Timothy R. Heath

Timothy R. Heath

Çin’in tecrübesiz ordusu iş ciddileştiğinde başarısız olabilir

Çin’in tecrübesiz ordusu iş ciddileştiğinde başarısız olabilir

Çin Halk Kurtuluş Ordusu (ÇHKO) on yıllardır herhangi bir savaş geçirmedi. Peki bu neden önemli?

İkinci Dünya Savaşı’na katılmasının ardından Şubat ayında ABD askerleri Alman ordusuna karşı verdiği ilk büyük çaplı mücadelede çok ağır bir yenilgi aldı.

Tunus’taki Kasserine Geçidinde yaşanan çatışmalarda ABD’li askerlerin tecrübesizliği, disiplinsizlik, kırılgan moral, dağınık ve saldırıya açık şekilde mevzilenme gibi hususlarda sahada kendini gösterirken, cephe hattının gerisinde ise komuta ve kontrol anlayışının esneklikten uzak ve katı bir anlayıştan sıyrılamaması şeklinde zuhur etmişti. ABD ordusu bu tecrübesizliğinin bedelini 6 bin 500 askerinin canıyla ödedi.

İkinci Dünya Savaşı’ndan yaklaşık 20 yıl sonra tecrübesiz ABD askerleri ve bu sefer ismi değişen bir başka görmüş geçirmiş düşmanı arasındaki çatışma farklı sonuçlandı. 1965 yılında, Vietnam Savaşı’nın ilk çatışmalarından birisi olan Ia Drang’ta sayıca az olmalarına rağmen ABD askerleri Kuzey Vietnamlı birliklerin defalarca saldırmasına rağmen günlerce mevzilerini korumayı başardı. ABD ordusunun on yıllardır savaşla yoğrulmuş ve belirli kabiliyetleri edinmiş düşmanına karşı bu başarıyı kazanmasının ardında yatan sebeplerin başında iyi yönetilmesi, topçu desteğinin yüksek isabet oranı, yakın hava desteği, hava mobilitesinin geçmiş tecrübelere dayanan yeni kuralları ve disiplin gibi etkenler vardır. ABD güçleri Ia Drang’tan nihayetinde geri çekilmek zorunda kalmış olmasına rağmen, ricat sürecini de o kadar iyi yönettiler ki, düşmanlarına kendi kayıplarının iki katı kadar zarar verdiler.

Mantık olarak, bir ordunun tecrübeli olmasının ona belirli bir avantaj sağlayacağı kendi kendini ispatlayan bir önermedir. Ancak biraz önce verdiğimiz iki örnek göz önüne alındığında, tecrübenin tam olarak “ne derecede” önemli olduğu sorusunun yanıtı açık değildir. İlk örnekte, kötü karar alma, zayıf saha performansı ve yüksek kayıp oranları tecrübesizlikle doğrudan ilişkili görünmektedir. Ancak ikinci örnekte ise, yine tecrübesiz olmasına rağmen bu sefer ordu, başarılı kararlar almış, etkili saha performansı göstermiş ve düşmanından daha az kayıp vermiştir.

“Çatışma tecrübesizliği” terimi dahi, içinde birçok faktör bulunduran bir olgudur. Her iki örnekte de savaşan askerlerin çok azının daha önce başka savaşlarda bulunmasına rağmen, parçası oldukları ABD ordusu geçmişte verdiği savaşlardan edindiği tecrübelerle şekillendirilmişti. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra neredeyse tamamı terhis edilen ABD ordusu, 20 yıl sonra İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile beraber kendini kesinlikle hazır olmayan bir vaziyette buldu. Karşılaştırma yapmak gerekirse, 1965 yılındaki ABD ordusu ise, Kore Savaşı ve 2. Dünya Savaşı sona ermesine rağmen belirli bir hazırlılık seviyesini muhafaza etmiş ve son 20 yılda büyük ölçekli iki savaş geçirmiş bir orduydu.

Bugün Çin ordusunun her geçen gün sayıları daha da artan yüksek teknolojili savaş araçları var olmasına vardır ancak bu silahların ve ekipmanın kullanma kabiliyetini ne derecede geliştirdikleri belirsizliğini korumaktadır. Müspet yönde fikir beyan etmemek için önümüzde bazı sebepler vardır. Bugünkü ÇHKO, artık vadesini doldurmuş bir komuta sisteminin mirası, önü alınamaz bir yolsuzluk salgını, gerçekçi eğitim eksiklikleri ve diğer başka faktörler nedeniyle tam kapasite çalışmaktan çok uzaktır.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping aynı zamanda Merkezi Askeri Komisyonun lideri olarak, biraz önce zikrettiğimiz “ana faktörlerin” hepsi ile ayrı ayrı mücadele edip düzeltmek ve ordularının savaşma ve savaş kazanma kabiliyetini artırmak için kapsamlı bir çalışma başlattı. 2016 yılından itibaren, birçok organizasyonel ve diğer reformlara hız verildi.

Ancak, ÇHKO’nun tecrübe eksikliğini gidermek için Xi’nin savaş çıkarmaktan başka yapabileceği bir şey olmadığından bu husus olduğu gibi durmaktadır. Yine de, daha önce de belirttiğimiz gibi –hem Çin ordusu hem de yabancı araştırmacılar arasında- tecrübesizliğin ne derece önemli olduğuna dair farklı görüşler bulunmaktadır.

1988’de Johnson Güney Kayalıkları nedeniyle Vietnam ile yaşanılan küçük ölçekli bir deniz muharebesi dışında ÇHKO en son büyük ölçekli savaşını yaklaşık 40 yıl önce verdi. 1979’daki bu savaşta da görmüş geçirmiş Vietnam ordusu acemi bir işgal girişiminde bulunan Çinlileri mahvetti.

Bu yenilginin hayaleti bugün hala ÇHKO'nun başından gitmedi. Savaştan sonraki süreçte, komünist yönetim ülkenin “barışçıl kalkınma” söylemine paralel bir şekilde rezil oldukları bu savaş sanki hiç yaşanmamış gibi davranmayı tercih etti. Yetkili ağızların resmi olarak sessiz kalması birçok ÇHKO subayının savaştaki performanslarına dair kafa karışıklığına düşmesine neden oldu. O günlerde savaş gören nesilden geriye kalan askeri personel birkaç yıl içinde emekli olacak. Bu da ÇHKO'nun yakın bir zamanda ilk elden çatışma tecrübesi olan hiçbir personeli kalmayacağı anlamına gelmektedir.

Savaş ortamının imtihanını geçirmeyen ÇHKO'nun savaş durumunda ne derece etkili olacağı ispata muhtaçtır. Çinli yetkililer bu hususu yakın zaman önce ordunun resmi gazetesi 'ÇHKO Daily’de neşredilen bir yazıda “Barış Hastalığı” olarak tanımlayarak, bir sorunları olduğunu teyit ettiler. Yazıda, on yıllardır devam eden barış ve refahın yozlaşmayı yaygınlaştırdığını ve hazırlık derecesini düşürdüğü uyarısında bulunuldu.

Haziran ayında bir açıklama yapan Çinli Korgeneral He Lei, emekli olmadan önce bir savaşta görev almadığı için pişmanlık yaşadığını söyledi. Amerikalı ve Hindistanlı yorumcular bu sözlerin Çin’in askeri manadaki en büyük zayıflığının tecrübesizlik olduğunun bir ispatı olarak kabul etti.

Bazıları daha da ileri giderek, tecrübesizlik ve diğer sorunlarla boğuşan ÇHKO'nun sadece “Kağıttan kaplan” olduğunu iddia etti. Uzun zamandır ÇHKO üzerine çalışmalar yapan ve alanında görece daha aklı selim olduğu bilinen Dennis Blasko ise bu hususta şu ifadeleri kullandı: “Teorik eğitimler ve hatta her geçen gün iyileştirilen eğitim programları, savaş alanında uzun süre bulunmanın getirdiği stres ile karşılaştırılamaz.”

Bu görüşe muhalif bir biçimde, ÇHKO Donanma gazetesinde, tarihte daha az tecrübeli düşmanları tarafından yenilgiye uğratılan geniş orduları anlatan bir makaleden alıntılara yer verildi. Bazı Batılı uzmanlar aslına bakılırsa ne ABD’nin ne de Çin’in kendi sikletlerinde bir düşmanla 2. Dünya Savaşından sonra muharebe etmediğini (İki devlet Kore Savaşında bir süre savaştı) bunun da tecrübe faktörünün önemiyle alakalı cevaplanması gereken daha fazla soruyu gündeme getirdiğini savunmaktadır.

Çatışma tecrübesi neden önemlidir

ÇHKO için muharebe tecrübesinin ne derecede önemli olduğu tartışmaları genellikle birbiriyle bağlantılı ancak uzak iki meseleyi gündeme getirmektedir. İlk mesele, muharebe tecrübesinin Çin ordusu için “operasyonel önemi” meselesidir. Diğer bir deyişle, tecrübesizlik ÇHKO'nun potansiyel savaş performansını ne derecede etkilemektedir? İkinci mesele ise, muharebe tecrübesinin “stratejik önemi” meselesidir. Yani, ÇHKO'nun göreceli tecrübesizliği Çin’in taraf olduğu bir savaşın olası sonucu üzerinde ne derece etkili olur?

Gerçek savaş tecrübesi olmasa dahi bu hususta yapılan eğitimler önemlidir. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, eğitim seviyesi yüksek askerlerin eğitilmesi daha kolay olurken bu askerler karmaşık görevleri ifa etmekte daha başarılı olmakta ve sofistike silah ve teçhizatları kullanırken daha az zorlanmaktadır. Eğitimlerin sayısı ve niteliği de askeri performansa direk etki eden faktörler arasındadır. Savaş şartlarının uygulandığı, gerçekçi ve katılımcılardan yüksek performans göstermeleri beklenilen eğitimlere katılan askeri personelin bu tür eğitimlerden geçmeyenlere göre savaşta daha başarılı olduğuna dair birçok bilimsel çalışma mevcuttur.

Mesela, ABD Donanması 1969 yılında, daha sert ve gerçekçi eğitim yapılması için Donanma Askeri Silah Okulu isimli ayrı bir birim oluşturduktan sonra 1965-167 arasında Kuzey Vietnam ordusuna karşı 4:1 olan kayıp oranı, 1970’den sonra 13:1 seviyesine yükseldi. Aynı şekilde, Kasserine ve Ia Drang örneklerinde görüldüğü üzere, ordunun savaşlar arasında öğrendiği dersleri bir sonraki nesillere aktarmak için varlığı elzem olan kurum ve altyapıyı muhafaza etmek için ne kadar kaynak ve zaman harcadığı, bir sonraki savaşta ordunun göstereceği performans üzerindeki en büyük faktörlerden birisidir.

Aynı zamanda, sosyal, kültürel ve siyasi faktörler de bir savaşın kazanılmasında ve kaybedilmesinde rol oynar. Bazı vakalarda da ideoloji ve kültür, materyal manadaki eksiklikleri kapatıcı birer faktör olarak askerlerin daha azimli bir şekilde savaşmasını sağlar. Bu durumun en iyi örnekleri ise, İkinci Dünya Savaşı’nda Japonların içinden doğan “Banzai” yaklaşımı ve sömürge döneminin sonunu getiren yüksek motivasyonlu milis hareketleridir.

Siyasi otoritenin müdahalelerinden en az seviyede etkilenen orduların, karar verme sürecinde siyasi meselelere göre değil operasyonel veri ve gerekliliklerle hareket edebildikleri için savaş zamandalarında daha üstün adaptasyon kabiliyeti gösterdikleri saptanmıştır. Sosyal, etnik veya mezhepsel olarak farklı görüşlerin hakim olduğu birliklerin, aynı amaç uğruna savaşan birliklere göre daha az dayanıklı ve daha az ölümcül olduğu kanıtlanmıştır.

ÇHKO'nun Sino-Vietnam Savaşında gösterdiği aşırı kötü performansta bu faktörlerin hepsi büyük birer rol oynamıştır. 60’lı yıllarda Çin Komünist Partisi lideri Mao Zedong tarafından yönetilen “Kültürel Devrim” sürecinde, geçmişte toplanan profesyonel bilgi, subay sınıfının tabiri caizse hadım edilmesiyle birlikte yok oldu. Özellikle de ÇHKO'nun en yetenekli generallerinden birisi olan Lin Biao ve destekçilerinin saf dışı bırakılmasının ardından Çin ordusu bu hususta büyük bir darbe yedi.

ÇHKO'nun gerilemesine yol açan bu “yıkıcı” sonuçlar bazı hususlarda belki göz ardı edilebilir ancak, düşük yetenek seviyesi, sadece sayı üstünlüğüne dayanan “insan seli saldırısı” gibi taktikler, piyadelerin harita okuyup yolunu bulamaması, ateş menzilinin hesaplanması ve menzil tespiti prosedürlerine alışık olmadıkları için topçu birliklerinin isabet oranlarının yerle bir olması gibi direkt etkilerin göz ardı edilmesi mümkün değildir.

İkmal hatlarının idaresi, askerlerin intikali ve desteklenmesi gibi savaş sırasında öne çıkan başlıkların yanı sıra tecrübelerin muhafaza edilmesi, eğitim ve hazırlılık seviyesinin sürdürülmesi gibi barış zamanlarında kendini gösteren meselelerde liyakatli yönetim gereklidir. Teknolojik olarak ileri ordular, silahları ve askeri sensörlere, uydulara ve komuta merkezlerine bağlayan sistemler üzerine kuruludur.

Ancak hepsi bir şaheser olan askeri teknolojilerin birlik için ölümcül bir sisteme çevrilmesi için teknik ve idari kabiliyetin yanı sıra bilgi de önemlidir. Bu faktörlerin hepsi, toplumların elinde tuttukları kaynakları askeri güce dönüştürme sürecini ne derece etkin bir biçimde geçireceğini belirler.

Peki muharebe tecrübesi bütün bu resmin içinde nasıl bir rol oynar? Araştırmalar sonucu elde edilen veriler, tecrübenin hayatta kalabilme ve performans başlıklarında belirli bir seviyede önemli olduğunu göstermektedir. Mesela bir araştırmada, Vietnam Savaşı sırasında tecrübeli komutanlar tarafından idare edilen manevra birliklerin, tecrübesiz komutanarın idare ettiği birliklere göre 3 kat daha az zayiat verdiği tespit edildi.

Ancak muharebe tecrübesine sahip olmak otomatikman askeri bir avantaja sahip olduğunuz anlamına gelmez. Ordular, savaşta elde ettikleri tecrübelerden doğru dersler çıkarmak ve performanslarını iyileştirmek için çeşitli kurumlara, süreçlere ve prosedürlere ihtiyaç duyar. Askeri akadamiler ve araştırma enstitüleri, yoğun uğraşlar sonucunda elde edilen verilerin, ordu tarafından kullanılmak üzere yeni doktrinler (Katı kurallar) üretilmesi veya daha ölümcül silah ve teknoloji fikirleri çıkartılmasında büyük rol oynarlar. Uzmanlar, Almanların İkinci Dünya Savaşı sırasında gösterdikleri üstün askeri adaptasyon ve etkinliğin en büyük sebeplerinden birisinin, olay sonrası raporların titizlikle incelenmesi ve gerektiği yerde değişime gidilmesi olduğunu ifade etmektedir.

(Belki motivasyon hariç) bütün bu faktörler son derece kaynak yeterliliğine bağımlı olduğundan üstün askeri performans ile özdeşleşen kabiliyetlerin hepsi kaynaklar arttıkça iyileşmektedir. Askeri etkinliğin önünde kültürel ve kurumsal bazı bariyerlerin olduğu ülkelerdeki durumun gelecekte bu ülkelerin ekonomik açıdan gelişmesiyle değişeceğini gösteren bir takım çalışmalar vardır. Bu nokta, Çin’in bir savaşa dahil olmasa bile askeri etkinlik hususunda birçok başlıkta atılım yapma potansiyeline sahip olduğu anlamına gelir.

Özetlersek, tecrübe sadece kendi başına üstün muharebe performansı getirmez. Bu acı dersi, görmüş geçirmiş ancak ciddi şekilde geri kalmış Irak ordusu Körfez Savaşı sırasında öğrendi. Tecrübe muharebe etkinliğini belirleyen faktörlerden sadece bir tanesidir.

Diğer faktörlerde uzmanlaşmış ordular, ABD’nin Körfez Savaşında yaptığı gibi, tecrübe eksikliğinin oluşturduğu boşluğu doldurmaya fazlasıyla kadirdir. İlaveten, diğer faktörlerde başarılı olunması halinde, elde edilen tecrübelerin muharebe etkinliğine dönüştürülmesi süreci daha hızlı işleyeceğinden, yüksek performansa ulaşmanın önü açılır.

Meseleye Çin üzerinden bakarsak, ÇHKO son yıllarda, eğitim seviyesinin artırılması, asker adaylarının kalitesi, eğitimin gerçekçiliği ve çeşitli görevlere topyekün olarak hazır olunması hususlarında etkileyici ilerlemeler kaydetti. Mesela, 2008’de meydana gelen Wenchuan depremi sonrasında gösterilen kötü performans tespit edilerek PSA bünyesinde bu tür operasyonlara yaklaşımın düzeltilmesi için çalışmalar yapıldı. Bu değişikliklerin sonucunda Çin ordusu daha sonra meydana gelen doğal afetlerde daha etkin bir performans ortaya koydu.

ÇHKO ayrıca, non-combat (çatışma içermeyen) operasyonlar üzerinden sahip olduğu tecrübeyi derinleştirmek adına sürekli fırsat kolladı. Mesela 2008’den bu yana ÇHKO Donanması Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki barış gücüne katılımını tüm dünyada arttırarak ülke tarihinde bir ilk olarak, 2015 yılında Güney Sudan’a tam bir piyade birliği sevk edildi. Bunun yanında ÇHKO insani yardım ve felaket sonrası operasyonlara olan katılımını da artırdı. 2011 yılında, Çin donanması Libya sınırları içinde çatışma içermeyen büyük bir tahliye operasyonunu başarıyla icra etti.

ÇHKO'nun muharebeye hazırlık noktasında belirli bir düzeyde aşama kaydettiği açık ancak bunun ne deredece olduğu hala bilinmemektedir. Ordu içindeki yozlaşmanın devam etmesi, gerçekçi eğitim ve eğitimlerin zorluk derecesi hususlarındaki eksiklikler ile kötü yönetim araştırmacıların bu noktaya şüpheci yaklaşmasına neden olmaktadır. İlaveten, ÇHKO'nun yalan ifade ve olayların üstünü örtme tarihi göz önüne alındığında, Çinli liderlerin askerlerin başarılı reform uygulamaları yapıldığına dair sunduğu raporlara güvenmemek için haklı nedenleri vardır.

Savaş, barış döneminde yapılan bütün analizlerden daha açık bir şekilde bir ordunun yeterlilik hususunda nerede olduğunu gözler önüne seren bir platformdur. Bir savaş başlatmayı şu anda göze almaları mümkün olmayan Çinli liderler, ÇHKO'nun hazırlık derecesinin belirlenmesi noktasında barış döneminde yapılan gözlemlerle yetinmek zorundadır. Bu gözlemler ise ordunun kabiliyetlerini uzun bir savaş gibi test etmekten acizdir.

Muharebe tecrübesi: Stratejik önem

Stratejik manada tecrübe Çin’in taraf olduğu bir savaşın sonucu üzerinde ne derece etkili olabilir?

Tarih, iyi hazırlanmış orduların temiz bir son darbe ile kazandığı savaşların örnekleriyle doludur. 1940 yılında, Polonya’daki zaferinin üzerinden çok az bir zaman sonra tecrübeli Alman Wehrmacht savaş makinesi hızlı bir şekilde Fransız ordusunu bertaraf edip ülkeyi işgal etti. 84’teki Yalu Nehri Savaşında, silah bakımından zayıf ancak daha iyi eğitime sahip Japon İmparatorluk Donanmasının, hazırlıksız Çin Beiyang Filosunu denizin dibine gönderdiğine şahit olduk. Bu savaştan sadece birkaç ay sonra Qing hükümeti teslim olmak zorunda kaldı. Her iki örnekte de, mağlup olan orduların tecrübesizliği, eğitim, liderlik, bütünleşme ve diğer faktörler üzerinde uzun soluklu bir etkiye sahiptir.

Ancak, tecrübesiz ve hazırlıksız bir güce karşı hızlı bir biçimde kazanılan zaferler yanıltıcı da olabilir. 1941 yılında Japonlar Pearl Harbor’da Amerikan filosunun yok edilmesi halinde ABD’nin savaşma isteğini kıracağını düşünerek hayati bir hata yaptı. ABD savaştan kaçınmak yerine ülkenin tüm kaynaklarını muzaffer bir savaş makinesi inşa etmek için harekete geçti. 1950’de Kuzey Kore yönetimi, neredeyse hiçbir hazırlığı bulunmayan Güney Kore’ye saldırarak neredeyse adadan denize dökecek bir duruma geldi.

Ancak hızlı zafer fırsatı elden kaçırılınca, BM ve Güney Kore güçleri bu sefer neredeyse Kuzey Kore yönetimini ülkeden tamamen çıkartacak hale geldi. Kuzey yönetimi ancak Çin’in savaşa dahil olmasıyla beraber savaş öncesi sınırlarını tekrar ele geçirebildi. Bu son örnekler, üstün muhabere tecrübesi nedeniyle sahip olunan avantajın nasıl zaman geçtikçe küçüldüğünü göstermektedir. Savaşın uzaması ve her iki tarafın da tecrübeli hale gelmesi halinde, eğitim, liderlik, kaynaklara erişim, halk-asker ilişkisi, çıkarılan dersleri avantaja dönüştürmesi gereken kurumsal kabiliyet gibi etkenler savaşın sonucu üzerinde daha büyük bir etkiye sahiptir.

Bu sebepten dolayı, muharebe tecrübesi Çin için hem stratejik hem de operasyonel manada önemlidir ancak bu önemin derecesini olduğundan fazla göstermemek gerekir. Operasyonel manada, liderlik, eğitim, hazırlılık seviyesi ve motivasyon gibi diğer faktörler sahadaki askeri etkinlik üzerinde daha fazla etkiye sahiptir. Bu başlıklardaki zayıflık, ÇHKO'nun performansının tecrübesizlikten daha fazla etkileyecektir. Şu da unutulmamalıdır ki, tecrübesizlik hususu ÇHKO'nun yetersizlikleri içinde sağlam bir şekilde kendini gösterdiğinden savaşa hazırlılık seviyesinin belirlenmesinde kullanılan diğer faktörlerin değerlendirilmesi de sağlıklı bir şekilde yapılamamaktadır.

Stratejik olarak, Çin ve ABD arasında gelecekte yaşanacak bir savaş daha önce her iki tarafında tecrübe etmediği şekilde yüksek derecede yoğun bir çatışma biçiminde yaşanacaktır. İlk temasta galip gelecek tarafın kim olacağını kestirmek zordur. Yeterli düzeyde hazırlık ve planlama yapılması ve ideal şartların mevcut olması halinde Çin’in bu ilk temastan galip çıkma olasılığı daha fazladır.

Ancak ilk temasta böylesine büyük ölçekli bir savaşın bitmeyeceği açık olduğundan ABD güçlerinin, tıpkı Kasserine Geçidi Savaşı’nda Almanya’yı mağlup ettiği zamanki gibi, sahip olduğu bir takım avantajları kullanarak sürece adapte olması ve  ilerleyen çatışmalarda performanslarını artırmaları gayet olası bir senaryodur. (Eğer tam tersi bir örnek vermek gerekirse, Ia Drang’te çok iyi savaşmasına rağmen ABD’nin daha sonra Vietnam Savaşı’ndan mağlubiyetle ayrılması sadece askeri üstünlüğün bir savaşın sonucunu tek başına belirleyemeyeceğini göstermektedir.)

Eğer bahsettiğimiz bu savaşın uzaması söz konusu olursa, Çin’in komuta, eğitim sertliği, bütünleşme ve diğer faktörlerde rakipleriyle arasında bulunan mesafeyi kapatmak için yeterince adım atması (veya atmaması) bu senaryoda etkili olacaktır. Bununla birlikte, iki küresel gücün arasında yaşanacak uzun soluklu bir savaşın sonucunun, generallerin ve amirallerin kararına bağlı olmayan, mali dayanıklılık, siyasi birlik ve ulusal azim gibi faktörler üzerinden belirleneceğini de hatırlatmak gerekir.

Timothy R. Heath tarafından kaleme alınan ve Foreign Policy'de yayınlanan bu analiz Mepa News tarafından tercüme edilmiştir.

Bu yazı toplam 56399 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Timothy R. Heath Arşivi