Muhammed bin Selman Suudi Arabistan'daki din anlayışını nasıl değiştirdi?
Prens Muhammed bin Selman'ın iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra, Suudi Arabistan'ın en üst düzey din adamına krallığın halka açık eğlence yasağını kaldırma planı hakkında ne düşündüğü soruldu.
Başmüftü Şeyh Abdülaziz Alu'ş Şeyh, 2017 yılında düzenli olarak yaptığı canlı telefon bağlantısı programlarından birinde “Müzik konserlerinin ve sinemanın zararlı ve yozlaştırıcı olduğunu biliyoruz” diyerek bu tür eğlence biçimlerinin Müslüman kültür ve değerlerine zarar vereceği uyarısında bulundu.
Ancak Prens Muhammed buna pek kulak asmadı ve kısa bir süre sonra kısıtlamaları kaldırarak geçen hafta vefat eden gelenekçi din adamını kenara itti ve “aşırılıkçı fikirleri” yok etme sözü verdi. O dönemde “Normal bir hayat yaşamak istiyoruz, hoşgörülü dinimizi, iyi değerlerimizi ve normlarımızı yansıtan bir hayat” demişti.
O zamandan bu yana geçen yıllar içinde veliaht prens, atalarının 18. yüzyılda ilk Suudi devletini kurmak için Vahabilerle güçlerini birleştirmesinden bu yana, inancın ortaya çıktığı Suudi Arabistan'da İslamiyetin en iddialı liberalleşmesini başlattı.
Dini polisin yetkilerini kısıtladı, hakimlerin şeriat kanunlarını yorumlama yetkilerini sınırladı, okullarda öğretilen dini derslerin saatini azalttı ve kamusal cinsiyet ayrımcılığını neredeyse tamamen terk etti.
Bu reformlar, Prens Muhammed'in iddialı modernleşme gündemini desteklemeye yardımcı olarak krallığın 36 milyonluk nüfusunun çoğu için yaşamı değiştirdi. Aynı zamanda, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra radikalizmi ihraç etmekle suçlanan bir ülkenin, Prens'in vizyonu etrafında İslam'ı yeniden markalaştırmaya çalışmasıyla küresel çapta yankı buldu.
ABD'nin Suudi Arabistan'daki eski misyon şefi David Rundell, “Yaptıkları şey İslam'ın daha hoşgörülü bir versiyonunu yaratmak.” diyor.
Riyad'daki batılı bir diplomat, Prens Muhammed'in İslam'ın en kutsal iki mekanına ev sahipliği yapan ülkede “İslamcıları entelektüel ve ciddi bir şekilde karşısına alan ilk Arap lider” olarak övgüyü hak ettiğini söyledi ve ekledi: “Benim gibi son 20 yılını 11 Eylül'ün sonuçlarıyla uğraşarak geçirmiş biri için bu önemli bir stratejik değişim.”
Sonuç olarak krallıktaki günlük yaşam ritmi kökten değişti.
Eskiden günde beş kez ibadet için kapanmak zorunda kalan dükkanlar artık günün her saati açık. Riyad'ın kadınlara araba kullanma yasağını kaldırması ve kıyafet kısıtlamalarını hafifletmesinden bu yana rekor sayıda kadının işgücüne katılmasıyla çok daha fazla kadın toplum içinde görünür oldu. Bir zamanlar din polisi tarafından el konulan Sevgililer Günü kırmızı gülleri ve Noel süsleri mağazalarda açıkça satılıyor.
Veliaht Prens, İran'daki devrimin ve Mekke'deki Mescid-i Haram'ın Sünni İslamcılar tarafından kuşatılmasının Suudi Arabistan yöneticilerini İslam'ın daha püriten bir versiyonunu dayatmaya ittiği 1979'dan önce krallığın izlediğine inandığı rotaya geri dönüyor.
Yetkililer, Alu'ş Şeyh ve selefleri gibi din adamlarına görüşlerini halka empoze etmeleri ve mesajlarını yurtdışına yaymaları için serbestlik tanıdı, böylece kraliyet ailesine siyasi olarak meydan okumayacaklardı.
Suudi Arabistan ve İslam'ı ve değerlerini tanıtmayı amaçlayan Dünya Müslüman Birliği (MWL) gibi bağlı kuruluşlar, 11 Eylül sonrasında saldırıyı gerçekleştiren 19 kişiden 15'inin Suudi vatandaşı olduğu ortaya çıkınca ABD ve diğer batılı güçlerin yoğun incelemesi altına girdi.
Bugün MWL, Suudi İslamı'nın yeni imajının yansıtılmasında ön saflarda yer almaktadır. Yurtdışındaki camileri finanse etmek ve başlarına Suudi, eğitimli imamlar göndermek yerine, MWL artık sosyal yardım ve dinler arası diyaloğa odaklanan konferans ve konseylere ev sahipliği yapıyor.
Alu'ş Şeyh'in önemi azalırken ve daha sonra kamuoyu önüne nadiren çıkıp sıkı bir şekilde kontrole tabi tutulurken, MWL'nin genel sekreteri Şeyh Muhammed el İsa Suudi Arabistan'daki en önemli dini liderlerden biri haline geldi.
Bir önceki kralın eski adalet bakanı olan İsa, Prens Muhammed'in İslam'ı yeniden markalaştırmasının önde gelen savunucularından biri ve Alu'ş Şeyh'in yerine başmüftü olmak için en büyük aday olarak görülüyor.
Örgütün Mekke'deki Mescid-i Haram'a birkaç km uzaklıktaki merkezinde Financial Times'a konuşan İsa, reformların dini, gerçek doğasına döndürdüğünü söyledi.
İsa, “Bazıları İslam'ı çarpıtmaya çalışırken, reformlar bu konuyu ele almak ve her şeyi asıl durumuna geri getirmek için geldi” dedi.
İsa, kapalı gişe müzik konserleri ve diğer eğlence etkinliklerinde görüldüğü gibi Suudi halkının reformları benimsemesinin, çoğu insanın din adına getirilen kısıtlamalardan memnun olmadığını gösterdiğini söyledi.
“Bu eğlence etkinlikleri Suudi aileler ve onların çocuklarıyla dolu” dedi ve ekledi: “Bunlar aynı zamanda camide namaz kılan, Ramazan'da oruç tutan ve hac için Mekke'ye giden Suudi aileler değil mi?”
Hükümetin projelerinden biri, Hz. Peygamber'e atfedilen ve yüzyıllardır alimler tarafından dini ve hukuki hükümlerin temeli olarak kullanılan yüz binlerce sözü (hadisler kastediliyor) süzgeçten geçirerek, modern bir yasama sisteminin temelini oluşturacak kesin bir koleksiyon elde etmeye yönelik iddialı bir girişim.
Bu çalışma, din adamlarının ve kadıların İslam'ı kendi yorumlarından kaynaklanan keyfi hükümler verme kabiliyetlerini sınırlayacak ve yasaların daha net ve öngörülebilir olduğu standartlaştırılmış, şeriat temelli bir hukuk sisteminin oluşturulmasına yardımcı olacaktır.
Veliaht Prens 2021 yılında bir televizyon röportajında sadece güvenilir bir isnat zinciriyle desteklenen hadislerin -ki bunların “çok az” olduğunu söyledi- yasama veya cezalandırma için temel olarak kullanılabileceğini söylemişti.
Bin Selman, Vehhabiliğin babası olarak gösterilen ve krallık tarihinin en önde gelen din adamı olan Şeyh Muhammed bin Abdulvahhab'ın görüşlerinin kutsal olmadığını söyledi.
Yine de Suudi İslamı'nın liberalleşmesi organik olmaktan çok uzak. Reformların yanı sıra Prens Muhammed, kendisinden önce zaten sınırlı olan ifade özgürlüğünü de kısıtladı ve muhafazakârlar ile liberaller arasında ülkenin gidişatına ilişkin hararetli tartışmalara son verdi.
2017'den bu yana tutuklanan çok sayıda kişi arasında sosyal medyada milyonlarca takipçisi olan Selman el Avde gibi önde gelen vaizler de var. Hak savunma gruplara göre, El Avde "Müslüman Kardeşler ile bağlantılı olmak ve 2011'de otokratik rejimlere karşı popüler Arap ayaklanmalarını desteklemek" suçlamaları nedeniyle potansiyel bir ölüm cezası ile karşı karşıya.
Eski bir aktivist ani değişiklikler için “Şok etkisine neden oldu” dedi ve ekledi: "Ama ortalık sakinleştikten sonra her şeyi daha net görüyorsunuz. Bir karara varan insanlar var: 'Bu ülke batıyor. Yolumuza devam etmeliyiz ama meydan okumaya izin vererek risk alırsak programımız başarısız olur."
İfade özgürlüğü alanının daralmasıyla birlikte muhafazakârlar arasındaki hoşnutsuzluğun seviyesi belirsizliğini koruyor: Pek çok kişi açıkça konuşmanın sonuçlarını göze almaktansa sessizlik içinde kaynamayı tercih ediyor gibi görünüyor.
Yine de Washington merkezli New Lines Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan Sultan Alamer, Muhammed bin Selman'ın İslamcıları karşısına alma isteğinin artık krallıktaki insanların günlük yaşamlarına da yansıdığını söylüyor.
Alamer, “Bugün gençler sorunlarını tartışırken bir şeyin helal mi haram mı olduğunu sormuyorlar” dedi ve ekledi: “Bunun yerine, televizyon ve filmlerden öğrendikleri şeyler de dahil olmak üzere, yasalar, değerler, normlar ve geleneklerin yeni bir karışımı var.”
“Din adamlarının düşüşüyle birlikte, onların yerini avukatlar, sosyal medya fenomenleri ve yaşam koçları aldı.”
Financial Times'ta yayınlanan bu içerik Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. İçerikte yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.