Adnan Ebu Amir

Adnan Ebu Amir

BAE, İsrail ile normalleşme sürecini pazarlamak için El Aksa'yı nasıl sömürüyor?

BAE, İsrail ile normalleşme sürecini pazarlamak için El Aksa'yı nasıl sömürüyor?

BAE ile İsrail arasında imzalanan normalleşme anlaşması, zaten sürekli olaylara sahne olan El-Aksa Camii’ndeki gerginlikleri daha da kızıştırdı. İki taraf arasında yapılan anlaşmanın maddelerinden birisi de caminin BAE’li cemaatinin sayısını arttırmaktı. Bu çerçevede geçtiğimiz ay camiye gelen BAE’li ziyaretçiler Filistinlilerden çok sert tepki gördü ve bu ziyaretçiler Filistinliler tarafından camiden kovuldu.

Medyanın tamamen normalleşme sürecine odaklandığı son dönemde El-Aksa'daki Filistinlilerin, Arapların ve Müslümanların haklarının çiğnenmesine hiç ara vermeden devam edilmektedir. Bu yılın başında ABD tarafından masaya konulan İsrail-Filistin “barış planı” El-Aksa'da sadece Müslümanların ibadet etmesinin aksine “tüm inançların takipçilerinin” camii yerleşkesinde ibadet etmesine izin verilmesini öngörmektedir.

ABD’nin desteği ile anlaşma üzerinden İsrail ile ilişkilerini normalleştirme kararı alan BAE’li yetkililer Filistinlilerin ağır tepkisini çekti. (Abu Dabi Veliaht Prensi) “Muhammed bin Zayed bir haindir” yazılı büyük posterler cami yerleşkesine asıldı. Prensin resimleri yakıldı ve Kudüs Başmüftüsü, BAE-İsrail anlaşması çerçevesinde gelip El-Aksa'da ibadet etmek isteyenlere müsaade edilmemesine yönelik bir fetva verdi.

Ziyaretçi akını

ABD başkanlık danışmanı Jared Kushner, Körfez ülkelerindeki Müslümanlara bir çağrıda bulunarak El-Aksa'ya gitmelerini ve Filistinlilerin iddia ettiği gibi caminin “tehlike altında” olmadığını kendi gözleriyle görmelerini istediğini söylemişti. İsrailli ve Amerikalı yetkililer, “İsrail’e” yıllık iki milyon turist çekilmesini ve bu turistlerin çoğunun “dini barış” konsepti kapsamında El-Aksa'yı da ziyaret etmesini hedeflediklerini açıklamıştı. 2018 yılında El-Aksa'yı ziyaret eden yabancı turist sayısının 98.000 olduğu göz önüne alındığında iki milyon hedefinin ne kadar etkileyici olduğu anlaşılmaktadır.

Filistinli eski Kudüs İşleri Bakanı Halid Ebu Arafa bu konu hakkında şunları söyledi. “BAE ile İsrail arasında imzalanan anlaşma, El-Aksa içinde BAE’ye yeni bir rol üstlendirmek gayesinde olduğu için Ürdün Vakıflar Bakanlığı ve Filistinli halk nezdinde endişe ve korku uyandırmaktadır. İşgal yönetimi, gelecek turistlerin güvenliğini bahane ederek yeni yollar açacak, sokakları istediği gibi kapatacaktır. İlaveten, BAE’li turistlerin Yahudi acenteler üzerinden ziyaret etmesini sağlayarak Kudüs ve El-Aksa ile alakalı kendi propagandasını yapacaktır.

Geçmişte birçok Arap dışişleri bakanı İsrail’e gelerek El-Aksa'yı da ziyaret etmişti. Mesela, Fas Dışişleri Bakanı Nasser Bourita ve Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alawi, 2018 yılında, Kuveyt’ten gelen bir heyet te geçen yıl camiyi ziyaret etti.

Müslüman Kudüs halkı, bir yıl önce bölgeye giden Suudi blog yazarı Muhammed Saud’u cami yerleşkesinden nasıl kovduklarını ve ona sandalyeler fırlattıklarını henüz unutmadı. Böyle bir muamele gören ilk kişi Muhammed Saud değildi; 2003 yılında El-Aksa'ya gelen eski Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Mahir de saldırıya uğramış ve “hain”, “iş birlikçi” sloganları altında bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı.

Filistin Yasama Konseyi bünyesindeki Kudüs komitesinin liderliğini yapan Ahmed Ebu Halabiya MEE’ya yaptığı açıklmada şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in buradaki planı, El-Aksa Camii’nde ibadet etme adı altında İsrail ile BAE arasında tam bir normalleşmenin nihayete erdirilmesidir. Bu anlaşmaya rağmen, Kudüslü Müslümanlar, BAE’lilerin veya bir başka millete mensup kişilerin, İsrail ile yaptıkları bizim için yok hükmündeki anlaşmalarını meşru gösterme emellerine namazı alet ederek El-Aksa'nın mukaddesatına saldırmasına izin vermeyecektir.”

İşgalin meşrulaştırılması

El-Aksa Camii’ni ziyaret eden tüm Arap yetkililerin işgal devletinin parmağının ucunda olduğu artık herkesçe malumdur. Terrestrial Jerusalem isimli STK tarafından hazırlanan rapora göre ABD-İsrail-BAE anlaşması beraberinde “hali hazırdaki statükodan radikal seviyede bir sapma getirecek. Bu sapmanın sonuçları her kesimi etkileyecek ve büyük ihtimalle bazı hadiselere neden olacaktır.”

Üç ülke tarafından ağustos ayında yapılan ortak açıklamada “barış içinde gelen her Müslüman El-Aksa'yı ziyaret edip, ibadet edebilir ve Kudüs’ün diğer kutsal mekanları tüm inançların barış yanlısı takipçilerine açık kalmalıdır” maddesinin altı çizildi. Bu madde tüm anlaşmadaki en tehlikeli madde olabilir zira mukaddes şehrin statükosunu, İsrail lehine değiştirmektedir.

Terrestrial Jerusalem’in raporunda, anlaşma metinlerinde El-Aksa'nın Haremi Şerif yerleşkesinin bir bütün olarak değil de sadece bir bina olarak tanımlanması İsrail ve ABD nezdinde Tapınak Dağı bölgesinde “cami” olmayan tüm yapılar “Kudüs’ün diğer mukaddes mekanları” olarak değerlendirilmekte olduğunu ve Yahudiler dahil herkese ibadete açık olmasının öngörüldüğüne işaret etmektedir. Bu, Yahudilerin bundan böyle Tapınak Dağında ibadet edebilecekleri sadece camiye giremeyecekleri anlamına gelmektedir.

Kudüs merkezli siyasi haritalama uzmanı Halil Tüfekçi bu konu hakkında şunları söyledi: “BAE’nin Kudüs’e olan yaklaşımı, Suudiler tarafından bir “harekât odası” bularak Kudüs içindeki belirli şahıslarla iletişime geçilmesine yönelik bir planın mahsulüydü ancak Filistinliler onların bu girişimlerini reddetti. BAE vatandaşları ne zaman El-Aksa'ya gelse, Filistinlilerin kendilerine vereceği tepkiden çekindikleri için sadece kapalı noktalarda ibadet ederdi.”

El-Aksa'ya iki milyon Müslüman ziyaretçi çekilmesi hedefine paralel olarak İsrail’in Kudüs İşleri Bakanı Haham Rafi Peretz yaptığı bir açıklamada, ülkesinin BAE’den Kudüs’e binlerce turist getirip onları şehirdeki otellerde ağırlamak istediğini söyledi. Bütün bu hamlelerin tek amacı, Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” statüsünü güçlendirmektir.

Propaganda makinası

Filistinli bazı uzmanlar, BAE’nin camiye ziyaretçi götürme planının başarısızlığa uğramasının ihtimal dahilinde olduğu görüşündedir zira BAE’lilerin yapılan çağrılara kulak verip büyük kafileler şeklinde gelecek kadar meselenin umurlarında olmadığı barizdir. Gelenlerin çoğu da Kudüs yerine, turizm ve eğlence amacıyla Tel Aviv’i tercih edecektir.

İsrail-BAE yaklaşımı, Ürdünlülerin ve Filistinlilerin cami idaresindeki rollerinin önemsizleştirilmesinden endişe eden Vakıf yetkililerini de alarma geçirdi. BAE merkezli propaganda makinası, İsrail ile devam eden normalleşme sürecini pazarlamak amacıyla, anlaşmanın Müslümanların El-Aksa'yı ziyaret etmesini özgürlüğünü arttırdığını işlemekte ve sanki Müslümanlar ziyaret edince El-Aksa İsrail işgalinden kurtulacakmış gibi davranmaktadır.

BAE’li yetkililer ile Kudüs Belediyesi arasında imzalanan mutabakat gereği işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Wadi el-Coz mahallesinde yaklaşık 600 milyon dolar harcanarak son derece teknolojik bir endüstriyel yerleşke kurulması kararlaştırıldı.

Kudüs konusunda uzman bir profesör olan Cemal Amro şöyle diyor: “Kendilerini Filistin bölgesindeki BAE elçileri olarak gören bazı Kudüslü Filistinliler de bu projede yer almaktadır. BAE, bu Kudüslüleri projelerine katılım olduğunu göstermek için beyinlerini yıkayarak kendi tarafına çekti.”

Tercüme: Mepa News

Bu yazı toplam 13048 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Adnan Ebu Amir Arşivi