Sadr ve İran arasındaki ihtilafın geçmişi ve Muhammed Sadık es Sadr suikastı

Sadr ve İran arasındaki ihtilafın geçmişi ve Muhammed Sadık es Sadr suikastı

Mukteda es Sadr ve İran arasındaki gerilim, Sadr'ın babası Muhammed Sadık es Sadr'a yönelik suikasta kadar uzanıyor.

Kasım Süleymani suikastinin saha istihbaratının kaynağı olduğu iddia edilen Mukteda es Sadr’ın, bu şekilde Kasım Süleymani’nin de dahil olduğu bir İran operasyonu olduğu düşünülen 1999’daki suikasta kurban giden babasının intikamını almış olabileceği değerlendiriliyor.

Muhammed Sadık es Sadr ve İran

Mukteda es Sadr’ın babası olan Şii mercii Muhammed Sadık es Sadr (1943-1999), Necef Şii Havzası’nın 1971-1992 döneminde lideri olan İranlı Şii mercii Ebul Kasım el Hoyi’nin (1899-1992) ölümünün ardından Saddam rejiminin daha önce hiç görülmemiş bir şekilde doğrudan müdahalesiyle atama yoluyla Necef Havzası’nın başına getirilmiş, kendisine “resmi merci” ünvanı verilmiş ve madden desteklenmişti.

Bu yolla Saddam rejimi Hoyi’nin yerine geçmesi beklenen Necef Havzası’nın mevcud lideri Ali Sistani’nin (1930-) önünü kesmeyi ve Necef üzerindeki İran etkisini kırmayı hedeflemişti.

Irak ve Arap milliyetçisi tutumuyla bilinen Muhammed Sadık es Sadr, Necef Havzası’na liderliği esnasında Necef’teki Iraklı olmayan dini çevrelerin büyük muhalefetiyle karşılaşmış, İran rejimince de düşman olarak görülüp “Saddam’ın ajanı” ilan edilmişti. Necef’te 90’lı yıllar boyunca süren Iraklı olmayan Şii din adamlarına yönelik suikastlardan de İran rejimi ve Necef’teki İranlı din adamları Muhammed Sadık es Sadr’ı sorumlu tutmuştu.

Bu dönemde Sadr, İran ve İran güdümündeki Şii grupların kendisine yönelik suçlamalarına cevap olarak kayıtlar doldurmuş ve bunları Irak dışına ulaştırmıştı. Bu kayıtlardan en meşhuru olan “Lika el-Hannane” serisinin 14 Eylül 1997 tarihli ilk bölümü:

1998’de Muhammed Sadık es Sadr’ın kendisini “Mü’minlerin İşlerinin Emiri” ilanıyla İran’ın “Rehberlik” makamına alternatif yapması, Saddam rejiminin desteği ve korumasıyla Hazreti Ali’nin imamlık ettiği meşhur Kufe Mescidi’nde onbinlerce Iraklı ile cuma namazlarına başlaması, Irak dışına açılmaya çalışması ve özellikle de İran’ın dini merkezi Kum’da humus da toplayabileceği bir ofis açmaya çalışmasının İran yönetimini Muhammed Sadık es Sadr’a karşı suikasta yönlendirdiği düşünülüyor. 

İran rejimi öncelikle Sadr’ın Kum’daki ofisini kapattı ve başındaki İsmail Vaili’yi tutukladı. İsmail Vaili sonrasında bu dönemde İran’da ağır işkence gördüğünü belirtti. İsmail Vaili 2010’lu yıllarda internet videoları ile Irak kamuoyuna konuşarak İran rejimini çok ağır eleştirecek, Kasım Süleymani’yi Muhammed Sadık es Sadr suikastinden sorumlu tutacak ve “Siyonizmin askeri” olarak vasıflayacak, Mukteda Sadr’ı da İran’a taviz vermekle eleştirecekti.

Bu dönemde İran güdümündeki Iraklı Şii muhalefeti de Muhammed Sadık es Sadr’a büyük bir düşmanlık göstermekte ve aleyhine yayınlarda bulunmaktaydı. Bu grupların başında Muhammed Bakır el-Hakim (1939-2003) önderliğindeki “Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi” gelmekteydi.

Hakim, Süleymani ve Sadr

1982’de Humeyni’nin emir ve desteğiyle “Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi”ini kuran ve İran güdümünde hareket eden Muhammed Bakır el-Hakim, kendisine rakip olarak gördüğü Muhammed Sadık es Sadr’ın en büyük düşmanlarından birisiydi. Grubundan isimler sık sık İran gazetelerinde Sadr’ın aleyhinde konuşuyorlardı. 

1998’de İran rejimiyle Sadr’ın arasının daha da açılmasıyla Hakim’in konseyi 1998’de “Muhammed Sadr” isimli bir broşür hazırladı. Bu broşürde Sadr, Saddam’ın “dine karşı din” projesi olarak sunuluyor, Saddam rejiminin istihbaratına bağlı olmakla suçlanıyor, Iraklı Şiilere onu değil Ali Sistani’yi takip etmeleri tavsiye ediliyordu.

Bu broşür İran ve diğer ülkelerdeki Iraklılara bolca dağıtıldığı gibi, Hakim grubunun askeri gücü olan ve Saddam rejiminin zayıfladığı bu yıllarda İran sınırından sızarak Irak’ta saldırılar gerçekleştiren “Bedir Tugayları” tarafından Irak’a da bolca sokulup dağıtıldı.

Kasım Süleymani (1957-2020) Hakim grubuyla çok yakın ilişkilere sahipti. İran-Irak Savaşı’nda Bedir Tugayları’yla beraber Irak’a karşı savaşmışlardı. İran rejiminin emriyle savaştan sonra da Hakim grubuna nezaret etmeye, Irak’a sızarak saldırılar gerçekleştirmelerine yardım ediyordu.

19 Şubat 1999’da Muhammed Sadık es Sadr, Necef’te arabası taranarak 2 oğluyla beraber katledildiğinde suikast İran ve Hakim grubunun Irak’ta yeni bir saldırısı olarak değerlendirilmişti. Kasım Süleymani de bu dönemde Hakim grubunun Irak’taki saldırılarına nezaret ettiğinden olağan şüphelilerden sayılmıştı.

Saddam rejimi bu dönemde Muhammed Sadık es Sadr için resmi taziyede bulunmuş, kısa süre sonra da suikastı gerçekleştiren İranlıların yakalandığını duyurmuştu. Şüphelilerin daha sonra idam edildiği açıklandı. Mukteda Sadr’ın Mart 1999’da cinayeti aydınlattığı için Saddam Hüseyin’e teşekkür mektubu dönemin Irak gazetelerinde yayınlandı.

Sadr suikastinin hemen ardından Saddam Hüseyin’in oğlu Uday Hüseyin’in yönettiği Şebab (Gençlik) TV’de suikastı gerçekleştirdiği iddia edilenlerin teşhir edildiği bu videonun devamında  1991-1993 döneminde Irak Başbakanı, suikastin gerçekleştiği 1999’da Necef’i de kapsayan Orta Fırat Bölgesi valisi olan Baasçı Şii Muhammed Hamza Zubeydi’nin (1938-2005) taziye meclisini ziyaret ettiği, kendisini Mukteda Sadr’ın kardeşi Murtaza Sadr, Muhammed Yakubi, Ali Numani gibi Sadr Hareketi’nin önde gelen isimlerinin karşıladığı görülüyor.

2003’ten sonra suikastın hikayesi yeniden yazılıyor

2003’e kadar İran rejiminin Necef’teki İranlı mollalar ve Bedir Tugayları ile ortak operasyonu olarak görülen Muhammed Sadık es Sadr suikasti, 2003’te gerçekleşen Irak işgali ve rejim değişikliğinin ardından büyük oranda çarpıtıldı.

2003’te Irak Şiileri arasında Sadr Hareketi’nin çok taban bulduğunu ve Muhammed Sadık es Sadr’ın kutsandığını gören İran rejimi ve Hakim grubu, Muhammed Sadık es Sadr aleyhine olan söylemlerini büyük ölçüde durdurdu. Muhammed Sadık es Sadr Saddam rejimiyle 1998’de yaşadığı bazı sorunlar kullanılarak Saddam rejimine karşı mücadele etmiş ve neticesinde Saddam rejimince katledilmiş birisi olarak sunuldu.

Hatta bu değişikliğin Irak Şiilerinde iyice yerleşebilmesi için Muhammed Sadık es Sadr’ın ölüm yıldönümlerinde sıklıkla nasıl Baasçılarca katledildiğine dair canlandırmalar, tiyatrolar sergilendi. Bu da Irak dışından bazı kimselerin bu görüntüleri gerçek sanmalarına neden oldu:

Sadr Hareketi de 90’lı yıllarda Saddam rejimiyle işbirliğinin Saddam sonrası Irak’ta unutulabilmesi için bu değişikliğe sessiz kaldı.

Kaynak: Mepa News

İlgili Haberler
Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.