Gil Barndollar

Gil Barndollar

Esed kazandı ABD artık gitmeli

Esed kazandı ABD artık gitmeli

Washington’un Suriye’de başarmak istediği tam olarak nedir?

Suriye rejimine ait birlikler ve rejimin müttefikleri muhaliflerin elindeki son kale olan İdlib'i yıkıp geçmek üzere hazır bekliyorlar. Rusya tarafından geçtiğimiz iki haftada gerçekleştirilen çok sayıdaki hava saldırısında İdlib hedef alındı. Yakın zamanda duyurulan Rus-Türk anlaşması bölgeye yapılması planlanan saldırının ertelenmesi sağladı ancak bu durum sadece geçici olacak. Suriye’deki iç savaşta taraflar artık son hamlelerini yapıyor.

Ancak meselenin artık sonuna doğru yaklaşılırken elinde sadece birkaç kozu bulunan ABD, Suriye’ye olan müdahalesinde “ya hiç ya iki katı” diyen bir pozisyon aldı.

Peki neden?

ABD'nin Suriye politikası artık tehlikeli sularda yüzmeye başladı. Başkan Donald Trump artık ünlü hale gelen sosyal medya tehditlerinden bir tanesine 3 Eylül’de Esed’i “İdlib bölgesine pervasızca bir saldırıda bulunmaması” için uyararak ekledi. Bu tehditin ardından Amerika tarafından çok daha ciddi bir açıklama geldi.

Hükümetin “Suriye temsilcisi” görevine yeni getirdiği emekli diplomat James Jeffrey gazetecilere, ABD’nin Suriye’deki hedeflerini yeniden tanımladığını ve bu yeni hedefler arasına İran ve bağlı tüm vekil güçlerin Suriye’den çekilmesi ile uluslararası toplum ve bütün Suriyeliler tarafından kabul edilen, istikrarlı, ABD’ye tehdit olmayacak bir yönetim kurulması başlıklarının da dahil edildiğini söyledi. Eski diplomat sözlerini “yani acelemiz yok” diyerek sonlandırdı.

Mart ayında ise Başkan Trump “çok yakında Suriye’den çıkıyoruz” demişti. Böyle bir niyetin olmadığı artık herkese malum oldu.

ABD'nin Suriye’ye olan müdahalesini daha da derinleştirmesinin ne derece hukuk çerçevesinde olduğunu enine boyuna tartışmanın pek bir faydası yok. 11 Eylül saldırıları sonrasında yürürlüğe alınan “Askeri Güç Kullanma Yetkisi”, 2014’te başlatılan IŞİD karşıtı operasyonları için yasal olarak daha da genişletilmişti. Bu yetkiyi Esed ve İran karşıtı bir müdahale için kullanmak en iyi olasılıkla çürük bir temele basmak anlamına gelir.

Ancak, Trump yönetiminin, kongrenin tanıdığı imtiyazların yeniden değerlendirilmesi olasılığı hakkında endişe etmesine gerek yok zira sadece birkaç vaka hariç, Amerikanın yasama kanadı üyelerinin savaş söz konusu olduğunda adım atmaya pek de gönüllü olmadıklarını hepimiz biliyoruz. Bu insanlardan bazıları askerlerimizin tam olarak nerede olduğunu bile bilmeyen insanlar.

"ABD'nin tutarsızlıkları göze batmaya başladı"

ABD’nin Suriye politikasında tutarsızlıklar artık iyice göze batmaya başladı. Trump içerdeki siyasi sonuçlarına katlanmayı göze alarak Rusya ile bir yakınlaşma süreci başlatıp, bu yolda siyasi kariyerini ortaya koydu. Şimdi de hayati derecede öneme sahip herhangi bir Amerikan çıkarının tehdit edilmediği bir ortamda, Suriye’deki Rus güçleri ile karşı karşıya gelme tehditleri savuruyor.

ABD ayrıca, sürekli daha fazla sorun yaratmaya başlayan NATO üyesi Türkiye ile de arasına mesafe koydu. Bu esnada ise, biz ne dersek diyelim, hem İsrailli hem de Kürt dostlarımız Esed rejimi ile gelecekte beraber çalışma fikrini iyice kabul etmişe benziyor. İsrail Başbakanı Netanyahu Esed’in koltuğunda kalması meselesini artık kapattı.

Amerika’nın Suriye’deki en büyük müttefiği SDG’li Kürtler de şimdiden Esed ile pazarlıklara başladı ve hatta bazı noktalarda uzun zamandır Esed rejimine bağlı güçlerle aralarında ortaklık var. Tek başımıza, elimizde hiçbir koz olmadığı halde Suriye’de tam olarak ne başarabileceğimizi düşünüyoruz?

Ayrıca kendimize Esed’in eninde sonunda ezeceği kitlenin kim olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. İdlib’deki muhalifler, “Laik ve Batı yanlısı Thomas Jefferson’cuklar” değil ki. Böyle olan Suriyeli muhaliflerin çoğu ya öldü ya da Bavarya’da emekliliğin tadını çıkarıyor. İdlib’deki muhalifler genellikle selefi cihad yanlıları, El Kaide’nin resmi bir kolu olmasa da ideolojik ruh eşleri.

Muhaliflerin kaybettiği diğer bölgelerden zorla çıkarılan grupların içi yabancı savaşçılar ve Esed ile anlaşmayı asla kabul etmeyecek kararlı Suriyelilerle dolu. İdlib içerisindeki en 10.000 savaşçının El Kaide bağlantısı var. Hatta bazı İdlib müdafileri, kum torbası taşıyıp, cinayet delikleri kazmaktan zaman buldularsa 11 Eylül’ün yıldönümü bile kutlamıştır .

Trump 2016 yılında yaptığı açıklamalarda “müdahale ve kaosun” son bulacağı sözünü vermişti. Asya sahnesinde, Başkan’ın Kuzey Kore meselesinde takındığı tavrın yumuşamasına neden olacak bazı şanslı gelişmeler oldu ancak Ortadoğu'da böyle bir şans söz konusu değil. Onun yerine İran ABD hükümetinin sürekli olarak takıntısı olmaya devam etti. Bu durum da büyük ihtimalle bölgeye daha derin şekilde müdahale edilmesi ve daha fazla kaos anlamına geliyor.

"Suriye’deki hiç bir şey ABD ve Rus güçlerin karşı karşıya gelmesine değmez"

ABD’nin İdlib’e yapılacak saldırıyı engellemek için gerçekten savaşması ise uzak bir ihtimal olarak duruyor. Türkler ise belki de bunu yapabilir. (Türklerin İdlib’de “gözetleme noktası” adı altında 12 adet savaş pozisyonu var ve yüzbinlerce yeni Suriyeli mültecinini sınırlarına akın etmesini istemiyorlar. Türklerin elindeki noktalar geçtiğimiz hafta acele bir şekilde tanklar ve topçu bataryaları ile takviye edildi.)

Geçtiğimiz gün açıklanan Rus-Türk anlaşmasına rağmen iki tarafın İdlib’de karşı karşıya gelmesi halen sıcak bir ihtimal.

İdlib için gerçekleşmesi en muhtemel seçenek, Esed rejiminin ülkenin güneybatısında bu sene içinde yeniden ele geçirdiği bölgenin iki katı büyüklüğündeki bölgenin bir kısmının rejime verilmesidir.

Sınırlandırılmış bir saldırı ile Esed rejimi hem stratejik önemi yüksek M5 karayolunun tam kontrolünü ele geçirip hem de siyasi ve askeri kayıplarını en aza indirmeyi seçebilir.

Humus, Guta, Dera ve Kuneytra’daki diğer “çatışmasızlık bölgeleri” Rusya’nın verdiği sözlere rağmen Esed rejimi tarafından ele geçirilmişti.

Durum ne olursa olsun, Suriye’deki hiç bir şey Amerikalı ve Rus güçlerin karşı karşıya gelmesi riskine değmez. Rusya ile zaten bir defa şavaşın eşiğinden döndük. Eğer Suriye’de kalmak konusunda ısrar edersek ikinci kez şanslı olamayabiliriz.

Esed belki bir kasap ve iki düşmanımızın da bir kuklası olabilir ama kendisi aynı zamanda Suriye iç savaşının kazanan tarafı oldu. ABD, herkese malum bu durumu kabul etmelidir.

Mepa News okurları için tercüme edilen bu yazıda kullanılan dil, akademik çalışmalara orjinal haliyle kaynaklık edebilmesi için olduğu gibi aktarılmıştır.

Bu yazı toplam 4703 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Gil Barndollar Arşivi