YPG güçleri cezaevlerinde işkence ve toplu ölümlerle suçlanıyor

Suriye: YPG güçleri cezaevlerinde işkence ve toplu ölümlerle suçlanıyor

Af Örgütü, IŞİD ile 'bağlantılı' kişiler için ABD'nin desteklediği gözaltı sisteminde en az yüzlerce tutuklunun kötü muamele ve insanlık dışı koşullar nedeniyle öldüğünü söylüyor.

Simon Hooper | Middle East Eye | Tercüme: Mepa News

Uluslararası Af Örgütü'ne göre, Suriye'nin kuzeydoğusunda PKK’nın Suriye yapılanması YPG tarafından işletilen ve IŞİD ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen kişilerin tutulduğu cezaevlerinde yüzlerce tutuklu işkence ve insanlık dışı muamele sonucu hayatını kaybetti.

Çarşamba günü yayınlanan yeni bir raporda insan hakları örgütü, "Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi"ndeki (AANES) yetkilileri ve güvenlik güçlerini, çoğunluğu çocuk 56.000'den fazla kişinin esir tutulduğu hapishane ve gözaltı tesislerinde savaş suçu işlemekle suçladı.

Çarşamba günü raporu açıklayan Af Örgütü'nün kıdemli kriz danışmanı Nicolette Waldman, ABD hükümetinin Kürt yetkililere verdiği destek nedeniyle gözaltı sisteminde "kilit bir rol" oynadığını ve 2015'ten bu yana yüz milyonlarca dolarlık fon sağladığını söyledi.

"ABD bu gözaltı sisteminin pek çok yönüne dahil olmuş durumda. İlk etapta sistemin kurulmasında kilit bir rol oynadılar ve o zamandan beri sistemin desteklenmesi ve sürdürülmesinde kilit bir rol oynadılar" dedi.

Rapor, ABD'li yetkililerin ve askeri personelin gözaltı tesislerini ziyaret ettiklerini ve muhtemelen tutuklulara uygulanan acımasız muameleden haberdar olduklarını da ortaya koydu.

Yerel yetkililer Af Örgütü'ne, ABD istihbarat birimlerinin Amerikan vatandaşları ile Suriyeli ve Iraklı tutukluların sorgulanmasına dahil olduğunu, diğer bazı devletlerin de kendi vatandaşlarını sorguladığını söyledi.

Middle East Eye'a konuşan Waldman, "Bize söylendiğine göre bu sorgulamalar çok düzenli, yıllardır yapılıyor ve bize ABD'nin 'yüksek değerli' olarak adlandırılan tüm şüphelileri ve kendi vatandaşlarını sorguladığı söylendi" dedi.

Üçüncü devletler için erişim

Waldman sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu süreçte açıklığa kavuşan bir husus, bu gözaltı sistemi aracılığıyla üçüncü devletlere ne kadar erişim sağlandığıdır.”

Af Örgütü, ABD güçlerinin ayrıca tutukluları Kürtlerin gözetimine teslim ettiğini ve daha sonra işkence gördüklerini ve tutukluları Suudi Arabistan ve Irak gibi daha fazla hak ihlali riski altında oldukları ülkelere geri gönderdiklerini söyledi.

Af Örgütü ayrıca, IŞİD üyelerinin Irak ve Suriye'deki azınlık gruplarına yönelik soykırım kampanyası sırasında esir alınan ve köleleştirilen çok sayıda ve muhtemelen yüzlerce Ezidi'nin, Hol ve Roj gözaltı kamplarında tutulan yaklaşık 14.500 kadın ve 30.000 çocuk arasında kalmış olabileceğini söyledi.

Kamplarda tutulanların çoğunun IŞİD üyeleri ile YPG arasında 2019 yılında Baguz yakınlarında yaşanan son çatışmalar sırasında toplandığı ve pek çok kadının insan ticareti kurbanı olduğu ve IŞİD üyeleriyle zorla evlendirildiği belirtildi.

Hol ve Roj'da kadın ve çocukların keyfi olarak alıkonulması ve bazı ülkelerin kendi vatandaşlarını kamplardan geri göndermeyi reddetmesi hak grupları tarafından uzun süredir kınanırken, Af Örgütü'nün raporu yaklaşık 11.500 erkeğin hala tutulduğu hapishane ve sorgulama tesisleri ağındaki koşullarla ilgili ürkütücü ayrıntıları ortaya koyuyor.

Rapor, binlerce tutuklunun en az yüzlerce ölümle sonuçlanan "acımasız ve sistematik vahşete" maruz kaldığını söylediği Haseke vilayetindeki Şeddadi kenti yakınlarındaki Sini gözaltı tesisinin altını çizdi.

Raporda, "Eski tutuklular, öncelikle çeşitli aletlerle dayak şeklinde işkence veya diğer kötü muameleye maruz kaldıklarını, ancak aynı zamanda elektrik kablolarıyla kırbaçlama, bileklerden şabeh stres pozisyonu olarak bilinen şekilde askıya alma, cinsel şiddet ve elektrik şoklarını da içerdiğini söyledi" denildi.

2020'deki bir olayda, eski bir tutuklu, cezaevi yetkililerinin bir havalandırma fanını kapatmasının ardından hücresindeki 17 kişinin boğularak öldüğünü söyledi. Diğer eski tutuklular, ölenlerin cesetlerinin cezaevi kompleksi içindeki bir toplu mezara gömüldüğünü söyledi.

Tüberküloz salgını

Eski tutuklular ayrıca rutin olarak yeterli gıda, su ve tıbbi bakıma erişimlerinin engellendiğini anlattı.

Bir tutuklu, kendisinin ve hücre arkadaşlarının düzenli olarak iki ya da üç gün susuz kaldıklarını, o kadar susuz kaldıklarını söyledi ki bir keresinde hücre arkadaşlarından biri hücredeki tuvaletten idrar içmeye çalışmış.

Raporda, "Eski tutuklular, fiziksel istismar, insanlık dışı koşullar ve tıbbi bakım eksikliğinin bir araya gelmesinin, daha fazla olmasa da en azından yüzlerce kişinin ölümüne yol açtığını söyledi. Eski tutuklular, arkadaşlarının ve diğer hücre arkadaşlarının gözlerinin önünde, bazen çok sayıda olmak üzere, öldüklerine tanık olduklarını anlattılar" denildi.

Af Örgütü, 2022'den önce yaklaşık 3.000 ila 4.000 tutuklunun bulunduğu cezaevinde 2023 yılında yaklaşık 800 tutuklunun kaldığını söyledi.

Eski bir tutuklu Af Örgütü'ne, ABD askerlerinin 2021 yılında biyometrik veri toplamak ve cezaevinin durumunu kontrol etmek için cezaevini ziyaret ettiğini söyledi.

"Amerikalıları tanıyoruz, silahları ve köpekleriyle geliyorlar... [Onlar] cezaevini kontrol ettiler, bizi ve tüm odalarımızı aradılar... [Biz] avluya çıkıyorduk. Orası işkence gördüğümüz avlunun aynısıydı. Duvardaki kanı görebiliyorlardı. İşkenceden yaralanan insanları görebiliyorlardı" dediği aktarılıyor.

Af Örgütü, Haseke kentinde Panorama olarak bilinen bir başka gözaltı tesisinde, yeterli tıbbi bakım eksikliğinin yıllardır devam eden ve kontrol edilmeyen bir tüberküloz salgınına yol açtığını söyledi.

Rapora göre, Kürt yetkililer Af Örgütü'ne Panorama'da tutulan yaklaşık 600 tutuklunun tüberküloz ve diğer hastalıklar nedeniyle öldüğünü doğruladı.

Af Örgütü, işkence ve kötü muamelenin diğer 15 gözaltı tesisinde itiraf almaya zorlamak, istihbarat elde etmek ya da cezalandırmak amacıyla sistematik olarak kullanıldığını söyledi.

Kamplarda ve cezaevlerinde tutulan kadınlar da işkence ve cinsel şiddet olaylarını anlattı. Eski bir tutuklu hamileyken elektrik şokuna maruz kaldığını söyledi.

Waldman şöyle dedi: "Erkekler, kadınlar ve çocuklar bize aynı işkence yöntemlerine maruz kaldıklarını söylediler. Bunlar arasında elektrik şoku, stres pozisyonları, şiddetli dayak vardı. Görüştüğümüz bu insanların çoğu bir şeyler itiraf etmeleri için işkence gören Suriyelilerdi.”

Kürt yetkililer ve güvenlik güçleri uzun süredir gözaltında tuttukları kişilere işkence ve kötü muamelede bulunmakla suçlanıyor. 2017 yılında, halen Suriye'nin kuzeydoğusunda tutuklu bulunan İngiliz-Kanadalı Jack Letts'in ailesi, İngiliz Dışişleri Bakanlığı'na Letts'in kendisini alıkoyanların kötü muamelesi sonucu ölebileceği yönündeki endişelerini dile getirmişti.

MEE tarafından görülen belgelere göre, Letts'in ailesi kendilerine Letts'in "elektrik verildiğini" ve "bir sandığa konulmakla" tehdit edildiğini söylediğini aktardı.

Kürt yetkililer bu iddiaların "temelsiz" olduğunu söylerken, İngiliz yetkililer de Letts'e karşı "kamuoyunda herhangi bir ilgi olmadığı" düşüncesiyle herhangi bir işlem yapmadı. Letts daha sonra İngiliz vatandaşlığından çıkarıldı. Kanada da Letts'i ya da cezaevlerinde tutulan diğer Kanadalı erkekleri ülkelerine geri almayı reddetti.

Letts'in annesi Sally Lane MEE'ye yaptığı açıklamada oğlunun Ocak 2018'de Ottawa'daki bir konsolosluk görevlisine gözaltında gördüğü işkenceyi anlattığını söyledi.

Lane, "O tarihten bu yana Kanada hükümeti oğlumun maruz kaldığı kötü muamele konusunu ele almak için hiçbir şey yapmadı ve Ağustos 2023'te nerede olduğunu ya da hala hayatta olup olmadığını bile bilmediklerini iddia etti" dedi.

"Hükümetin altı yıl boyunca Jack ve diğer tutukluların çektiği korkunç acıların sorumluluğundan kaçmak için beceriksizlik savunmasını kullanmasından iğreniyorum."

Rapora göre, tutukluların yaklaşık yüzde 42'si (yaklaşık 23.500 kişi) Suriyeli, yüzde 37'si (20.700) Iraklı ve geri kalan yüzde 21'i (11.700) yaklaşık 74 ülkeden gelen yabancı uyruklulardan oluşuyor.

Af Örgütü, AANES'i işkence ve diğer ihlal iddialarını soruşturmaya ve ele almaya ve "kitlesel ölümlerin yanı sıra şiddetli acı ve ıstıraba" yol açtığını söylediği uygulamalara son vermeye çağırdı.

ABD hükümetini ve IŞİD karşıtı koalisyon müttefiklerini uluslararası insancıl hukuku uygulamak üzere adımlar atmaya çağırdı. Ayrıca "Suriye'nin kuzeydoğusundaki gözaltı krizinin" ele alınması için Birleşmiş Milletler öncülüğünde uluslararası bir müdahale çağrısında bulundu.

Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard şunları söyledi: "Özerk yetkililer, ABD hükümeti, koalisyonun diğer üyeleri ve BM hep birlikte çalışmalı ve bu utanç verici sistemi uluslararası hukuka uygun hale getirmek ve IŞİD'in işlediği suçların faillerinden hesap sorulmasını sağlayacak adalet çözümlerini belirlemek için kapsamlı bir stratejinin acilen geliştirilmesine öncelik vermelidir.

Özellikle IŞİD suçlarının mağdurlarına ve risk altındaki gruplara odaklanarak, gözaltında tutulan ve derhal serbest bırakılması gereken kişileri tespit etmek üzere acil bir tarama süreci yürütmelidirler.

Bu süreç devam ederken, işlenen ihlallerin derhal durdurulmasını ve işkence ve ölüm raporlarının bağımsız bir şekilde soruşturulmasını sağlamalıdırlar.”

30.000 çocuk hala gözaltında

Af Örgütü'nün raporu, BM'nin Suriye Uluslararası Soruşturma Komisyonu Başkanı Paulo Pinheiro'nun geçen ay kamplarda hala alıkonulan 30.000 çocuğun durumunun ele alınması için harekete geçilmesini talep etmesinin ardından geldi.

Kürt yetkililer MEE'nin konuyla ilgili yorum talebine yanıt vermedi.

Ancak Af Örgütü'ne verdiği yanıtta AANES, uluslararası insan hakları yasalarına uygun olarak faaliyet gösterdiğini ileri sürdü.

İşkence iddialarına ilişkin "herhangi bir bilgi ya da şikayet almadıklarını" belirten AANES, ihlallerin gerçekleşmiş olması halinde bunların "münferit eylemler" olduğunu söyledi.

AANES, gözaltı tesislerinde kötü muamele, gıda, su ve sağlık hizmetlerinin eksikliğine ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğunu, ancak tıbbi malzeme sıkıntısı ve gözaltı tesislerinde aşırı kalabalık koşulların bulunduğunu kabul etti.

AANES, devam eden çatışmalar ve cezaevleri ile kampların yönetimi ve bakımı için kaynak eksikliği de dahil olmak üzere karşılaştıkları zor koşulların altını çizdi. Uluslararası toplum üyelerinin kendi vatandaşlarını ülkelerine geri göndermeyerek "yasal ve ahlaki yükümlülüklerini yerine getirmediklerini" söyledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı da alıkonulan yabancı uyrukluların ülkelerine geri gönderilmesi çağrısında bulundu ve bölgedeki "vahim insani ve güvenlik sorunlarını ele alma konusundaki kararlılığını sürdürdüğünü" söyledi.

Açıklamada şöyle denildi: "Yargısız infazlar; işkence ve zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırma, keyfi gözaltı ve zorla kaybetme dahil olmak üzere insan hakları ihlallerine ilişkin haberleri ciddiye alıyor ve derin endişe duymaya devam ediyoruz.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de dahil olmak üzere Suriye'deki tüm aktörleri insan haklarına riayet etmeye, sivilleri korumaya ve faillerin uygun şekilde sorumlu tutulması da dahil olmak üzere istismar ve sivillere zarar verme iddialarına uygun şekilde yanıt vermeye sürekli olarak teşvik ediyoruz."

Kaynak: Mepa News

wp.gif

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.