İsrail yakıp yıkma politikasını yeni bir boyuta taşıyor

İsrail yakıp yıkma politikasını yeni bir boyuta taşıyor

Gazze, İsrail'in kitlesel yıkım uyguladığı ya da uygulanmasına yardımcı olduğu ilk yer değil.

Ekim ayında, İsrail'in Gazze'ye karşı başlattığı ve şu ana kadar yaklaşık 20.000 Filistinlinin ölümüne neden olan savaşın başlamasından kısa bir süre sonra İsrail, Hamas'ı "yeryüzünden silme" sözü verdi. Bu, İsrailli bir güvenlik kaynağının Reuters haber ajansına söylediği gibi, İsrail ordusunun Gazze'yi "dümdüz etmesini" gerektirecek bir projeydi.

Ve dümdüz ettiler de; savaşın ilk ayında İsrail ordusu Filistin'in bu küçücük ve yoğun nüfuslu kıyı bölgesine iki nükleer bombaya eşdeğer bir bomba atmıştı bile. Şimdi, İsrail zaten iyice un ufak olmuş bir bölgeyi dümdüz etmeye devam ederken, görünen o ki İsrailliler yakıp yıkma politikasını yepyeni bir seviyeye taşıyor olabilirler.

Oxford Reference sözlüğüne göre, "yakıp yıkma politikası" terimi İngilizce'de ilk kez 1937 yılında Çin-Japon çatışmasını anlatan bir raporda kullanıldı.

Bu raporda Çinliler Japon işgalini zorlaştırmak için kendi şehirlerini yerle bir etti ve ekinleri yaktı. Bu strateji o zamandan bu yana, Guatemala'da 36 yıl süren ve 1996 yılında, başta yerli Mayalar olmak üzere 200.000'den fazla insanın öldürülmesi ve kaybolmasıyla sona eren iç savaş da dahil olmak üzere, dünya çapında bir dizi silahlı çatışmada görülmüştür.

2013 yılında, 1980'lerin başında savaşın özellikle kanlı bir bölümünü yöneten eski Guatemala diktatörü ve ABD dostu Efraín Ríos Montt bir Guatemala mahkemesinde soykırımdan suçlu bulundu. Daha sonraki adli entrikalar ve Ríos Montt'un kalp krizi geçirerek ölmesi onu işlediği suçların kefaretini ödemekten kurtarmış olsa da, gerçeğin "yeryüzünden" o kadar kolay silinmediğini söyleyebiliriz.

Gerçekten de yakılıp yıkılan topraklar Guatemala ordusunun düşmanlarına karşı soykırım yaklaşımının ana unsurlarından biriydi ve yüzlerce yerli köyü su kaynakları, ekinler ve yaşamı sürdürebilecek diğer her şeyle birlikte yok edildi. Ve biliyor musunuz, Guatemala devletinin vahşeti, Filistin'deki yerli yaşamı ortadan kaldırma konusunda onlarca yıllık deneyime sahip olan İsrail devletinden başkası tarafından desteklenmedi. Pardon, "çölü çiçeklendirmek."

Gazeteci Gabriel Schivone'nin Latin Amerika'daki Kuzey Amerika Kongresi (NACLA) için yazdığı bir makalede belirttiği gibi, İsrailli danışmanlar sadece Ríos Montt'u iktidara getiren 1982 askeri darbesinin başarılı olmasına yardım etmekle kalmadı, İsrail aynı zamanda 1970'lerin sonundan sonraki on yıla kadar "Guatemala halkına yönelik saldırıların her yönüne destek verdi”.

Schivone, birbirini izleyen Guatemala hükümetleri için İsrail'in "kontrgerilla eğitimi, hafif ve ağır silah cephanelikleri, uçaklar, son model istihbarat teknolojisi ve altyapısı ve diğer hayati yardımların ana tedarikçisi" haline geldiğini yazıyor.

İsrail, küfrün "çölde çiçek açma" türüne uygun olarak, iç savaş döneminde Guatemala'ya tarımsal çabalarda yardım etmekle de anıldı. Çünkü tarım için malum, yakılıp yıkılmış topraktan daha iyi bir şey olmadığı açıktı.

Bu arada, komşu El Salvador'da, ABD'nin Soğuk Savaş sırasında komünizme karşı sözde varoluşsal mücadelesi de sağcı rejimlerin bir sürü köylüyü katletmesine olanak sağladı. Ve Guatemala'da olduğu gibi İsrail, yakıp yıkma politikalarının uygulanması da dahil olmak üzere yardım eli uzatmak için hazır bekliyordu.

AJ+ tarafından hazırlanan bir video, İsrail'in El Salvador'da 1992 yılında sona eren ve en az 75.000 kişinin ölümüne neden olan 12 yıllık iç savaş sırasında "ölüm mangalarının temelini atacak olan" Salvador istihbarat teşkilatı ANSESAL'in eğitilmesine yardımcı olduğuna dikkat çekiyor.

Videoya göre, 1975'ten 1979'da iç savaşın başlamasına kadar İsrail, El Salvador'un askeri ithalatının yüzde 83'ünün kaynağıydı. Savaş sırasında işlenen cinayetlerin büyük çoğunluğu ABD destekli sağcı devlet ve ona bağlı paramiliter gruplar tarafından işlendi.

Elbette yakıp yıkma kampanyalarının ölümcül olduğunu söylemeye gerek yok. Ve bazen bu ölümcüllük çatışmanın kendisinden daha uzun sürüyor. ABD ordusunun zehirli bir çözücü olan Agent Orange ile toprağı tam anlamıyla yakıp yıkmasının, Vietnam Savaşı'nın 1975'te resmen sona ermesinden onlarca yıl sonra bile düşüklere, doğum kusurlarına ve ağır hastalıklara neden olmaya devam ettiği Vietnam'ı ele alalım.

ABD'nin Irak'ta seyreltilmiş uranyum mühimmatı kullanması da bir tür kavrulmuş toprak politikası olarak nitelendirilebilir, zira bir bölgeyi radyoaktif zehre doyurmak o bölgenin uzun vadede yaşanabilirliğini sağlamak için pek işe yaramıyor.

Zehirlerden bahsetmişken, Washington Post geçtiğimiz günlerde İsrail ordusunun Ekim ayında, sivil bölgelerde bu tür silahların kullanımı "uluslararası insancıl hukuk kapsamında genel olarak yasaklanmış" olmasına rağmen, ABD tarafından tedarik edilen beyaz fosfor bombalarını güney Lübnan'a ateşlediğini doğruladı. Post'un haberine göre, saldırıdan etkilenen Güney Lübnanlılar "fosforun kendilerini köyden uzaklaştırmak ve İsrail'in bölgede gelecekte yapacağı askeri faaliyetlerin önünü açmak için kullanıldığını düşünmektedirler".

Lübnan'da ya da İsrail'in yasadışı beyaz fosfor bombardımanlarından payına düşeni alan Gazze Şeridi'nde bu kesinlikle ilk kez olmuyor.

İsrail ordusu şu anda Gazze'de toprağı ve onunla birlikte insanları yakıp kavurmaya devam ederken, İsrail'in çabalarını geçmişteki yakıp kavurma deneylerinden ayıran bir husus var.

Örneğin El Salvador'da ordunun amacı hiçbir zaman El Salvador kavramını ortadan kaldırmak değildi, oysa İsrail Gazze'yi tamamen yok etmeye niyetli görünüyor.

Ancak ne yazık ki İsrail için direniş, kavrulmuş toprakta büyüyebilen tek şeydir.

İlgili Haberler
Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.