Marco Carnelos

Marco Carnelos

Trump'ı yargılamak ters tepebilir

Trump'ı yargılamak ters tepebilir

2024 başkanlık seçimleri muhtemelen ABD siyasi tarihinde benzersiz bir seçim olacak. Donald Trump bir kez daha Cumhuriyetçi Parti'nin adayı olursa, aynı anda hem aday olan hem de hakkında açılan dört ceza davası nedeniyle çeşitli mahkeme salonlarında bulunan ilk kişi olacak.

Yakın Amerikan tarihinde, önümüzdeki yıl yapılacak seçim kadar tartışmalı ve kutuplaşmış bir seçim bulmak için 1968'e kadar geri gitmek gerekiyor. O dönemde ülke Vietnam'daki savaş ve sivil haklar mücadelesi nedeniyle derinden bölünmüş durumdaydı.

Doğru, o dönemde iklim adeta zehirliydi. Chicago'daki 1968 Demokratik Kongresi bir savaş alanına dönüşmüştü ve önde gelen iki ulusal siyasi figür, Martin Luther King Jr ve Robert F Kennedy öldürülmüştü. Ancak ne Cumhuriyetçi aday Richard Nixon ne de Demokrat rakibi Hubert Humphrey ABD demokrasisi için bir tehdit olarak görüldü.

1968'de Siyah Amerikalılar ve destekçileri sivil hakları için mücadele ediyor ve daha genel olarak başarısız, ahlaksız ve sonu gelmeyen bir savaşa karşı çıkıyorlardı. Yarım yüzyıldan fazla bir süre sonra Amerika, on yıllar boyunca geleceğini belirleyebilecek bir başka siyasi karar anıyla karşı karşıya.

Ülke kültürel bir devrimin ortasında gibi görünüyor. Ancak bunun Fransa'nın 18. yüzyıl devrimine mi yoksa Çin'in 20. yüzyıl devrimine mi benzediği henüz net değil.

ABD, diğer pek çok şeyin yanı sıra, biyolojik erkeklerin kadın sporlarında yarışıp yarışamayacağını münazara ediyor ve sadece iki cinsiyet olduğunu söylemenin işten atılmayı haklı çıkaracak kadar çirkin olup olmadığını tartışıyor.

Her yıl iki milyondan fazla insanın ülkeye yasa dışı yollardan girdiği gerçeği ve seçim sisteminin bu kadar büyük bir oranda posta ile gönderilen oylar mevcutken güvenilir olup olamayacağı gibi konularda kutuplaşmalar yaşıyor.

Rus müdahalesi

2016 yılında FBI, Adalet Bakanlığı ve dev medya yapılanmaları Trump'ı 2016 seçimlerine hile karıştırma girişimi suçuna dahil olan bir Rus ajanı olmakla suçladı. Bu suçlamalar görünüşe göre çökmüş vaziyette.

2020 seçim kampanyası sırasında CIA ve dev medya yapılanmaları, Joe Biden'ın oğlu Hunter'ın dizüstü bilgisayarında Yabancı Ajanlar Kayıt Yasası'nın ihlal edildiğine, kara para aklandığına ve Biden'ın başkan olmasına yardımcı olan yabancı rüşvetlere dair kanıtlar bulunduğu iddiasının, Rusya'nın seçimlere hile karıştırmak için yaptığı bir dezenformasyon olduğunu iddia etti.

Üç yıl sonra, bu iddia görünüşe göre çürütüldü. FBI ve Adalet Bakanlığı aynı dizüstü bilgisayarı gizlemeye çalıştıkları izlenimini veriyor.

Trump 2020'de -somut bir kanıt sunmadan- seçimdeki "zaferinin" "derin devlet" tarafından çalındığını iddia etti. Şimdi Adalet Bakanlığı onu, diğer birçok suçlamanın yanı sıra, 6 Ocak 2021'de Kongre'ye yapılan saldırı ve Georgia'daki oy sayımına müdahale etmekle suçluyor.

ABD'nin iç durumu kısa sürede düzeltilmezse, Ocak 2021'de Kongre'nin koridorlarında ve merdiven boşluklarında yaşananlar önümüzdeki yıl tüm Amerikan şehirlerine yayılabilir.

Bu noktada, 1960'larda John F. Kennedy tarafından Ulusal Muhafızların konuşlandırıldığı ABD'nin güney eyaletlerinde yaşananlar tekrar yaşanabilir.

Milyonlarca Amerikalının yasal olarak ne kadar çok silaha sahip olduğu düşünüldüğünde, bu ihtimal en hafif tabirle patlamaya hazırdır.

Eğer Amerika'da olup bitenler tek bir cümleyle özetlenebilseydi, bu cümle şu olurdu:

"Amerika çıldırıyor ya da çoktan çıldırdı."

Diğer herkes için sorun şu ki, Amerika çıldırırsa dünyanın geri kalanı da bundan etkilenecektir.

Trump ve Berlusconi

Trump'ın Cumhuriyetçi destekçilerinin çoğu kararını çoktan verdi: Biden yönetimi ve sözde derin devlet, ne pahasına olursa olsun Trump'ın yeniden başkan olmasını engellemek için seferber oluyor.

Başka bir deyişle, adayları gelecek yıl Kasım ayında tekrar kaybederse, oylama sonucunu kabul etmeyecekler.

Öte yandan, Biden ve Demokrat Parti'nin müesses nizam ve dev medya yapılanmalarındaki destekçileri, Trump'ı ne kadar çok kovuştururlarsa, o kadar çok Amerikalının ona oy verme eğilimine gireceğini bir an önce anlamalı.

Silvio Berlusconi'nin 20 yılı aşkın bir süre ulusal siyasete hakim oluşunu tecrübe etmiş bir İtalyan olarak, naçizane tavsiyem şudur: Siyasi rakibinizi kovuşturarak zafer kazanma yöntemine bir an bile inanmayın. İtalya örneğinde, Berlusconi'ye karşı uygulanan bu strateji büyük ölçüde geri tepti.

1994'ten itibaren, bazıları siyasi eğilimleri olduğu iddia edilen çok sayıda İtalyan savcı, Berlusconi'yi cezai soruşturmalar yoluyla siyasi arenadan silmeye çalıştı.

Elde ettikleri tek şey Berlusconi'nin siyasi popülaritesini kat kat artırmak oldu.

Tekrarlanan İtalyan seçimleri Berlusconi hakkında referandumlara dönüştü, politikaya ve ülkenin karşı karşıya olduğu sorunlara çok az dikkat edildi.

Bir dereceye kadar, 2016 ve 2020'deki ABD seçimleri de benzer bir gidişat izledi ve 2024'te bu zehirli eğilimin daha da güçlendiği görülebilir.

Normal koşullarda, bu basit bir hukukun üstünlüğüne saygı meselesi olurdu. Olgun demokrasilerde, haklarında cezai soruşturma yürütülen siyasi adaylar demokrasinin selameti için geri çekilme sorumluluğu hissetmek durumunda.

Amansız savaşçılar

Ne yazık ki artık olgun demokrasilerin değil, çürümüş demokrasilerin çağındayız.

Hukukun üstünlüğü Amerika'da (hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar tarafından) o kadar çok kez göz ardı edildi ve/veya çarpıtıldı ki, artık pek çok kişi bunun siyasi makamlara kimin aday olmayı hak ettiğini değerlendirirken uyulması gereken bir ölçüt olmaması gerektiğine inanıyor.

Biden ya da Trump'ın ilerlemiş yaşları ya da cezai sorunları nedeniyle yarıştan çekileceklerini düşünmeyin.

Berlusconi ve Trump gibi medyayı çok etkili bir şekilde idare ve manipüle eden tiyatral ve kibirli kişilikler, kişiliklerinin kaçınılmaz olarak ön plana çıkabildiği bu tür kutuplaştırıcı durumlarda en iyi performanslarını sergilerler.

Ne kadar köşeye sıkıştırılırlarsa o kadar tepki verirler ve asla teslim olmayan amansız savaşçılar olarak hayranlık uyandırırlar.

Sosyal ağların sistematik olarak imajı içeriğe tercih ettiği ve insanların işlevsel cehaletinin tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığı bu ters yüz olmuş dünyada, Trump gibi birine karşı bir seçim kampanyasında kim galip gelebilir ki?

Ne de olsa bu adam sabıka fotoğrafını bile siyasi kampanyasının ana dayanağı olarak kullanmayı başarmış bir kişi.


Marco Carnelos tarafından kaleme alınan ve Middle East Eye'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 1174 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Marco Carnelos Arşivi