Jacob Zenn

Jacob Zenn

Boko Haram’ın azılı lideri Şekau yeniden sahalara mı dönüyor?

Boko Haram’ın azılı lideri Şekau yeniden sahalara mı dönüyor?

IŞİD yaklaşık iki yıl önce, Şekau’yu Batı Afrika “Vilayeti’nden” çok “sert” olduğu için ihrac etmişti. Örgüt şimdi de bu kararından vazgeçmeye mi hazırlanıyor?

Boko Haram’ın 2009 yılında harekete geçtiği ilk anlardan itibaren en öne çıkan lideri Ebubekir Şekau oldu. Azılı lider sayısız videoda, kendisinin yenilmez olduğunu söyleyip yaptığı saldırıları anlattı. Batıyı reddetti ve Nijerya hükümeti ile alay etti. Yüzü o kadar tanınır hale geldi ki, 2013 yılında kısa süreli ve bulanık olarak servis edilen görüntüler sebebiyle araştırmacılar hemen Şekau’nun bir taklitçisi olduğunu iddia etti.

Şekau’nun en çok dikkat çeken özelliklerinden birisi de sürekli olarak ölümü ile ilgili haberleri bizzat kendisinin yalanlamasıdır. 2009’dan bu yana birçok defa Boko Haram liderinin öldürüldüğünün iddia edilmesinin hemen ardından Şekau ortaya çıkarak yeni videolar yayınladı.

Ölüme meydan okuma kabiliyetlerine rağmen Şekau, geçtiğimiz son dönemde en kötü zamanlarını geçirdi. Şekau iki yıl kadar önce Boko Haram’ın ana lider kadrosundan ihrac edildi ve kendisine ait küçük grubunu yönetmesine izin verildi. Daha önce sahip olduğu konumu ve otoriteyi kaybetti. Öldüğü veya çok hasta olduğuna dair son dönemde bazı haberler çıktığında ise bazı isimler gerçekten de durumun bu sefer doğru olabileceğini söyledi.

Ancak son birkaç aydır Şekau’nun “tekrar dirileceğine” dair bazı emareler göze çarpmaktadır. Bu sürecin nasıl işleyeceği tüm Boko Haram hareketinin geleceği üzerinde büyük etki yaratabilir.

Şekau nasıl gözden düştü?

Boko Haram bir milis hareketi olarak ilk kez 2009 yılında eski lideri Muhammed Yusuf’un polis nezaretinde öldürülmesi olarak harekete geçti.  Sonraki yıllarda, çoğu Nijerya’nın kuzeydoğu bölgelerinde olmak üzere geniş yelpazeli saldırılar gerçekleştirdiler. Bu saldırıların sonucunda ise binlerce insan ölürken, milyonlarcası da evlerini terk etmek zorunda kaldı.

2015 yılında Şekau sözde IŞİD halifesine resmi olarak biat ederek, Boko Haram’ın ismini “Batı Afrika Vilayeti” olarak değiştirdi. Bu geçiş süreci, eski Boko Haram sözcülerinden Ebu Musab el Barnavi tarafından idare edildi. Bu dönemde birçok kişi Şekau’nun değişim süreci ile alakalı tereddüt ettiğini, Barnavi’nin DAEŞ ile daha yakın olan bağlarını kullanarak kendisini çerçevenin dışına iteceğinden korktuğunu ifade etti.

Bu şüphelerin haklı olduğu ise daha sonra ortaya çıktı. 2016 yılının Ağustos ayında IŞİD vilayet emiri olarak Barnavi’yi atadı. Şekau ise kendi küçük grubunun başına geçti ve Barnavi’nin müşrik olduğunu iddia etmektedn başka bir itirazda bulunmadı. Rakibi Barnavi ise, Şekau’nun tekfiri yerli yersiz kullanması nedeniyle yarattığı “tümör” üzerine bir kitap ile bu iddialara cevap verdi.

Bu ayrılık nedeniyle Boko Haram şu anda iki ana gruptan oluşan yapıya sahiptir. El Barnavi, Çad Gülü yakınlarında konuşlanan ve binlerce savaşçıya sahip ana gruba liderlik etmektedir. Şeaku da daha küçük Cemaat Ehli Sünnet lil Davet vel Cihad isimli, binden fazla üyesi olan örgüte liderlik etmektedir.

Boko Haram’ın içindeki gruplar ideolojik açıdan ne şekilde farklıdır?

IŞİD Batı Afrika Vilayeti ve Şekau’nun grubu arasındaki en anahtar farklılık, aşırıcılık hususundaki farklılık ve Müslümanlara karşı nasıl bir tutum içinde olduklarıdır. Şeaku’nun liderliği döneminde Boko Haram birçok defa Müslümanları tekfir ederek onları meşru birer hedef olarak gördü. Yüzlerce Müslüman kızı kaçırıp, esir etti. 2014 yılının Nisan ayında dünya çapında ses getiren 250 Çibok kızının kaçırılmasından sonra grup bu kızların birçoğunu serbest bıraktı ancak Şekau’nun grubu hala bu kızlardan 15 tanesini elinde tutuyor ve kızların kendi iradeleri ile kalmak istediğini iddia ediyor.

Müslümanlara karşı takınılan bu tavır IŞİD’in açık emirlerine karşı gelinmesi anlamına geldiği için el-Barnavi ve müttefikleri kendilerini Şekau’nun görevden alınmasından hemen önce bu güruhtan soyutlamayı tercih etti.

Bu tarihten itibaren IŞİD Batı Afrika Vilayeti merkez yönetim tarafından yapılan dini yönlendirmeye saygı göstererek okullarda veya pazarlardaki Müslümanları öldürmekten veya sadece kimlik taşıdıkları için onları cezalandırmaktan vazgeçti. Ancak devlete veya uluslarası STK’lara çalışmak ve oy kullanmak hala ölüm cezası gerektiren birer suç olarak kabul edilmektedir.

Barnavi yönetimi altında grup sadece Hristiyan kadınların esir edilmesini öngören emirlere riayet etti. Bu nedenle grup Dapçi’de 100’den fazla kızı kaçırdığında, bir süre sonra bu kızların hepsi bir tane Hristiyan kız haricinde salıverildi. Bu yılın başında IŞİD Batı Afrika Vilayeti, Hristiyan bir UNICEF çalışanını canlı olarak ele geçirdi. İki kadın Müslümanı da Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanı oldukları ve güvenlik için Nijerya ordusunu kullanan Hristiyan STK’larla işbirliği yaptıkları suçlamasıyla infaz etti.

Bu infazlar IŞİD Batı Afrika Vilayeti’nin resmi olarak “Kalpleri ve zihinleri kazanma” politikasına aykırı görünmesine rağmen aslında tamamen merkezden gelen emirlerin harfiyen uygulandığını göstermektedir. İnfaz videolarının bir tanesinde de militan “IŞİD’in direkt emri ile” hareket ettiğini söylerken duyulmaktadır. 

IŞİD’in Boko Haram’ın hareketlerinde oynadığı rol nedir?

IŞİD merkez yönetiminin Batı Afrika Vilayeti üzerindeki kontrolü bazı diğer alanlarda da gözlemlenmektedir. Mesela bu yılın Eylül ayında örgüt, Mamman Nur isimli komutan ve destekçilerini merkezden gelen bir emirle infaz etti.

Bu komutan, Dapçi kızlarının salınması sürecinden gruptan bağımsız bir şekilde anlaşmalar yaparak çıkar sağlamakla suçlanıyordu. Örgütün merkezden gelen bu emri, Barnavi ve Nur’un geçmişte çok yakın bir şekilde çalışmış olmasına rağmen yerine getirdiğini de gözden kaçırmamak gerekir. Bu durum ise, Barnavi’nin  grubun tartışmasız lideri olmasına rağmen merkez yönetim ile daha sıkı iletişim içinde olan bazı komutanlara daha fazla otorite dağıtmak zorunda olduğu anlamına glemektedir.

IŞİD merkez yönetiminin Batı Afrika Vilayeti’nin operasyonları üzerinde de artmakta olan bir etkisi vardır. Vilayet bomba yüklü araçlarla yapılan saldırıları kullanmaya başladı. Bu yeni uygulamanın IŞİD merkezinden gelen taktik transferleri olduğu noktasında kuvvetli göstergeler bulunmaktadır.

Aynı şekilde, son zamandalar askeri üslerin hedef alındığı başarılı saldırıların da merkez yönetimden gelen tavsiye üzerine arttırıldığı tahmin edilmektedir. Batı Afrika Vilayeti’nin operasyonlarının her geçen gün IŞİD merkez yönetiminin operasyonlarına daha çok benzemesinin nedeni, Vilayetin saldırı kararlarının sıkı biz komuta zinciri üzerinden merkez yönetim liderlerine ulaştırılmaya başlamasıdır.

IŞİD’in geçtiğmiz Ekim ayında Gashigar’da düzenlenen saldırıyı 24 saat içinde üstlenmesi de merkez ile vilayet arasındaki iletişimin son derece iyi olduğunu göstermektedir.

Bütün bunlar arasında Şekau’nun yeri nedir?

Şekau, vilayet yönetiminden ihrac edilirken, gösterilen sebep fazla aşırıcı olmasıydı. Ancak iki yıl sonra bugün, Nur isimli komutan ve Müslüman STK çalışanlarının infaz edilmesi vakalarında da gözlemlendiği üzere, IŞİD Batı Afrika Vilayeti’nin kendine has aşırıcı bir süreçten geçtiğini gözlemlemekteyiz. Eğer bu değişim eğiliminin arkasındaki liderler (Çok Uluslu Müşterek Görev Gücü – MNJTF tarafından “Şekau tipi terörist” olarak adlandırılan şahıslar) Vilayet yönetimi içinde belirli bir etkinliğe sahip olmuşlarsa, bu Şekau’nun geri dönmek için az da olsa bir umut ışığı görmesine neden olacaktır.

Ayrıca, IŞİD merkez yönetiminin vilayetlerinde her zaman birlik vurgusu yaptığını da unutmamak gerekir.

Aslına bakılırsa Şeaku’nun grubu ve IŞİD Batı Afrika Vilayeti arasında daha şimdiden işbirliği olduğunu gösteren bazı işaretler mevcuttur. İki grup, geçtiğimiz dönemlerde bazı kaynaklara göre 400 kadar militanın ölümüyle sonuçlanan iç çatışmaya son vermek amacıyla ortak bir ateşkes anlaşmasına vardı. Son zamanlarda, Şekau’nun grubunun Maiduguri eteklerinde operasyonlar düzenlemesi ile beraber Vilayete kırsal kesimde daha fazla operasyon düzenleme şansı doğdu.

İlaveten, Şeaku’nun grubu kendisine ait yeni bir medya ajansı kurduğunu ilan etti. Kasım ayında ilk sayısı yayımlanan El-Tibyan’ın görselleriyle Temmuz ayından bu yana Şekau ilk defa görüntülenmiş oldu.

Aynı gün içinde, had cezası uygulayan savaşçıların fotoğrafları, Borno’daki askeri üsse yapılan saldırıya ait görüntüler ve bir komutanın demokrasi karşıtı açıklamaları yine El-Tibyan üzerinden servis edildi.

Bütün bu içeriklerde IŞİD merkezinin kullandığı kalıpların aynısı kullanıldı. Hatta, El-Tibyan’ın logosu, IŞİD’in El-Hayat ajansının logosuna o kadar çok benziyor ki akıllara tıpkı 2015’teki biat öncesinde yaptıkları gibi Şekau yanlısı IŞİD üyelerinin Şekau’nun grubuna medya desteği sağlıyor olabileceği ihtimali gelmektedir.

Bununla alakalı bir diğer ipucu da videolardan bir tanesini servis eden kişinin isminin “Ebu Cendel el-Iraki” yani Iraklı birisi olmasıdır.

Şekau, şahsi manada IŞİD lideri Ebubekir Bağdadi’ye olan biatını hiçbir zaman bozmadı. Bu da iki taraf arasında bir uzlaşma ihtimalinin devam ettiği anlamına gelmektedir. Askeri üs baskınına ait görüntülerle Şekau grubunun tekrar geri kabul edilmesi halinde işe yarayacağı mesajını vermek istiyor olabilir.

Ancak yine de, Şekau ile yapılacak olası bir işbirliğinin her şeye rağmen kısa ömürlü olma ihtimali mevcuttur. Dengesiz lider, merkez yönetim tarafından kesinlikle yasaklanan kadın canlı bombacıların kullanılmasını Kasım ayında yeniden başlatarak emirleri uygulamakta sıkıntıları olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.

Bölgede faaliyet gösteren diğer İslami milis grupların önemi nedir?

Batı Afrika’da şu anda faaliyet gösteren diğer İslami milis gruplar arasında en göze çarpan Cemaat Nusret El İslam vel Müslimin (JNIM)’dir. Bu grup, son zamanlarda artan askeri başarılarını ve medya gücünü iyice hissettirmeye başlayan El Kaide’nin Mali grubu ile bağlantısı olan bir gruptur.

Daha önce öldüğü iddia edilen grubun lideri Muhammed Kuffa, Kasım ayında Batı Afrika’da aralarında Nijerya ve Kamerun gibi ülkelerin bulunduğu yerlerde yaşayan Fulani halkına seslenerek, JNIM ile birleşmeleri çağrısı yaptı.

Bu nedenle IŞİD’in Nijerya’da tekrar aktif hale gelebilmek için başlattığı çalışmaların amaçlarından bir tanesinin de El Kaide’nin yeni katılımlar elde etmesinin önüne geçmek olduğu anlaşılmaktadır. IŞİD’i en çok düşündüren noktalardan birisi de büyük ihtimalle Büyük Sahra Vilayeti’nin geçtiğimiz dönemde Mali hükümetine teslim olması ve geri kalanların da JNIM’a katılması meselesidir.

Şekau ve IŞİD Batı Afrika Vilayeti arasındaki bir birleşme ne anlama gelmektedir?

Boko Haram grupları arasında bir yakınlaşma olmasının en az 4 hususta hızlı bir şekilde kendini göstereceği tahmin edilmektedir.

İlk olarak, Nijerya’daki cihat yanlıları ile yapılan barış görüşmeleri, bütün hepsinin IŞİD merkezine bağlanması nedeniyle çok daha zorlu geçecektir.

İkinci olarak, daha sert kesimin Şekau ile işbirliğine gitmesi ile birlikte son iki buçuk yılda şahit olunanadan çok daha acımasız bir IŞİD Batı Afrika Vilayeti ile karşı karşıya kalınacaktır.

Üçüncü olarak, militanların moral kazanmasına, sonrasında da kontrol ettikleri alanları arttırmasına ve taktiksel olarak kendilerini geliştirmelerine şahit olunacaktır.

Dördüncü olarak da, bu olası yakınlaşma 2019’da tekrar seçime katılacak olan -Nijerya Devlet Başkanı- Muhammedu Buhari’nin “militan hareketi bitirdiği” iddialarının boşa çıkmasına sebep olarak seçimlerin sonucuna direkt olarak etki edecektir. 

Georgetown Üniversitesi'nde akademisyenlik yapan Jacob Zenn Nijerya özelinde Boko Haram örgütüne yönelik çalışmalarıyla tanınıyor. Zenn, örgütün doğduğu Borno kentin de saha araştırmalarında bulundu.

Zenn'in analizi Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Orjinalinden aynen aktarılan başlık ve ifadeler kurumumuzun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 12661 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Jacob Zenn Arşivi