Geçmişten bugüne Kırım tarihi

Geçmişten bugüne Kırım tarihi

Karadeniz'de stratejik önemiyle öne çıkan Kırım Yarımadası'nın tarihi, bölgenin bugününü anlamaya ışık tutuyor.

Karadeniz'deki stratejik önemiyle öne çıkan Kırım Yarımadası'nın tarihi, bölgenin bugününü anlamaya ışık tutuyor.

Kırım'ın coğrafi konumu

Karadeniz'in kuzeyinde yer alan Kırım Yarımadası doğal güzelliklerinin yanı sıra tüm Karadeniz kıyılarını ilgilendiren stratejik konumuyla tarih boyunca oldukça ilgi çekmiş bir bölge.

Kırım, Türkiye'ye kuş uçuşu sadece 264 km uzaklıkta bulunuyor:

k.PNG

kirimtr.jpg

Kırım 13. yüzyıldaki Moğol İstilası'na kadar Hun, Hazar, Bizans, Kiev Rusları ve hatta Anadolu Selçukluları'nın nüfuz mücadelesine sahne oldu. Yarımada, Moğol İstilası'yla beraber 1230'lu yıllarda 1227'de Cengiz Han'ın ölümüyle dört parçaya ayrılan Moğol İmparatorluğu'nun Altın Orda kolunun hakimiyetine girdi. Kısa bir süre sonra Cengiz Han'ın soyundan gelen Moğolların yönettiği bu devlet Müslüman olurken, Kırım'da da yaygın bir şekilde İslamlaşma başladı.

Kırım Hanlığı tarihi

Kırım Hanlığı, 15. yüzyılda Altın Orda Devleti'nin dağılmaya başlamasıyla teşkil edilen, Altın Orda hanedan sülalesinden hanların kurduğu, yani Cengiz Han soyundan bir idareye sahipti. Bu dönemde Kırım Yarımadası nüfusu ezici çoğunlukla hakim sınıf olan Müslüman Kırım Tatarlarından oluşuyordu. 1470'li yıllarda Fatih Sultan Mehmet döneminde Kırım Hanlığı Osmanlı Devleti'ne tabi oldu. Osmanlı'ya bağlı iken hanedanını sürdüren Kırım Hanlığı iç sisteminde tamamen bağımsızdı ve kendisi dış ilişkiler de kurabilmekteydi. Kırım Hanlığı'nın atlı savaşçı gücü, Osmanlı Devleti'nin seferlerine katılmaktaydı. 17. yüzyıla girilirken Osmanlı Devleti'nde akıncılığın gerilemesiyle Kırım Hanlığı atlı güçlerinin Osmanlı askeri sisteminde önemi artmıştı.

Bu dönemde Kırım Hanlığı sadece Kırım Yarımadası'nı değil, bu yarımadanın kuzeyinde kalan bugünkü Ukrayna topraklarının bir kısmını da yönetiyor, nüfuzunu Rusya ve Lehistan içlerine kadar hissettiriyordu.

Kırım Hanlığı ve köle ticareti

Kırım Tatarlarının Rus, Ukraynalı ve Leh topraklarına sık sık yaptığı akınlarla elde edilen köleler, 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Kırım'da ve İstanbul başta olmak üzere Osmanlı topraklarında satılıyordu. Osmanlı tarihinin önemli kadınlarından Hürrem Sultan da bu yolla köleleştirilip Osmanlı sarayına satılmış bir cariyeydi. 15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Kırım Hanlığı'nın Doğu Avrupa'ya yaptığı akınlarla yaklaşık 1.5 milyon kişiyi köleleştirdiği tahmin ediliyor. Kırım Hanlığı'nın en son gerçekleştirdiği akın olan 1769 Akını, 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı kapsamında gerçekleşmiş olup Rus topraklarını hedef almış ve Kırımlı akıncılar 20 bin Rus esirle Kırım'a dönmüşlerdi.

1571 Moskova Seferi

Kırım'ın ve Kırım Hanlığı'nın tarihindeki önemli noktalardan biri de 1571 Moskova Seferi'dir.

Rus tahtında meşhur 'Korkunç İvan'ın bulunduğu bir dönemde Kırım Ordusu 1571'de Rusya içlerine düzenlediği seferde Moskova'yı da ele geçirip şehri yakmış, Moskova ve çevresinden tarihçilerin hesabına göre 150 bin esirle geri dönmüştü. Bu sefer Kırımlı akıncıların seferlerinin en büyüğü olarak tarihe geçmiştir.

Lehistan ve Rusya Kırım Hanlığı'na haraç ödüyor

Rusya ve Lehistan, bu yıllarda sefer yapmaması karşılığında Kırım Hanlığı'na yıllık haraç ödemeye başlamıştı. Haraç ödenmediği veya Kırım Hanlığı'nın bağlı bulunduğu Osmanlı Devleti ile bu devletler arasında savaş olduğunda Kırım Ordusu'nun akınları yeniden başlamaktaydı. Haraç, Lehistan ve özellikle de Rusya'yı adeta Kırım Hanlığı'na tabi seviyesine düşürmekteydi.

18. yüzyıla kadar Rusya'yı önemsemeyen Osmanlı Devleti bu devlet ile ilişkileri Kırım Hanlığı'na havale etmişti.

18. yüzyılda değişen dengeler

17. yüzyıl başlarında Rusya'da tahta geçen ve 1917 Devrimi'ne kadar Rus tahtında kalacak olan Romanov Hanedanı döneminde Rusya toparlanıp güçlenmeye başladı. Yine bu aileden olan Çar Petro'nun 1682'de tahta geçmesiyle bu süreç hızlandı.

1721'e kadar sürecek olan Çar Petro döneminde Rus Ordusu modernleşti, Rusya yeniden yapılandı ve Baltık Denizi'ne ulaşıp burada donanma kurdu. Avrupalı devletlerin Papalık önderliğinde Osmanlı'ya karşı kurduğu ittifaka Katolik değil Ortodoks olmasına rağmen katılan Çar Petro, bu sayede stratejik önemde ve Kırım'a yakın Azak Kalesi'ni almayı başardı.

kalelerrusya.png

Rusya'nın Kırım'a hakim noktalarda ele geçirdiği kaleler kırmızı ile işaretli. En doğuda Azak (Azov) Kalesi görülebiliyor

1700'de Osmanlı ve Rusya arasında imzalanan İstanbul Antlaşması'yla Osmanlı Azak'ın Rusya'ya ait olduğunu kabul ederek hem Rusya'yı doğrudan muhatap almış, hem de Rusya'ya toprak kaybını resmi olarak tanımış oldu. Her ne kadar 1711'de Azak yeniden Osmanlı Devleti'nce geri alınsa da Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne karşı özgüveni yerine gelmişti.

Kırım Hanlığı'nın atlı güçleri asırlardır aynı teknik ve ekipmanları kullanırken Rus Ordusu gelişmekte, Batı'dan kara ve denizcilikte komutan ithal etmekteydi. 18. yüzyılda Kırımlıların akınları seyreldiği gibi yarımadanın kuzeyindeki Kırım Hanlığı nüfuzu Rusya lehine, hanlık aleyhine geriledi.

1735-1739'da Rusya ve Cermen İmparatorluğu Osmanlı Devleti'ne karşı müttefik halde savaşa girdiler. Osmanlılar bu savaşta Cermenleri mağlup etse de Rusya'yı yenemedi. Rus Orduları bu savaşta ilk kez Kırım Yarımadası'na girmeyi başardılar. Bahçesaray, Akmescit, Karasupazar'ı ele geçirdiler, tahrip edip yağmaladılar, halka katliam yaptılar. Her ne kadar akabinde hanlık ordusunun karşı saldırısında ağır kayıplar vererek yarımadadan çıkmak zorunda kalsalar da, Kırım'a girmeyi başarmak Rusya için önemli bir psikolojik eşik olarak değerlendirildi.

1768-1774 Osmanlı Rus Savaşı ve Kırım'ın kaybı

1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Rusya'nın Osmanlı Devleti'ni kesin bir şekilde yenmesi Osmanlı Devleti'nin çöküşünü ve Rusya'nın yükselişini en net bir şekilde tescillemiş oldu. 1769'da Kırım Ordusu Rusya içlerine başarılı bir akın yaptı fakat daha üstün teknolojik imkanlara sahip Rus Ordusu 1771'de başlattığı Kırım Seferi'nde hanlık ordusunu yenerek Kırım'ı ele geçirdi. Kırım Hanı Selim Giray bu istila nedeniyle İstanbul'a kaçtı.

Kırım Hanlığı içerisinde yaşanan iç anlaşmazlıklar Rusya'nın istilasını kolaylaştırdı. Ruslar Kırım'ı doğrudan ilhak etmek yerine politik davranıp önce Kırım'da Kırım'ın Osmanlı'dan ayırılıp tamamen bağımsız olmasını isteyen mirzaları kuvvetli makamlara getirdiler. Böylece hanlık görünürde devam etmiş oldu, fakat fiilen Rusya'ya bağlanarak yüzyıllardır devam eden niteliğini yitirdi.

1774'te Osmanlı-Rus Savaşı Küçük Kaynarca Antlaşması'yla sona erdi. Bu antlaşmaya göre Kırım Hanlığı bağımsız bir devlet olacaktı. Yine bu antlaşmada hanlığa komşu Kuzey Karadeniz'deki Osmanlı topraklarının doğrudan Rusya'ya bırakılmasıyla hanlığın Osmanlı Devleti ile kara bağlantısı kesilmiş oldu.

avrupa-001.png

1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı öncesinde 1768 itibariyle Avrupa Haritası

1783'te Rusya'nın Kırım'ı ilhakına kadar süren dokuz yıllık bağımsızlık döneminde Kırım'da Rusya nüfuzu git gide arttı. Kırım Ordusu bu dönem zayıf düşürüldüğü gibi yarımadanın stratejik önemdeki yerlerine Rus askerleri yerleştirilerek bağımsızlık da sözde hale getirildi.

Osmanlı taraftarı halka ve mirzalara Rus Ordusu'nun saldırılara başlamasıyla beraber 1778'de Kırım'dan Osmanlı topraklarına Kırım Tatarı göçü başlamış oldu. Kırım'ın ilhakının altyapısını hazırladığını düşünen Rusya 1783'te Kırım'ı ilhak ettiğini açıkladı, Kırım'daki direnişi bastırdı.

Bu gelişme karşısında savaş ilan etmesi beklenen Osmanlı Devleti, Rusya'ya karşı açacağı bir savaşta yenilmekten korkarak savaş ilan etmedi. İstanbul'da halk Kırım'ın Rusya tarafından ilhakına savaş açılmamasına tepki gösterdi, cami vaizleri yönetimi pasiflikle suçlayan ateşli konuşmalar yaptı. Beklenen Osmanlı-Rus Savaşı 1787'de başlayacak ama Osmanlı Devleti bu savaştan da yenik ayrılacaktı.

Bu dönemde henüz tahta geçmeyen, ancak kısa bir süre sonra, 1789'da tahta çıkan Üçüncü Selim, şehzadeliği sırasında Kırım'ın elden çıkması sonrası şu dizeleri yazmıştır.

"Kalalım mı kılıç altında öyle

Oturmak dinimizde var mı böyle

Esir etmiş nice tatarı bir bir

Kırım Rusya'da kalsın mı söyle

Ol Moskof'tan varıp öcüm alayım

Ya düşman içre helâk olam şöyle."

Bu dizeler Kırım'ın Osmanlı için ifade ettiği anlamı göstermesi bakımından önemli olmakla beraber, içerisinde bulunulan güçsüzlüğü ve çaresizliği de yansıtmaktadır.

1783.png

Rusya'nın Kırım'ı ilhakının ardından 1783'te Avrupa Haritası

Rus Çarlığı'nın hedefi İstanbul

1783'te Kırım'da askeri bir idare kuran Rus Çarlığı stratejik önemdeki Kırım'ı donanma üssü yapmaya ve Kırım'ı Tatarlardan boşaltıp Ruslarla meskun bir yer haline getirmeye özel önem verdi. Kırım'da Türkçe yer adları değiştirilerek genellikle Yunanca yeni yer adları verildi. Rusça değil Yunanca'nın tercih edilmesinde Çariçe Katerina'nın İstanbul'u da alıp Bizans İmparatorluğu'nu diriltme isteği yatıyordu. Kırım'ın güneyindeki Akyar'a Sivastopol ismi verilerek burada müstahkem bir kale ve deniz üssü kuruldu. Sivastopol Üssü halen Rusya'nın en önemli askeri üslerinden biri olarak faaldir. Çariçe Katerina Sivastopol Üssü'nün hedefinin İstanbul olduğunu saklamıyordu.

Kırım'dan Osmanlı'ya Tatar göçü

Rus idaresinin baskıları nedeniyle ilhaktan önce başlayan Tatar göçü daha da hızlandı. Buna mukabil Rusya Kırım'a Rusya'nın içlerinden Rus nüfus yerleştirmeye başladı. Bu tarihten itibaren nüfus dengesi git gide Rusların lehine Tatarların aleyhine bozuldu.

1778-1922 döneminde sürekli devam eden, bazı dönemler daha yüksek seyreden bu göç sürecinde 1,8-2 milyon Kırım Tatarı'nın Kırım'dan Osmanlı topraklarına göç ettiği tahmin edilmektedir.

1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı'nın da mağlubiyetle sonuçlanması ve Kırım'a yakın Özü'nün de Ruslara geçmesiyle, Kırım Tatarları Osmanlı'nın döneceği umutlarını kaybederken göçler hızlandı. 1853-1856 Kırım Savaşı Osmanlı-İngiltere-Fransa İttifakı'nın zaferiyle bitse de Kırım Rusya'da kalmaya devam etti.

Bu savaşta Tatarları tamamen sürmeyi düşünen Rusya bunu yapmasa da Tatarları büyük ölçüde Kırım'dan Osmanlı topraklarına sürdü. Bir yandan da Kırım'a Rus göçünün sürmesiyle 1768'den önce Kırım nüfusunun %95'inden fazlasını oluşturan Kırım Tatarları 1860'lı yıllarda Kırım'da çoğunluğu kaybettiler.

Rus Çarlığı'nın ilk ve tek nüfus sayımı olan 1897 Nüfus Sayımı'na göre 546.592 kişi yaşayan Kırım'da nüfus dağılımı şöyleydi:

- Kırım Tatarları: %35,55 

- Ruslar             %33,11

- Ukraynalılar     %11,84

- Yahudiler         %4,42

- Ermeniler         %1,52

- Belaruslular      %0,38

- Diğerleri            %13,19

İsmail Gaspıralı Bey ve Kırım Tatarları için önemi

İsmail Gaspıralı Bey (1851-1914) isimli bir muallimin eğitime yönelik çabaları Kırım'da sadece eğitim alanında değil Kırım Tatarları'nın Müslüman ve Kırımlı Tatar kimliğinin pekişmesi anlamında da büyük neticelere neden oldu.

Gençliğinde Giritli Rum asilere karşı Osmanlı Ordusu'nda gönüllü savaşmak için memleketi Kırım'dan Osmanlı Devleti'ne geçmeye çalışan Gaspıralı Ruslarca yakalandığı için Kırım'a dönmek zorunda kaldı. İlerleyen yıllarda Bahçesaray'daki Zincirli Medrese'de öğretmen oldu, İstanbul'u da ziyaret etti. Bahçesaray'daki eğitim faaliyetlerini 1880'li yıllardan itibaren basına taşıdı.

Çıkardığı gazeteler sadece Kırım'da değil Rus Çarlığı tahakkümündeki diğer Müslüman Türk bölgelerde de büyük ilgi gördü. Eğitimde yaptığı reform çalışmalarıyla medreselerin müfredatını zenginleştirdiği gibi eğitimde teknik kolaylaştırmalar da sağladı, okul altyapılarına, araç ve gereçlerine ilaveler yaptı, ders ve teneffüsleri tanzim etti.

Gaspıralı Bey'in eğitim metodlarını benimseyenlere 'Usul-i Cedid'ciler (Yeni Usulcüler) dendi. Gaspıralı Bey açtığı okullar ve basın yoluyla eğitimi Kırım Tatarlarının geneline yaygınlaştırarak Rus tahakkümünde Müslüman ve Tatar kimliklerini koruyup geliştirmeyi hedefledi. Vefat ettiği 1914'te üzerindeki Çarlık baskısına rağmen sadece Kırım genelinde değil tüm Rusya Müslümanları bölgelerinde bir ekol oluşturmuş olan Gaspıralı'nın yeni tarz okullarının sayısı 5000'i bulmuştu.

gasp.jpg

İsmail Gaspıralı (1851-1914)

İsmail Gaspıralı Bey'in uzun soluklu eğitim hamlesi üzerinden Kırım Tatarları'nın Müslüman Tatar kimliği pekişti. Gaspıralı ekolünden gelenler Rusya'daki 1917 Devrimi döneminde de Kırım'da Tatarların bağımsızlık talepleri ve hakları mücadelesinde rol üstleneceklerdi. 

1905'te Rusya'da meşrutiyete geçilmesi ülke çapında hürriyetlerde iyileşmeye neden oldu. Bu ortamda İsmail Gaspıralı Bey Kırım'daki faaliyetlerini artırdı ve geliştirdi. Fakat 1907'de Rusya genelinde baskıcı havanın yeniden geri dönmesi üzerine Gaspıralı, faaliyetlerini dışarıda yoğunlaştırdı. Eylül 1907'de Kırım'da yayınladığı Tercüman Gazetesi'nde yazdığı bir makalede, İslam dünyasının sorunlarını tartışmak ve çözüm yolları bulmak üzere Kahire'de konferans tertip edilmesi çağrısı olumlu yankılandı.

1907 ve 1908'de Gaspıralı Bey üç kez Kırım'dan Kahire'ye gitti, Kahire'de kongrede konuşulanlara dair üç sayı 'en-Nahda' (Rönesans/Yeniden Doğuş) isminde Arapça bir gazete de çıkardı. Mısır yolculuklarında İstanbul'da da temaslarda bulundu.

1912'de İttihatçıların "İstanbul'a gelip İttihat ve Terakki Partisi'nden ayan olma" teklifini reddedip Kırım'da kalan Gaspıralı İsmail Bey, 1. Dünya Savaşı'nın başlamasının hemen ardından, Eylül 1914'te Kırım'da vefat etti.

Kırımlı akademisyen Hakan Kırımlı'nın anlatımıyla Kırım Tarihi

1917 Devrimiyle Kırım'ın bağımsızlaşma girişimi akamete uğratılırken Sovyet döneminde Kırım Tatarları önce yaygın baskı ve katliamlara maruz kaldı, 1944'te ise tamamen Kırım'dan sürüldü. 1991'den sonra Kırım Rusların çoğunlukta olduğu bir bölge olarak kalmakla beraber Kırım Tatarları'nın yeniden toparlanma girişimlerine sahne oldu.

2014'te Rusya'nın Kırım'ı işgali ve ilhakıyla Kırım Tatarları için olumlu giden süreç sona ermiş oldu, Kırım Tatarları'nın Kırım'a dönüş süreci tersine döndü.

1917 Devrimi ve Kırım

1914'te başlayan 1. Dünya Savaşı nedeniyle zorluklar yaşayan Kırım Tatarları, Mart 1917'de Rusya'da Çarlık rejiminin devrilmesi nedeniyle daha hür bir ortama kavuştular. Nisan 1917'de Akmescid'de 2000 delegenin katılımıyla 'Kırım Müslümanları Vekilleri Kurultayı' toplandı. Kırım'ın ve Kırım Tatarları'nın geleceği konuşuldu. Çarlığın yıkılmasıyla doğan nisbi güç boşluğunun siyasi ve sosyal olarak değerlendirilmesine çalışıldı. 

Kasım 1917'de Lenin öncülüğünde Bolşeviklerin yaptığı ikinci devrim Rusya'da iç savaşa yol açtı. Böylece Kırım'da güç boşluğu daha da büyüdü, Rusya'nın Kırım'da adeta idaresi ortadan kayboldu. 

Kırım Ahali Cumhuriyeti (Aralık 1917-Ocak 1918)

Kırım Tatarları bunun üzerine Aralık 1917'de halen Tatarların ezici çoğunlukta olduğu eski hanlığın başkenti Bahçesaray'da toplanarak bir kurultay kurdular. Bu çalışmalar doğrultusunda Aralık ayı sonunda 'Kırım Ahali Cumhuriyeti' teşkil edildi, Kırım Anayasası kabul edildi ve meclisi kuruldu. 

Bu tarihte Kırım'da Tatarlar en büyük etnik grup olmakla beraber yaklaşık %36'lık oranlarıyla uzun süredir Kırım'da salt çoğunluğu kaybetmiş haldeydiler. Kurulan cumhuriyet, Kırım Tatarlarının çoğunlukta olduğu bölgelere hakim olabilirken Kırım'ın tamamına hakim olamadı. 

Sivastopol Üssü'nü Kasım ayında devrim esnasında ele geçirmeyi başaran Bolşevikler 23 Ocak 1918'de buradan hemen yakınlarındaki Bahçesaray'a askeri harekat başlattı. Ezici üstünlüğe sahip Bolşevik güçleri yoğun çatışmaların ardından 26 Ocak'ta Bahçesaray'ı, 27 Ocak'ta da Akmescid'i ele geçirdi. Böylece Bolşevikler 'Kırım Ahali Cumhuriyeti'ni yıktı ve Kırım'ı ele geçirdiler.

Bolşevikler Kırım'da Tatarlara ve bunun yanı sıra Bolşevik olmayan diğer unsurlara yönelik geniş bir katliam dalgası başlatarak binlerce kişiyi katlettiler.

Alman işgaliyle Bolşeviklerden kurtuluş (1918)

1.Dünya Savaşı kapsamında Nisan 1918'de Alman Orduları Kırım'a ulaştı. Kırımlı Tatarlar Almanların yanında Bolşeviklere karşı savaşarak Alman ordularıyla beraber Kırım'ı ele geçirdiler. 8 Mayıs 1918'de Kırım Tatarları yeniden kurultay topladılar. Haziran 1918'de Kırım'da Tatarlar ve Bolşevik karşıtı Ruslar, Tatarların ağırlıkta olduğu yeni bir devlet kurdular. Aynı dönemde kurulan Ukrayna Devleti Kırım üzerinde hak iddia etti. Almanya Kırım'ın bağımsızlığını tanımamakla beraber Ukrayna'nın Kırım'da hak iddiasını da kabul etmedi.

Kasım 1918'de Almanya diğer tüm müttefikleri ateşkes istediği ve imkanları tükendiği için İtilaf Devletleri'nden ateşkes talep ederek 1. Dünya Savaşı'ndan çekildi. Bu kapsamda Kırım'ı da boşalttı. Böylece Tatarlar öncülüğündeki Kırım Hükümeti de çökmüş oldu.

Bolşevik karşıtı Rusların ve Yahudilerin öncülüğünde kurulan yeni Kırım Hükümeti'nin Kırım'ı Rusya'nın parçası ilan etmesi ve Kızıl Ordu'ya karşı savaşan Beyaz Ordu'yu Kırım'a davet etmesine Kırım Tatarları şiddetle karşı çıktılar. Beyaz Ordu'nun Kırım'a girmesiyle 1919 başında Kırım Tatarları'na baskı başladı, müesseseleri kapatıldı. Süren şiddetli iç savaşta Nisan 1919'da Kırım yeniden Bolşeviklerin/Kızıl Ordu'nun, Temmuz 1919'da ise Beyaz Ordu'nun eline geçti. Yarımada, Kasım 1920'de nihai olarak Kırım Kızıl Ordu'nun eline geçti. 

Bu savaşlarda Kırım Tatarları iki kesimden de büyük zulümler gördüler. Sovyet idaresinin Kırım'a tam olarak hakim olmasıyla Bolşevik ideolojisi ve sistemi Kırım'a dayatıldı, karşı çıkan Rus ve Tatarlar idam edildi.

Sovyet idaresinde Kırım

1921'de Rusya'nın diğer bölgeleri gibi Kırım'da da büyük bir kıtlık baş gösterdi. Kırım'da yaklaşık 100 bin kişinin öldüğü bu kıtlıkta Sovyet yönetiminin kasıtlı gıda politikaları nedeniyle ölenlerin %60'ı, Kırım nüfusunun %30-35'ini oluşturan  Kırım Tatarlarıydı. 1917-1921 arasında yaşanan savaş, katliam ve kıtlıkla Kırım'da Tatar nüfusu daha da seyreldi.

1921'de Kırım'ın Sovyetler Birliği çatısı altındaki Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı özerk bir cumhuriyet olduğu ilan edildi. 1924'te Sovyetler Birliği'nin başına Joseph Stalin'in geçmesiyle tüm birlikte olduğu gibi Kırım'da da baskılar arttı. Stalin Kırım'a Rus ve Yahudi yerleşimciler gönderdi. Özellikle gönderilen Rus nüfus çok büyük sayılardaydı. 1920'li ve 30'lu yıllarda birlik genelinde olduğu gibi Kırım'da da "devrime ihanet", "ajanlık" gibi suçlamalarla toplu idamlar gerçekleşti. Kırım'da idam edilenlerin çoğu Tatardı.

1939 nüfus sayımında Kırım

1939'da Kırım'da yapılan nüfus sayımı sonucuna göre 1.126.429 kişinin yaşadığı Kırım'da nüfusun %49,6'sı Rus, %19,4'ü Tatar, %13,7'si Ukraynalı, %5,8'i Yahudi, %11,5'i ise diğer etnik gruplardandı. Kırım Tatarları artık Rus nüfusun yanında gittikçe küçülen bir azınlık olmuştu. Kırım'da resmi rakamlara göre bu sayımda 218.879 Kırım Tatarı bulunmaktaydı.

1939.png

1939 Nüfus Sayımı'nda Kırım'ın alt idari birimlerinde Kırım Tatarları'nın oranları

Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı (1944)

1941'de Almanya'nın Sovyetler Birliği ile savaşa tutuşmasıyla aynı sene Kırım, Almanya'nın denetimine girdi. Almanya'nın 2. Dünya Savaşı'nda yenilmeye başlamasıyla Sovyet Orduları 1944'te Kırım'ı yeniden işgal ettiler. Bazı Kırım Tatarları Sovyet Ordusu'nun yeniden katliam yapacağını düşünerek Alman Orduları ile Kırım'dan ayrılırken çoğu Kırım Tatarı bu imkanı bulamadı.

Sovyet yönetimi Kırım Tatarlarını topluca Almanya ile iş birliği yapmakla suçlayarak hepsinin sürgün edilmesini emretti. Halbuki Sovyet Ordusu'nda savaşan Kırım Tatarları olduğu gibi, 6 Kırım Tatarı bu savaşta "Sovyet Kahramanı" ilan edilip madalya almıştı.

32 bin NKVD (İçişleri Halk Komiserliği) elemanın nezaret ettiği süreçte, Kırımlı Tatarların sürgün için toplanması 18 Mayıs 1944'te başladı. Resmi açıklamaya göre o dönem Kırım Tatarlarının nüfusu 193.865'ti ve tamamı sürüldü. 151.136 kişi Özbekistan'a sürülürken kalanı Rusya ve Kazakistan'a dağıtıldı.

Sürgün, Tatarları yok etmek için kasten altyapısız bir şekilde gerçekleştirildiğinden Kırım Tatarlarının yarıya yakını yollarda ve ilk 1.5 yılda sürüldükleri yerlerde açlık, hastalık ve soğuktan hayatını kaybetti.

Bu sürgün ve yok etme planı, Ukrayna tarafından 2015'te, Letonya, Litvanya ve Kanada tarafından 2019'da soykırım olarak resmen tanınmıştır. Türkiye, Kırım ve diğer coğrafyalarda yaşayan Kırım Tatarları da bu 1944'te Kırım Tatarları'na yapılanların Türkiye tarafından da soykırım olarak tanınmasını talep etmektedirler.

Kırım Tatar Sürgünü'ne dair TRT'de yayınlanan bir belgesel

Sürgünden Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar Kırım (1944-1991)

Asli halkı olan Kırımlı Tatarları sıfırlanan Kırım, 1954'te Rusya-Ukrayna birliğinin 300. yılı olduğu gerekçesiyle özerk bir cumhuriyet statüsünde kalarak Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlandı.

Stalin'in 1953'te ölümünün ardından Sovyet yetkililer 1956'da Stalin dönemini açıkça eleştirmeye başladılar ve Stalin'in sürdüğü toplulukların yurtlarına geri dönebileceğini belirttiler. Fakat Kırım'ın stratejik öneminden dolayı Rus çoğunluklu kalmasını isteyen, Kırım Tatarları'nın Kırım'a dönmesini istemeyen Sovyet rejimi, Kırım Tatarları'na yurtlarına dönme konusunda engeller çıkardı. Kırım'da 1959 ve 1970 nüfus sayımlarına göre sıfır olan Kırım Tatar nüfusu 1979 sayımına göre 5.422'ye çıkabilmişti.

1980'li yılların ikinci yarısında Sovyetler Birliği'nde kısmi açılımların etkisiyle 1989 nüfus sayımında Kırım'daki Tatar nüfusu Kırım'a geri dönüşlerle 38.365'e çıkabildi. Bu rakam o tarihteki Kırım nüfusunun %1,6'sına tekabül etmekteydi. Aynı nüfus sayımında Kırım'da Rus oranı %67, Ukraynalı oranı ise %25,8'di.

Ukrayna'nın bağımsızlığı ve Kırım Tatarlarının yurtlarına dönüşü (1991-2014)

1991'de Ukrayna'nın bağımsızlığını kazanmasıyla Kırım da özerk bir cumhuriyet olarak Ukrayna'nın bir parçası olmaya devam etti. Sovyet engelinin kalkmasıyla 1990'lı yıllarda Kırım'a yoğun bir Kırım Tatarı göçü oldu. Ukrayna Devleti ve Rusların ağırlıkta olduğu Kırım Özerk Cumhuriyeti idaresi Kırımlı Tatarların dönüşüne hiçbir yardımda bulunmadığından Kırımlı Tatar toplumu yurtlarına göçü, Kırım'da göçün altyapısını kendisi organize ve finanse etti. 1944 Sürgünü'nde Kırımlı Tatarların tüm mülklerine el konulduğundan Kırımlı Tatarlar Kırım'da çalışarak, zorluklarla mücadeleyle tekrar mülk edinmeye başladılar. Türkiye ve diğer coğrafyalarda yaşayan Kırım Tatarlarından da destek gördüler.

Diğer taraftan da Kırım Özerk Cumhuriyeti'ni yöneten Rusların göçü engelleme ve zorlaştırma girişimleriyle baş ettiler. Ukrayna'nın iç bölünmüşlüğünde Rus karşıtı cenaha düşen Ukraynalı politikacılar ise bu göçe maddi bir destek vermemekle beraber bu göçün Kırım'daki Rusların salt çoğunluğunu kaybetmesine yol açacağı ihtimaline binaen memnuniyetlerini bildirdiler.

2001 yılında yapılan nüfus sayımına göre 2.401.200 nüfusa sahip Kırım'daki nüfus dengeleri şöyleydi:

Ruslar: %60,4

Ukraynalılar: %24

Kırım Tatarları: %10,8

Diğer: %4,8

2001.png

 

2001 nüfus sayımına göre Kırım'ın alt idari birimlerinde yaşayan Kırım Tatarlarının oranı

İlerleyen yıllarda hem Kırım'a Tatar göçünün sürmesi hem de Tatarların Rus ve Ukraynalılardan daha fazla çocuk sahibi olmasıyla Tatarların oranın daha fazla arttığı, 2013 itibariyle %15'ten fazla olduğu tahmin ediliyor.

1991-2014 döneminde Sivastopol üssü Rusya'nın denetiminde kalmaya devam etti. Rusya bu üs için Ukrayna'ya senelik cüzi bir kira ödedi.

Rusya'nın Kırım'ı ilhakı (2014)

Kasım 2013'te Ukrayna'da Rus yanlısı iktidara karşı başlayan protestolar Şubat 2014'te Ukrayna'nın başkenti Kiev'in savaş alanına dönmesine yol açmış ve 22 Şubat 2014'te Rus yanlısı Yanukoviç iktidarı devrilmişti.

Kiev'de yönetimi eski iktidarı devirme yoluyla ele alan Rus karşıtı muhaliflerin henüz Ukrayna üzerinde otorite kuramamasından istifade eden Rus güçleri Kırım'ı ele geçirmeyi planlıyordu. Bu güçler Sivastopol üssünden hareket ederek Ukrayna Devleti'nden bir direniş görmeden Şubat sonunda Kırım'ı ele geçirip az sayıdaki Ukrayna askeri birliklerini kuşattılar.

Yanukoviç döneminde (2010-2014) Ukrayna Ordusu'nun personel sayısı oldukça düşürülmüş bir haldeyi ve kilit noktalara Rus yanlısı isimler geçirilmişti. Bu sebeplerle, kuşatılan Ukraynalı birlikler fazla direnmeden teslim olup Kırım'ı terk ettiler.

Sivastopol Üssü'nden çıkan Rus askerlerinin Kırım'ı işgali

Rusya Kırım'ı ilhak etmeyi tasarlamakla birlikte bunun meşruiyetini artırabilmek için öncelikle zaten halihazırda Kırım'da çoğunlukta olan Kırım Rusları'na Mart 2014'te bir Kırım Cumhuriyeti kurdurdu. Bu cumhuriyetin ilk işi ise Rusya'ya katılma kararı olmak oldu.

Ukrayna'nın sert tepki verdiği bu ilhak uluslararası toplumca da tanınmadı. Fakat Nisan 2014'te Ukrayna'nın doğusunda başlayan şiddetli savaş Kırım konusunu büyük ölçüde gündemden düşürdü. Ukrayna Kırım'ı geri almak için herhangi bir askeri faaliyete cesaret edemedi.

Ukrayna Devleti'nin de pasif kalmasıyla Kırım Tatarları Rusya'nın Kırım'ı işgaline ve ilhakına direnebilen yegane grup oldu. Meydanları dolduran binlerce Kırım Tatarı bu gelişmeleri protesto ettiler. Kırım'da başlayan Rus idaresi buna mukabil Kırım Tatarları'nın kurumlarını kapattı, terörist ilan etti, İslami faaliyetlere sınırlamalar getirildi, tümü Rus Devleti'nin kontrolüne sokuldu, Tatarlara yönelik büyük baskı ve tutuklama serileri başladı. Ortadan kaybolan pek çok Tatar gencinden bir daha haber alınamadı veya işkence edilmiş cesetlerine ulaşıldı. Birçok Müslüman Kırım Tatarı, Hizbut Tahrir üyesi olmak gibi, Kırımlı aktivistlerce temelsiz olduğu ifade edilen suçlamalarla uzun süreli hapse mahkum edildi.

1991'de Akmescid'de kurulan 'Kırım Tatar Meclisi', Rusya tarafından "Aşırılıkçı Radikal İslami terörist organizasyon' ilan edilerek kapatıldı ve yasaklandı. Mensupları tutuklandı veya Kırım dışına çıktı. Kırım Tatar Meclisi Ukrayna'nın kabulüyle merkezini Kiev'e taşıdı.

Baskılar karşısında Kırım'a Tatar göçü tersine dönerek Kırım Tatarları Kırım'dan yeniden göç etmeye başladı.

Kırım'ın Rusya'ya kara bağlantısı bulunmadığından Rusya 2015'te Kırım'ı Rusya'ya bağlayacak Kerç Boğazı Köprüsü inşaatına başladı, bu köprü 2018'de açıldı. Böylece Rusya Kırım'a karadan da ulaşmış oldu.

Kırım'ın ve Kırım Tatarlarının geleceği

Stratejik konumuyla Türkiye ve Ukrayna başta olmak üzere tüm Karadeniz kıyısındaki ülkeler için büyük önemde olan Kırım, Rusya'nın elinde askeri açıdan Rusya'ya büyük avantaj sağlar haldedir. Rusya aynı zamanda Kırım'ın büyük tarım ve turizm potansiyelinden de istifade etmekte ve bu istifadesini daha da yukarılara çıkarmayı hedeflemektedir.

1991'den itibaren Kırım'a yeniden dönen ve 2014'te Rus işgalinin öncesinde sayılarının 300 bini aştığı tahmin edilen, işgal öncesinde her sene nüfusları Kırım nüfusuna oranla artan Kırım Tatarları bölgede büyük problemlerle karşı karşıyadır.

Tatarların 2014'ten itibaren büyük sıkıntılar yaşadığı, dini ve kültürel hayatlarının baskı altına alındığı, karşılarına çıkarılan engeller ve keyfi gözaltılar, tutuklamalar, kaçırmalar, saldırılarla Kırım'dan göçe zorlandıkları belirtilmektedir. 2014'e kadar Kırım'a olan Kırım Tatar göçü bu tarihten itibaren tersine dönerek Kırımlı Tatarların uğradıkları baskılar nedeniyle Kırım'dan göçüne dönüşmüştür.

Türkiye, Kırım ve diğer coğrafyalardaki Kırım Tatarları Türkiye'den Kırım'ın ilhakını kabul etmemekle yetinmemesini, Kırım'a yönelik işgalin sona ermesi konusunda daha aktif girişimlerde bulunmasını talep etmekte ve Kırım'daki Sivastopol Üssü'nün tarihte Rusya tarafından İstanbul'u almak amacıyla inşa edildiğini hatırlatmaktadırlar.

Kaynak: Mepa News Akademi

twtbanner-001.jpg

İlgili Haberler
Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.